ali fuat bilkan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
ali fuat bilkan etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Ocak 2019 Cumartesi

nabi ve yasaklar, fakihler ve sofuların kavgası, ali fuat bilkan



...Bu asırda, bilhassa din adamlarına karşı itibarsızlık ve güvensizliğin başladığı da anlaşılmaktadır.Nâbî'nin tütün yasağını eleştiri biçimi ve ortaya koyduğu tablo, dönemin "ihlas ve samimiyetini yitirmiş dindar"ını da tasvir etmektedir:

Kîse kîse mâl-i yetim
Tütün içmekte degül cürm-i azîm

(Kese kese yenilen yetim malı, sanki tütün kadar büyük bir günah değilmiş gibi!..)

Cem'ider kîse-i mâl-ı enbûh
Tütünün kîsesi andan mekrûh

(Halkın malını keseyle gaspedip biriktirir.Ama tütünün kesesini ondan mekruh görür.)

Dahl ider geh kîseye geh tütüne
Bakar oğlanların ammâ g..üne

(Bazen keseye bazen de tütüne müdahale eder, ama oğlanların g..üne bakmadan vazgeçmez.)

Tütünün zâtını sevmez ammâ
Akçesin alur olınsa da'vâ

(Tütünün kendisini sevmez ama dava olsa ondan dolayı kazandığı parayı alır.)

Dahl ider görse eğer hâtem-i zer
Zerûn ammâ ki girân-veznin sever

(Altın bir yüzük takan erkeği görse hemen müdahale eder.Ama kendisi, altının ağır gelenini sever.)

Gice atlasla kucar mahbûbı
Tutmaz atlas kîseli mektûbı

(Gece, sevgilisini atlas elbiseler içerisinde kucaklar.Ama mekruhtur diye, atlas kesede sunulan mektubu tutmaz.)

Ali Fuat Bilkan
Fakihler ve Sofular Kavgası
17. Yüzyılda Kadızadeliler ve Sivâsîler
İletişim Yayınları

son sivasî: niyazî-i mısri, fakihler ve sofuların kavgası, ali fuat bilkan

Halvetiyye'nin Mısriyye kolunun kurucusu kabul edilen Niyazı-i Mısri (1618-1693), gerek kendi döneminde gerekse daha sonraki dönemlerde düşünce ve inançları bakımından çok tartışılan mutasavvıftır.Malatyalı olan Mısri'nin asıl adı Mehmet olup bir süre Mısır'da kaldığı için Mısri lakabıyla anılmıştır.Niyazî-i Mısri, eserlerinden de anlaşılacağı gibi, sözünü esirgemeyen ve hiç kimseden de çekinmeyen bir karaktere sahiptir.Köprülü Fazıl Ahmed Paşa'nın kendisini Edirne'ye davetiyle Edirne Ulu Cami'de vaazlarda bulunmuş ve halkın büyük ilgisi ve sevgisine mazhar olmuştur.Ancak "vaazlarında devlet adamlarının ve dönemin yolsuzluklarını dile getirmesi" bir süre sonra sadrazam tarafından Rodos Adası'na sürgün edilmiştir.

Kadızadelerin son lideri olan Vani Mehmed ile çeşitli mücadelelere girişen Mısri, Rodos'ta dokuz ay kaldıktan sonra önce Edirne'ye davet edilmiş, ardından da Bursa'ya dönmüştür.Burada irşad faaliyetlerini sürdürmüş, ancak cezbeli sözleri ve şer'i esaslara aykırı bazı düşünce ve tavırlarından dolayı, 1677 yılında Limni'ye sürgün edilmiştir.Niyazî-i Mısri, affedilerej 1692 yılında yeniden Bursa'ya dönmüş, ancak bu kez Kadızadelilerin de kışkırtmasıyla yöneticiler tarafından taciz edilmiştir.1693 tarihinde müritleriyle birlikte Avusturya seferine katılmak isteyen Mısri, bazı dedikodular sebebiyle, etrafına topladığı müritleriyle isyana kalkışacağından korkularak bu faaliyetinden alıkonulmuş ve kararından vazgeçmeyince de tekrar Limni'ye sürgün edilmiştir.

Niyazî-i Mısri, Limni'de sürgünde iken 1694'te vefat etmiş ve buraya defnedilmiştir.

Niyazî-i Mısri'nin bazı şiirlerinde dönemin tartışmalarına ait düşünce ve yorumlara rastlanmaktadır.

İki bölmüş, cihan halkın birini Cennete salmış
Eliyle kürsiden birin tamuya sarkıdur va'iz

(Vaiz, cihan halkını ikiye ayırıp bir bölümünü cennete salmış, bir bölümünü de kürsüden eliyle cehenneme sarkıtır halde...)

Çıkar ağzından ateşler yakar şeytan-ı mel'unı
Sanasın yidi tamunun azabı kendidür va'iz

(Ağzından çıkan ateşler adeta lanetlenmiş şeytanı yakmakta, zannedersiniz ki yedi cehennemin azabı bizzat kendisidir.)

Ali Fuat Bilkan
Fakihler ve Sofuların Kavgası
17. Yüzyılda Kadızadeliler ve Sivasîler
İletişim Yayınları