Korkak Robert Ford'un Jesse James Suikasti (2007)
2 Temmuz 2014 Çarşamba
güvercinin kaybolan gerdanlığı, nacer khemir
Güvercinin Kaybolan Gerdanlığı / Le Collier Perdu De La Colombe / Nacer Khemir
"Hakikat, asâ-yı Musa’dır; o ortaya çıkınca sihirbazların oyunları bozulur; bütün yaldızlı yalanlar yok olur."
O.Şimşek
17 Mayıs 2014 Cumartesi
kötülüğün yayılması, sıradanlaşması üzerine, cehenneme yürüyüş, ümit kıvanç
![]() |
Tenzin Chopak |
Esas zarar peşindekilere
Türkiye yeni sağının lideri, ilk bakışta insana mantıksız görünse de, esasında en büyük zararı, acımasız polis şiddetini reva gördüğü, her fırsatta hakaret ettiği muhaliflerine değil, kendi seçmenlerine veriyor. Onlara izanlarını, vicdanlarını iptal ettiriyor, onların insanlığını eksiltiyor. Bu süreçte komprime bir tavır önerisini her zaman muhakkak içeren şu üslûbun belirleyici rolü var. Üslûp, ifadeden önce gelen, tasarlama, bazen bulma, keşif veya icat etme, formüle etme aşamalarında da yol gösteriyor. Öyle bir mâmûl gerçeklikle çıkıyor ki insanların karşısına, hem herkes neye nasıl tavır takınacağını hem neden böyle yapacağını, yani kullanacağı argümanları şunları bunları hem de bunun altından kalkabilmek için ihtiyaç duyacağı şirretlik dozunu, nereden nasıl vuracağına dair yol yordamı öğrenebiliyor.
AKP liderinin seçmenine kolaylıkla verebildiği mesajlar, şüphesiz oradan oraya rahatça taşınabilecek, karmaşık olmayan yapılara sahip. Ancak yine de, herhangi bir olay karşısında, bu olayın hangi kahramanlarına ne mesafede durulacağı, kime niye karşı olunacağı, bunun hangi gerekçelere dayandırılacağı, kendilerine yönelebilecek muhtemel eleştirilere karşı ne tür itiraz öne sürüleceği gibi temel ilkyardım bilgilerini bütünüyle içeriyorlar. Elbette bunların dile getirilişinde münasip kaçacak şiddet dozunun bilgisiyle birlikte.
Başbakan, kendisine kayıtsız şartsız bağlılık gösteren geniş seçmen kitlesini şimdiye kadarki bütün manevralarında arkasından firesiz sürüklemeyi, yönlendirmeyi başardı. Elindeki, ağzı laf yapan, eli kalem tutan kapıkulu ordusunun kararlı, adanmış aracılık faaliyetinin katkısını gözardı etmemeliyiz elbette; ama onlara örnek olan, kendininki gibi bir üslûp kazandıran, kendi başlarına muhtemelen cüret edemeyecekleri bir küstahlık aşaması için onları yüreklendiren yine liderdir. Aynı zamanda varlıklarıyla tabiî ki bu ahir zaman yıldızlarıyla asla kıyaslanamayacak kadar iddiasız, geniş takipçi kitlesinin belki bazen, fazla gerilimden endişe duyabileceği zamanlarda, makamlarına hem gevşekçe hem küstahça yerleşmiş bu kapıkulu tayfası bu endişeyi yatıştırmaya yarıyor. Bunların kendinden aşırı emin, ukala, cüretkâr, saygısız, küfürbaz davranışları, o kitleye, peşine takıldığı kuvvetin gelip geçici olmayabileceği izlenimi, dolayısıyla belli bir emniyet hissi verebiliyor.
Adım adım kötülüğe doğru
Buraya kadarı, Türkiye'nin 2000'lerine özgü bir siyaset tarzı, bir toplumsal oluşum kabul edilip yorumlanır, değerlendirilirdi, biterdi. Ama bahsettiğimiz mekanizma içerisinde, liderin kendisine bağlı kitleyi sürekli biraz daha fazla kötülüğe doğru çekmesi diye bir olgu var ki, işin rengini tamamen değiştiriyor. AKP lideri, kendi seçmeni için dahi apaçık kabul edilemez durumlar ortaya çıktıkça, fütursuzca adımlar atıyor. Bu adımlar genellikle kendisi, yakın çevresindeki önderlik elemanları, kapıkulları ve kitlesinin hep birlikte bulunduğu yerden öteye doğru oluyor. Adımı atıyor ve daha atarken, kendinden içerikli üslûbuyla anlatacağını anlatmış oluyor: Benimle gelecekseniz bundan böyle yerimiz burası. Yani: bizim için şu iyidir, şu kötüdür, derken, şu haindir, bu düşmandır'a geçiliyor. Sonra bir adım ötede başka bir çember: bizim polisimiz insan öldürecek, göz çıkaracaktır, bundan rahatsızlık duyamazsınız, iktidarda kalmamızın bedeli bu. Haydi bir adım öteye, yeni bir çember: Benimleyseniz, MİT TIR'larının durdurulmasını vatana ihanet sayacaksınız. Hop! Bir başka adım: Benimleyseniz, düne kadar itibar ettiğiniz bir hocaefendiye soytarı diyeceksiniz, Haşhaşi diyeceksiniz, Cemaat'çileri vatan haini sayacaksınız. Benimleyseniz, varoşun TİKKO'cusuyla Nişantaşılı holding yöneticisini aynı cephenin savaşçısı ilân edecek, size benzemeyen herkesin elbirliğiyle sizi mahvetmek istediğine inanacak, "Gezici"lere söveceksiniz, hattâ zaman zaman elinize sopa alıp saldıracaksınız. Haydi bir adım daha atalım: Ölen çocuğun annesini yuhlayın dediğimde yuhlayacaksınız ki, imanınızı, kararlılığınızı göreyim.
O çıtayı sürekli yukarı çektikçe ve destekçileriyle birlikte içinde yeraldığı daireyi mütemadiyen silip biraz daha öteye çizdikçe, sadece siyasî bir değişim meydana gelmiyor; aynı zamanda
13 Mayıs 2014 Salı
rüyalar, asaf halet çelebi
Her gün
karışık rüyalar görürüm
sincabi uykularda
hayaller belirir
kaybolur
Aynalar görürüm
aynalarda rüyalar
bütün bahçeleri
kuşlarıyla
silinir
Yüzler görünür
yüzlerde gözler
yanıp söner
hepsi bana bakar
bir şeyler konuşur
Uyanıklığımı ayıramıyorum
uykulardan
karışık rüyalar içindeyim
ömrümün uykusunda
Aynalarda beni çağıran kız
bir daha göründü
işaret ediyor
bitir rüyalarını da gel
diyor
en son gördüğün yüz
benim olsun
en son benim uykumda uyu
Rüyaların sonu geliyor galiba
uyanılmaz uykulara dalmak istiyorum
(Yeditepe, 12 Ocak 1959)
Asaf Halet Çelebi
kırmızı pazartesi, gabriel garcia marquez
-Kader Bizleri Görünmez Kılar-
...Santiago Nasar'ı kapının önünde, kendi kan gölünün ortasında kalkmaya çabalayarak tozun tıoprağın içinde yüzükoyun yatarken görmüştü.Yan yatarak toparlanmış, dışarı sarkan iç organlarını elleriyle tutarak, rüyadaymış gibi yürümeye başlamıştı.
...
Tam kahvaltıya yeni oturmuşlarken Santiago Nasar'ın salkım saçak iç organlarını elleriyle tutarak kan revan içinde içeri girdiğini görmüşlerdi.
...
Santiago Nasar'ın eski rıhtımın merdivenlerini inip kendinden emin adımlarla evine doğru yürüdüğünü görmüştü.
"Santiago, yavrum!" diye bağırmıştı."Neyin var?"
Santiago Nasar, onu tanımıştı.
"Beni öldürdüler, Wenw Hala" demişti.
Son basamakta tökezlemiş ama kendini hemen toparlamıştı."Hatta bağırsaklarına bulaşan toprağı eliyle silkelemek titizliğini bile gösterdi," dedi bana Wene Halam.Sonra saat altından beri açık olan arka kapıdan evine girmiş; mutfağın içine yüzükoyun yığılıp kalmıştı.
Kırmızı Pazartesi
Gabriel Garcia Marquez
mucizeler kuşu, vicdani red beyanı, inan mayıs aru
Bismillahirrahmanirrahim
Kara ve kızıl kanatlarıyla bir tepeden bir vadiye
ve sonra bir vadiden bir tepeye uçan,
özgürlüğe imanlı bir kuştur anarşi dediğim benim
Ve Hakk bildiğim
Bir düşmüş bir kuş olduğunu gören
Âdemoğlu kuşun kanadında bir tüy
Kuş kanat çırpmış
Tüy dârıdünyaya düşmüş
Dünya, dönüp duran,
Yıldızlı bir örtü altında yanan
bir sır gibi gizlediğimiz
yaralarımızdan sızan gece ve kan.
Dünya, nice zulmet, nice yalan.
Ve yine dünyadır işte
bu cennet bu cehennem
ayan beyan.
Sen ben yer gök seyyârat
İçlerinde inci mercan deryalar
Meyveler, salkımlar, envai çeşit mahlûkat
tecellisidir hep O’nun
O öyle büyük öyle muazzam
perdesi gene kendidir
görmek istersen
dön de bir kendine bak…
Senden içeri bir sen
Benden içeri bir ben
Haşhaş sanmayasın sakın Hakkın esrârıdır
Kalpsiz kalıp zulmete gömülmüş bir dünyada vicdan,
bir ötmeye başladı mı susmak bilmeyen
bir kuşun avazıdır,
kaskatı kesilmiş taştan kalpleri deler geçer
ve öyle taşlar vardır ki içlerinde nehirler kaynar
öyle taşlar ki çatladı mı sular çağlar.
Öyleyse ötsün artık mucizeler kuşu siz de duyun:
Malik-ül Mülkü hiçe sayarak dünyayı kuşatan hiçbir orduda
elime silah almayacağım.
Saçlarımda çiçekler olacak, kulağımda küpeler, parmağımda yüzükler;
içimdeki yaban çocuğun güzelliğine leke süren
aşağılayıcı rütbeler takmayacağım omzuma
uygun adım yürümeyeceğim
ayaklarım talim edecek gerçeğe giden tüm dolambaçlı yolları
ve Hünkârım, Beyim, Paşam
yorma hiç o güzel ağzını emretmek için bana
Hak sözünden gayrı bir buyruğa tabi olmayacağım bundan sonra.
Kara ve kızıl kanatlarıyla bir tepeden bir vadiye
ve sonra bir vadiden bir tepeye uçan,
özgürlüğe imanlı bir kuştur anarşi dediğim benim
Ve Hakk bildiğim
Bir düşmüş bir kuş olduğunu gören
Âdemoğlu kuşun kanadında bir tüy
Kuş kanat çırpmış
Tüy dârıdünyaya düşmüş
Dünya, dönüp duran,
Yıldızlı bir örtü altında yanan
bir sır gibi gizlediğimiz
yaralarımızdan sızan gece ve kan.
Dünya, nice zulmet, nice yalan.
Ve yine dünyadır işte
bu cennet bu cehennem
ayan beyan.
Sen ben yer gök seyyârat
İçlerinde inci mercan deryalar
Meyveler, salkımlar, envai çeşit mahlûkat
tecellisidir hep O’nun
O öyle büyük öyle muazzam
perdesi gene kendidir
görmek istersen
dön de bir kendine bak…
Senden içeri bir sen
Benden içeri bir ben
Haşhaş sanmayasın sakın Hakkın esrârıdır
Kalpsiz kalıp zulmete gömülmüş bir dünyada vicdan,
bir ötmeye başladı mı susmak bilmeyen
bir kuşun avazıdır,
kaskatı kesilmiş taştan kalpleri deler geçer
ve öyle taşlar vardır ki içlerinde nehirler kaynar
öyle taşlar ki çatladı mı sular çağlar.
Öyleyse ötsün artık mucizeler kuşu siz de duyun:
Malik-ül Mülkü hiçe sayarak dünyayı kuşatan hiçbir orduda
elime silah almayacağım.
Saçlarımda çiçekler olacak, kulağımda küpeler, parmağımda yüzükler;
içimdeki yaban çocuğun güzelliğine leke süren
aşağılayıcı rütbeler takmayacağım omzuma
uygun adım yürümeyeceğim
ayaklarım talim edecek gerçeğe giden tüm dolambaçlı yolları
ve Hünkârım, Beyim, Paşam
yorma hiç o güzel ağzını emretmek için bana
Hak sözünden gayrı bir buyruğa tabi olmayacağım bundan sonra.
İnan Mayıs Aru
ıdir, a vava inouva
ıdir - a vava inouva
"herkesin kendi uçurumuna, gittiği yol hangisi"
eski libas gibi, aşık seyrani ,nevzat karakış
eski libas gibi aşığın gönlü
söküldükten sonra dikilmez imiş
güzel sever isen gerdanı benli
her güzelin kahrı çekilmez imiş
bülbül daldan dala yapıyor sekiş
o sebepten gülle ediyor çekiş
aşkın iğnesiyle dikilen dikiş
kıyamete kadar sökülmez imiş
sevdiğim değildin böylece ezel
ömrümün bağına düşürdün gazel
ibrişimden nazik saydığım güzel
meğer polat gibi bükülmez imiş
seyrani'nin gönlü gamla yaş imiş
aşkı sevda cümle derde baş imiş
ben gönlümü toprak sandım taş imiş
meğer taşa tohum ekilmez imiş
Aşık Seyrani
kreutzer sonat, tolstoy
Güzelliğin iyilikle birlikte düşünülmesinin ne kadar yanlış olduğuna inanamazsınız.Güzel bir kadın saçma sapan konuşsa da dinlersiniz.Bu saçmalıklarını değil, sadece zekice sözlerini duyarsınız.En aptalca davranışlarda bulunsa da, siz yalnız çekici, alımlı görünüşüne kapılırsınız.Saçma sapan sözleri ve aptalca davranışları olan bu güzel kadın, sizin için harikulade akıllı ve ahlaklı olur.
---
Romanlarda kahramanların duyguları tüm ayrıntılarıyla incelenir, gezdikleri, yürüdükleri ormanlar, korular, yollar en ince detayına kadar anlatılır ama genç bir kıza karşı olan büyük aşkları anlatılırken, kahramanların geçmişinden hiç söz edilmez.
---
Dikkatli bakın, toplumumuzda ne sapık, ne tuhaf bir kavram var: Erkek için mutluluk ve özgürlük getiren bekarlık, toplumda acınacak ve gülünç bir olgu gibi yer alıyor.Bir kadın için en yüce makam olan saf bir kız, bir Vesta rahibesi olmak ise, korkulacak ve alay edilecek bir durum olmaktan öteye gitmiyor.Pek çok genç kız, saflıklarını bu düşünceyle yitirmiş, evliliklerini işe yaramaz, beş para etmez kişilerle yapmışlardır.İncil'de "Bir kadına istekle bakan erkek kalbinde onunla zina etmiş sayılır!" der.Bu sözün hükmü yalnızca kadınlar için değil, kendi karılarımız için de geçerlidir.
---
Hastalığın geçmesi için, doktorların varlığı değişmez bir gerçekti onun gözünde.Ancak doktorların da her şeyi bilmesi mümkün değildi tabi ki.Bu nedenle en iyi doktorlar bulunmalı, çocuk hastalanınca en iyi doktorlar getirilmelidir.İşte, çocuk o zaman iyileşir.Peki ya bu doktoru bulamazsak?Onunla aynı şehirde yaşamıyorsak?
---
Biz, sonu gelmeyen savaş hırsımıza öyle kapılmıştık ki, onların bu çekişme ortamında çok yara aldıklarını göremiyorduk.
---
Evet, şehre taşındık.Şehirler mutsuz kişilerin yaşamlarına daha uygundur.Şehirde insan yüz yıl yaşar ama uzun süre önce ölmüş olduğunu, çürüyüp gitmiş olduğunu fark etmez bile.
---
Aslında bir vicdan yükü duyacak bir durum yoktu; çünkü insan, kamuoyunu ya da ceza kanununu vicdan olarak yorumlamazsa, toplumumuzda vicdan diye de bir şey yoktur.
---
Bazen kendinizi ya da karşınızdakini öldürmek istediğiniz kavgalardan biri başlamak üzeredir.
Kreutzer Sonat
Lev Nikolayeviç Tolstoy
---
Romanlarda kahramanların duyguları tüm ayrıntılarıyla incelenir, gezdikleri, yürüdükleri ormanlar, korular, yollar en ince detayına kadar anlatılır ama genç bir kıza karşı olan büyük aşkları anlatılırken, kahramanların geçmişinden hiç söz edilmez.
---
Dikkatli bakın, toplumumuzda ne sapık, ne tuhaf bir kavram var: Erkek için mutluluk ve özgürlük getiren bekarlık, toplumda acınacak ve gülünç bir olgu gibi yer alıyor.Bir kadın için en yüce makam olan saf bir kız, bir Vesta rahibesi olmak ise, korkulacak ve alay edilecek bir durum olmaktan öteye gitmiyor.Pek çok genç kız, saflıklarını bu düşünceyle yitirmiş, evliliklerini işe yaramaz, beş para etmez kişilerle yapmışlardır.İncil'de "Bir kadına istekle bakan erkek kalbinde onunla zina etmiş sayılır!" der.Bu sözün hükmü yalnızca kadınlar için değil, kendi karılarımız için de geçerlidir.
---
Hastalığın geçmesi için, doktorların varlığı değişmez bir gerçekti onun gözünde.Ancak doktorların da her şeyi bilmesi mümkün değildi tabi ki.Bu nedenle en iyi doktorlar bulunmalı, çocuk hastalanınca en iyi doktorlar getirilmelidir.İşte, çocuk o zaman iyileşir.Peki ya bu doktoru bulamazsak?Onunla aynı şehirde yaşamıyorsak?
---
Biz, sonu gelmeyen savaş hırsımıza öyle kapılmıştık ki, onların bu çekişme ortamında çok yara aldıklarını göremiyorduk.
---
Evet, şehre taşındık.Şehirler mutsuz kişilerin yaşamlarına daha uygundur.Şehirde insan yüz yıl yaşar ama uzun süre önce ölmüş olduğunu, çürüyüp gitmiş olduğunu fark etmez bile.
---
Aslında bir vicdan yükü duyacak bir durum yoktu; çünkü insan, kamuoyunu ya da ceza kanununu vicdan olarak yorumlamazsa, toplumumuzda vicdan diye de bir şey yoktur.
---
Bazen kendinizi ya da karşınızdakini öldürmek istediğiniz kavgalardan biri başlamak üzeredir.
Kreutzer Sonat
Lev Nikolayeviç Tolstoy
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)