deniz gezgin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
deniz gezgin etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Şubat 2021 Cuma

Kızılderili Mitolojisi & Kaplumbağa - Su Mitosları, Deniz Gezgin


...

Bir zamanlar yaban sığırı avlamak için yola çıkan elli delikanlıdan oluşan bir avcı grubu yolda ışıldayan kocaman bir şey görmüşler.Bu şey doğuya doğru hiç durumadan ancak çok ağır ilerliyormuş.Delikanlılar bu ışığı çok merak etmişler ve peşine düşmüşler.Sonunda ona yetiştiklerinde onun kocaman bir su kaplumbağası olduğunu görmüşler.Kaplumbağanın bir su kaynağına gittiğini anlayıp takip etmeye karar vermişler.Ancak içlerinden biri kaplumbağanın sırtındaki kocaman kabuğu merak etmiş ve zıplayarak üzerine çıkmış.Arkadaşlarına kabuğun çok sert olduğunu, hepsini taşıyabilecek güçte olduğunu söyleyince diğerleri de kaplumbağanın üzerine çıkmışlar.Bir tek liderleri olan delikanlı bunun doğru olmadığını düşündüğünden arkadaşlarına katılmamış.Kaplumbağa hiç durmadan aynı yönde yürümeyi sürdürüyormuş.Delikanlılardan biri onun kabuğunun altında ne olduğunu merak etmiş ve bıçağıyla kabuğunun altını aralamaya kalkışmış.O bunu yaparken kaplumbağa hiç tepki vermiyormuş.Onları yürüyerek takip eden liderleri olan delikanlı, yaptıklarının doğru olmadığını söylese de dinletememiş.Sonunda delikanlılar kaplumbağanın gücünden korkmuşlar ve başlarına bir şey gelmeden inmeye karar vermişler.Ancak bunu yapmaları mümkün olmamış çünkü vücutları kaplumbağanın kabuğuna yapışmış haldeymiş.Korkudan deliye dönen delikanlılar, kaplumbağanın başına vurarak durdurmaya çalışmışlar ancak büyük su kaplumbağası hiç durmadan yolunda ilerlemeye devam etmiş.Sonunda ileride hiç kımıltısız bir göl görünmüş.Kaplumbağanın bu göle ilerlediğini gören delikanlılar artık sonlarının geldiğini anlamışlar.Kaplumbağa göle girmiş ve delikanlılar onun sırtında suların dibinde boğularak hapsolmuşlar.Avcı lider köye döndüğünde delikanlıların ailesine olanları anlatmış.Aileler büyük yasa bürünmüşler ve bundan böyle her yıl kaplumbağanın daldığı gölün başına giderek delikanlıları anmışlar.

...

Deniz Gezgin
Su Mitosları
Sel Yayıncılık

4 Şubat 2021 Perşembe

Kuzey Avrupa Mitolojisi - Loki & Depremler - Su Mitosları, Deniz Gezgin

Cermenlerde de Hint mitolojisinde olduğu gibi evrenin yok edilişi ve yeniden var oluşu döngüsü yer almaktadır.Buna göre tanrılar ve devler arasında korkunç bir savaş meydana gelecek, bu savaştan çıkan ateş yeryüzünü yakacak ve dünya denize batacaktır.Ancak bir süre sonra sulardan yükselen dünya yepyeni bir başlangıçla tekrar var olacaktır.

Kıskançlığın ve kavganın simgesi, devlerin kumandanı olarak kabul edilen ve kendisi de bir devin oğlu olan Loki tanrılarla birlikte Asgard ülkesinde yaşıyordu.Aklı ve pratik zekasıyla tanrılara çözüm üretme konusunda yardım eden Loki her şeye rağmen kötülük etmeden de geri duramıyordu.Bilgeliğin tanrısı Balder'in bir tek Öksükotu ile öldürülebileceğini öğrenen Loki bu otu bularak tanrının ölümüne sebep olduğunda diğer tanrılar Loki'yi yakalayarak zincire vurdular.Zincire vurulan Loki, zehirli bir yılanın altına oturtuldu.Loki'nin karısı, yılanın zehri Loki'ye damlamasın diye onun kafasının üstüne bir kap tutuyor, kap dolunca ise boşaltmaya gidiyordu.Ancak bu boşluk esnasında da Loki'nin yüzüne damlayan zehir onun acı çığlıklarına, bu çığlıklar ise büyük yer sarsıntılarına yol açıyordu.Loki'nin sebep olduğu depremler yüzünden karısı Siduna kabı taşımakta zorluk çekince zehir Loki'nin üstüne dökülüyor ve Loki daha büyük acı çekiyordu.Bu işkence Loki'nin zincirlerden kurtulacağı güne kadar sürdü.Mitolojiye göre Loki bir gün zincirlerinden kurtulacak ve devleri toplayarak tanrılara savaş açacaktı.Ragnorok adındaki bu son büyük savaş, iki tarafın da birbirine yenik düşmesiyle yani yok olmasıyla sonlanır.Dünya ateşe verilir ve denize batar.Bu yok oluşun ardından dünya suların içerisinden tekrar yükselir.Dünyanın çevresi sulardan beslenerek yeşilliklerle çevrilir ve yaşam döngüsü yeniden başlar.

İzlanda mitolojisinde tanrılardan kaçan Loki bir somon balığı şeklinde tasvir edilir.Loki peşine düşen tanrılardan kurtulmak için Franang akıntısına girerek suya saklanır.Ancak yine de yakalanır ve tutsaklığında bir yılanın işkencelerine maruz kalır.Loki'nin her kıvrılıiında korkunç depremler olduğuna inanılır.

...

Deniz Gezgin
Su Mitosları
Sel Yayıncılık

Çin Mitolojisinde Ejderha Motifi, Su Mitosları - Deniz Gezgin


...

Çin mitolojisinde ejderha motifi çok büyük yer kaplamaktadır.Ejderhalar suyun, yağmurun ve yıldırımın tanrıları olarak kabul edilirler.Suyun sahibi ejderhadır ve bazen de hayvan şekilleriyle biçim değiştirebilir.Ejderha gök gürültülerinin yaratıcısıdır ve bereketle yakından ilintilidir.Çin'de ejderha kuyuları olarak kabul edilen kuyular ejderhalar tarafından korunurlardı.Son ejderhanın som altından doğarak yerin derinliğine girdiğine ve burada oluşan yarıktan sarı bir su fışkırdığına inanılır.Bu sudan yükselen tozlar, sarı bulutlara dönüşürler.

Suyun olduğu her yerde koroyucu bir ejderha olduğu inanışı Çin'den başlayarak dünyanın dört bir yanına yayılmıştır.Kudüs, İrlanda, İskoçya ve Mısır gibi pek çok yerde ejderha kuyuları ve mağaralarından söz edilir.

...

Bir Çin efsanesinde yaşlı bir kadın beş ejderha yumurtası bulur.Yumurtalar kadının önünde çatlayarak içlerinden beş tane küçük yılan çıkar.Yaşlı kadın yavruları alarak nehre bırakır.Bu davranışından ötürü yaşlı kadın olacakları önceden bilme yeteneğine sahip olur.Bu kadın Çinliler tarafından "Ejderha Ana" olarak adlandırılmıştır.Ejderha Ana bundan böyle büyük saygı görmüştür.Öyle ki balıklar dahi o su kenarında çamaşır yıkarken önünde sıralanarak dans ederler.Ejderha Ana öldüğünde Çinliler onu doğuya gömerler.Ancak ejderhalar burayı beğenmediğinden mezarı batıya taşırlar.Ejderha Ana'nın mezarının üzerinde daima bulutlar vardır ve ejderhalar bu fedakar Ana'nın mezarını hiç susuz bırakmaz, her daim yağmur yağdırırlar.

...

Deniz Gezgin
Su Mitosları

Güvercinlerden gelen Semiramis, Su Mitosları - Deniz Gezgin


Babil kraliçesi Semiramis Suriye'deki bir gölde yaşayan vücudunun alt tarafı balık şeklinde olan Derketo adlı bir tanrıçanın kızııdır.Derketo Suriyeliler tarafından büyük saygı gören bir tanrıçaydı.Ancak tanrıça bir çobanla aşk yaşamaktan kendini alıkoyamamış ve bunun ardından hamile kalmıştı.Eski saygınlığını kaybedeceğini düşünen tanrıça halinden utanarak doğurduğu kız çocuğunu terk etmiş, bu utançtan kimsenin haberi olmasın diye birlikte olduğu çobanı öldürmüştü.Yaptıkları sonucunda pişmanlık duyan tanrıça Derketo gölün derinliklerine dalarak utancından bir daha hiç su üstüne çıkmamıştı.Onun terk ettiği bebeği güvercinler buldu ve çobanlardan çaldıkları süt ve peynirle besleyerek, büyüttüler.Hırsız güvercinleri takip eden çobanlar güzel bir kız çocuğunun yanına gittiklerini görünce büyük şaşkınlık yaşadıklar ve bu güzeller güzeli kıza "güvercinlerden gelen" anlamında Semiramis adını verdiler.Semiramis büyüdüğü zaman güzelliği daha da dikkat çeker oldu.Suriye valisi Semiramis'i görür görmez aşık oldu ve evlendi.Ancak Babil kralı Ninos da Semiramis'e aşık olunca kendi valisini öldürdü ve Semiramis'i kraliçe yaptı.Ninos ölünce Semiramis kırk iki yıl yönetimde kaldı.Dünyanın yedi harikasından biri olan Babil'in Asma Bahçeleri'ni ve daha pek çok eşsiz sanat eserini yaptırdı.İktidarının en parlak çağındayken bir kahin kraliçenin oğlu Ninyas tarafından planlanan bir suikast sonucu öldürüleceğini söyledi.Kraliçe Semiramis oğlunun kötülüğe bulaşmasını istemedi ve hemen tahtı ona devretti.Bu olayın ardından kaybolan kraliçeyi bir daha gören olmadı.Mitolojiye göreyse Semiramis bir güvercin olup gökyüzünün maviliğine kanat çırptı.

Deniz Gezgin
Su Mitosları
Yar Yayınları

Lethe, Su Mitosları - Deniz Gezgin

Öç tanrıçası Eris'in kızı olan Lethe'nin adının anlamı unutmadır.(nisyan)Ölüler ülkesinde Lethe'nin ismini verdiği bir kaynak bulunuyordu.Ölüler ülkesine giriş yapan ölüler geçmişte yaşadıklarını unutmak için bu kaynağın suyundan içiyorlardı.Ölüler ülkesinde yaşayan ruhlar da yeryüzündeki hayatlarına başlamadan önce bu kaynaktan içiyor ve ölüler ülkesideki deneyimlerini unutuyorlardı.

Aynı isimli bir başka kaynak da Boiotia'daki bir kahinlik merkezinde bulunuyordu.Lethe kaynağından içenler geçmişi unutuyordu, buna karşın aynı yerde bulunan bir başka kaynağın; Mnemosyne suyundan içenler ise unutulanları hatırlıyorlardı.

Deniz Gezgin
Su Mitosları

3 Şubat 2021 Çarşamba

Paktolos Irmağı & Midas, Su Mitosları - Deniz Gezgin

Paktolos ırmağının altın kaynaklarıyla zengin olması bir başka mitolojik öyküye dayanmaktadır.Buna göre meşhur Phrygia kralı Midas'ın askerleri bir gün bilgeliğiyle tanınan Silenos'u uyurken bulmuşlar ve onu tanımadıkları için bağlayıp krallarının önüne getirmişlerdi.Ancak Midas Silenos'u görünce hemen tanıdı.Silenos şarap tanrı Dionysos'u yetiştiren bilgedir.O ki büyük tanrı Ouranos'un Kronos tarafından kesilen hayalarının kanından dünyaya gelmiştir.İşte bu bilge kahramanı karşısında gören kral Midas hemen onu çözdürmüş ve Dionysos'un yanına ulaşmasını sağlamıştı.Bu yolculukta Silenos'a Midas bizzat eşlik etmiş, bu şekilde onun bilgeliğinden yararlanmak istemişti.Midas'ın ince davranışına minnettar kalan Dionysos krala "dile benden ne dilersen" deyince Midas büyük bir heyecanla hayatının fırsatını yakaladığını düşünerek hiç düşünmeksizin "her tuttuğum altın olsun isterim" demiş ve Dionysos da onun bu dileğini derhal gerçekleştirmişti.Kral büyük bir sevinçle sarayına dönmüştü.Gerçekten de nereye dokunsa altın oluyormuş.Ancak başlangıçta keyif veren bu özellik Kralın karnının acıkmasıyla sorun olmaya başlamıştı.Kral Midas dört bir anı altın içindeki sarayında önüne sunulan harika yemeklerden yemek için uzandığında yiyecekler de altına dönüşüyordu.Su ya da şarap içmek için kadehine uzandığı vakit içeceği de altına dönüşüyordu.Böylece ne bir şey yemesi ne de içmesi mümkün oluyordu.O zaman kral Midas ne denli büyük bir hata yaptığını, düşünmeden dilediği şeyin onu aç ve susuz ölüme mahkum edeceğini anlamış.İstediği zenginliğe kavuşmuş ancak kursağından bir yoksulunki kadar dahi yiyecek girmiyorduç.İşte o zaman kralın pişmanlığı artmış.Midas pişmanlık içinde Dionysos'un huzuruna çıkmış ve açlıktan i güçlükle dileğini geri aldığını eski hayatına dönmek istediğini söylemiş.Böylece Dionysos ona eski haline dönmesi için bir çare önermiş.Tanrının önerisi üzerine Midas Paktolos çayına giderek suyunda ellerini yıkamış ve lanet yetenekten kurtulmuş.O günden sonra Paktolos'un suyu altın zerrecikleriyle akmaya başlamış.

Deniz Gezgin
Su Mitosları
Sel Yayıncılık

Echo, Narkissos & Nergis , Su Mitosları - Deniz Gezgin


Yunan mitolojisinin kendini beğenmişliğiyle nam salmış kahramanı Narkissos tanrı Kephisos ile bir su perisi Liriope'nin oğlu olarak dünyaya gelmişti.Annesinin tanrı olmayışı onun ölümsüz olmasına engel olmuştu.Ancak o doğduğunda, bir kahin, ailesine Narkissos'un kendi yüzünü hiç görmediği takdirde çok uzun bir ömür süreceğini söylemişti.Narkissos yakışıklı ve kibirli bir gençti.Aşka inancı yoktu ve aşk tuzağına düşenlerin akılsız olduğunu düşünüyordu.Bu sebeple kendisine aşık olan perilerle acımasızca alay ediyor, hiçbir şekilde yüz vermiyordu.Günlerden bir gün genç ve güzeller güzeli bir peri olan Ekho, Narkissos'un büyülü yüzünü gördü ve tüm periler gibi ona aşık oldu.Ancak ne yazık ki Echo da diğerleri gibi aşkına karşılık alamadı, hatta düştüğü durum yüzünden alaya alındı.Bu acıyla kimseyle konuşmaz, ormanda gezmez, şarkı bile söyleyemez olmuştu.Karşılıksız aşkından eriyip muma dönen zavallı güzel peri, sonunda tamamen eridi ve tüm güzelliğini yani bedenini yitirdi.Ondan geriye sadece inilti halindeki sesi kaldı.Echo'nun çektiği bu ıstırap sonunda tüm periler toplanıp Narkissos'a haddini bildirecek ve güzel arkadaşları Echo'nun intikamını alacak bir yol düşündüler.İntikamlarını alabilmeleri için onlara yardım edecek güçte tek kişi vardı: öç tanrıçası Nemesis.Tanrıça Nemesis duydukları karşısında, kızlara hak verdi ve hemen bir plan yaptı.O gün Narkissos ava çıkmıştı ve çok yorulmup bir pınar başına dinlenmeye çekildi.Su içmek için pınar eğildiğinde duyrgun suya yansıyan bir yüz ona bakıyordu.Narkissos kusursuz güzellikteki bu yüze o anda aşık oldu.Narkissos, suyun üstüne yansıyan yüze bakmaktan kendini alamıyordu.Böylece geceler, günler, haftalar geçti.Narkissos, sonunda sudaki aksine baka baka öldü.Onun öldüğü yerde açan hoş kokulu çiçeğe kendini beğenmiş kahramanın adı olan Narkissos (Nergis) denildi.

Deniz Gezgin
Su Mitosları
Sel Yayıncılık

Sirenler & Odysseus, Su Mitosları - Deniz Gezgin

 ...

Sirenler aynı zamanda çok yetenekli müzisyenlerdi.Onlara denizlerin ilham perileri olarak bakılıyordu.Üç kız olduğu düşünülen kardeşlerin biri şarkı söylerken, birisi lir çalıyor, diğeri ise flüt üflüyordu.Hatta bir defasında Sirenler, "esin tanrıçaları" Mousalarla müzik alanında çekişince, Mousalar onların tüylerini yolarak bu tüylerden kendilerine taç yapmışlardı.

Sirenler Akdeniz'de bir adada yaşıyorlardı.Bu bölgeden geçen gemiler onların sihirli müziğinin çağrısına kapılıp kendilerinden geçmişçesine dümenlerini adaya doğru kırıyorlar ve adanın kayalıklarına çarparak parçalara ayrılıyorlardı.Planlarını başarıyla gerçekleştiren Sirenler büyüledikleri gemicileri sonunda yiyorlardı.Bugün Foça kıyılarında Siren Kayalıkları olarak anılan kayalıklar vardır.

Kahraman Odysseus gemisiyle denizleri aşıp evine dönmek isterken Sirenlerin adasına yaklaşmıştı.Ancak büyücü Kirke önceden Odysseus'u bu konuda uyardığı için Odysseus temkinli davranmıştı.Gemide bulunan tayfalara kulaklarını balmumu ile tıkamalarını öğütlemişti.Böylece gemiciler Sirenlerin müziğini duymayacak ve yoldan çıkmayacaklardı.Odysseus kendisini sakınmak içinse geminin direğine bağlayarak, her ne olursa olsun tayfalarından kendisini çözmemelerini emretti.Sirenlerin adasının hizasından geçerlerken tayfalar müziği duymadıkları için rahattılar.Oysa Odysseus müziği duyuyor ve oraya gitmek için çıldırıyordu neyse ki bağlıydı ve ne kadar yalvarsa da emrindekiler onu çözmüyorlardı.Sonunda sihre kapılmadan adayı geçmeyi başarmışlardı.İlk defa yanlarından geçen bir gemiyi büyülemeyei başaramayan Sirenler kahırlarından kendilerini kayalıklardan atarak canlarına kıymışlardı.

...

Deniz Gezgin
Su Mitosları
Sel Yayıncılık

Kronos, Su Mitosları - Deniz Gezgin

 Yer/Gaia öylesine büyüktü ki onun üerini ancak gök Ouranos kaplayabilirdi.Ouranos ve Gaia gecenin çocuklarıydı ve onların birleşmesitke pek çok tanrı ve tanrıça dünyaya geldi.Ancak Gaia üstünden bir türlü inmek bilmeyen Ouranos''tan ve durmadan doğum yapmaktan usanmıştı.Onun yakınmalarına kulak veren büyük oğlu Kronos annesinin verdiği bir orakla babasının hayalarını koparıp denize attı.Ouranos'un denize düşen organından beslenen topraklar Sicilya Adası'nı oluşturmaktadır.

...

Deniz Gezgin
Su Mitosları
Sel Yayıncılık

Athena & Medusa, Su Mitosları - Deniz Gezgin

Poseidon'un pek çok ilişkisi olmuş ve bu ilişkilerden çok sayıda çocuk dünyaya gelmişti.Poseidon için anlatılan mitoslardan birinde kanatlı at Pegasus onun çocuğu olarak anlatılır.Söylenceye göre Deniz tanrısı Phorkys ile Keto'nun üç adet güzeller güzeli kızı bulunuyordu.Bu kızlar Gorgo olarak adlandırılıyorlardı.Bu isim canavar görünümlü olmalarına işaret ediyordu.Oysa başlarda bu kız kardeşler son derece etkileyici güzelliğe sahip genç kızlardı.Bunlardan ölümlü olan Medusa özellikle saçlarının güzelliğiyle nam salmıştı.Poseidon da Medusa'yı görünce onu arzulamış ve ayartmıştı.Bunun üzerine Poseidon ve Medusa tanrıça Athena'ya ait olan bir tapınakta sevişerek birbirlerini doyurdular.Ancak Athena onların bu ahlaksız davranışlarını öğrenince Medusa'yı ve kardeşlerini lanetledi.Böylece Medusa'nın saç telleri yılana dönüştü.Üç kız kardeş yüzlerine bakılmayacak kadar çirkin canavarlara dönüştüler.Yaban domuzlarınınki gibi dişleri, tunçtan bilekleri ve uçmalarını sağlayan kanatları vardı.Tanrıçanın öfkesini üstüne çeken Medusa ona bakanları taşa çevirecek bir lanete sahip olmuştu.Böylece kimse Medusa'ya bakamaz oldu.

Deniz Gezgin
Su Mitosları
Sel Yayıncılık

19 Mart 2020 Perşembe

ahraz, deniz gezgin


















Sen Vaktin İsrafilisin; doğruca kalk da kıyametten önce bir kıyamet kopar!
(Mesnevi)


Bir bebek ne kadar susabilir bilmiyordu Adile, oyuncak bir bebeği bile olmamıştı daha önce.Kimsenin bebeğini sevmemiş, kavruk dünyasında bebeklere hiç yer açmamıştı.Kendi bir bebek olmuş muydu onu da bilmiyordu.Annesini tanımıyordu, bir tek  o vardı ve Adile içten içe bir kadından değil de ondan doğduğuna inanıyordu.

Yavrusunu yutan hayvanlar gibi, o da Adile'yi önce doğurmuş, sonra da yutmuştu.

Bu dünyadan gitmeden evvel, yuttuklarını bir bir Adile'nin rahmine geri koymuştu da sözleri ve sesleri unutmuştu meğer.İsrafil'in dili-kulağı, kapkara bir dumanla uçup gitmişti onun peşinden.

...

Sesleri tanımayan biri için sessizlik diye bir şey de yoktur.Ancak gözleriyle duyan İsrafil için karanlık sessizliği doğuran dişi bir canavardı.Gölgeleri saklayan oydu; her şeyi muğlaklaştıran, İsrafil'i kocaman bir boşluğun içinde etrafsız bir yalnızlığa terk eden.

...

İsrafil, içindeki zifiri kusmayı keşfettiğinde, henüz yedi yaşında bile değildi.Yaşadığı evde hiçbir zaman elektrik olmamıştı.Geceleri yattığı odanın penceresinin önündeki sokak lambasının beyaz floresan ışığı, içerideki karanlığı soğuk bir dokunuşla öteliyordu.Fırtınalı gecelerdeyse sokak lambaları da yanmazdı ve İsrafil geceyle, odanın duvarları arasında sıkışır kalırdı; karanlık sağırlıktı.Böyle bir gecenin uykusu zehirli olurdu.

...

Dillerine dolanan lanetin neyle ilişkili olduğunu bile unutmuşlardı, sadece bir günah keçisi arıyorlardı ve bu kasabada buna en uygun kişi, İfrit'ten doğan ahraz oğlandı.

...

Adile'nin kurşuni gözlerinden İsrafil'e uzanan, kirpiklerinin arasında sakladığı sözcükleri...Adile'ye sancı, İsrafil'e nefes veren maziyi...İkisinin mazisini...Adile o bağı çoktan koparıp attı, İsrafil'se onu bulup yuttu; unutmamak için.

...

İsrafil, yılanın süt kardeşi olduğundan habersizdi; istiyordu ki bütün suç onun olsun, cinayet ondan bilinsin.Gizlice melek olmak, ayağıyla hain başını ezmek istiyordu yılanın.Büyüyordu İsrafil, erkek oluyordu, huzursuzluğu tanıyordu, unutmayı, hatırlamayı ve reddi.Ve ellerini görüyordu artık, büyüyen ellerini, tanık ellerini, onlarla yapabileceklerini.İyi bir şekilde ellerini aklamalıydı bir an önce.Yanına bir karga konsun diye yakarmalıydı belki Tanrı'ya.Ona ölüsünü örtmeyi öğretecek, kardeş kanını gizleyecek bir kılavuza muhtaçtı şimdi.

...

Unutmak sağ çıkmaktı, bunu yapamazsa o kuyuya yuvarlancaktı; kendi karanlı kuyusuna.

Yusuf'un da düşmekten korktuğu bir kuyusu var mıydı acaba?

...

Yusuf'un da hayalleri vardı, bir zamanlar onları gerçekleştirmek için, şimdiyse kaybetmemek için anlatıyordu durmadan.

...

Kim bilir belki sen de bir balığın dölüsündür, kökün sulardadır...çırpınışın, ışığın, ahrazlığın bundandır, ölüsüne yandığın o balık kardeşindir belki de.

...

Yüzüme bile bakmamış anam...makası açmış, tek seferde saplanmış şahdamarına, dakikalarca çırpınmış da can verememiş.Kadınlar feryat figan bağırıp koştururken beni unutmuşlar, kim bilir ne kadar zaman karasakız anamın üzerinde, aramızdaki bağdan kan çekilip de ruh suyu gelinceye dek kalmışım öyle.

...

"Bu kasabada ağaçlarla ilgili bir söylence dolanır; vakti zamanında bütün ağaçlar birlik olmuş içlerinde en görmüş geçirmiş olan zeytin ağacının başına toplanmışlar.Gel demişler bize lider ol, kuralları sen koy, topumuzu sen yönet.Zeytin daha en başından 'olmaz' deyivermiş, 'yağımı, dermanımı bırakayım da sizinle mi uğraşayım, krallığınız sizin olsun, benim zenginliğim bana yeter', kovup savmış hepsini...

Ağaçlar bakmışlar ki böyle başsız izansız olmayacak bir de kökleriyle başa çıkılmaz İncir'e gitmişler, bu kez incire methiyeler düzüp arzuhallerini sona saklamışlar.Ama gel gör ki incir zeytinden de fena çıkmış, 'ballı meyvelerimi bırakıp sizi düzene sokmakla mı uğraşayım' demiş, sırtını dönmüş.

Ağaçlar çaresiz en son asmanın önünde eğilmişler.Şarabı, pekmeziyle, dipdiri meyvesiyle dünyayı mest eden asma, kıytırık bir ağaç krallığına kanar mı o da ötekiler gibi kapısından kovmuş sefil ağaçları.

Derler ki meydanı boş bulan, işe yaramaz karaçalı fırsat bilip kral tahtına kuruluvermiş ve o gün bugündür, ağaçlara hükmedermiş."

...

Gözyaşları her şeyin ötesindeydi, bir damlası bile İsrafil'in ruhunu tufan yerine çevirmeye yeterdi.

...

Ne garip bir kadındı bu; nasıl bir yara insanı bu kadar uzağa savururdu ki?

...

Tanrı bizim kusur sandıklarımızı seçtiklerine dağıtmıştır; taşıyabileceklere, kendi çarmıhını sırtlanan Mesih gibi.

...

Üzerindeki elbiseyi herkes yattıktan sonra sobaya tutarak kuruturken, eteğinde küçücük bir yanık deliği açılmıştı.İsrafil'in gözü bu deliğe takılıyordu durmadan, hoşlanmamıştı bu delikten, huzursuz olmuştu.Bebekken böyle yanıkları olan sert tüylü bir battaniyeye sarıldığındandı belki de.

...

İlk ne zaman kimden duymuştum bilmem, benim bir ağaç kökünün dölünden geldiğimi söylemişlerdi.Toprağın içinde kollu bacaklı bir bitki köküymüş yani babam.Ondan sonra ağaçlara, bitkilere yakın durdum hep.Okul yerine, yaşlı bir tekne ustasının yanına çırak verdiler beni.Gaddarlığın hasını da ondan öğrendim, ağaca şekil vermenin inceliğini de.Sedirden düzdüğü sopayla döverdi beni ustam, ağaçların en sağlamını da böylece belledim, o bırakıncaya, sinirini çıkarıncaya kadar başımı eğer, sessiz soluksuz beklerdim.Bak şu parmağa, o günlerden hatıra kaldı, öyle kırılmış ben de ses etmeyince eğri büğrü kaynamış işte.Bükülmez etmez ama işime de engel olmaz.Çocukluğum da delikanlılığım da o bir lokma tersanede geçti, kasabada hiç kimseyle gerektirdiğinden fazla münasebete girmedim...

...

-İyi de o kadar yüksek kuleyi yapmak kolay mı?

-Kölen bolsa niye olmasın; aynı dili konuşuyorlarmış ama diğer insanların Nemrut'un gözünde zerre kadar değeri yokmuş.Kulenin tepesine harç götüren adamlardan olur da biri düşüp ölecek olsa Nemrut adamın canına değil de ziyan olan malzemeye acıyormuş.Neyse, kule epey yükseldiğinde, okçular tepeye çıkıp cennete nişan almışlar.Lakin cennet melekleri burada hazırlıklıymış; adamların kafasını karıştırmak için, okları yakalayıp uçlarına kan bulayarak tekrar aşağıya geri göndermişler.Nemrut'un adamları da bu kanlı okları görüp cennetteki herkesi öldürdük diye zafer çığlıkları atıyorlarmış.İşte insanlar böyle zıvanadan çıkınca, Tanrı meleklerini toplayıp 'hadi şunların dillerini karıştıralım da birbirlerini anlamasınlar, her biri yeryüzünün başka bir yerine dağılsın' diye emretmiş ve aşağıdakileri yetmiş ayrı dile bölmüş.Bir anda kimse kimseyi anlamaz, ustalar işçilere emir geçiremez olmuş, ortalık karışmış, anlaşamayınca, herkes birbirinin üzerine saldırmış, inşaat da böylece yarım kalmış.Bu pek meşhur Babil kulesinin bir yarısını yer yarılıp içine almış, zirvesini de cennetin alevleri yutmuş.

-Yani günaha karışmayanlar da ahraz mı olmuş?

-Bilmem belki de.

...

Belki de hiçbirinin bir aile ağaçları olmayışındandı tüm bunlar.Vasil'in beklediği bir Mesih vardı, Yusuf'un kökünü aradığı ağaçları, Marika'nın sakinlikle nemlenmiş mevsimsiz çiçekleri ve İsrafil'in içinde boğulmaktan kaçınmayacağı düşleri.

...

Tıpkı yaz gibi, renkler de Marika'yla beraber gitmişti.

...

Hiç doğmamışa ölü denebilir miydi?

...

Kasabanın delikanlıları İsrafil'in akranıydılar, zamanında bir misket yüzünden onu tekmeleyenler şimdi de en öndeydiler, yetişkinler ve hatta ihtiyarlar da peşlerindeydi;

Belki de en ateşlileri bir başkasının günahına en çok ihtiyaç duyanlarıydı.

...

Bundan yıllar evvel, evlerin taştan değil de kamıştan olduğu, asmadaki nektardan yalnızca keçilerin tattığı, bol tanrılı dönemlerde de günah bu toprakların en zehirli yılanıydı.Şeytan kılık değiştirerek bir yabancı kılığına bürünür, sürünerek insanların ayaklarına dolanır, kalplerini kötülükle lekelerdi.Bazen günahlar öylesine birikir, yerkabuğuna o kadar ağır bir yük bindirirdi ki ölüler ülkesinin tanrılarını rahatsız eder, onlar da yukarıya en azılı zebanilerinden birkaçını, günahkar avına gönderirdi.İşte bu yüzden ölümlüler için yükte ağır olan günahlar başa belaydı.Kötülüğü tükürmenin de elbet bir kılıfı vardı.Tepelerde sarhoş gezen keçilerin en karası bulunur, şimdi İsrafil'in kulesinin olduğu bu yerdeki geniş çayırlığa getirilirdi.Böylece büyü başlar, insanlar kendilerine ağır gelen günahları bu keçiye yükleyip onlardan kurtulurdu ve sonra ellerine sopaları geçirip günah keçisini döve döve sınırın ötesine geçirinceye kadar kovalayıp kaçırırlardı.Ta ki günahlar gözden yitinceye, yenileri için yer açılıncaya dek.

...

Deniz Gezgin
Ahraz
Sel Yayıncılık

2 Temmuz 2019 Salı

yerkuşağı, deniz gezgin

Uçamayışını unutmuştu, uçmayı asla.
---
Çünkü insan icadı gürültü, sese eklenen seslerle değil köşelere çarpmayla büyür ve sesin yutulduğu bir kaynağa dökülür, dünyaya.Moy'un camları, kapıları zorlayan sesi de o köşelerden birinde münasebetsiz bir leke gibi yerinden sökülmüş, kirazkuşlarını tadında boğan alkolün aynısıyla dişten tırnağa silinmişti.
---
Yağmur yaklaşıyor, bizim alabileceğimiz mesafedeki her yeri tutacak, şimdi bir sığınak bulmalı.
---
Hâlâ kuşken uçmak gerek ama korkudan kanatlanan da kuş mu?
---
...Öyleyse niçin bu keder, hayvanların kıpırtısızlığı, otların bitimi ve kök çürümesi...Buzullar erirken sular niye çekilir, ayın yüzünde açılan o kimselerin görmediği yara niçin?
---
Bir bildiği vardı da ondan, unutamıyordu, bütün bir dağı yalasa, ağzını bir kaya boyu tuzla da doldursa, tüm içini de tükürse yine iflah olmaz sanıyordu kendini.
---
Bütün hayvanların yalnız Latince adlarıyla anılması, ol denilince olmaları gibi.
---
Yaralı bir yabanılla bir evcil aynı acıyı duymaz, acı acı da olsa.
---
"Seni öldürüyoruz ama yok olmuyorsun"
---
Herkesin bildiği hikâyeler çizgilerini kusursuzca gizler, çok sevilir, dilden dile, dünyayla bir döne döne yerin göğün önüne çıkarlar.Gece gündüze, yer göğe, insan hayvana karışmasın diye çektiği çizgiler sesin boğazını sıkar.Ölüsünü gömmeyi kargadan öğrenen öbürünü soysuzlukla karalar.Leş yiyenin gagasıyla açtığı çukur, insanın dilini ısırıp da koyduğu ayraç.Yerini şaşırmamak için eğilip o çukura bakmaz, birbirine karışanları görmez.Yemeğine çukur açana hayvan, ölüsüne çukur açana insan der.Kendini bilen beşer, kimin ölü kimin diri olduğunu şaşırır, mezarların başında nöbet tutar, ölüleri rehin alır, ekmek yerine ceset gömer.
---
O hikâyeyi değil, hikâye onu hatırladı, ağından sıyrılan Şuri'yi, çürüyenlerden türemiş kara suların canını.

...

Deniz Gezgin
YerKuşAğı
Sel Yayıncılık

5 Temmuz 2018 Perşembe

kelebek, hayvan mitosları, deniz gezgin


Samoalı bir halkın inanışında tanrı bir kelebekti.Bu sebeple bu insanlar kelebek yakalayan birinin çarpılacağına inanırlardı. (Frazer, 1992)

Mandegusu adasında epilepsi hastalığı kelebek ile benzeştirilirdi.Epilepsi nöbeti geçiren hastanın hareketleriyle kelebeğin hareketleri birbirine benzetilirdi. (Rivers, 2001)


Deniz Gezgin

Hayvan Mitosları

kunduz, hayvan mitosları, deniz gezgin


Jizvit'te Kızılderililer bir kunduz öldürdüklerinde geleneksel bir tören düzenlerlerdi.Bu törende "Büyük Kunduz'a" tütün armağan eder, onu memnun etmeye çalışırlardı.Bir konuşmacı kunduzları öven bir söylevde bulunur, öldürdükleri kunduza olan ihtiyaçlarını dile getirirdi."Derinizle silah alacağız, etinizle çocuklarınızı doyuracağız" denirdi.Bu özür dilemek amaçlı bir konuşmaydı.Son olarak kunduza kemiklerine saygı gösterileceği, asla köpeklere verilmeyeceği sözü verilirdi.Kızılderililer bu töreni düzenlediklerinde kunduzların kendilerine öfkelenmeyeceğini böylece bir dahaki sefere sorun yaşamadan kunduz avlayabileceklerine inanırlardı.

Deniz Gezgin

Hayvan Mitosları

4 Mart 2018 Pazar

çarkıfelek çiçeği, bitki mitosları, deniz gezgin

Passiflora incarnata adıyla bilinen çarkıfelek çiçeğine şeklinden ötürü saat çiçeği veya fırıldak çiçeği adı da verilir.Bu çiçeğin anavatanı Güney Amerika olarak bilinmektedir.Dünyaya yayılması ise özel bir sebeple olmuştur.Avrupalı Hıristiyanlar misyonerlik amacıyla Güney Afrika'ya gittiklerinde bu çiçeğe rastlamışlardı.Çiçeğin dişi ve erkek organlarının pozisyonları İsa'nın çarmıhtaki haline benzetilmiş ve bu sebeple çarkıfelek çiçeğinin tanrının Hıristiyan misyonerlere gönderdiği bir müjde olduğuna inanılmıştır.Böylece kutsal kabul edilen çiçek Avrupa'ya getirilmiştir.Hıristiyanlar bu çiçeğe "Passion Flower" adını vererek onu İsa'nın çilesinin bir simgesi olarak kabul etmişler.Ayrıca bu çiçeğin İsa'nın damlayan kanından doğduğuna inanılır.Çarkıfelek çiçeği teskin edici, sinir yatıştırıcı etkisinden dolayı tıp alanında kullanılan önemli bir bitki olmuştur.


Deniz Gezgin
Bitki Mitosları
'Çarkıfelek Çiçeği'

deve dikeni, bitki mitosları, deniz gezgin


Devedikeni, Hıristiyanlıkta günah ve İsa'nın ıstırabını simgeleyen bir bitkidir.Bunun yanı sıra kanaatkarlık ve kindarlığı da temsil ettiği bilinmektedir.

İbrani tufan mitlerinde Nuh'un gemisinde bulunan pek çok hayvanın on iki ay süren tufan boyunca beslenmesinin büyük sıkıntı olduğu anlatılır.Nuh ve ailesi her bir hayvanın beslenmesiyle bizzat ilgileniyorlardı.Ne var ki her hayvan farklı saatlerde ve farklı besinlerle besleniyordu.Bu da yolculuğun özellikle Nuh için gittikçe yorucu bir hal almasına yol açıyordu.Nuh bu halini Tanrı'ya dualarla haykırmış ve ona yalvararak yardım istemişti.Nuh'un Tanrı'dan yardım istediği konulardan birisi de bukalemunla ilgiliydi.Gemide kimse bukalemunun neyle besleneceğini bilmiyordu.Bir gün Nuh bir narı parçalamış, açlıktan ölmek üzere olan bukalemun, onun elindeki nardan çıkan kurtçuklara saldırarak onları midesine indirmişti.Bunun üzerine Nuh, bukalemunu devedikeni sürgünlerini yoğurup bu karışımdan oluşan kurtçuklarla besledi.

Deniz Gezgin
Bitki Mitosları
'Deve Dikeni'

3 Mart 2018 Cumartesi

hurma, bitki mitosları, deniz gezgin


Gine'de Great Bassam'da topraktan iyi bir hasat almak amacıyla her yıl hasattan evvel bir tören düzenlenirdi.Bu törende kadınlar öküzlerin karşısına dizilerek "öküz ağlayacak" şarkısını söylerler ve hayvanları ağlatmak için gözlerine hurma şarabı sıçratırlardı.

Deniz Gezgin
Bitki Mitosları
'Hurma'

arapsaçı, bitki mitosları, deniz gezgin


Arapsaçı yani rezene baskın kokusundan dolayı kolay ayırt edilebilen bir bitkidir.Bu bitkinin Yunanca adı "marata"dır.Maraton ovasının dolayısıyla maratonun adını bu bitkiden aldığı bilinmektedir.Ünlü antik yazarlar, Herodotos ve Ovidius MÖ. 490 yılında bu ovada yapılan Pers-Yunan savaşında tüm ovanın arapsaçı ile kaplı olduğunu belirtmişlerdir.Bugün Atina'da yer alan Maraton Ovasında MÖ. 490 yılında Persler ile Yunanlılar arasında gerçekleşen büyük savaşta yunanlılar, Pers ordusunu ağır bir yenilgiye uğratmıştı.Bu güzel haberi imparatora vermek için bir Yunanlı asker Maraton ovasında koşmaya başladı.Ancak 42 km boyunca koşan asker yorgunluktan daha fazla dayanamayarak haberi ulaştıramadan hayatını kaybetti.Bu sebeple maraton koşusu bu askerin koştuğu mesafe olarak yani 42,2 km. olarak koşulmaktadır.

Deniz Gezgin
Bitki Mitosları
'Arapsaçı'

7 Mayıs 2017 Pazar

hayvan mitosları-yarasa, deniz gezgin


Hz. Süleyman, Rabbinden kendisine hayatta hiçkimseye verilmemiş bir saltanat vermesini dilemişti.Rab onun dileğini kabul etti.O günden sonra insanlar, cinler, kuşlar ve rüzgar ona karşı daima uysal oldular.Süleyman peygamber dışarıda dolaşırken kuşlar başının üzerinden uçar, peşini bir an olsun bırakmazlardı. (Köksal 2005) Bir gün Süleyman'ın karısı kendisinden kuş tüyünden yapılma bir yatak istedi.Süleyman, karısını bu isteğinden döndürmeye çabalasa da bir tüelü onu isteğinden vazgeçiremedi.Çok sevdiği karısının suratının asılmasına dayanamayınca da gönlü hiç elvermediği halde bir haberci göndererek tüm kuşların tüylerini meydana bırakmalarını salık verdi.Kuşlar Süleyman'a duydukları bağlılıktan dolayı ses çıkarmadan söylenen yere gelerek tüylerini bıraktılar.Ancak kuşlar arasında biri Süleyman'ın çağrısına uymamıştı.Bu kuş serçeydi.Süleyman diğer kuşlara haksızlık olacağı düşüncesiyle bir haberciyle serçenin de gelip tüyünü bırakmasını buyurdu..Serçe haberciye "Git ve Süleyman'a söyle, eğer onun kapısına gidip de yetim çamuru sürecek olursam sarayını ve tüm saltanatını kaybeder." dedi.Haberci serçenin sözlerini Süleyman'a iletince peygamberin içini bir pişmanlık kapladı.Böylesi keyfi bir şey için onca kuşu tüyünden etmenin büyük bir kötülük olduğunu düşündü ve hemen tüm kuşların gelip tüylerini geri almasını buyurdu.Bu çağrıyla tüm kuşlar çabucak gelerek tüylerini geri aldılar.O sırada bebeğini emziren yarasa vaktinde meydana gidememişti.Çok sonra tüyünü almak için gittiğindeyse ortada tek bir tüy bile kalmamıştı.Kuşlar o kargaşada kaptıkları tüyleri alelacele kanatlarına takarak yuvalarına uçmuşlardı.Bu esnada yarasanın tüyleri de başka kuşlara gitmişti.Tüylerini bulamayan yarasa çıplak kaldı.Çıplaklığından o kadar utanç duydu ki o günden sonra bir daha gündüzleri ortalarda gözükmedi ve kimsenin çıplaklığını göremeyeceği geceleri uçar oldu.Belki de bazı kuşların tüylerinin arasından çıkan farklı renkteki tüyler bir zamanlar kendi tüyleri zannederek yanlışlıkla taktıkları zavallı çıplak yarasanın tüyleridir.

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları

hayvan mitosları-timsah, deniz gezgin

Toracalar, timsahların karaya çıktıkları zaman derilerini çıkararak insan görünümünde dolaştıklarına inanırlar.Bir gün yine bir timsah derisini bırakıp karada dolaşırken birisi bu deriyi yakmıştır.Derisini kaybeden timsah geri dönemeyince karada kalıp evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş.İşte bu timsahın soyundan gelenlerin timsahlarla baş edebilme gücüne sahip olduğuna inanılır.Bir başka mitte ise timsahlarla insanlar arasında çıkan bir savaştan söz edilir.Bir zamanlar adamın biri genç bir timsahı öldürür.Bütün timsahlar intikam amacıyla insanların yaşadığı yeri kuşatırlar.Ancak insanların şefi onlara bir keçi sunar.Böylece barış sağlanır.Artık insanlarla timsahlar barış içinde yaşarlar.Timsahlar sadece suç işleyen kişileri öldürürler.Suyun karşı tarafına geçmek isteyenlerin sihirli bir söz söylemeleri yeterlidir.Bu sözü duyan timsah su yüzüne çıkarak ağzını açar ve insan onun üstüne binerek güvenle karşıya geçebilir.Eğer timsah ağzını açmadıysa bu o kişinin pek de temiz biri olmadığının sinyalidir. (Levy-Bruhl 2006)

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları