karamazov kardeşler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
karamazov kardeşler etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

22 Mart 2022 Salı

Karamazovi (2008) - Petr Zelenka

Karamazovi (2008) - Petr Zelenka
- Dostoyevski'nin torunu (1) -

Dostoyevski'nin torununun, Petesburg'da yaşadığını öğrenmişler.
Adam tramvay sürücüsü.
Onu, Almanya'da bir edebiyat konferansına davet ediyorlar...
...çünkü onlara göre, Dostoyevski, Rus edebiyatının sembolü.
Torun, yaşlı adam hakkında hiçbir şey bilmiyor.
...hiçbir yabancı dili de konuşamıyor.
Bildiği tüm Almanca sözcükler, "Mercedes Benz"den ibaret.
Böylece, oraya seminer vermeye gidiyor...
...çünkü yeni bir Mercedes alacağını sanıyor.

- Seminer veriyor mu peki?

- Hayır.
Devamlı Mercedes Benz, deyip duruyor.
Müthiş bir film...
Rusya ile Batı'nın birbirini hiç anlamadığına değiniyor.

- Ne zaman çekilmiş?

- Doksanlarda.

...

Sonunda, Dostoyevski'nin torunu, 
edebiyat konferansından aldığı ücretle, kendine bir Mercedes aldı.
Fakat 40 yaşındaki bu araç, Rusya'ya kadar dayanamadı...
Polonya yollarında parçalara ayrıldı.




Karamazovi (2008) - Petr Zelenka
- Dostoyevski'nin torunu (2) -



Karamazovi (2008) - Petr Zelenka
- Tiradlar (1) -

Dimitri Karamazov aleyhindeki, yargılama davası başlasın.
Kendisi, babası Fiyodor Karamazov'u öldürmekle suçlanıyor.
Baba katli, insanlığın bilinen en korkunç suçudur...
...ve eğer bunu cezalandırmazsak, bütün toplumu yaralamış oluruz.
İnsanların, suçtan haz aldıkları zamanlar vardır.
Herkes korkunç olduğunu söyler, ama herkes ondan hoşlanır.
Tarafsız olmalıyız.
Tarafımız, yasalar, adalet ve gerçektir.
Üstümüzdeki sorumluluğun tamamıyla bilincinde olmalıyız.

Beni, ayyaşlık, sefahat, tembellik ve 
kötü yaşam tarzımdan ötürü suçlayabilirsiniz.
Bir kez, her şeye rağmen
düzgün bir hayata başlamak istedim...
...ama o anda, kader beni yere serdi.
Fakat o yaşlı adamın, düşmanımın ölümünden dolayı, suçlu değilim.
Dimitri Karamazov bir serseridir ama bir katil değildir.

Dimitri Fiyodoroviç, senden korkuyorum.
Yakın zaman önce, bana:
"Seni havanda döveceğim," dedin.

- Onu demek istemedi.
- Evet, istedi.

Kendimizden alttakilere de üsttekilere de kibirli davranmamalıyız...
...nefret duyguları beslememeliyiz.
Bize iftira eden, bizi küçük gören, kötüleyen kişilere bile...
Ben bir ateistim ve insanların, ölümsüzlük ve Tanrı inancından vazgeçmeleri gerektiğini
anlatan bir makale yazıyorum.
Bütün insanlık Tanrı'yı reddettiği zaman tıpkı jeolojik çağlar gibi,
ahlâkın da sonu gelecek...
...ve insanlar mutluluğu bu dünyada arayacaklar.
Ve her şey hoş görülecek.
Ivan, sen kendi yazdığın fikirleri
hiç bir zaman benimsemedin.

Babamın ölümünden dolayı, ben suçlu değilim.
Babam, bir parça rezalet istedi.
İstediği buydu.

Ne harika çocuklarım var!
Sevgili küçüklerim; baba katlinin
en büyük günah olduğunu bilmiyor musunuz?
Herkes, daima beni suçluyor.
Çocuklarımın parasını çalmışım.
Fakat böyle durumlar için
mahkemeler var. Bunu ispatlasınlar!
Ben, tek kopeğim olmaksızın başladım...
...ve beni öldürdüklerinde, 100.000 rublelik bir servetim vardı.
Bir aptal gibi, babamın bana mal mülk biriktirdiğini sandım.
Benim servetimle ilgili abartılı fikirler ürettiniz.
Ve her şeye rağmen, beni öldürmüş bile olsanız, ben sizin babanızım.

Sen bize hiç bakmadın, baba. Hiç birimize.
Yine de ben seni affediyorum.
Ben affetmiyorum. Fakirlik ve pislik içinde büyüdük. Bizi başkaları büyüttü.

- Sevgili küçüklerim...
- Soytarılığı kes!
Sen eğitimlisin, Ivan.
Ben doğuştan bir komedyenim.
Bir aptal!
Fakat yine de inanıyorum.

Bu sıralar tek şüpheye düştüğüm şey, katiller!
Tanrı böylelerini cezalandıracaktır.
Benim üç oğlum, Dimitri, Ivan, ve Alyoşa.
- Ya ben?
- Kes sesini!
Senin tek yasal mülkiyetin ismin: Smerdyakov!
Yalnızca iki kez evlendim.
Sen, Dimitri; ilk evliliğimdensin.
En büyüğü ve en kötüsüsün.
Fakat, beni dövdüğü halde, senin anneni çok sevdim...
...benden kaçıp, tifodan öldü.
- Annemi hatırlamıyorum.
- Ben, benimkini hatırlıyorum.
İkonun önünde diz çöktüğünde, eğik gelen güneş ışınlarını hatırlıyorum.
Onunla evlendiğimde, 16 yaşındaydı.
Partiler düzenlediğimde, bana biraz kızardı.
- Seks partileri!
- Sevgili çocuklarım!
- Sen baba değil, bir domuzsun!
- Dimitri!
Bunu senin söylemen komik.
Siz neler başardınız, yavrularım?

Düello yüzünden, beni askeri okuldan attılar.

- Ben mezun oldum.

- Tabii Bilimler! Ne başarı!

Ben manastıra girdim.

- Ve ben...
- Sen sus!

Aşçılık okudun.Benim paramla.
Elimi öpmelisin... ve de ayaklarımı.
Hepsinin sebebi bendim.
Benim hatamdı!
llyuşeçka parmağınızı mı ısırdı?
Özür dilerim.
Alyoşa, buraya gel.
Otur.
Parmağın neden sarılı?
Bir şey mi oldu?
Öğrencilerden biri ısırdı.
Senin konumunda biri, öğrencilerle takılmamalı.
Baba, öyle değil.
Alyoşka, duyduğuma göre, doğu illerinden birindeki bir manastırda, kadınlar varmış.
Yaklaşık otuz tane.
Onlara "rahip kadınları" deniyormuş.
İlginç ama sadece kaba Rus kadınlarını almaları da mide bulandırıcı.
Düşünsene, hâlâ hiç Fransız kadını yok.
Oysa olabilir.
Paraları var.
Affedersin.
Ahmak! Sen ahmaksın!
Fakat, biliyorum.
Onurlu bir kanaatkarlığa sahipsin.
Senin bu tarafını seviyorum.
Fakat bu insan, aniden okul çocuklarına dadanıyor.
Bu kesinlikle saçma baba.
O çocuk, kardeşim Dimitri, ulu orta babasını küçük düşürdüğü için beni ısırdı.
llyuşeçka, öcünü benden aldı.

Yine de senin için üzgünüm.
Çünkü papazlara katıldın.

Fakat bu o kadar da kötü değil...
en azından birisi, biz günahkarlar için dua edecek.
Şeytanlar, beni aklından çıkarmıyor.
Öldüğümde kanca getirip beni cehennemin kapısına asacaklar.
O zaman kendime soracağım: Kancayı nerden buldular ve neden yapılmış?
Demir mi? Nerede yapılmışlar? İşçiliğini kendileri mi yapıyor?

Hadi ama!
Onların kancaları yok!
Sahi mi? Kesin olarak öğrendiğinde, bana haber ver.
Tam da şimdi, bir sorum daha var:
Alyoşa, doğru mu?
Azizlerin Yaşamı'nda yazıyor...
...bir aziz inancından dolayı işkence görüyormuş...
...kafası kesildikten sonra, aniden ayağa kalkmış...
...başını yerden alıp sevinçle öpmüş.
Şimdi sana soruyorum, Alyoşa:
Neresiyle?
- Neresiyle?
- Sus!
- Neresiyle öpmüş?
- Sus! Neresiyle öpmüş?
"Ellerinin arasındaki başını, neşeyle öperek uzun zaman yürüdü."

- Şimdi bu doğru mu, değil mi?
- Nasıl öpmüş olabilir? - Sus!
- Baştan sona saçmalık!
- Ben de öyle düşünmüştüm.
- Saçmalık!
- Sus ve deliğine defol!
Doğrusunu istersen, dokunduğun her şeyi kirletiyorsun, baba.
Sonsuz yaşama erişmek için ne yapmalıyım?
İçmeyi bırak, kibar konuş, bedensel hazların esiri olma...
...paraya tapmaktan vazgeç.
En önemlisi, yalan söylemeyi bırak.
Yalan söyleyen, içindeki ve çevresindeki gerçekleri idrak edemez.
Kendisine ve başkalarına olan saygısını yitirir.
Haklısın. Aslında, hayatımın her günü, her saati yalan söyledim.
Baba, senden Dimitri'yle aranızdaki bu düşmanlığı bitirmeni rica ediyorum.
Kesinlikle.
Ivan!
Alyoşa, Ivan, sizler benim kanımdansınız..
...ama oradaki için, sizden adalet istiyorum.
- Yalnızca yasal payımı istiyorum.
- Hiçbir şey alamazsın.
Son zamanlarda yaptığın bütün bu kötü davranışlar, azgınlığından.
Lütfen!
Bu saçma komediye son ver!
Komedi ha! Güzel.
O zaman şunu söylememe izin ver.
Ivan, Alyoşa!
Dimitri, soylu Katerina'nın kalbini kazandı.
- Biliyorum. Eski kumandanının kızı.
Ve şimdi hiç utanmadan, hafifmeşrep Gruşenka'ya gidiyor.
Bu yüzden paraya ihtiyacı var.
Gruşenka senin olmayacak.
Babanın altın yumurtasıyla, onunla muhabbet kurmak istiyorsun.
Benim karşımda, Gruşenka'ya leke sürmeye cesaret etme!
Dimitri! Ya seni lanetlersem?
O zaman ne yaparsın?
Seni utanmaz iki yüzlü!
Kendin Gruşenka'nın peşindesin.
Demek böyle, ha? Babana ha?
O zaman, başkalarına nasıl davranıyorsun?
Sen git, Yüzbaşı Snegirev'i döv.
Sen, Yüzbaşı Snegirev'i,
Gruşenka'ya ajan olarak gönderdin.
Borç senetlerimi ona devredecektin,
böylece o da beni dava edecek...
...ve hapse attıracaktı.
Bunu bana kendisi söyledi.
Dimitri Fiyodoroviç, eğer benim oğlum olmasaydın...
...seni tabancayla, düelloya davet ederdim... üç adımda.
- Gözleri bağlı!
- Gözleri bağlı mı?
- Gözleri bağlı!
- Gözleri bağlı!
Yine yalan söylüyor;
yalan söylemeye utanmıyor musun?
Bir düello! Bir düello!



Karamazovi (2008) - Petr Zelenka
- Tiradlar (2) -

Nikolay llyiç Snegirev, emrinize amade.
Kardeşiniz, Dimitri Fiyodoroviç Karamazov tarafından sokak ortasında tokatlanan 
Rus piyade emekli yüzbaşısı.
Ama yine de bir yüzbaşı.
Kardeşimle olan talihsiz karşılaşmanız nedeniyle buradayım.
- Parmağınızın nesi var?
- Oğlunuz ısırdı.
- llyuşeçka parmağınızı mı ısırdı?
- Evet. Bunu zaten biliyorsunuz.
Onu kırbaçlayacağım!
Onu şu anda kırbaçlayacağım.
Onu cezalandırmanızı istemiyorum.
Hem sanırım, çocuk biraz hasta.
Onu kırbaçlayacağıma gerçekten inandınız mı?
Parmağınız için çok üzgünüm, bayım.
Keyfiniz yerine gelsin diye, dört parmağımı kesmemi ister misiniz?
Bunu hemen şimdi yaparım.
Bu bıçakla!
Söz veriyorum, kardeşim gelip sizden af dileyecek.
Beni, küçük bir çocukmuşum gibi tokatladı ve llyuşeçka oradaydı.
Rahatsızlığı, utancından kaynaklanıyor.
- Kardeşim özür dileyecek.
- Ya karşımda diz çökmesini istesem?
Yemin ederim, kardeşim size, en derin ve kalpten pişmanlığını...
...gerekirse diz çökerek
ifade edecektir. Bunu sağlayacağım.
Ya, demek ki bu daha plan aşamasında.
Düzenlenmesi gerekiyor.
Eğer oğluma bir şey olursa, öldürürüm.
Kendimi, onu, sizi, herkesi öldürürüm.
Şaka yapmıyorum,
Bay Karamazov.
Alyoşa, sana hiç kimseye söylemediğim bir şey söyleyeceğim.
Yüzbaşı Snegirev'den özür dilemelisin.
Yüzbaşı Snegirev'in canı cehenneme!
İki kadının arasında kaldım.
Katerina erdemli, gururlu...
...akıllı, eğitimli fakat ona hiç ilgi duymuyorum.
Babası zimmetine 4.500 ruble geçirdi ve tutuksuz yargılandı.
O zaman param vardı ve Katerina'ya mektup yazdım...
...eğer benim olursa,
ona parayı vereceğimi söyledim.
Eğer senin olursam, bana parayı vereceğini söyledin.
İçimde, dürüst yanımla kavga eden bir şerefsizlik hissettim.
İlk düşüncelerim Karamazov'lara özgüydü. Para mı? Ne parası?
Öylece parayı alıp gidemezsin.
Para ağaçta yetişmiyor.
İtiraf ediyorum, bir kaç saniye ona tiksintiyle baktım...
...ve nefretle, çılgınca bir aşk arasında, küçük bir adım vardı.
Onu uzun süre beklettim ve parayı ona karşılıksız verdim.
Karşımda eğildi, ayaklarıma kapandı...
...önümde secde etti ve kaçtı.
Babası ölünce her şey mucizevi biçimde değişti.
Teyzesi onu tek mirasçısı seçti. 80.000 ruble drahoma bıraktı.
Bana 80.000 ruble drahoma bıraktı.
Para postayla geldi.
4.500 ruble. Ve bir de mektup.
Beni sevmediğini bildiğim halde, seni deli gibi seviyorum.
Tek arzum benim kocam olman.
Telaşlanma, yoluna çıkmayacağım.
Senin bir eşyan, ayağını bastığın halı olurum.
Seni sonsuza dek sevmek ve seni kendinden korumak istiyorum.
Katerina hayatını benim uğruma feda etmeye karar verdi.
Adam olacağına, Tanrı üzerine yemin et, Dimitri.
- Yemin ederim.
- Ama düzelmedin.
- Mümkün değil.
- Aksine, gidip Gruşenka'yı buldun.
Önce onu dövmeye gitmiştim.
Babamın, bana ait bir senedi...
...benden parayı istemesi için,
Gruşenka'ya devrettiğini öğrenmiştim.
Ve sonra ona aşık oldum, tıpkı babam gibi.
Çok ısrar edersen seninle evlenirim,
ama önce bana söz vermelisin...
...beni dövmeyeceksin ve her şeyi yapmama izin vereceksin.
- Böyle bir kadınla evlenmek mi istiyorsun?
- O da isterse hemen evlenirim.
Ve eğer aşıklarından biri gelirse, diğer odada saklanırım.
- Bu kadarı kafi, Dimitri.
- Kafi mi? Şimdi en kötüsü geliyor.
Senden, bu 2.000 rubleyi göndermeni istiyorum...
3.000.
...3.000 rubleyi.
Moskova'daki kız kardeşime.
- Bunun orijinali, 4.000 değil miydi?
- Hayır. Tamamen farklı.
Çoktan gönderdim.
Ancak makbuz yanımda değil.
Fakat aslında, bu doğru değil.
Parayı göndermedim.
Tam tersine, parayı, Gruşenka'yla beraber, Mokroye'de yedik.
- Hepsini harcadın mı?
- Hepsini değil.
Hala, 1.500 rublesi, boynumdaki bir kesede duruyor.
Ancak acilen kalan parayı bulup
Katerina'ya geri vermeliyim.
Alyoşa, babama git.
Fakat, Dimitri, babam bu parayı sana vermez.
Parayı bir zarfa koydu ve üzerine şöyle yazdı:
"Meleğim Gruşenka, bana geldiği zaman"
O zamandan beri bekliyor.
Ve ben de izliyorum.
- Ya bugün Gruşenka gelirse?
- İçeri dalar ve her şeyi bitiririm.
- Ya eğer...
- Eğer gelirse... onu öldürürüm.
- Kimi öldürürsün?
- Kimi mi?
Yaşlı adamı öldürürüm.
Gruşenka'yı öldürmem.




Karamazovi (2008) - Petr Zelenka
- Tiradlar (3) -

Alyoşa...
Biliyor musun? Üzerinde haç çıkaracağım, hepsi bu kadar.
Bu defolu mal, seni sevmiyor.
Aslında o hiç kimseyi sevmez.
Küçükken, kedileri asarak ve gömerek eğlenirdi.
Bunu dini bir tören gibi yapardı:
Bir çarşafı yırtar, bir buhurdanlığı sallıyormuş gibi yapardı.
Ve bu arada şarkı söylerdi: "Maria..."
- Fiyodor Pavloviç...
- Sessizlik!
Fiyodor Pavloviç, bana biraz tavsiye ver.
Eğer, kâfirler tarafından ele geçirilirsem ve onlar benden...
...Tanrı'ya küfretmemi isterlerse, ne yapmalıyım?
Sanırım, böyle bir durumda, Tanrı'ya küfretmeye hakkım var.
Zaman içinde, iyi davranışlarla, korkaklığımın kefaretini ödeyebilirim.
Ivan. Bu geri zekalı, bütün bunları, senin yüzünden söylüyor.
Senin onu beğenmeni istiyor, çünkü kendine, seni örnek alıyor.
Hadi Ivan, ona biraz iltifat et.
Ona ihanet ettiğim anda,
Tanrı beni reddederse...o zaman Hıristiyanlığım biter, ben de
işkencecilerime yalan söylememiş olurum...
...çünkü Tanrı benden yüz çevirmiş olacak.
Peki, Ivan...
...söyle bana,
Tanrı var mı, yok mu?
- Niçin gülüyorsun?
- Tanrı diye bir şey yok.
- Alyoşa, Tanrı var mı?
- Evet, var.
Peki ya ölümsüzlük, Ivan?
Ölümsüzlük var mı?
- Küçücük de olsa, bir parça ölümsüzlük?
- Bir parça bile ölümsüzlük yok.
Öyleyse hiçbir şey yok.
Belki yine de bir şeyler vardır?
- Hayır, mutlak bir yokluk.
- Yokluk...
- Alyoşa, ölümsüzlük var mı?
- Evet, ölümsüzlük mevcut.
- Tanrı ve ölümsüzlük var mı?
- Ölümsüzlük Tanrı'nın içinde.
Büyük ihtimalle, bu konuda Ivan haklı.
Asırlardır bu gereksiz inanç için harcanan enerjiyi bir düşünün.
Fakat, Ivan sana son kez, ciddi olarak soruyorum.
Tanrı var mı, yok mu?
Ben de son kez söylüyorum,Tanrı yok.
- O zaman insanla alay eden kim?
- Muhtemelen, şeytan.
Peki, şeytan var mı?
- Şeytan diye bir şey de yok.
- Hiç konyak kaldı mı?
Konyağı senden almalıyım.
Baba, gel, uzan, çok sarsıldın.
Ivan, Cheremoshen'e gidip araziyi satmaya söz vermiştin.
Yarın gideceğim.
Gitmeyeceksin, çünkü gitmek istemiyorsun.
Senin şeytan ruhun, burada beni gözetlemek istiyor.
Sen benim oğlumsun ve kendi evimde beni hor görüyorsun.
Ne bakıyorsun bana?
Hem sarhoş, hem de küstahsın.
Alyoşa'nın gözleri hep parlıyor.
Alyoşa, sen Ivan'ı sevme.
- Baba, bu kadar saldırgan olma.
- Kalbim acıyor.
Ivan, bekle.
Cheremoshen'e git. Ben de gelirim, sana orada bir kız göstereceğim.
Senin Katerina gibi değil, yalınayak geziyor...
...ama yalınayak kızlardan korkma,
onlar hakiki incidir.
Benim için hiç bir kadın çirkin değildir, bu benim prensibim.
Biz asil erkekler, çirkin kadınları şaşırtarak, onları kendimize aşık etmeliyiz.
Ben senin anneni, hep böyle şaşırtmışımdır.
Ve biliyorsun, sen annene çok benzersin.
Her zaman belli belirsiz gülümserdi, fakat "Ya, ya" demeye başladığında...
...bu bir krizin geldiğinin açık işaretiydi.
Her zaman o krizler vardı, ya sarası tutardı, ya da dua ederdi.
Hiç yanına yaklaşmama izin vermezdi.
Fakat sonra, düşündüm:
Biraz bekle, Sofia!
Bu kahrolası mistisizmi kafandan söküp atacağım, seni sürtük!
Bu ikonu görüyor musun?
Bu ikon...
Ve o sadece "Ya, ya" larına devam etti.
Bu ikonun mucizesine inanıyorsun ama ona tüküreceğim...
...ve göreceğiz bakalım, ne olacak?
Hiçbir şey olmayacak, söyleyeyim.
Hiçbir şey olmadı.
Hiçbir şey olmadı.
Ne oldu, Alyoşa?
Smerdyakov, su getir!
İşte tıpkı annesinin yaptığı gibi.
Sanıyorum, onun annesi benim de annemdi.
Affet beni ,Ivan. Böyle bir pot kıracağım hiç aklıma gelmezdi.
Ve hazır aile sırlarından bahsetmeye başlamışken...
...Smerdyakov'un da benim dölümden olduğunu biliyor musunuz?
Sizin tohumunuzdan.
Onun annesiyle biraz oynaşmıştık.
Pis Kokulu Lizaveta, zavallı sakat.
Arkadaşlarla meyhaneden dönerken, yolda ona rastladık...
...ve iddiaya girdik.
Bilin bakalım, kim kazandı?
Smerdyakov, oğlum!
Ivan...
...öp kardeşini.
Ne? Bilmiyor muydun?
İyi, şimdi biliyorsun.
Sizler kardeşsiniz.
- Senin manyak, kimliğimi almış.
- O benim manyağım değil.
- Aha! Ne zamandan beri?
- Bugünden itibaren.
O bir manyak.
Evlen benimle.
Ben kararımı verdim.
Asla kardeşini terk etmeyeceğim.
Belki başka bir şehre gidebilirim ama hayatım boyunca onunla ilgileneceğim.
Ve o, Gruşenka'dan bıktığı zaman...
..bir kız kardeş, bir dost olarak, gelip beni bulacak.
Benim içimde Tanrı'yı bulacak, ve yeniden iman etmeye başlayacak.
- Bana kızgın mısın?
- Sanırım sen haklısın.
Fakat bana söz ver Ivan,
beni hiçbir zaman bırakmayacaksın.
Ne yazık ki buna mecburum.
Yarın Moskova'ya gidiyorum.
- Moskova'ya mı? Yarın mı?
- Mutlu musun?
Bana karşı çok iyisin, Ivan.
Belki de aslında Dimitri'yi değil, seni seviyorum. Bana inanıyor musun?
Sen beni hiç sevmedin.
Sadece kardeşimin sana çektirdiği...
...acıların öcünü almak için, beni elinin altında tuttun.
Sana hiç boyun eğdiremedim ama bir gün Dimitri'ye sahip olacağım.
Seni üzdüğü, çaresiz bıraktığı sürece, onu sevmeye devam edeceksin.
O düzeldiği zaman, sevgin yok olacak, onu reddedeceksin.
Söylemeyecektim ama uzaklara gidiyorum ve
birbirimizi bir daha görmeyeceğiz.
Elveda.
Sana elimi vermiyorum.
Bana bile bile, o kadar çok acı çektirdin ki, seni asla affedemem.
Belki ileride, ama şimdi değil.
Dimitri sana, babamızı öldürmek istediğini söyledi mi?
Bir keresinde, ani bir öfkeyle onu öldürebileceğini söylemişti.
- Tanrı korusun.
- Neden?
Bir iblis, diğerini yok edecek, ve her ikisi de bunu hak ediyor.
Ivan, çok mutsuz olmalısın.
- Çocukları seviyor musun, Alyoşa?
- Evet.
Peki hiç fark ettin mi, ne çok insan çocuklara eziyet etmeyi seviyor?
Sana bir anne ve babadan bahsedeyim.
Yüksek bir mevkide, saygıdeğer, eğitimli insanlar.
Ve beş yaşındaki kızlarından nefret etmeye başlıyorlar.
Onu dövüyor, tekmeliyor, kamçılıyorlar ve bunu neden yaptıklarını bilmiyorlar.
Başı ve ayakları yara bere içinde.
Gittikçe daha mükemmelleşiyorlar.
Gitmesi gerektiğinde bunu söylemiyor diye çocuğu tuvalete kilitliyorlar.
Tüm yüzüne pislik sürüyor ve onu, kendi pisliğini yemeye zorluyorlar.
Ve çocuğu öldürene kadar bu işkenceye devam ediyorlar.
Ve ben şimdi soruyorum:
Bu şuursuz şiddete neden izin veriliyor?
Çünkü başka türlü, insan iyiliğin ve kötülüğün farkını kavrayamazmış, öyle mi?
Haydi, diyelim yetişkinler acı çekebilir, ama Tanrı aşkına, çocuklar niye?
Neden bana soruyorsun?
Çünkü yaşadığımız dünyayı ben anlayamıyorum.
Istıraplar var ama bu kimsenin suçu değil, çünkü hepsi bağışlanacak.
Ama çocuklar neden acı çekmek zorunda?
Biliyorum ki, Mahşer günü, dünyadaki ve cennetteki herkes...
...birleşecek ve bağıracak: "Sen haklısın, Tanrım!"
Ve o küçük kız, kirli yüzünü yıkayacak...
...onu işkenceyle öldüren ailesini affedecek.
Ama ben bunu istemiyorum.
Onları affetmemeli.
Bu yüzden;
Tanrı'nın cennetini reddediyorum.
Tanrı'yı tanımayış nedenim bu Alyoşa...
Ona giriş biletini geri vermekten çok mutlu olurdum.
- Fakat Ivan, böyle yaşayamazsın.
- Öyle bir güç var ki...
- ...her şeye dayanabilir.
- Neymiş o güç?
- Karamazov'ların alçalma gücü.




Karamazovi (2008) - Petr Zelenka
- Stalin, işçiler ve Bale -

Bunlar, kancalar.
Burası cehennem.
- Nowa Huta niçin inşa edilmiş, biliyor musunuz? 
- Hayır.
Nowa Huta, Tanrı'nın olmadığı bir yer olarak düşünülmüş.
Stalin zamanındaymış. 
Krakov, Polonya'nın kültür merkeziymiş.
Stalin, Avrupa'nın en büyük çelik fabrikasını buraya kurarak, 
bunu bozmak istemiş.
Çelik işçileri, entelektüellere üstün geleceklermiş.
Fakat, bu tersine işledi.
İşçiler ayaklanıp ileriye bir kilise yapmaya muvaffak oldular.
Bizim papamız onu ibadete açtı.
İşten çıkıp ayine gittik.
- Ve bugün bütün bunlar, bir Hintliye ait, öyle mi?
 - Evet.
Almanlardan kurtulduk,
 Ruslardan kurtulduk, bu Hintliden de kurtulacağız.

1973'te annem Hindistan'da, elçilikte çalışıyordu.
Her yerde korkunç bir yoksulluk ve pis koku.
Hintli kadınlar çocuklarını diplomatik araçların önüne atıyorlardı.
İşe yararsa, yani, sürücü çocuğu ezerse
annesi elçiliğe gidip zararı tazmin ettiriyor,
böylece diğer on çocuğunun karnını doyuruyordu.
Bazen bebekleri bile atarlardı.



Karamazovi (2008) - Petr Zelenka
- Piyano -



Karamazovi (2008) - Petr Zelenka
- İlyuşa, onurlu bir çocuk için dua -

Bu trajik günde, llyuşeçka'nın cenazesinde...
-...babasının onuru için dünyaya karşı, 
tek başına dikilen bu çocuğu ve birbirimizi unutmayacağız.
Hayatta başımıza ne gelirse gelsin.
Belki ileride kötü insanlar olacağız.
Belki kötü davranışlardan kendimizi alamayacağız.
İnsanların acılarına gülüp, başkalarını hor göreceğiz.
Ama ne kadar kötü olursak olalım...
...ben hepinizi kalbimde taşıyacağım,
siz de kalbinizde bana yer açın.
Basit bir yemek yiyoruz diye üzülmeyin.
Bunda da bir hayır vardır.
Dostlarım, her saat, her dakika...
...binlerce insan bu dünyadan ayrılıyor.
Kaç insan yapayalnız ve büyük acılar çekiyor?
Artık yaşam onlar için sona erdi. Zaman yok.
Başkaları için fedâkarlık yapmak isteseler de artık mümkün değil.
Çünkü aşk için feda edilecek o yaşam bitti...
- ...ve yaşamla arasındaki boşluk...
Dua edelim dostlarım, huzur içinde yatsınlar.

Karamazovi (2008) - Petr Zelenka
&
Karamazov Kardeşler - Dostoyevski


21 Mart 2022 Pazartesi

Çocuklarla Beraber - Bir "Karamazov Kardeşler" Kesiti / Dostoyevski


Çocuklarla Beraber
Dostoyevski
Çeviren ve Yalınlaştıran: Murat Argon
Resimleyen: Ferit Öngören
Can Yayınları

Can Yayınları, "Karamazov Kardeşler"den İlyuşa ve babasının yaşadıkları üzerinden diğer çocuklarla arasında gelişen trajik kısmı, yalınlaştırılmış haliyle "Çocuklarla Beraber" ismiyle yayımlamakta.Yıllar önce Engin Yayıncılık'tan "İlyuşa" ismiyle benzer bir çalışma yapıldığınıysa yeni gördüm.Güzel kapak tasarımıyla onu da aşağıya ekliyorum."Çocuklarla Beraber"in, çocuk kitapları kategorisinde değerlendirilmemesi gerektiğini öncelikle söylemek lazım.İlk gençlik yahut gençlik dönemi daha elverişli duruyor.İlyuşa'nın yaşadığı duyguların yoğunluğunu anlayabilmek, bu duygulara verdiği tepkilerin sertliğini, yer yer yıkıcılığını anlamlandırabilmek açısından oldukça önemli.Bu anlamlandırmanın bir yaş ve düşünsel gelişim düzeyiyle beraber olabileceğini ifade etmek gerek.Aksi takdirde kitabın çocukta bıraktığı karşılığın "çivili ekmek" gibi sert hadiselerden ibaret olacağı rahatlıkla görülebilir.Çocukların zihninde somutlaşan bir tepkisellik, keskin ve aşırılığının da ölçüsüyle duygulara yer bırakmayacak kadar geniş bir alan işgal edebilmektedir.Bu yüzden İlyuşa'yı merkeze koyarken hareket noktasının duygular olması, bu duygulara eğilebilmek içinse okuyucunun yaş ve düşünsel gelişim düzeyi açısından titiz olunması gereklidir.Böyle hacimli romanlardan, bir bölümü mercek altına alarak kitaplaştırmak yer yer başarılı olsa da, birçok örnekteyse okuyucu kitap boyunca asıl romandaki bütünlüğe dair kırıntılar toplamakla meşgul olabiliyor."Çocuklarla Beraber" kitabı da bu kategoride değerlendirilebilir; Karamazov tanesi toplamak gibi.


***





***

13 Ekim 2019 Pazar

karamazov kardeşler, dostoyevski


Zaten askerler, yüksek çevreden gençlerin bildiklerinin, anladıklarının çoğunun cahilidir.

---

Sararetz,
-Söylediklerinizin tıpkısını bana önceleri bir doktor anlatmıştı, dedi.Yaşlı, akıllı bir adamdı.Sizin gibi açık, şaka eder gibi, ama hüzünlü bir şaka havasıyla konuşuyordu."İnsanlığı sevdiğim halde kendi kendime şaşıyorum," diyordu."Toplu olarak insanları sevdikçe kişilere sevgim o oranda azalıyor.Hayalimde, olanca tutkumla insanlığa hizmet etmeyi kurduğum çok olmuştur, gerekirse bu uğurda kendimi feda edebilirdim.Gelgelelim, kimseyle aynı odada iki gün bile geçiremem; bunu deneylerimden biliyorum.Bana yaklaşan kimse kişiliğimi eziyor, özgürlüğümü sınırlıyormuş gibi geliyor bana.Yirmi dört saat içinde en iyi insandan nefret edebilirim.Birinden, sofrada yemeği ağır yediği için, öbüründen, nezlesi var, durmadan burnunu temizliyor diye...İnsanlarla ilişkiye girer girmez onlara düşman kesiliyorum.Ama kişilere nefretim arttıkça genel olarak insanlığa sevgim o oranda artıyordu."

---

-İsa'nın bağışladığı sevgi bu değildi.
-Hayır böyleydi, bunun gibi bir sevgiydi rahiplerim.Siz burada lahana yiyerek ruhunuzu kurtarmayı düşünüyorsunuz.Günde birer tanecik kayabalığıyla nefsinizi körletiyor, Tanrıyı kayabalığıyla satın almak istiyorsunuz.

---

Alyoşa,
-Şimdi meselenin ilk yarısını biliyorum, dedi.
-Evet, ilk yarısını biliyorsun; bir dramdı, orada geçti, ikinci yarısı trajedidir ve burada tamamlanacak.

---

Tanrı güne sadece yirmi dört saat ayırmış, işlerimiz başımızdan aşkınçPişmanlık duymaya deil, doğru dürüst uyumaya zaman yetmiyor.

---

Alyoşka, demin Başrahibini kırdım diye gücenme bana.Kızıyorum birader.Tanrı varsa, o zaman elbette suçluyum, bunun hesabını vereceğim.Ama yoksa, o vakit pederlerinize bu bile az.

---

-Akıttığım kana pişman değilim! diye bağırdı.Kendini koru ihtiyar; hayalini koru, çünkü benim de bir hayalim var!

---

-Onunla mutlu olursun, yalnız belki bu mutluluk sakin, huzur veren bir mutluluk olmayacak.

---

-Şiir saçmadır saçma...düşünün bir kere, dünyada kafiyeyle konuşan var mı?Büyüklerimizin emriyle kafiyeli konuşmaya başlasak bile kime ne söyleyebilirdik!Şiir ciddi iş değildir.

---

Bence insanların birbirlerini tanımaları için en iyi zaman ayrılmalarına yakın zamandır.

---

Kimi zaman insanda hayvanca bir zalimlik olduğundan dem vurulur, ama hayvanlara yapılan korkunç bir haksızlık, bir hakarettir bu.Bir hayvan asla insan gibi zalim olamaz, böylesine ustalıklı, böylesine sanatsal bir zalimlik insanda olur sadece.Bir kaplan yalnızca parçalayıp kemirir.İnsanları kulaklarından duvara çivileyip gece boyunca öyle beklemek, bunu yapabilecek olsa bile aklının ucundan geçmez.

---

-Şunu bil ki keşiş, yeryüzünde saçmalıklara büyük ihtiyaç var.

---

Kurumuş yüzünde çukura batık gözleri hala kor gibi yanıyor.

---

Çünkü insanoğlunun, insan toplumunun ezelden beri, özgürlükten çok yadırgadığı şey olmamıştır!

---

Fakat seçme özgürlüğü gibi ağır bir yük altında ezilenlerin, senin hayalini de, verdiğin gerçeği de iteleyip, hatta seni bile inkara varacaklarını düşünmedin mi hiç.

---

Çünkü insan Tanrıdan çok mucize arar.Üstelik mucizesiz duramayacağı için bu sefer kendisi yeni mucizeler yaratmaya kalkar.Üfürükçüler, büyücüler, kocakarılar önünde dize gelir.

---

Çocukçadır, okul çocuklarının böbürlenmesine benzer bu...Çıngar çıkarıp öğretmenlerini sınıftan atan çocuklara benzerler: Taşkınlığın sonunda nasıl olsa hesap vereceklerdir.Bunlar da tapınakları yıkarak dünyayı kana boğacaklar, sonunda, akılsız çocuklar ne derece yetersiz bir isyancı olduklarını, hiçbir sonuç elde edemeyeceklerini anlayacaklardır.

---

Zayıf insanlar güçlü olanların çektiklerini çekmedilerse suçlu mu sayılacaklar?Zayıf bir ruh, doğanın olanak verdiğinden daha ağır bir yükü kaldıramıyorsa ne yapsın?

---

Sen, paye vermekle gururu öğrettin onlara.Aciz, güçsüz çocuklar olduklarını, ama en tatlı mutluluğun da çocuk mutluluğu olduğunu ispat edeceğiz.O zaman pısırıklaşıp tıpkı korku içinde ana tavuğun kanatları altına üşüşen civcivler gibi bize sokulacaklar.

---

"Toprağa düşen bir buğday tanesi yok olmazsa, yalnızca bir buğday tanesi olarak kalır; ama yok olursa, o zaman bereketli ürün doğurur."

---

Çoğu zaman en büyük küstahlıkla işlenen cinayetler en başarılı olanlarıdır.

---

İnsanlar peygamberleri kabul etmez, onları öldürür, ama acı çekerek ölenleri severler, yok ettiklerini kutsallaştırırlar.

---

-Tanrıma isyan ettiğim yok, dedi.Sadece "dünyasını kabul etmiyorum."

---

Bir zamanlar bir kocakarı varmış...Kötü, hırçın mı hırçın bir şeymiş.Bir gün bu kocakarı, arkasında tek bir hayır bırakmadan ölüyor.Şeytanlar kaptıkları gibi ateş gölüne fırlatmışlar onu.Kadının koruyucu meleği bunu görünce düşünmeye koyulmuş: Ah, yaptığı tek bir iyiliği hatırlasam da Tanrıya anlatsam!..Derken birden hatırlamış, Tanrının huzuruna çıkmış.Bir gün bostanından bir baş soğan koparıp bir dilenciye vermişti, demiş.Tanrı, al o soğanı, göldeki kocakarıya uzat, demiş; ona tutunsun, kurtulmaya çalışsın.Başarırsa, varsın girsin cennete, soğan koparsa, talihine küssün kocakarı...Melek göle koşmuş, soğanı kocakarıya uzatmış: Tutun şuna kadın, demiş, yukarı çıkmaya çalış.Kadın usulca çekmeye başlamış, ama göldeki öbür günahkarlar bunu görünce birlikte kurtulmak için asılmışlar.O da hırçın biri olduğu için başlamış onları tekmelemeye: Sizi değil, beni çekiyorlar.Soğan da sizin değil, benim!.. diye bağırmış.Tam o anda soğan kopmuş, kocakarı yeniden göle düşmüş.O gün bugün gölde yanıyormuş.Melek de ağlayarak çekilmiş gitmiş...

---

İsa, ilk mucizesini yaratmak için kederli değil, sevinçli insanlara gitti, sevinçlerinin sönmesine yardım etti."İnsanları seven sevinçlerini de sever..." Bu, ölenin başlıca fikirlerinden biri, her an tekrarladığı bir sözdü.Mitya da, "Sevinçsiz yaşanılamaz," der...Mitya...ya.."Her doğru ve güzel şey daima bütünüyle bağışlanmalı..."Bu da Mitya'nın sözüydü.

---

Sizin tecrübeli bir doktor olduğunuz kadar ben de tecrübeli bir hastayım hanımefendi.

---

Yaşadığım hayata karşılık kendimi cezalandırıyorum.

---

Hoşça kal Pyotr İlyiç! Son gözyaşım sana olsun!

---

"Ci-gît Piron qui ne fut rien,
Pas même acadêmicien."

(Burada yatan Piron, hiçbir şey olamadı hayatta, bir akademi üyesi bile.)

---

İnancım bu.Smerdyakov bayağı, korkak bir adamdır, öyle herhangi bir korkak da değil, dünyanın bütün korkaklığını, tabansızlığını içinde toplamış iki ayaklı bir yaratıktır.

---

Geçenlerde bir süre Rusya'da kalmış bir Almanın, eğitim çağındaki gençlerimiz için Avrupa'da yayımladığı bir yazıyı okudum."Rus öğrencisine, şu ana kadar hiç bilmediği yıldızlarla dolu bir gök haritası gösterin.Ertesi gün bunu size, üzerinde düzeltmeler yaparak geri verecektir..."Almanın Rus öğrencisi için söylemek istediği şu: Bilgiden yana sıfır oldukları halde alabildiğine bir kendini beğenmişlik.

---

Acaba insan delirirken farkına varıp kendini inceleyebilir mi?

---

Aranıza karışınca bütün adetlerinize ayak uyduruyorum.Hamama gitmeye bayılırım, inanır mısın?Orada tüccarlarla, papazlarla birlikte kızgın taşın üstünde terlemek pek hoşuma gider.Biricik emelim, temelli, kesin olarak insan haline girip şöyle yedi pud'luk şişko bir tüccar karısı olmak, onun inandıklarına inanmak.Kiliseye uğrayarak temizyürekle bir mum yakmak; idealim bu oldu, gerçekten öyle!O zaman bütün acılarım dinecek.

---

-Geçen yıl öyle bir romatizmaya yakalandım ki, hala aklımdan çıkmıyor.

-Şeytanın romatizması mı olurmuş?

-Bazen insanlaştığıma göre neden olmasın?Maddi bir vücutla beraber bütün özelliklerine de sahip olurum.Şeytan sum et nihil humanum a me alienum puto. (Şeytanım ben ve insanlara ait hiçbir şeyi kendime yabancı saymıyorum.)

---

Köylü kızların bir oyunu vardır, sıfırın altında otuz derecede toy bir delikanlıya baltanın demirini diliyle yalamasını söylerler.Dokunur dokunmaz enayinin dili demire yapışır, derisi kanlar içinde üstünde kalır.Ya orada eksi yüz elli derecede, parmağını baltaya dokundursan ne olur acaba?Parmak o anda gider...tabii orada balta bulabilirsen eğer...

---

Faust'un karşısına çıkan Mefisto, kendini tanıtırken kötülük isteyip iyilik yaptığını söylüyor.Bu onun bileceği iş; benim davranışım tam tersine.

---

İvan'ın hastalığının nedenini anlamaya başlıyordu: "Gururdan doğan kararın üzüntüsüyle aşırı bir vicdan azabı!"

---

Şairliğimiz boşa değil, ömrümüzü mum gibi iki ucundan boşuna yakmadık.

---

Sayın jüri üyeleri, tabiata karşı işlenen bir suçun öcü insan adaletinden daha zorlu oluyor.Hatta mahkeme, idam, tabiatın verdiği cezayı hafifletir; umutsuzluk anlarında bu, suçlunun ruhuna bir kurtuluş çaresi gibi gelir.

---

Suçluyu konuşturmanın en güvenilir çaresi, cinayete ait aslında çok önemli, fakat suçlu için beklenmedik, önemi kestirilemeyen bir ayrıntıdan ansızın, yeri gelmiş gibi söz açmaktır.
...
İnsan, hayatının en korkunç anlarında, mesela idama götürülürken ille de bu gibi ayrıntıları hatırlar.Aklından her şey silindiği halde yolda gördüğü yeşil bir çatı, kilisenin haçına konmuş bir karga belleğine nakşolur sanki...

---

Bir bayan tanımıştım, kadıncağız, sokakta bütün gece havlayan hoşhoşun onu uykusuz bıraktığından acı acı şikayet ediyordu.Sonradan anlaşıldığına göre, hayvancağız bütün gece topu topu üç kere havlamış.Ama bu doğaldır, insan uyurken, uyku arasından bir inilti duyar, öfkeyle uyanır, sonra yeniden dalar.Bir iki saat sonra gene bir inilti; gene uyanıp tekrar dalar, birkaç saat sonra üçüncü defa aynı iniltiyle uyanıp tekrar uyur.Ertesi sabah kalkınca, birisinin inleye inleye gece onu uyandırdığından şikayet eder.

---

Müsaade buyurun, vicdan pişmanlık demektir, Smerdyakov pişmanlık duymamış olabilirdi; sadece acı bir umutsuzluk içindeydi o.Umutsuzluk ve pişmanlık temelde birbirinden ayrıdır.Ölene kadar umutsuzluk duymuştur, ama ömrü boyunca kıskandığı kişilere karşı nefretinin kat kat artmış olması da mümkündür.

---

Rica ederim, Kartaşov, seninle konuşmadıkça, varlığınla yokluğunla ilgilenmedikçe saçmalıklarınla söze karışma.

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Karamazov Kardeşler

Rusça Aslından Çeviren: Nihal Yalaza Taluy
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları
Hasan Ali Yüce Klasikler Dizisi