5 Temmuz 2015 Pazar

sinek ısırıklarının müellifi, barış bıçakçı

Cemil bazen gün içinde apartmanda konuşmalar duyuyordu.Kapılar çalınıyor, "Banyonuz akıtıyor!" diyordu komşular birbirlerine.Cemil de birkaç kez , tavandaki gazete kağıtlarının iyice ıslandığını ve suyun damlamaya devam ettiğini gördüğünde çıkıp çalmıştı üst katın kapısını, "Banyonuz akıtıyor!" Parola buydu.Toplu konutta yaşayanların savaşta, neyse o savaş, aynı tarafta olduklarını, aynı kaderi paylaştıklarını belirten o parola.
---


Hayat tesadüflerle doludur ve o kadar doludur ki insan günün birinde kendi gençliğine tesadüf edebilir.
---
Rene Char'ın Seçme Şiirleri'nin önsözünde geçen şu cümleyi unutamıyordu: "Kırk yaşımızda, yüreğimize yirmimizde sıktığımız bir kurşunla ölüyoruz."..Böyle bir cümleyi okuyup yıllarca aklınızda tutuyorsanız zaten ölüyorsunuz demektir.
---
Biz askerlerden daha çok şey biliyorduk ve biz de bildiğimiz dünyanın bir an önce yıkılıp gitmesini istiyorduk.
---
Evet, kitabı basılmayan yazarlardan iyi birer roman kahramanı oluyor.
---
Zaten biz insanların saf gerçekle pek işi olmaz.Gerçekler av hayvanları içindir.Balıklar örneğin, hayatta kalabilmek için neyin gerçek neyin yalan olduğunu bilmek zorundadır, geyikler de öyle.Her neyse gerçek ya da değil, hatıra büyülüydü.Büyü sürsün istedim çünkü büyü sürsün isteriz.
---
Beni kendi acılarının suyuna batırıp çıkardı.Babamın düğüm düğüm olmuş dünyasını kendi dünyammış gibi algılamaya başladım: Çocukken kafatasımız yumuşaktır.Okulda arkadaşlarımla birlikteyken, sokakta insanların arasındayken aklımda babamdan duyduğum uzun ve kederli cümleler olurdu uzun sırıklar gibi üzerine basarak yürüdüğüm, cambaz derlerdi bana, soytarı derlerdi, yazar olacağımı söylerlerdi; bu üçü çoğunluk için aynı şeydi.Rahatlatırdı beni bu düşünce: Uzun sırıkların üzerinde koşarak geçiyorum insanların, dünyanın dertlerinin arasından, yazarmış, soytarıymış fark etmez.
---
Bir sabah erkenden okula gidip tahtalara Yusuf Atılgan'ın Saatların Tıkırtısı öyküsünden üç cümle yazdılar: "İzmir fuarındaki sırtlanı düşünüyorum.Kafesinin beton tabanı çepeçevre aşınmış; gezinmekten.Aşınan yer kafesin en uzun yolu."
---
Metin, devlet büyüklerini kaçırıp onlara günlerce hep aynı kitabı okuyarak işkence etme fikrini ortaya attı.Hangi kitabı okuyacakları konusunda ciddi tartışmalar yaşadılar.Cemil, Çamlıca'daki Eniştemiz'i önderi.İlhan, Ses ve Öfke'yi ya da Körleşme'yi uygun buluyordu."Feleklerini şaşırmaları lazım!"
---
"Dünyanın dev bir kaplumbağanın sırtında durduğunu söyleyen kadının hikayesini biliyor musun sen?"
Cemil daha yeni okumuştu."Gökbilim konferansındaki kadını diyorsunuz.Kalkıp bilim insanlarını mantıksız konuştukları için azarlamış ve kaplumbağa teorisini anlatmış."
"Evet...İşte o kadın, "Peki kaplumbağa neyin üzerinde duruyor?" diye sorulduğunda, 'Ondan aşağısı hep kaplumbağa!" diye cevap vermiştir.Şimdi bu cevap önemli."
"Biz de bir cinayetin üzerinde duruyoruz ve ondan aşağısı hep cinayet." dedi yaşlı kadın.
---
Kocaman bir sirk kurup kaldırıyoruz her gün hiç üşenmeden.
---
Haz, hafıza kaybı mıdır, diye soruyor İlhan.Eğer öyleyse neleri unutturabilir?Mamak çöplüğünde para edecek şeyleri toplarken çöplerin içine düşüp kaybolan adamı ve gündüzleri onu arayan, geceleri ateş yakarak bekleyen ailesini unutturabilir mi?
---
Evrenin muazzam boşluğu madde, anti-madde ve keder ile doludur.
---
Zaten bu dünyada çoğunluğu, herkesin kendisine hayran olduğunu düşünenler ile kimsenin kendisini sevmediğini düşünenler oluşturur, geri kalanlar ise Vüs'at O. Bener okurudur.
---
Editör Hanım, bunca acıya rağmen hala hayatta olduğumuza göre ya üçkağıtçıyız ya da umudumuz var.Ben kendimi üçkağıtçı gibi hissediyorum.
---
Bunun için hekimlerimiz ve ilaçlarımız var.Ne olursa olsun hayatın devam edeceğini bize bildiren dostlarımız var.
---
Başlangıçta birinci etap vardı, ikinci etap vardı ve kurbağalar vardı.Çok fazla kurbağa.Gece yürürken sağdan soldan kurbağalar sıçrıyordu.Sonra çok fazla kurbağa ölüsü oldu.Otomobillerin altında kalıyorlardı ve anlıyorlardı kağıttan kurbağa nasıl olur.Otomobiller iyice arttı, otoparklar doldu, kurbağalar tamamen ortadan kayboldu.Bir süre kirpiler dolaştı geceleri.Geceleri yollarda, parklarda dolaştılar.Sessizce dolaşıyorlardı, düşünceli, dalgın.Karşılarına insan çıkınca "Hih!" diyerek minik ayaklarının üzerinde azıcık sıçrıyorlardı.Çok yavaştılar, içe kapanıktılar, onlar da otomobillerin altında kaldılar.
---
Küçük burjuvaların kayda değer lükslerinden biri de kendi biyografilerini hayal edebilmeleri ve bazı şeyleri sırf biyografilerinde yer alsın diye yapabilmeleridir.
---
Hayat tesadüflerle doludur ve o kadar doludur ki, insan günün birinde kendi ihtiyarlığına tesadüf edebilir.

Sinek Isırıklarının Müellifi
Barış Bıçakçı

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder