7 Kasım 2014 Cuma

kendimi zamansal ve mekânsal gurbette hissediyorum, yönetmen sineması, ahmet uluçay


Ben çocukluğuna ağlayan birisiyim hâlâ. Kendimi hem zamansal hem de mekânsal gurbette hissediyorum. Çocukluğum gitti ve geriye dönmüyor. Bir şekilde onu zapt edebilir miyim? O her an için benim cebimde kalabilir mi? Ve istediğim zaman ona dönebilir miyim? Yani fânilik insan olarak kaderimiz. Fâniyiz biz, öleceğiz bir gün ve her şey yok olacak. Mutlak anlamda yok olmayacak tabii, o yok olmadan söz etmiyorum. Bunun bir daha geri dönmemesi, elimizden akıp gitmesi, oradaki acziyetimiz. Belki beni sinema yapmaya iten temel neden bu.
---
Mutlaka her filmimde teknik bir kusur çıktı.En son filmde de "hiiii" diye bir ses vardı.Kamera bir arıza yaptı ve motor sesi girdi baştan sona kadar.Şeytan parmağını soktu.
---
Bethooven'a sormuşlar: "Sen bu parçada neyi anlatmak istedin?" Çalmış, "bunu" demiş. Tabii ki filmlerimde bir şey anlatmak istiyorum. Bir derdim var ve bunu kekeleye kekeleye de olsa anlatıyorum.
---
...Bu tür hikayelerle büyüdüm ben.Öyle bir köy...Güneş battıktan sonra o sokaktan geçme derlerdi.Ama geçersin oradan; bu kaşıntı gibi bir şey.Bir yerinizde bir yara çıka, hem kaşınır hem acır.Hem korkarsınız, hem o hikayeleri seversiniz.Herhalde böyle bir şey olsa gerek.Devamlı anlatırlardı: "Ya vallahi gördüm.şuradan geçti, şu tarafa gitti.", "Yav ne gördün?", "Şeytan gördüm" derlerdi.Böyle acayip bir dünyaydı bu; sinemanın kendisi.
---
Necip Fazıl'ın bir sözü vardı: "Bir kumarbaz, bir marangozdan daha fazla Allah'a inanır.Çünkü o görünmeyene güvenmiştir."Görünmeyen, görünenden çok daha ilgi çekici ya da bana öyle geliyor.

Yönetmen Sineması
Ahmet Uluçay

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder