6 Mayıs 2017 Cumartesi

hayvan mitosları-bok böceği, deniz gezgin

Bok böcekleri de tıpkı güneş gibidirler.Toprak üstünde bulunan dışkıları yuvarlayarak top haline getiren bu böcek bu topu yerin altına iterek  burada kendisine bir yuva oluşturur.Bu yuvada oluşan larva bir solucanken daha sonra pupa evresine girerek bir ölü gibi hareketsizleşir ve ardından bu kozadan yeryüzüne yeni bir bok böceği doğar.Mısırlılar bu dönüşüme duydukları hayranlıkla bok böceklerini güneşin döngüsüyle bir tutarlar.Ayrıca Mısır'da ölülerin mumyalanarak korunmasının, bok böceklerinin pupa evresinden etkilenmesiyle ortaya çıktığı sanılmaktadır.İnançlarına göre ölen kişi de tıpkı yeni doğan güneş ve bok böceği gibi bir pupa evresi geçirir, ardından yeniden oluşur ve hayat bulur.Bu taptaze bir ikinci yaşamdır.Bu inançtan ötürü bir ölü mumyalanırken kalbini korumak amacıyla bedeninin bu kısmına "kalp bok böceği" adı verilen yeniden doğumun simgesini koruyorlardı.Eski Mısır'da bok böceği şeklinde muskalar ve mühürler kullanılmaktaydı.Bunlara Scarebeus Sacer denilmekteydi.Ayrıca Mısırlı rahipler bok böceklerinde yumurtayı erkeğin yaptığı ve dolayısıyla yeni yaşamı erkeğin verdiğine inanırlardı. (Özer 1997)

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları

hayvan mitosları-baykuş, deniz gezgin


Nyktimene adında genç kız, kral olan babasıyla ensest bir ilişki yaşayınca utancından kahrolup ormana kaçmıştı.Genç kızın saflığına acıyan tanrıça Athena onu bir baykuşa çevirmişti.Bu yüzden bu kuş insanlardan ve ışıktan kaçar, sadece geceleri ortaya çıkar. (Grimal 1997)

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları

hayvan mitosları-ayı, deniz gezgin

İlk tanrılardan biri olan Kronos bir gün kötü bir kehanet duydu.Bu kehanete göre Kronos'un doğacak çocuklarından biri onu tahtından edecekti.Bunun üzerine kardeşi ve karısı olan Rheia'nın doğurduğu beş bebeği de daha büyümelerine izin vermeden yuttu.Çocuklarına yapılan bu eziyete çok üzülen Rheia, Zeus'a hamile kaldığında bunu gizledi ve Girit'e kaçarak Dikte'de Zeus'u dünyaya getirdi.Kronos'a ise kundağa sarılı bir taş verdi.Böylece Kronos Zeus diye taşı yuttu.Zeus büyüyünce Kronos'a yuttuğu beş kardeşini kusturttu.Bunlar Demeter, Hestia, Hera, Hades ve Poseidon'dur.Zeus'un ölmeyip de büyüdüğünü gören Kronos çılgına döndü ve ona süt analığı yapıp büyüten Kynosoura ve Helike adındaki iki nympha'nın peşine düştü.Zeus süt annelerini Kronos'un vahşetinden korumak için onları bir burca dönüştürdü.Bunun üzerine nymphalardan biri Küçükayı, diğeri ise Büyükayı oldu. (Grimal 1997)

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları

hayvan mitosları-akbaba,deniz gezgin

Yakındoğu'nun önemli Neolitik yerleşimlerinin başında gelen Çatalhöyük'ün MÖ 6200'den kalma duvar resimlerinde akbaba betimlemeleriyle karşılaşılmıştır.Burada yapılan yoğun arkeolojik çalışmalarda Çatalhöyük'te yaşamış Neolitik insanının ölü gömme geleneklerinde akbabaları kullanmış olabileceği sonucuna varılmıştır.Ölü, gömülmeden evvel yerleşim alanı dışında hazırlanmış bir yerde yüksek bir platformun üzerine yatırılıyordu.Bir süre burada bırakılan ölünün tüm yumuşak et ve dokuları akbabalar tarafından temizleniyordu.Bundan sonra etlerinden arınmış sade iskeletler ölü gömme geleneklerine uygun olarak defnedilmekteydi.Bu ritüelin hastalıklardan korunmak amacıyla uygulandığını düşünmenin yanı sıra Neolitik insanının karmaşık inanç dünyasının bir ürünü olduğunu da söyleyebiliriz.Bu yerleşim yerindeki tapınak duvarlarında betimlenen çok sayıda akbaba resmi göze çarpmaktadır.Bu akbabalar çoğunlukla başı olmayan insan tasvirleriyle beraber resmedilmişlerdir ve dikkat çekici biçimde insan çizimlerinden daha büyüktürler.Bazı resimlerde akbabaların gerçek boyutlarında yazkın resmedildiği, kanat açıklıklarının neredeyse 1,5 metreyi bulduğu gözlenmiştir. (Mellaart 2003)

Zerdüştlüğün kutsal kitabı Avesta'da ölülerin gömülmesi yasaklanmıştır.Zerdüştler toprağın kirleneceğine inandıkları için ölülerini gömmeyip akbabaların yemesi için onları adına Dakhma denilen sessizlik kulelerine bırakırlardı.Kulelere bırakılan ölülerin başına üşüşen akbabalar kısa sürede ölüyü tüm "kirlerinden" arındırırdı. (Challaye 1998)

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları

hayvan mitosları-ağaçkakan, denizgezgin


...Altay türkleri, ağaçkakan kuşunun Tanrı'nın elçisi olduğuna inanırlardı.Şamanın Tanrı ile iletişimini sağlayan ağaçkakandı.Bu sebeple Şaman, kurban törenlerinde bu ağaçkakana seslenirdi.Ağaçkakanın bir arabası olduğuna inanılırdı.Bu sebeple Şaman onu "Ala ağaçkakan atlılar" diye çağırırdı.Ayrıca Şamanların giydiği elbiselerin üzerinde mutlaka ağaçkakan kuşunun derisi bulunurdu. (Ögel 2003)

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları

evocation, anja lechner, vassilis tsabropoulos, u.t. gandhi

-Evocation-

Anja Lechner
Vassilis Tsabropoulos
U.T. Gandhi

-Melos-

cinnet, vladimir nabokov


Ona baktıkça, içimdeki her şey parçalara ayrılıyor ve parçalar bir binanın onuncu katından hızla aşağı savruluyordu sanki.Bir mucizeye bakıyordum.Mükemmelliği, sebepsizliği ve hedefsizliği, içimi garip bir hayranlıkla dolduruyordu.
---
Evvelce bahsetmiş olabilirim, savaşı Astrakhan yakınlarında bir balıkçı köyünde sıkılmakla geçirdim, kitaplar olmasaydı o kasvetli yılları sağ çıkarır mıydım bilmiyorum.
---
Böyle epey bir zaman devam ettiler, bir kağıtlardan bir benden bahsederek, sanki odada değilmişim veya bir gölge, bir hayalet ya da dilsizin tekiymişim gibi; daha önceleri aldırmadığım o şakacılıkları da şimdi bana anlamlarla yüklüymüş gibi geliyordu, sanki gerçek vücudum çok uzaklardaydı da, buradaki sadece onun bir yansımasıydı.
---
Sincapları da severim.Bir ormanın sincaplarla dolu olması iyidir.Arazi sahiplerine karşı oldukları için severim onları.Köstebekleri de.
---
Genelinde...dünya, bilirsin, rezil bir yer.
---
Sanırım Pascal'da bir yerde, bilgece bir düşünce vardır: birbirine benzeyen iki insanla tek tek karşılaşmak merak uyandırmaz, ama ikisi bir arada epey heyecan yaratırlarçPacal'ı hiç okumadım, bu alıntıyı da nereden yürüttüğümü hatırlamıyorum.Ah, nasıl da bayılırdım gençliğimde böyle maymunluklara!Şu ya da bu aşırma vecizeyle gösteriş yapan bir tek ben değildim maalesef.Bir keresinde St. Petersburg'da bir partide şöyle deyivermiştim: "Turgenyev der ki, bazı hisler, ancak müzikle ifade edilebilir." Birkaç dakika sonra başka bir konuk gldi, konuşmanın ortasında tam da aynı lafı söyleyiverdi, bir konser programından araklamıştı bu lafı, onu o konserde sahne arkasında müzisyenlerin dinlenme odasına giderken görmüştüm.Şüphesiz gülünç duruma düşen ben değil oydu, yine de bu olay bende rahatsız edici bir his bıraktı. (ona sinsice ilahi Viyabranova'yı nasıl bulduğunu sorarak biraz olsun avundumdu) ve böylece yüksek entellik taslama işini bir kenara bırakmaya karar verdim.
---
Eğer eylem doğru tasarlanır ve uygulanırsa, yaratıcı sanat öyle güçlüdür ki, hemen ertesi sabah suçlu gidip teslim olsa bile, kimse ona inanmaz, sanatın yaratımı hayatın gerçekliğinden çok daha fazla asli hakikat barındırır çünkü.
---
Bir sanatçı yosmaları ve asmaları olmadan yaşayamaz.Puşkin'in bir yerlerde dediği gibi -demediyse de demeliydi.Çektiğin cefalar ve hayat biçiminin genel berbatlığından ötürü yeteneğin ölüyor, nasıl denir, can çekişiyor; hatta, nasıl şu karşı parktaki renkli fıskiye kışın fışkırmıyorsa, seninki de fışkırmıyor.
---
İntihar kendine düşkünlüğün en fena biçimi.Yapılacak tek şey şehidin kaprisine boyun eğmek ve ölmekle iyi, yararlı-kaba, cismani bir yarar belki, ama yine de yararlı bir iş yaptığını anladığımızı ona hissettirerek olaya neşeli bir hava katmak.
---
Heyhat, hikayem yozlaşıp günlüğe dönüştü.

Vladimir Nabokov
Cinnet

5 Mayıs 2017 Cuma

ssendu, stina


Ssendu-Stina

buzda yürüyüş, werner herzog

Çamlardan süzülen yağmur damlaları hâlâ iğne yapraklarla kaplı toprağa düşüyor.Sanki bir atmışım gibi baldırlarımdan buhar tütüyor.Tepelerle dolu bir arazi, ormanlarla dolu, her şey bana çok yabancı.Köyler, ben yaklaştıkça ölü taklidi yapıyor. (25 Kasım 1974)
---
Haile Selassie idam edilmişti.Cesedi öldürülmüş bir tazı, öldürülmüş bir domuz ve öldürülmüş bir tavukla yakılmıştı.Birbirine karışan küller bir İngiliz idari bölgesinin topraklarına serpilmişti.Bu nasıl da yatıştırıcı geliyor. (28 Kasım 1974)
---
Bu kasabanın üstünde işlenmiş demir parmaklıklarla heybetli bir kale duruyor: Tımarhane.Bugün kendi kendime "Orman" dedim sık sık, hakikat bizzat ormanın içinde geziniyor. (9 Aralık 1974)
---
Provins'e kadar sonsuz bir yol yürüdüm, doymak bilmez bir iştahla ne bulursam mideye indirmeye karar vermiştim ama boğazımdan sadece bir salata geçiyor.Şimdi kalkmam gerektiğinde bir mamut ayaklanacak. (11 Aralık 1974)
---
Bugün bile hâlâ annenize erkek ve Kızılderili olarak doğmadığınız için öfkelisiniz.Beş yaşındayken Karl May'i okudunuz ve Kızılderili olmak istediniz.Kilimlerden bir Kızılderili çadırı yaptınız ve oyuncak  bebeklerinizin kafa derilerini yüzdünüz.Çocukların çoğunlukla hiçbir şey okuyamadığı bir yaşta eski çağların efsaneleri sizi içine çekti.Sonraları, okulda sıranın altında Dostoyevski okudunuz.Arkeolog ve sanat tarihçisi oldunuz ve dolambaçlı yollardan geçtikten sonra bugün de bir bakıma arkeologsunuz.Keşifler yapıyor ve bir şeyler ortaya çıkarıyorsunuz.Bir okul arkadaşınız size şair olduğunu ileri süren sevimli bir serseriden bahsetti.Bir okul defterine el yazısıyla bir tiyatro oyunu yazmıştı ve arkadaşınız edebiyattan bir kelime anlamadığı için sizden okumanızı istedi; eğer piyes iyiyse adamla bir ilişki yaşamak istiyordu.Piyesin adı Baal'dı."Beni dinle" dediniz gece kitabı okuduktan sonra, "o Almanya'nın en iyi şairi olacak!" O zamanlar şair kendisine Bertolt değil de Eugen diyordu.Yıl 1921'di. (12 Mart 1982)

Werner Herzog
Buzda Yürüyüş

benito cereno, herman melville


"Evet, bu garip bir öyküsü ve garip bir ahalisi olan garip bir gemiydi.
Ama hepsi buydu işte."

"Bağışlayın" dedi Kaptan Delano alçak sesle, "Ama sanırım, benzer, bir tecrübeden dolayı Don Benito, yaranıza tuz basanın ne olduğunu tahmin edebiliyorum.Bir zamanlar çok sevgili bir dosttu, o zamanlar armatör temsilcisi olan kendi kardeşimi denizde kaybetmek gibi bir talihsizliğim oldu.Ruhumun huzur bulduğundan emin olsam yokluğuna katlanabilirdim ama sık sık benimkilerle buluşan o dürüst gözler, o dürüst ellerin ve o sıcacık yüreğin hepsi, hepsini köpekbalıklarına atmak!Ondan sonra bilgim dışında olmadığı sürece sevdiğim bir adamla yol arkadaşı olmamaya yemine ttim ve bir talihsizlik olasılığına karşı bedenin ölümlü varlığını karada defnetmek üzere mumyalayabilmek için gerekli her türlü önlemi aldım.Adını söylemek bile sizi böylesine beklenmedik bir biçimde etkilediğine göre arkadaşınızın bedeni gemide mi, Don Benito?
---
"Burada bir tür yatakhane, oturma odası, tavan arası, kilise, cephanelik ve özel giyinme odası hepsi bir aradaymış gibi görünüyor Don Benito" diye ekledi Kaptan Delano çevreye bakınarak.

"Evet Senyör, benim için olaylar düzenli olmaya pek fırsat tanıyacak gibi gelişmedi."
---
Bu büyüyü bozacağım derken bir yenisiyle büyüleniyordu.Uçsuz bucaksız bir denizde, uzakta bir ülekde, terk edilmiş bir şatoda, boş yerlere bakan, hiçbir araba ya da yolcunun geçmediği, belirsiz yolları gözleyen bir mahkum gibiydi.
---
Zavallı adam, diye düşünüyordu Kaptan Delano, acı deneyimleri ona ayna, bir çiçekle yaz gelmez denildiği gibi, bir kıpırtıyla esinti çıkmayacağını öğretmiş.
---
Don Benito sanki cevap vermeye fırsat vermeksizin gözle görülür iyi bir eğitimin ürünü olan hünerli süslemelerle bezenmiş, incelikli bir taşlamayla karşı karşıya kalmış gibi irkildi.Diri diri derisi yüzülmüş biri gibi bu adam, diye düşündü.Kaptan Delano; insan bir yerini incitmeden neresine dokunabilir ki?
---
"Gün boyunca benimle birlikteydiniz; benimle ayakta durdunuz, benimle oturdunuz, benimle konuştunuz, bana baktınız, benimle yediniz, benimle içtiniz; ama gene de son eyleminiz bir canavar için kuluçkaya yatmak oldu, yalnızca masum bir insan değil, insanların en acınacak halde olanını peydahlamak için.Böylesini ancak kötücül düzenler ve aldatmacalar üretebilir.İş buraya varınca, en akıllı insanlar bile gizli oyuklara gömülmüş birinin hiç tanışmadıkları biçimdeki davranışlarını değerlendirirken yanılgıya düşebilriler.Ama siz buna zorlandınız ve tam zamanında gözünüzü açtınız.her iki durum da her zaman, herkes için geçerli olabilirdi."

Herman Melville
Benito Cereno