O kayaların birisinin zirvesinde Berton'un şapkası hala asılı duruyor.Rüzgarda bir sağa bir sola oynayan tüy, şapkanın üzerinde.Az sonra kopup gidecek, iyi bakın kopup gidecek.
---
Gölgeler ormanları doldurdu, kayalıklara doğru yükseliyor; az miktardaki bulut, gökyüzünün maviliğinde ortadan kayboluyor.Vadilere de karanlık çöktü ve gece esen rüzgarlar seslerini duyurmaya başladı.Dallar oynaşıyor.Ufacık otlar bile uyuma hazırlığı içinde gıcırdıyor.Kuş sesleri durdu.
---
Barnabo şimdi de geçen zamanı ona hatırlatan, yüksek tepelerden bir şeyleri içinde taşıyan her ne olursa olsun telaşla ve kör bir ümitle arıyor.Baş parmağındaki yaraya bile sevgi duyuyor; zirvedeki kayalar yaralamıştı onu.Çoktan kapanmış ve kurumuş yaraya bakıyor.Bu iz hemen yok olursa çok yazık olacak.Bu yüzden yaranın iki kenarını açıyor, deriyi çekip kopartıyor ve birkaç damla kan çıkmasını sağlıyor.İki gün önce, Polveriere Tepesi'nin kayalıklarında olduğu gibi.Yarayı yeniden açmakla geçmişe döndüğü, zamanı geri çevirdiği, hala geçmişte olduğu izlenimini yaşıyor: Kimselerin gidip görmediği zirveden dönen muzaffer Barnabo!
---
Barnabo kargayı omzuna aldı.O zavallı hayvancık dağları hatırlatacaktı.O da dağları iyi biliyordu, uçsuz bucaksız kayalıkları...Ah şu karga keşke konuşabilseymiş!
---
Unuttuğu o ayıbı kalbinde yeniden belirtmişti.Barnabo kırlara, yeşil ovalara sığınmıştı ve belki de hayatını bezgin bir nafile bekleyiş içerisinde tüketmesi gerekecekti.
---
Her şey zaman içerisinde yok olacaktı; aptalca utancı, karga, Bersaglio Kasabası, Berton'un yola çıkışı...Her sabah güneş dağları aydınlatacaktı.Sonbahar gelecek, kar yağacak, sonra da ilkbahar şarkıları söylenecekti.
Rahatlıkla temizleyebileceği dört düşmanı birkaç metre uzaklıkta; oysa Barnabo, kılını kıpırdatmaksızın durduğu yerden, hayatını dolduran o nafile kederleri düşünüyor.Boş kalan yeni evi, lambasının ışığında huzur içinde geçirdiği akşamları ve günlere eklenen günleri düşünüyor; ağaçlar arasında yankılanan rüzgarı bile duyar gibi oluyor.
Dağların Adamı Barnabo
Dino Buzzati
---
Gölgeler ormanları doldurdu, kayalıklara doğru yükseliyor; az miktardaki bulut, gökyüzünün maviliğinde ortadan kayboluyor.Vadilere de karanlık çöktü ve gece esen rüzgarlar seslerini duyurmaya başladı.Dallar oynaşıyor.Ufacık otlar bile uyuma hazırlığı içinde gıcırdıyor.Kuş sesleri durdu.
---
Barnabo şimdi de geçen zamanı ona hatırlatan, yüksek tepelerden bir şeyleri içinde taşıyan her ne olursa olsun telaşla ve kör bir ümitle arıyor.Baş parmağındaki yaraya bile sevgi duyuyor; zirvedeki kayalar yaralamıştı onu.Çoktan kapanmış ve kurumuş yaraya bakıyor.Bu iz hemen yok olursa çok yazık olacak.Bu yüzden yaranın iki kenarını açıyor, deriyi çekip kopartıyor ve birkaç damla kan çıkmasını sağlıyor.İki gün önce, Polveriere Tepesi'nin kayalıklarında olduğu gibi.Yarayı yeniden açmakla geçmişe döndüğü, zamanı geri çevirdiği, hala geçmişte olduğu izlenimini yaşıyor: Kimselerin gidip görmediği zirveden dönen muzaffer Barnabo!
---
Barnabo kargayı omzuna aldı.O zavallı hayvancık dağları hatırlatacaktı.O da dağları iyi biliyordu, uçsuz bucaksız kayalıkları...Ah şu karga keşke konuşabilseymiş!
---
Unuttuğu o ayıbı kalbinde yeniden belirtmişti.Barnabo kırlara, yeşil ovalara sığınmıştı ve belki de hayatını bezgin bir nafile bekleyiş içerisinde tüketmesi gerekecekti.
---
Her şey zaman içerisinde yok olacaktı; aptalca utancı, karga, Bersaglio Kasabası, Berton'un yola çıkışı...Her sabah güneş dağları aydınlatacaktı.Sonbahar gelecek, kar yağacak, sonra da ilkbahar şarkıları söylenecekti.
Rahatlıkla temizleyebileceği dört düşmanı birkaç metre uzaklıkta; oysa Barnabo, kılını kıpırdatmaksızın durduğu yerden, hayatını dolduran o nafile kederleri düşünüyor.Boş kalan yeni evi, lambasının ışığında huzur içinde geçirdiği akşamları ve günlere eklenen günleri düşünüyor; ağaçlar arasında yankılanan rüzgarı bile duyar gibi oluyor.
Dağların Adamı Barnabo
Dino Buzzati
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder