16 Temmuz 2021 Cuma

Deli Şair Ebu Bekr , İbn Abdirabbih - Şarlatanlar, Deliler, Cimriler ve Asalaklar


Deli şair Ebû Bekr bir Hıristiyan hakkında şöyle der:

"Rüyamda gördüm seni kucaklıyordun beni
Lâm elifteki lamın elifi kucakladığı gibi
Sen ki okurken İncil'i o hoş sesinle
Döner dininden en takvalı Müslüman bile.


İbn Abdirabbih
Deli Şair Ebû Bekr
Şarlatanlar, Deliler, Cimriler ve Asalaklar

Muhammed bin Yezid el-Müberred'in Bir Anısı - İbn Abdirabbih - Şarlatanlar, Deliler, Cimriler ve Asalaklar


Gramerci olan Muhammed bin Yezid anlatıyor:

Bağdat'tan çıkmış bir yere doğru gidiyorduk.Delileri görmek için Hazkiyel Manastırı'na doğru saptık.Bir de baktık ki bütün deliler bize bakıyorlar.İçlerinden bir çocuk gözümüze ilişti.Üstü başı temiz, bir köşede oturuyordu.Selam verdik.Ancak selamımızı almadı.

"Neyin var?" diye sorduk.Şu şiiri söyledi:

Derdim çoktur ancak Allah biliyor
Hissettiklerimi dışarı vuramıyorum
İki ruhum var birini saflık istila ediyor
Diğerini kuşatıyor ülkem, memleketim,
Hiçbir işe yaramıyor oturup sabretmek
Ne var ki görüyorum diğer beni de
Sanki çektiklerimi çeker gibi.

"Vallahi aferin, çok güzel söyledin" dedim.Bize fırlatmak için bir şeyler aradı.

"Benim gibi bir yiğide sadece aferin mi denir? dedi.Ondan kaçtık.Bunun üzerine şöyle dedi:

"Bakın, Allah aşkına gitmeyin tamam mı?Geri dönün!Size bir şiir daha okuyacağım.Eğer güzel söylersem aferin dersiniz.Yok şayet kötü söylersem kötü oldu dersiniz."

Geri döndük ve:

"Söyle bakalım!" dedik.Şu şiiri söyledi.

Seher vakti vermişlerdi molalarını
Gün ağarınca yollarını almışlardı
Birer kukla gibiydi develeri
Aralamıştı sevgilim, tahtırevandan perdeleri
Bakarken bana, gözyaşları akıyordu
El etti gizliden, kınalı parmakları
Seslendim onu götüren deveye: Ayakları kırılasıca!
Vay başıma gelen, ne yaparım bu ayrılıkta
Hey, kervancı başı!Durdur bir köşede kafileyi
Çok görme bize son bir hasbihali
Yeminler olsun sevgime halel getirmem
Ne olur söyle, çok açmasın arayı.

Şiiri bitirdikten sonra kendisine:

"Bu şiirden sonra artık öl!" dedik.Bağırarak:

"Ölürüm elbet" dedi.Önce bağdaş kurdu, ardından boylu boyunca uzandı ve sesi soluğu kesildi.Gerçekten ölmüştü, defnettik ve oradan ayrıldık!

Yine Muhammed bin Yezid el-Müberred anlatıyor:

Hazkiyel Manastırı'na gitmiştik.Delinin biri eline bir taş almıştı.İnsanlar ondan kaçışıyorlardı.O ise şöyle diyordu:

"Kardeşleri, dinleyin beni!"

Sonra şu mısraları döktürdü:

İnler sebepsiz sebepsiz
Ama ölmemiştir daha ayaktadır
Saldırır bir orduya bile, korkusuz
Ama biri vardır ki ona karşı gayet cesaretsiz.

İbn Abdirabbih
Muhammed bin Yezid el-Müberred'in Bir Anısı
Şarlatanlar, Deliler, Cimriler ve Asalaklar

Hadi bunu da paylaşın bakayım, İbn Abdirabbih - Şarlatanlar, Deliler, Cimriler ve Asalaklar


İki ahmak adamın elinde bir esir vardır.Ahmaklardan biri esiri dövmeye başlar.Diğeri:

"Ne yapıyorsun?" diye sorar.

Ahmak:

"Ben bu adamdan payıma düşen kısmı dövüyorum." diye cevap verir.Bunun üzerine diğeri:

"O zaman ben de hisseme düşen kısmı döveyim." der ve adama vurmaya başlar.Esir bakmış ki elden bir şey gelmiyor.Üzerlerine pisleyerek:

"Hadi bunu da paylaşın bakayım!" der.

İbn Abdirabbih
Hangisi Daha İyi ?
Şarlatanlar, Deliler, Cimriler ve Asalaklar

La Demora (2012) - Rodrigo Pla










La Demora (2012)
Rodrigo Pla

Tarçın Dükkânları, Bruno Schulz Öykülerinden


...

Babamın ölümünden sonra annemin kendisini kolayca toparlaması, içimi ona karşı gizli bir kızgınlıkla doldurmuştu.Annemin babamı hiç sevmemiş olduğunu düşündüm; babam hiçbir kadının yüreğine yerleşemediği için hiçbir gerçeğin içine girememişti, bu nedenle de sonsuza dek yaşamın kenarında kalmaya, yarı gerçek bölgelerde, var olmanın kıyılarında dolaşmaya mahkûm olmuştu.Dürüst bir vatandaş gibi ölmeye bile hakkı olmamıştı; onu çevreleyen her şey tuhaf ve belirsizdi.

...

Haftalarca hamamböceği gibi yaşadığı için onu giderek daha az görür olmuştuk.

...

(Hamamböcekleri)

---

"Babam yaşıyor mu?" dedim, doktorun sakin yüzüne merak içinde bakarak.

"Evet, elbette" dedi, soru soran gözlerime serinkanlılıkla bakarken, "Yani içinde bulunduğu koşulların elverdiği ölçüde" diye ekledi, gözlerini kısarak."Siz de benim gibi biliyorsunuz ki, ailenizin, ülkenizin bakış açısıyla babanız ölü sayılıyor.Bunu tümüyle değiştirme olanağı yok.Bu ölüm, babanızın buradaki yaşamına da belli bir gölge düşürüyor."

"Ama babam bunu biliyor mu, tahmin ediyor mu?" diye sordum fısıltıyla.

Doktor kesin inancını beirtircesine başını salladı."Kaygılanmayın" dedi sesini alçaltarak."Hastalarımızdan hiçbiri bunu bilmez, ya da tahmin edemez.Bu operasyonun gizi" dedi, operasyonun nasıl işlediğini parmaklarıyla göstermeye hazırlanarak, "bizim saati geri almış olmamızda yatıyor.Biz burada her zaman belli bir zaman dilimi gerideyiz, bunun ne kadar olduğunu da saptayamayız.Bu iş tümüyle basit bir görecelik sorunu.Kendi ülkesinde karşılaştığı ölüm, burada babanıza henüz ilişmedi."

...

(Kum Saati Burcundaki Senatoryum)

---

...

Dodo'ya yeni bir elbise verilmedi; her zaman ağabeyinin küçülmüş elbiselerini giydi.Akranlarının yaşamları evrelere ve dönemlere bölünürken, önemli olaylarla, yücelten ve simgesel anlarla -doğum günleri, sınavlar, nişanlar, terfiler- dolarken, onun yaşamı, herhangi bir hoş ya da acı veren bir şey olmadan, şaşmaz bir tekdüzelikle geçiyordu; geleceği de, hiçbir sürpriz taşımayan, tümüyle düzgün ve düzenli bir yol izleyeceğe benziyordu.

Dodo'nun, durumun böyle olmasına içinden itiraz ettiğini düşünmek yanlış olur.O, bunu kendisine uygun düşen bir hayat olarak sadelikle ve hiç şaşırmadan kabulleniyordu.O durgun tekdüzeliğin sınırları içinde serinkanlı ve gururlu bir iyimserlikle yaşamını yürütüyor, ayrıntıları düzene sokuyordu.

...

(Dodo)

---

...

Bizim gibi yaşlı emekliler için sonbahar tehlikeli bir mevsimdir.Bizim durağanlığa erişmemizin, çılgınlıktan ya da insanın kendi eliyle kendini mahvetmesinden kaçınmasının ne kadar güç olduğunu bilenler, rüzgârları, heyecanları ve atmosferdeki karışıklıklarıyla birlikte sonbaharın, bizim zaten tehdit altında olan varlığımızı arzulamadığını anlayacaktır.

...

(Yaş Haddinden Emekli)


Bruno Schulz
Tarçın Dükkânları
Yapı Kredi Yayınları
Çeviren: İlknur Özdemir

Quest for Fire (1981) - Jean-Jacques Annaud








Quest for Fire (1981) - Jean-Jacques Annaud

15 Temmuz 2021 Perşembe

Bu adam henüz ölmemiş, İbn Abdirabbih - Şarlatanlar, Deliler, Cimriler ve Asalaklar


Bir fakihe halledilemeyen bir miras payı hakkında sorarlar.Adam elindeki kitaba bakar ve konu hakkında bir şey bulamaz.Bunun üzerine şöyle der:

"Bu adam henüz ölmemiş.Eğer ölseydi kendisine düşen payı kitabımda bulurdum!"

İbn Abdirabbih
Bu adam henüz ölmemiş
Şarlatanlar, Deliler, Cimriler ve Asalaklar

Hangisi Daha İyi ? - İbn Abdirabbih - Şarlatanlar, Deliler, Cimriler ve Asalaklar


Ebu Abdülmelik Unak'a şöyle sorarlar:

"Ebu Ali el-Esvari'nin hangi açıdan Sellam Ebu'l Munzir'den daha iyi olduğunu iddia edersiniz?"

Abdülmelik Unak cevap verir:

"Ebu'l-Munzir öldüğünde Ebu Ali cenazesine geldi, ama Ebu Ali öldüğünde Ebu'l Munzir onun cenazesine gelmedi."

İbn Abdirabbih
Hangisi Daha İyi ?
Şarlatanlar, Deliler, Cimriler ve Asalaklar

Deveye Fiyat Biçen Vali, İbn Abdirabbih - Şarlatanlar, Deliler, Cimriler ve Asalaklar


Yemame'de valinin biri hutbe veriyordu.Hutbesinde:

"Allah Teala isyan eden kullarına yardımını keser.Mesela koskoca bir milleti altı üstü 200 dirhemlik bir deve için helk etmiştir." der.

Bunu söylerken Salih Peygamber ve devesini kasteder.O günden sonra vali "deveye fiyat biçen vali" diye anılır.

İbn Abdirabbih
Deveye Fiyat Biçen Vali
Şarlatanlar, Deliler, Cimriler ve Asalaklar

Beş Romancı & Köy Romanı - Pazar Postası (1959)


Mahmut Makal - Kemal Tahir - Orhan Kemal - Fakir Baykurt - Talip Apaydın