Ağabeyimin işleri iyiydi.Nasıl kazandığı önemli değil, paraysa paraydı yani...Yengem, belki de çekemez oldu bizim yaşlıları, ayrı eve çıktılar.Annemle babam yakamı yırttı"Ev ıssızladı, bir de kötü oldu ki..." denildi."Orada durduğundan kazandığın ne?Yalnızlık mı, o bir Allah için..." denildi.Yalnızlıktı, sıkıntıydı ve bir şey yapamayışın donukluğu..Bundan da kötüsü yoktu ya, döndüm, sığındım baba evine.
...
Uzak bir bacada leylek gibi bir şey...Şimdiye kaldı mı ki?..Belki bu kaldı.Sapan taşından diyelim, kanadı kırık bir leylek...Uçamaz.Uçuyor sayılmaz yani...Benim gibi...Hadi canım, leylekler göçtü mü de?..Göçtü ya.Canım neyse göçtü, göçmedi...Ama kız beğenmez ki beni...Niye beğenmezmiş?..Benden iyisini mi bulacaktı?Bir taş atarız kuyuya, bakarız ne ses gelir.Oldu mu, oldu.Olmadı mı, n'apalum arkadaş...Böyle içine çekilip hiç kıpranamadan...Katlanarak...Ne olursa katlanarak...Bir şey...Bir küçük çıkış yapamadan..."Eee, siz de..." bile diyemeden...Hep...Ne kötü! Ve onu değiştirmeye kalkışamayacak denli uyuşuk, uyuşuk değil de korkak...Hiç değilse şunu bilmelerini isteyerek: Alay edilenden biraz daha çok olduğumu.Biraz daha çok...Ne aptallık!Bunu anlayacaklarını bekledim hep.Kendimi oraya süremedim hiç.Restini çeken bir kumarbaz bile olamadan...Kaçmak....Gizlenmek...Sığıntı...Ben işte...Yaşamak
...
Bir fırtına yaklaşırken böyle olur belki.Bilmiyorum, hiç dikkat etmemiştim."Bir fırtına yaklaşsa yaklaşsa, böyle yaklaşır..." diyorum.
...
Bir dilenci dolaşıyor aşağıda.Belki şöyle diyor: "Allah rızası için...Allah rızası için..." Yaşlı bir kadın boş geçip geçmemekte kararsız, bir duraksıyor, sonra bir şey bırakıyor adamın avucuna.Bakıyorum da, "Allah rızası için" işe yarıyor.Kaf Dağı ardındaki cinlerin "inşallah" demediklerinden ertesi sabah her şeye yeniden başladıkları aklıma geliyor."İnşallah..." diyorum.Nedir, akşama işler yolunda mı gitsin istiyoum? "Olacak inşallah..." Ya, "İnşallah..." deseler n'olacaktı?..Kaf Dağı'nın incecik kalmış yanını da delip, insanların başına bela...Püh, cinler mi, çoktan delmişler Kaf Dağı'nı...İnsanların yüreğinde yaşıyorlar şimdi."İnşallah"ları geri alıyorum.Sıkıntı kavuruyor yüreğimi, belki de cinlerim oynaşıyordur.Biliyorum, hep böyle, aklımı taktım mı takıyorum.Şimdi de cinler...Boş ver, Zeliha'nın gökten indirilip kaşığımıza bırakıldığını ya da bırakılmadığını öğreneceğiz bakalım.
...
(İki Gün, 1970)
---
...
"Boşa sıkıntılanıyorsun, Allah büyük..." derdi annem.Okunmuş gazete yanlarına can sıkıntısının resmini çizerdim.Ve köpürürdü sıkıntı.Ve gelir, daha büyük bir kötülükle yüklenirdi.Alışkanlık mıydı, neydi, durur durur söylenirdim:
"N'apmalı?.."
"Boşa sıkıntılanıyorsun, Allah büyük..." derdi annem.
...
(Kambur, 1970)
---
...
Kafka'nın işkence makinesini düşünüyorum önce.Neyin cezasını çekiyoum?Tırmık işliyor ve iğneler yazıyor kaderi sırtıma.Özenle yazılan bir yazı sırtımın sivriliğine, acıyla...Eziliyorum.Canım yanmıyor.Ezildiğimi duyuyorum, içten içe bir kabuk kalkıyor ve yayıyor ir sızıltı kendini.Ağrızız, belki biraz yanık zonklamalı, biraz daha, biraz daha derine doğru, iniyor yara.Sevdiğim mi, katran bile sürmedi yarama.Akşam geliyor, geldi, gelecek, sömürge yaşıyor dev soluğuyla...Ve makinenin yağsız tahtalarında titreşen gıcırtı yankılanıyor uğuldayan kalabalıkta, büyüyor.
Ona "Ceza Sömürügesi"ni anlatayım dedimdi, sözlüymüş ve seviyormuş sözlüsünü ve hiç de ilgilenmezmiş edebiyatla.Engeller de bunlar.İyi kızdır, saklayacak, sanki ben engeli sırtımda taşıdığımı bilmiyorum da...
...
(Yırtılmış Bir Mektup İçindir, 1971)
---
Aysel geldiğinde, ben bir avuç yıkıntıydım.
...
(Vurgun, 1972)
---
...
Bir keçi inadıyla diren kamburum.
...
(Çok Şey, 1970)
...
Necati Tosuner
Kambur
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder