3 Ağustos 2014 Pazar

hüzünler perisi, hüsrev hatemi, mürsel ışık


"Sana bir "İnşirah Sûresi" neşesi
Bana bir "Yâsin" sessizliği"

Hüsrev Hatemi



vakti gelsin bıçağını çal bana, seyrani


"Mesnedim yok azlim kaygı çekeyim
Ustabaşı gibi ölçüp biçeyim
Evvel-âhir bir kurbanlık tekeyim
Vakti gelsin bıçağını çal bana"

Aşık Seyrani

düğüne, john berger

Körlük de sinema gibidir, çünkü gözler burnun iki yanında değil, hikaye nereye çekiyorsa ordadır.
---
Bir adamı karanlıkta, denize bırakıp gitmeyi hiç denediniz mi?O kadar basit bir iş değildir bu.
---
Bir zamanlar neyin nasıl olduğunu her şeyden çok kuş sesleri hatırlatır bana.
---
Herifçioğlu güneş gözlüklü, omuzuna bir de fotoğraf makinesi asmış.Güneş gözlüğü yüzünden gözlerini göremiyorum.Hem insan eski Mısır'da hiç güneş gözlüğü takar mı?
---
Babam şu bilimsel ilkeyi açıklamıştı bana.her şey nasıl yaslandığına bakar.Tekerlekli bir araç viraj almak ya da yön değiştirmek isterse, işin içine bir merkezkaç gücü girer, diyor babam.Bu güç bizi enerjiyi korumaya çalışan süredurum yasasına göre dönemeçten düz çizgiye çekmeye çalışır.Bir köşeyi dönerken en az enerji gerektiren durum düz gitmektir, işte o anda bir zorlanmayla karşılaşırız.Ağırlığımızı dönemece doğru veririz, böylece motosikletin ağırlık merkezini kaydırırız.Bu da merkezkaç gücü ve süredurum yasasını dengelemiş olur!Kuşlar da havada aynı şeyi yaparlar.Yalnız diyor babam, hava kuşların yolculuklara çıktıkları değil, yaşadıkları yerdir!
---
Tekerlekleri her yöne dönen bir sedyede dışarı çıkaracaklardır beni.
---
Hiçbir şey düzlük kadar gizleyici değildir.Demiryolcu ovayı boydan boya geçiyor.İnsan ayağı bir cesede takılıncaya kadar bir gece önce orada nasıl bir şiddetin yaşandığını bilemiyor.
---
Kendimi verme hünerim alındı elimden.Kendimi birine sunacak olsam, ölüm sunarım ona.Sokakta yürürken delikanlıların bana baktıklarını görünce, hep ölüm olduğumu hatırlıyorum.Bana bir kere, iki kere ya da yüz kere yaklaşacak olsan, ben de seni seversem, ölürsün.Ama kaput kullanınca bir şey olmaz, diyorlar.Kaput olunca kauçuktan bir zar giriyor seninle ölümün arasına, seninle benim arama da kauçuktan bir zar.Kauçuk yalnızlık..Sonsuza kadar kauçuk yalnızlık.Hiçbir şey birbirine değmiyor artık.
---
Afedersin, diye mırıldanıyor.
Aynı boktan kelime, diyorum kendi kendime, geğirdiklerinde, ayağınıza bastıklarında kullanılan aynı kelime.bu yüzden avazım çıktığı kadar bağırıyorum.
---
Onu hasta eden, ama ölümünü bir süre geciktiren ilaçlar veriyorlar ona.Bu süre içinde acı var, bekleyiş var ama umut yok...Hiçbir şey her şeye nasıl dönüştürülür?
---
Şurdaki buji yığınını görüyor musun?Bir tren vagonunu dolduracak kadar çok.Aslında, Gino, bunların porselen kısımları yeniden kullanılabilir.Birbirinin benzeri olan şeyleri bir araya koyarsan, aynı olanlarla olmayanları ayırırsın.Ömrüm boyunca bunu yaptım.Herkes her şeyi birbirine karıştırıyor.Her şeyi aynı yere atıyorlar.Çöplükler böyle oluşuyor.Çöp diye bir şey yok oysa.Kaldırıp attığımız şeylerin karışıklığıdır çöplük.
---
Geleceğiniz yok sizin.Şurdaki radyatörlerin bile daha çok geleceği var sizden.
---
Bak, şunu iyi anla, çektirdiğin bir şeydir acı, çektiğin değil.Çöptür acı çekenler.Kendilerini savunamazlar, bu da onların çöp olduğunu gösterir.Nasıl konuştuklarına bak, çektirmen gerektiği için çektirdiğin şeydir acı.Bu da senin efendi olduğunu gösterir.
---
Düşünün bir kere, insan çevresinde kendisinin deli olduğuna inanan bir sürü başka insanla altı ay boyunca nasıl bir arada yaşayabilir?
---
Alışkanlığımızı kaybetmişiz.
Uçma alışkanlığımızı mı?
Hayır, uçurumda yaşama alışkanlığımızı.
---
Sonsuzluktan önce ne yapacağız?
Acele etmeyeceğiz.

Düğüne
John Berger

dünya bir pencere; sen baktın geçtin, ben de bakmadan geçtim, ömür dediğin


"Dünya bir pencere; sen baktın geçtin, ben de bakmadan geçtim."
Ömür Dediğin-TRT



az bana gönder, banu kırbağ


hazana ermeden baharı ömrüm
bir muhabbetnâme yaz bana gönder
hicrinle yanmıştır dayanmaz gönlüm
sitemli sözleri az bana gönder

ben sana aşığım ey peri ruhsar
muhabbet sırrına ermesin yâdlar
sakla mektubunla yaz bana gönder
sitemli sözleri az bana gönder

az bana az bana az bana gönder
sitemli sözleri yaz bana gönder
hicrinle yanmıştır dayanmaz gönlüm
hasreti, ateşi az bana gönder


şu bana ettiğin cevr ile nazı
hep sana yaptığım arz-ı niyazı
hatrına gelince yaz bazı bazı
ağla gözyaşını yaz bana gönder

ben sana aşığım ey peri ruhsar
muhabbet sırrına ermesin yadlar
sakla mektubunla yaz bana gönder
sitemli sözleri az bana gönder

az bana az bana az bana gönder
sitemli sözleri yaz bana gönder
hicrinle yanmıştır dayanmaz gönlüm
hasreti, ateşi az bana gönder

ehl-i derd olana çok selam eyle, aşık sümmani


Ehl-i derd olana çok selâm eyle
Muhabbet deminde dârelenmişiz
Kilitli diyarsa muhibbi yâren
Açılmış bahtımız çârelenmişiz

Hangisidir gavvâs ilmin bahrine
Biri de el atıp alsın dehrine
Nefs-i temren dikmiş sinem şehrine
Sebep ne yüzden kârelenmişiz

Va'dimde durmadım bend oldu râhım
Tütünü feleğe dayandı âhım
Artık baş gösterdi baht-ı siyâhım
Görsen ne sebepten yârelenmişiz

Gönül ihrâc olmaz gül-i rânada
Vücûdun münkiri fi'l-i fenâda
Bir kimse misafir fakirhanede
İbad Hoca ile nârelenmişiz

Sümmâni bî-haber aşinâsından
Yok bir sermayesi kimîyâsından
Muhabbet bağının kinâyesinden
İhâfe eyleriz körelenmişiz.

Aşık Sümmâni

spring summer fall winter... and spring, kim ki-duk




''İnsanın ruhunu yücelten acı, 
ucuz bir mutluluktan daha değerlidir..''

Dostoyevski







Spring Summer Fall Winter... And Spring, Kim Ki-Duk

görünmez komite, yaklaşan isyan

Herkes, işlerin daha kötüye gidebileceği noktasında birleşiyor.
---
Hiçbir şey, asgari ücret karşılığında emekçilerin götünü temizlemeyi çekici hale getiremez.
---
Kendi peşimden koştukça daha da yorguhn düşüyorum.Kendimize sıkıcı bir gişe filmi muamelesi yapıyoruz.
---
Çocukluğumuzdan beri bize söylenegelen şeyin aksine, zeka uyum sağlamayı bilmek anlamına gelmiyor-ama böyle bir zeka türü varsa bile bu köleliğin zekasıdır.Bizi köleleştirmeyi hedefleyenlerin bakış açısına göre, tek uyum sağlayamayışımız, bitkinliğimiz sadece sorun.Uyum sağlayamayışımız ve bitkinliğimiz aslında bize yeni suç ortaklıkları için bir başlangıç, bir buluşma noktası işaret ediyor.Tüm tahrip edilmişliklerine rağmen bu toplumun kendi amaçları doğrultusunda oluşturduğu bütün hayal ürünü şeylerden çok daha paylaşıma açık bir manzara ortaya koyarlar.
---
Depresyonda falan değiliz; grevdeyiz.
---
Durum şu: Bu dünyayı mahvetme işini ailelerimize yaptırdılar ve sanki b uhakaret yetmezmiş gibi, onu yeniden inşa etmek için bizleri çalıştırmak istiyor hem de -yararlanmaya bir de hakaret ekleyerek- bundan kar etme hesabı yapıyorlar.
---
Her yeni felaket olasılığı, yeni bir "endüstriyel çözümler" salvosuyla karşılanıyor.
---
Ulus-devlet ve onun matemini tutmak meselesi, son yarım asırdır ancak Fransız keyifsizliği olarak adlandırılabilecek şeyin temelini oluşturur.
---
Bugün batı, M1 Abrams tanklarının üstünde son ses heavy metal dinleyerek Felluce'yi vuran Amerikan askeridir.O, Moğol ovalarında kaybolmuş, herkesin kafa bulduğu, kredi kartına cankurtaran halatıymışçasına sarılan bir turisttir.O, Go oyununa iman etmiş bir CEO'dur.Mutluluğu giysilerde, erkeklerde ve nemlendirici kremlerde arayan genç kızdır.Dünyadaki bütün asilerle dayanışma göstermek için -ama yenilmiş olmaları kaydıyla- yeryüzünün dört bir yanına seyahat eden İsveçli insan hakları aktivistidir.Cinsel özgürlüğü olduğu sürece politik özgürlüğe değer vermeyen bir İspanyol'dur.Gerçeküstücülükten Viennese Actionism'e kadar medeniyetin yüzüne en iyi kimin tükürebileceğini görmek için yarışan sanatçılar yüzyılının "modern dahisi" önünde huşu duymamızı isteyen bir sanat aşığıdır.Budizm'e gerçekçi bir bilinç teorisi bulmuş bir sibernetikçi ve Hindu metafiziğiyle amatör düzeyde uğraşmamızın yeni bilimsel keşiflere ilham vereceğine inanan bir kuantum fizikçisidir.
---
Kapıldıkları dehşet nedeniyle liderlerimizin seslerinin titrediğini bir kez daha duymanın zamanı geldi.Çünkü yönetmek, kalabalığın seni ipe çekeceği anı bin bir hokkabazlıkla geçiştirme çabasıdır; devletin bütün yapıp ettikleri, halkın üzerindeki kontrolü elden bırakmamaktan öte bir anlam taşımaz.
---
Büyük bir yalanın içinde yaşıyor olmak hissi de hakikattir.
---
Aslında her isyan süreci vazgeçmeyi reddettiğimiz bir hakikatle başlar.
---
Mahallenin biri günlerce süren sokak savaşları ve büyük gösteriler sırasında tanklar ve helikopterlerle kuşatılmıştı.Sonunda belediye başkanı şartları kabul etmek zorunda kaldı.1940'ta, "Fransa'nın ilk direnişçisi" Georges Guingouin, direnişe başladığında, emin olduğu tek şey Nazi işgalini kesinkes reddettiğiydi.Komünist Parti için o, "ormanda yaşayan çılgın bir adamdan öte bir şey değildi.Sonra ormanda yaşayanların sayısı 20.000'i bulup Limoges kentini kurtardılar, Komünist Parti'nin o zaman fikri değişti.
---
Edebi çevreler yazının berraklığını bulandırmak için vardır.Anarşist ortamlar doğrudan eylemin keskinliğini köreltmek için.Bilimsel ortamlar araştırmalarının içeriğini toplumunun çoğunluğundan saklamak için.Spor ortamları, değişik hayat biçimleri yaratma olasılığı olanları salonlara kapatmak için.
---
Biz toprağı işgal etmek değil, onun kendisi olmak istiyoruz.
---
Paranın saltanatı, her zaman kontrolün saltanatı olmuştur.
---
İç savaşın askerileşmesi, isyanın yenilmesi demektir.Kızıllar 1921'de savaşı kazandılar ama Rus Devrimi çoktan yitirilmişti.
---
Kışlık saraylar hala var ama devrimci kalabalıklardan çok turistler tarafından saldırıya uğrayınca değerlerini yitirdiler.

Görünmez Komite
Yaklaşan isyan 
Sel Yayıncılık
Türkçesi: R. Işık Güngör

yar, the belowed, kısa film, mert kızılay


"Bir şeyin yokluğu size acı veriyorsa, 
varlığı sizi öldürebilir."
 Chuck Palahniuk



Yar/The Beloved
Mert Kızılay 


Design, Direction, Animation, Composing: Mert Kizilay

Additional Soundtrack: Celal Ince


Yar / The Beloved is a short film about a corrupted and isolated engineers process of creation attempt. ...This movie is one of the possible results of lack of satisfaction through time, and result of it, paradox. Endless confliction of artificial and flesh.



Tabor Film Festival Official Screening
Golden Cocoon Film Festifal Jury Prize
Yıldız Short Film Festival Best Animation

geçen zaman, geçmiş zaman, cadıların günü mü geldi, reha çamuroğlu


Bilindiği gibi, 1826'da Sultan ll. Mahmut yeniçerileri ve teşkilatını kanlı bir saldırıyla yok eder.Ama toplumda, bir gün dönebileceklerine ilişkin bir düşünce sürüp gitmektedir.Öyle ki, bir gün Bahçekapı'da başlarına yeniçerilerin külahına benzeyen börk giymiş iki Türkmen mallarını satmaya çalışırken, uzaktan görenler tarafından yeniçeri sanılırlar ve pazar yerinde bir "yeniçeriler geliyor!" çığlığı duyulur.Bu çığlığı korkunç bir izdiham izler, kaçışırken ölen ve yaralananlar olur...Böyle bir ruh halinin topluma hakim olduğu günlerde, Tırnova'da bir cadı söylentisi ortaya atılır.Müslümanların cadı uzmanı olmadığı için, Bulgar rahip ve cadı avcılarına başvurulur.Bu uzmanlar, uzun araştırmalar sonucu, korkunç olayların merkezinde iki mezarın ve bu mezara gömülü cesetlerin bulunduğunu keşfederler.Tesadüfe bakın ki, her iki mezar da yeniçeri subaylarına aittir.Uzmanların tavsiyesi ile mezarlar açılır, cesetlerin kalplerine birer kazık çakılır ve üzerlerine kireç dökülür.Cadı tehlikesi artık bertaraf edilmiştir.Osmanlı resmi gazetesi Takvim-i Vekayi, bunu ahaliye duyurarak rahat uyumalarını temin eder.

Cadıların Günü mü Geldi?
Geçen Zaman, Geçmiş Zaman
Reha Çamuroğlu