hüseyin ferhad etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hüseyin ferhad etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Mayıs 2021 Çarşamba

3 Temmuz 2019 Çarşamba

cennet diye bir yer, hüseyin ferhad


Hiçbir Tanrı ergenlik çağındaki bir prensesi incitmezdi.

(Bir Isfahan Gecesi)

---

O, bir ölümsüzdür.Semavi otağına geri çekilmiştir.Tedbil-i vücudunu da vedia, andaç bırakmıştır, şan olsun için tebaasına!
...
İkinci seans.Attila'nın terekesi, soykası dul ve yetimlerce yağmalandı.Atları ve köpekleri oklandı.Koruluğu yakıldı, ona ve yakınlarına tahsis edilmiş yollar sürüldü.Prensesler saçlarını, prensler sakallarını yoldular.Beyler hançerle yüzlerini çizdiler, alpler sinsin dansları yaparak ellerindeki meşalelerle vücutlarını dağladılar.

(Flagellum Dei Attila)

---
Tanglu'daki kırkıncı gece; Camoka'nın ölürken anımsadığı olağanüstü gecelerin en gizemlisiydi.Bu nedenle o gecenin eşkali hala seyir defterinde hiç kağşamadan durur.Zira o gece Camoka kadim suretine dönüşmüş, nebat ve hayvanat burcuyla örtüşmüştü.
...
Camoka kendi yayının kirişiyle boğulduğunda, başucunda dalgalanan dokuz parçalı Moğol tuğunun gölgesi Altay dağlarına düşüyordu.

(Mağrur Ol Noyan)

---

Çölü sevdim.Seher vaktini sevdim.Shura cinlerini daha çok sevdim.

Kavmim beni lanetledi.Ben de kavmimi.

Otağım ebabil kuşları tarafından taşlandı.Tuğum yıkıldı.Gülüm soldu, bülbülüm sustu.Ak libasım karardı, nikabım yırtıldı.Adalet yerini buldu.

Esrarengiz bir kalemşor değilim artık, maskeli bir silahşor.Nüfus kütüğüme leke düşürdüm, tarihimden yaprak.Gittiğim yollardan geeri geldim.Hayal'le Hakikat'in hududunu kahhar kalbimin başlangıç çizgisi bildim.Aklıma şüphe üşürdüm, fitne ve fesat.

Şu tabloda, şu çöl tablosunun kenarında iğreti duran şu Babil Kulesi'nin şerefesinden kadim zamanlara seyir halindeyim şimdi.

(Sonsuzluğun Hududu)

---

Hattatlar düpedüz hayaları burulmuş birer şövalye, birer kaşiftirler.Harflere mecbur, kelimelere mahkumdurlar.Meğerki onlardan suret, insan teni, kadın kokusu esirgenmeseydi, eminim şu an her biri birer Michelangelo, birer Miro, birer Picasso olarak selamlanırdı.

(S'imge Bahçeleri)

---

İsmail.Sen İsa aleyhü's-selam gibisin.Seni doğuran Meryem ise seni koruyan da Meryem'dir, Fatıma'dır, Sümbüle'dir.İsmail sen bizi anne seçtin.Allahu teala seçimini gördü ve onadı.İsmail sen Azerbaycan'ın, İran'ın sevgilisisin.Sen geleceğin, büyük yenilgilerin habercisisin.Şeyh Haydar'ın, alnı kızıl tuğralı evliyanın bir emanetisin sen bize.Sümbüle'nin ellenmemiş, diş, dudak izi olmayan emceklerine süt veren Allah, bakire Sümbüle'yi hazreti Meryem'le eşleyen yüce Rabb, sana İsmail için teşekkür ederiz.
...
Şaşaladım.Ne yapacağımı, nasıl davranmam gerektiğini unuttum bir an.Belleğime sığındım.Dilimin ucuna gelen Cemal Süreya'nın "Vakit Var Daha" şiiri oldu.

Dikkatle dinledi."Deve, devenin üstünde bir tabut, biri çekiyor deveyi/üçü de Ali: deve, deveyi çeken ve tabutun içindeki" dizelerini tekrar etti."Herhalde önemli bir kalemşorunuzun şiiri" dedi."Çok ilginç bulduğumu söyleyemem.Lakin yüreğimin koordinatlarına vakıfsın, belli.İçimdeki ben'dir Ali.Ali Hudey'dir.
...
İsmail aşkla konuşuyordu."Elimize nice imkanlar geçti, fakat değerlendiremedik" dedi."Zira lider diye ortaya atılanlar, birer soytarıydı.Örneğin Hasan bin Sabbah.Yoo, Hasan Sabbah bir soytarı değildi.Lakin fikir haznesi dardı.Evrenin hududunu tahmin edecek kudrette değildi.Gerçi iktidara talip de değildi.Alamut Kalesi, üç beş bin fedai, gılman vesaire yetti ona.Çok düşmanı da yoktu.Nizamü'l-Mülk, Ömer Hayyam zaten kadim arkadaşlarıydı.

İtiraz ettim."Nizamü'l-Mülk sitemle söz eder ondan.Düşman kafesine koyar."

"Laf.Her ikisi de sonuna dek sadık kalmışlardır birbirleirne.Nizamü'l-Mülk bilge, onurlu bir insandı, sırf Sultan Sencer'e kişisel sevgisinden, vefa borcundan ötürü Hasan Sabbah'tan uzak durmuştur.Bir de Hasan Sabbah'ın yığınlara yön verebilecek, ülkeler yönetebilecek karakterde olmadığını bildiğinden..."

"Rivayetler sizi doğrulamakta" dedim."Hatta Hasan Sabbah'ın Nizamü'l-Mülk'ün hatırı için Sultan Sencer'i ve öbür hükümdarları öldürtmediği söylenir."

"O da laf.Eğer Sultan Sencer Haşhaşiler tarafından katledilseydi Alamut Kalesi yüz küsur yıl ayakta kalabilir miydi sanıyorsun?Ne kadar kıt akıllı olsa da Hasan Sabbah gibi bir harami bunu bilirdi, biliyordu."

"Harami mi dediniz?"

"Harami veya eşkıya veya haydut.Ama kesinlikle bir önder, sözüm ona bir Dağ Şeyhi değil."

"Ama hemen bütün vakayinamelerde, İsmailiyye bahsinde, ondan bir imam, bir lider diye söz ediliyor."

"Ebu Bekir'den de tarikat kurucusu diye söz ediliyor ona bakarsan.Ömer'den bu diye, Osman'dan şu diye.Tarihe, kadim tarihe dikkatle bak, Ali'den, Aliyyü'l-veliyullah'tan başka fikir zelzelesi yaratan, yıldızlar uçuran kim var?Buhara'da, Semerkant'ta yuvalanan 'mevali' Türkleri saymazsak, Arap aleminden İslam felsefesine katkıda bulunun alimlerin sayısı iki elin parmaklarını geçmez.Mezhep ve tarikatları sana anlatamam şimdi, fakat Hasan Sabbah İsmailiyye dairesinde deryada bir katre bile değildir."

(Şah İsmail'in İki Günü)

---

...Sonunda patlamıştı üstad. "Sen kimsin" demişti."Allah'ın düş torbamıza musallat ettiği bir cin mi?.."

Gülmüştü Akşit."Ben şamanım.Gök Tanrının bir kılavuzuyum.Görevim yerküreyi onun adına temaşa etmektir."
...
Ne denir?Kendi benliğini lanetleyen bir kalemşor hangi kelimelerle tenzih edilir?

(Kalbimin Yırtılan Yeri)

---

Kitap okunsun içindir.Kimi kitaplar hem okunsun, hem bakılsın ve dokunulsun içindirler.

Doğrusu ya, ansiklopediler ve kutsal kitaplar, ateş istemek için çaldığım kapılar oldular hep.Hiçbir seferinde de elim boş dönmedim.
...
Maskımı çıkardım işte.Gözlerime bakan herkes Bilge Kağan'ın ruhunu görebilir.

Hüseyin Ferhad
Cennet Diye Bir Yer



23 Kasım 2018 Cuma

uzaktır güneyin şarkıları, ahmet erhan'dan hüseyin ferhad'a


UZAKTIR GÜNEYİN ŞARKILARI

                                  Hüseyin Ferhad'a

Uzaktır güneyin şarkıları şimdi
Sen ki uzaklıkları özlerdin ey çocuk
Dilinde kekremsi, garip bir tadla
Akıtırdın boğazından sözcükleri

Yağmur ne de çabuk siliyor
Bir daha dönmeyeceklerin ayak izlerini
Çıkıp gidiliyor bir geceyarısı, çocuklar uyurken
Bir dardağan ağacının altına bırakarak gölgeni

Uzaktır güneyin şarkıları şimdi

Acılarla tütsülenmiş gecelerden aydınlığa
Bir kapı daha açmak için
Abansan da ay ışığının parlattığı yollara
Yüzündeki kavrukluğu silebilir misin?


Ahmet Erhan
Öteki Şiirler

9 Temmuz 2018 Pazartesi

ikinci menzil, hüseyin ferhad, şark belleği



...
Şair, ürünleri dolayımıyla vücut bulur, ete kemiğe bürünür.Varsa, fotoğrafı da kurguya dahil edilir.Ve okura göre değişen yeni bir kimlik kazanır.Yeni, binbir surat bir hüviyet.Şükrü Erbaş "Bugüne kadar fotoğrafını ve/veya kendisini gördüğüm şairler içinde, iki şairin yüzüyle şiiri arasında acı bir uyum bulmuşumdur: Edip Cansever ve Metin Altıok." der bir nekrolojsinde (Çekilme Suları, 2009): "Yazdığı her şiirle yeniden şekillenmiş bir yüz.Baktığı, gördüğü her şeyin tortusundan yapılmış bir yüz...Şiirle yüz durmadan birbirinin içinden doğuyor ve birbirinin içine gömülüyor."


Hüseyin Ferhad
İkinci Menzil
Şark Belleği



8 Temmuz 2018 Pazar

hayal ülkesinin keşfi, hüseyin ferhad, adam sanat

Abakan insan kaynıyordu.Cenk davulları vuruldu.Hayat durdu bir anda.Çatık kaşlı bir tellal, çarşı pazar dolaşarak Bügü Kağan'ın buyruğunu duyurdu.Buyruk kısaca şuydu: Araplar geliyordu/Arap istilası hiç değilse Maveraünnehir havzasında durdurulsundu/Bahadırlar bugünden tezi yok ölüme soyunsundu.Vay vay.
Davullar tekrar vuruldu.Vahalara gök bayraklı çadırlar kuruldu.Dor atlar burnundan soludu, silahşörler Sir Derya'dan Amu Derya'ya savruldu.Cenk olundu, günlerce cenk olundu.Yedi düvele posta güvercinleri uçuruldu.Gelen haberlere benim gibi bir felaket kalemşorun bile gözleri doldu.Çünkü Uygur menşeli kadınların on binlercesi artık duldu.Vay ki vay.
Lao bu tragedyada rol alan oyuncuların akıbetini merak ediyordu, titrek bir sesle sordu."Tamamı kendi yayının kirişiyle boğuldular," dedim, "fakat mezar taşlarının üzerine tarafımdan birer soru işareti konuldu."

Hüseyin Ferhad
("Hayal Ülkesinin Keşfi, V", Adam Sanat, Şubat 1994)

7 Kasım 2014 Cuma

kûfe'de bir hüseyni akşam, hüseyin ferhad

-Umman Şahiner'e teşekkür ile...-



KÛFE'DE BİR HÜSEYNÎ AKŞAM


Saplı kalsın göğsümde 
kanıma teşne hançerin, 
yaramdan damlar tekrar 
nasıl olsa bir Hüseyin

Hüseyin bir ayna değil 
ki kırılsın Yezid’e, 
kan dökülsün ister hırkası 
Yezid bir bahane

Sırrı aşikâr bir Hüseyin 
aşka verir ser’ini, 
tebeşir dairesinde Azrail’in 
çözer zifaf düşmesini

Hüseyin kadar şivekâr 
kaç isim var dilinde, 
kimseye ve herkese ait 
bir başka menkıbe

Sanır mısın ki Hüseyin 
kumların fısıltısıdır bes, 
yazılan sağdan sola 
iki veya üç hecelik bir nefes

Hüseyin bir cinaslı avazdır 
kişiye özel bir temrin, 
bengisuda boğmak gerekir 
onu öldürebilmek için

Hârelidir elbet Hüseyin 
bir o kadar çocuk, 
ateş çemberi değil ki bu çizdiğin 
basbayağı bir boşluk

Hüseyin gece bir vakit 
dokunmak gibidir güneşe, 
eski yarasını Kûfe’nin 
yıldızlar basmadan önce

Bencileyin külden bir Hüseyin 
ezbere bilir ihaneti, 
ruhuma sapladığın hançer 
şehvetle ürpertir etimi

Hüseyin bir sırma kamerdir 
tasviri nafile bir şehrayîn, 
zaten Kerbelâ’ya uçar 
sûreti haktan her Hüseyin

Hüseyin Ferhad
(Kaşgar 36 / Ocak-Şubat 2004)


20 Haziran 2013 Perşembe

direnişin 'küçük kara balık'larına...

 Seslerin yankısı kalır batık bir gemide
parçalanmış toprak bir testi, ısırılmış bir ekmek.
Bulutlarla yıldızlarla doldurulmuş sonsuz mavide
yüzme öğrenen Küçük Kara Balık
tanır Samed Behrengi'nin taşla ezilmiş başını;
bir sandığa kilitlenmiş Geçmiş'le Gelecek
okşar yüzyılımızın ağarmış saçlarını bir mahzende,
bir devrimcinin acılarıyla akran yaşını.
Seslerin yankısı kalır batık bir gemide...

Lacivert Anıt
Hüseyin Ferhad 


27 Kasım 2011 Pazar

metafizik, hüseyin ferhad


Seni bir kilise avlusunda dilenmeliyim artık
haçlara gerili avuçlarımda bir suskun çan.
–Ben değil miyim şu yıkıntıların üzerinde uzanan
saçlarım darmadağınık.

Seni bir sinagog avlusunda dilenmeliyim artık 
çıplak ayaklarına sürmeliyim o ilençli yüzümü.
–Ben değil miyim kemirip duran Madde’ye verilmiş
tek sözünü
aklım darmadağınık.

Seni bir cami avlusunda dilenmeliyim artık 
kirli bir mendil gibi sermeliyim yüreğimi önünde.
–Ne var içimi kanatan bu ezan seslerinde 
mihrabım darmadağınık.

Hüseyin Ferhad