hayvan mitosları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
hayvan mitosları etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

19 Mart 2020 Perşembe

ahraz, deniz gezgin


















Sen Vaktin İsrafilisin; doğruca kalk da kıyametten önce bir kıyamet kopar!
(Mesnevi)


Bir bebek ne kadar susabilir bilmiyordu Adile, oyuncak bir bebeği bile olmamıştı daha önce.Kimsenin bebeğini sevmemiş, kavruk dünyasında bebeklere hiç yer açmamıştı.Kendi bir bebek olmuş muydu onu da bilmiyordu.Annesini tanımıyordu, bir tek  o vardı ve Adile içten içe bir kadından değil de ondan doğduğuna inanıyordu.

Yavrusunu yutan hayvanlar gibi, o da Adile'yi önce doğurmuş, sonra da yutmuştu.

Bu dünyadan gitmeden evvel, yuttuklarını bir bir Adile'nin rahmine geri koymuştu da sözleri ve sesleri unutmuştu meğer.İsrafil'in dili-kulağı, kapkara bir dumanla uçup gitmişti onun peşinden.

...

Sesleri tanımayan biri için sessizlik diye bir şey de yoktur.Ancak gözleriyle duyan İsrafil için karanlık sessizliği doğuran dişi bir canavardı.Gölgeleri saklayan oydu; her şeyi muğlaklaştıran, İsrafil'i kocaman bir boşluğun içinde etrafsız bir yalnızlığa terk eden.

...

İsrafil, içindeki zifiri kusmayı keşfettiğinde, henüz yedi yaşında bile değildi.Yaşadığı evde hiçbir zaman elektrik olmamıştı.Geceleri yattığı odanın penceresinin önündeki sokak lambasının beyaz floresan ışığı, içerideki karanlığı soğuk bir dokunuşla öteliyordu.Fırtınalı gecelerdeyse sokak lambaları da yanmazdı ve İsrafil geceyle, odanın duvarları arasında sıkışır kalırdı; karanlık sağırlıktı.Böyle bir gecenin uykusu zehirli olurdu.

...

Dillerine dolanan lanetin neyle ilişkili olduğunu bile unutmuşlardı, sadece bir günah keçisi arıyorlardı ve bu kasabada buna en uygun kişi, İfrit'ten doğan ahraz oğlandı.

...

Adile'nin kurşuni gözlerinden İsrafil'e uzanan, kirpiklerinin arasında sakladığı sözcükleri...Adile'ye sancı, İsrafil'e nefes veren maziyi...İkisinin mazisini...Adile o bağı çoktan koparıp attı, İsrafil'se onu bulup yuttu; unutmamak için.

...

İsrafil, yılanın süt kardeşi olduğundan habersizdi; istiyordu ki bütün suç onun olsun, cinayet ondan bilinsin.Gizlice melek olmak, ayağıyla hain başını ezmek istiyordu yılanın.Büyüyordu İsrafil, erkek oluyordu, huzursuzluğu tanıyordu, unutmayı, hatırlamayı ve reddi.Ve ellerini görüyordu artık, büyüyen ellerini, tanık ellerini, onlarla yapabileceklerini.İyi bir şekilde ellerini aklamalıydı bir an önce.Yanına bir karga konsun diye yakarmalıydı belki Tanrı'ya.Ona ölüsünü örtmeyi öğretecek, kardeş kanını gizleyecek bir kılavuza muhtaçtı şimdi.

...

Unutmak sağ çıkmaktı, bunu yapamazsa o kuyuya yuvarlancaktı; kendi karanlı kuyusuna.

Yusuf'un da düşmekten korktuğu bir kuyusu var mıydı acaba?

...

Yusuf'un da hayalleri vardı, bir zamanlar onları gerçekleştirmek için, şimdiyse kaybetmemek için anlatıyordu durmadan.

...

Kim bilir belki sen de bir balığın dölüsündür, kökün sulardadır...çırpınışın, ışığın, ahrazlığın bundandır, ölüsüne yandığın o balık kardeşindir belki de.

...

Yüzüme bile bakmamış anam...makası açmış, tek seferde saplanmış şahdamarına, dakikalarca çırpınmış da can verememiş.Kadınlar feryat figan bağırıp koştururken beni unutmuşlar, kim bilir ne kadar zaman karasakız anamın üzerinde, aramızdaki bağdan kan çekilip de ruh suyu gelinceye dek kalmışım öyle.

...

"Bu kasabada ağaçlarla ilgili bir söylence dolanır; vakti zamanında bütün ağaçlar birlik olmuş içlerinde en görmüş geçirmiş olan zeytin ağacının başına toplanmışlar.Gel demişler bize lider ol, kuralları sen koy, topumuzu sen yönet.Zeytin daha en başından 'olmaz' deyivermiş, 'yağımı, dermanımı bırakayım da sizinle mi uğraşayım, krallığınız sizin olsun, benim zenginliğim bana yeter', kovup savmış hepsini...

Ağaçlar bakmışlar ki böyle başsız izansız olmayacak bir de kökleriyle başa çıkılmaz İncir'e gitmişler, bu kez incire methiyeler düzüp arzuhallerini sona saklamışlar.Ama gel gör ki incir zeytinden de fena çıkmış, 'ballı meyvelerimi bırakıp sizi düzene sokmakla mı uğraşayım' demiş, sırtını dönmüş.

Ağaçlar çaresiz en son asmanın önünde eğilmişler.Şarabı, pekmeziyle, dipdiri meyvesiyle dünyayı mest eden asma, kıytırık bir ağaç krallığına kanar mı o da ötekiler gibi kapısından kovmuş sefil ağaçları.

Derler ki meydanı boş bulan, işe yaramaz karaçalı fırsat bilip kral tahtına kuruluvermiş ve o gün bugündür, ağaçlara hükmedermiş."

...

Gözyaşları her şeyin ötesindeydi, bir damlası bile İsrafil'in ruhunu tufan yerine çevirmeye yeterdi.

...

Ne garip bir kadındı bu; nasıl bir yara insanı bu kadar uzağa savururdu ki?

...

Tanrı bizim kusur sandıklarımızı seçtiklerine dağıtmıştır; taşıyabileceklere, kendi çarmıhını sırtlanan Mesih gibi.

...

Üzerindeki elbiseyi herkes yattıktan sonra sobaya tutarak kuruturken, eteğinde küçücük bir yanık deliği açılmıştı.İsrafil'in gözü bu deliğe takılıyordu durmadan, hoşlanmamıştı bu delikten, huzursuz olmuştu.Bebekken böyle yanıkları olan sert tüylü bir battaniyeye sarıldığındandı belki de.

...

İlk ne zaman kimden duymuştum bilmem, benim bir ağaç kökünün dölünden geldiğimi söylemişlerdi.Toprağın içinde kollu bacaklı bir bitki köküymüş yani babam.Ondan sonra ağaçlara, bitkilere yakın durdum hep.Okul yerine, yaşlı bir tekne ustasının yanına çırak verdiler beni.Gaddarlığın hasını da ondan öğrendim, ağaca şekil vermenin inceliğini de.Sedirden düzdüğü sopayla döverdi beni ustam, ağaçların en sağlamını da böylece belledim, o bırakıncaya, sinirini çıkarıncaya kadar başımı eğer, sessiz soluksuz beklerdim.Bak şu parmağa, o günlerden hatıra kaldı, öyle kırılmış ben de ses etmeyince eğri büğrü kaynamış işte.Bükülmez etmez ama işime de engel olmaz.Çocukluğum da delikanlılığım da o bir lokma tersanede geçti, kasabada hiç kimseyle gerektirdiğinden fazla münasebete girmedim...

...

-İyi de o kadar yüksek kuleyi yapmak kolay mı?

-Kölen bolsa niye olmasın; aynı dili konuşuyorlarmış ama diğer insanların Nemrut'un gözünde zerre kadar değeri yokmuş.Kulenin tepesine harç götüren adamlardan olur da biri düşüp ölecek olsa Nemrut adamın canına değil de ziyan olan malzemeye acıyormuş.Neyse, kule epey yükseldiğinde, okçular tepeye çıkıp cennete nişan almışlar.Lakin cennet melekleri burada hazırlıklıymış; adamların kafasını karıştırmak için, okları yakalayıp uçlarına kan bulayarak tekrar aşağıya geri göndermişler.Nemrut'un adamları da bu kanlı okları görüp cennetteki herkesi öldürdük diye zafer çığlıkları atıyorlarmış.İşte insanlar böyle zıvanadan çıkınca, Tanrı meleklerini toplayıp 'hadi şunların dillerini karıştıralım da birbirlerini anlamasınlar, her biri yeryüzünün başka bir yerine dağılsın' diye emretmiş ve aşağıdakileri yetmiş ayrı dile bölmüş.Bir anda kimse kimseyi anlamaz, ustalar işçilere emir geçiremez olmuş, ortalık karışmış, anlaşamayınca, herkes birbirinin üzerine saldırmış, inşaat da böylece yarım kalmış.Bu pek meşhur Babil kulesinin bir yarısını yer yarılıp içine almış, zirvesini de cennetin alevleri yutmuş.

-Yani günaha karışmayanlar da ahraz mı olmuş?

-Bilmem belki de.

...

Belki de hiçbirinin bir aile ağaçları olmayışındandı tüm bunlar.Vasil'in beklediği bir Mesih vardı, Yusuf'un kökünü aradığı ağaçları, Marika'nın sakinlikle nemlenmiş mevsimsiz çiçekleri ve İsrafil'in içinde boğulmaktan kaçınmayacağı düşleri.

...

Tıpkı yaz gibi, renkler de Marika'yla beraber gitmişti.

...

Hiç doğmamışa ölü denebilir miydi?

...

Kasabanın delikanlıları İsrafil'in akranıydılar, zamanında bir misket yüzünden onu tekmeleyenler şimdi de en öndeydiler, yetişkinler ve hatta ihtiyarlar da peşlerindeydi;

Belki de en ateşlileri bir başkasının günahına en çok ihtiyaç duyanlarıydı.

...

Bundan yıllar evvel, evlerin taştan değil de kamıştan olduğu, asmadaki nektardan yalnızca keçilerin tattığı, bol tanrılı dönemlerde de günah bu toprakların en zehirli yılanıydı.Şeytan kılık değiştirerek bir yabancı kılığına bürünür, sürünerek insanların ayaklarına dolanır, kalplerini kötülükle lekelerdi.Bazen günahlar öylesine birikir, yerkabuğuna o kadar ağır bir yük bindirirdi ki ölüler ülkesinin tanrılarını rahatsız eder, onlar da yukarıya en azılı zebanilerinden birkaçını, günahkar avına gönderirdi.İşte bu yüzden ölümlüler için yükte ağır olan günahlar başa belaydı.Kötülüğü tükürmenin de elbet bir kılıfı vardı.Tepelerde sarhoş gezen keçilerin en karası bulunur, şimdi İsrafil'in kulesinin olduğu bu yerdeki geniş çayırlığa getirilirdi.Böylece büyü başlar, insanlar kendilerine ağır gelen günahları bu keçiye yükleyip onlardan kurtulurdu ve sonra ellerine sopaları geçirip günah keçisini döve döve sınırın ötesine geçirinceye kadar kovalayıp kaçırırlardı.Ta ki günahlar gözden yitinceye, yenileri için yer açılıncaya dek.

...

Deniz Gezgin
Ahraz
Sel Yayıncılık

5 Temmuz 2018 Perşembe

kelebek, hayvan mitosları, deniz gezgin


Samoalı bir halkın inanışında tanrı bir kelebekti.Bu sebeple bu insanlar kelebek yakalayan birinin çarpılacağına inanırlardı. (Frazer, 1992)

Mandegusu adasında epilepsi hastalığı kelebek ile benzeştirilirdi.Epilepsi nöbeti geçiren hastanın hareketleriyle kelebeğin hareketleri birbirine benzetilirdi. (Rivers, 2001)


Deniz Gezgin

Hayvan Mitosları

kunduz, hayvan mitosları, deniz gezgin


Jizvit'te Kızılderililer bir kunduz öldürdüklerinde geleneksel bir tören düzenlerlerdi.Bu törende "Büyük Kunduz'a" tütün armağan eder, onu memnun etmeye çalışırlardı.Bir konuşmacı kunduzları öven bir söylevde bulunur, öldürdükleri kunduza olan ihtiyaçlarını dile getirirdi."Derinizle silah alacağız, etinizle çocuklarınızı doyuracağız" denirdi.Bu özür dilemek amaçlı bir konuşmaydı.Son olarak kunduza kemiklerine saygı gösterileceği, asla köpeklere verilmeyeceği sözü verilirdi.Kızılderililer bu töreni düzenlediklerinde kunduzların kendilerine öfkelenmeyeceğini böylece bir dahaki sefere sorun yaşamadan kunduz avlayabileceklerine inanırlardı.

Deniz Gezgin

Hayvan Mitosları

7 Mayıs 2017 Pazar

hayvan mitosları-yarasa, deniz gezgin


Hz. Süleyman, Rabbinden kendisine hayatta hiçkimseye verilmemiş bir saltanat vermesini dilemişti.Rab onun dileğini kabul etti.O günden sonra insanlar, cinler, kuşlar ve rüzgar ona karşı daima uysal oldular.Süleyman peygamber dışarıda dolaşırken kuşlar başının üzerinden uçar, peşini bir an olsun bırakmazlardı. (Köksal 2005) Bir gün Süleyman'ın karısı kendisinden kuş tüyünden yapılma bir yatak istedi.Süleyman, karısını bu isteğinden döndürmeye çabalasa da bir tüelü onu isteğinden vazgeçiremedi.Çok sevdiği karısının suratının asılmasına dayanamayınca da gönlü hiç elvermediği halde bir haberci göndererek tüm kuşların tüylerini meydana bırakmalarını salık verdi.Kuşlar Süleyman'a duydukları bağlılıktan dolayı ses çıkarmadan söylenen yere gelerek tüylerini bıraktılar.Ancak kuşlar arasında biri Süleyman'ın çağrısına uymamıştı.Bu kuş serçeydi.Süleyman diğer kuşlara haksızlık olacağı düşüncesiyle bir haberciyle serçenin de gelip tüyünü bırakmasını buyurdu..Serçe haberciye "Git ve Süleyman'a söyle, eğer onun kapısına gidip de yetim çamuru sürecek olursam sarayını ve tüm saltanatını kaybeder." dedi.Haberci serçenin sözlerini Süleyman'a iletince peygamberin içini bir pişmanlık kapladı.Böylesi keyfi bir şey için onca kuşu tüyünden etmenin büyük bir kötülük olduğunu düşündü ve hemen tüm kuşların gelip tüylerini geri almasını buyurdu.Bu çağrıyla tüm kuşlar çabucak gelerek tüylerini geri aldılar.O sırada bebeğini emziren yarasa vaktinde meydana gidememişti.Çok sonra tüyünü almak için gittiğindeyse ortada tek bir tüy bile kalmamıştı.Kuşlar o kargaşada kaptıkları tüyleri alelacele kanatlarına takarak yuvalarına uçmuşlardı.Bu esnada yarasanın tüyleri de başka kuşlara gitmişti.Tüylerini bulamayan yarasa çıplak kaldı.Çıplaklığından o kadar utanç duydu ki o günden sonra bir daha gündüzleri ortalarda gözükmedi ve kimsenin çıplaklığını göremeyeceği geceleri uçar oldu.Belki de bazı kuşların tüylerinin arasından çıkan farklı renkteki tüyler bir zamanlar kendi tüyleri zannederek yanlışlıkla taktıkları zavallı çıplak yarasanın tüyleridir.

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları

hayvan mitosları-timsah, deniz gezgin

Toracalar, timsahların karaya çıktıkları zaman derilerini çıkararak insan görünümünde dolaştıklarına inanırlar.Bir gün yine bir timsah derisini bırakıp karada dolaşırken birisi bu deriyi yakmıştır.Derisini kaybeden timsah geri dönemeyince karada kalıp evlenmiş ve çocuk sahibi olmuş.İşte bu timsahın soyundan gelenlerin timsahlarla baş edebilme gücüne sahip olduğuna inanılır.Bir başka mitte ise timsahlarla insanlar arasında çıkan bir savaştan söz edilir.Bir zamanlar adamın biri genç bir timsahı öldürür.Bütün timsahlar intikam amacıyla insanların yaşadığı yeri kuşatırlar.Ancak insanların şefi onlara bir keçi sunar.Böylece barış sağlanır.Artık insanlarla timsahlar barış içinde yaşarlar.Timsahlar sadece suç işleyen kişileri öldürürler.Suyun karşı tarafına geçmek isteyenlerin sihirli bir söz söylemeleri yeterlidir.Bu sözü duyan timsah su yüzüne çıkarak ağzını açar ve insan onun üstüne binerek güvenle karşıya geçebilir.Eğer timsah ağzını açmadıysa bu o kişinin pek de temiz biri olmadığının sinyalidir. (Levy-Bruhl 2006)

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları

hayvan mitosları-papağan, deniz gezgin


Galbarga'da konuşma problemi olan çocuklar şifa bulmak amacıyla bir papağanın türbesine götürülürdü.Papağanın minik mezarının üzerine şeker konulur, konuşma sorunu yaşayan dilsiz, kekeme çocuklara bu şeker yalatılırdı.Bu şekilde çocuğun konuşacağına inanılırdı. (Schimmel 2004)

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları

hayvan mitosları-örümcek, deniz gezgin

Lydialı bir genç kız olan Arakhne çok hünerli biriydi.Arakhne yaptığı nakışlar ve dokuduğu halılarla herkesi kendisine hayran bırakıyordu.Nymphalar her gün onun yanına gelerek dokuduğu halıların muazzam işçiliğini seyre dalıyorlardı.Herkes onu iplik eğiricilerinin ve nakışçıların tanrıçası Athena'nın öğrenhayvan mitosları-leylek, deniz gezginn öğrencisi olmayı kabul etmiyordu.Arakhne'nin bu küstahlığı Athena'yı öfkelendirdi.Tanrıça yaşlı bir kadın kılığına girerek ona göründü ve ilk olarak tatlı bir dille onu uyarmayı denedi.Yaşlı kadın kılığındaki tanrıça, Arakhne'ye daha mütevazı olmasını ve Athena'nın önünde saygıyla eğilmesini öğütledi.Aksi takdirde tanrıçanın gazabına uğrayacağını söyledi.Ancak yaşlı kadının sözleri genç kızı hiç etkilememişti.Tanrıça sözünü bitirir bitirmez Arakhne Athena'ya hakaretler yağdırmaya başladı.Bu hakaretler karşısında sabrı taşan Athena hemen yaşlı kadın kılığından çıkarak tanrıça görünümüne büründü.O anda Arakhne ve Athena arasında kıyasıya bir yarış başladı.Tanrıça dokuduğu halının üzerinde Olympos'un on iki tanrısını büyük bir ihtişamla işledi.Onların arkasında ise tanrılara meydan okuyup felakete uğramış ölümlüleri yansıtan dört olayı tasvir etti.Arakhne ise küstahlığını işine de yansıtarak tanrıların utanılacak yasak aşk hikayelerini kusursuz bir teknikle işledi.Bunu gören tanrıça dokumayı parçaladı ve Arakhne'ye mekikle vurdu.Aşağılanmış hisseden genç kız kendisini astı.Ancak Athena onun ölmesine izin vermedi ve genç kızı bir örümceğe dönüştürdü.Örümcek Arakhne sürekli olarak dokumaya ve ip üzerinde yaşamaya mahkum oldu. (Grimal 1997)

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları

hayvan mitosları-leylek, deniz gezgin


Müslümanlar arasında çoğunlukla yuvasını cami minarelerinin üstüne kuran leylek mübarek bir hayvan olarak görülür.Leyleğin bembeyaz tüyleri ve sık sık yolculuğa çıkışı, Mekke'ye hacca giden beyaz hacı kıyafetleri içindeki Müslümanlara benzetilir.Ayrıca leyleğin "laklak" şeklinde çıkardığı sesler Arapça "el-mülk lak, el-izz lak, el-hamd lak" gibi yorumlanır.Bu, "mülk senindir, izzet senindir, hamd senindir" anlamını taşır. (Schimmel 2004)

Hayvan Mitosları
Deniz Gezgin

6 Mayıs 2017 Cumartesi

hayvan mitosları-kelebek, deniz gezgin

Samoalı bir halkın inanışında tanrı bir kelebekti.Bu sebeple bu insanlar kelebek yakalayan birinin çarpılacağına inanırlardı. (Frazer 1332)

Mandegusu adasında epilepsi hastalığı kelebek ile benzeştirilirdi.Epilepsi nöbeti geçiren hastanın hareketleriyle kelebeğin hareketleri birbirine benzetilirdi. (Rivers 2001)

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları

hayvan mitosları-kartal, deniz gezgin



Daima insanlara yardım eden Prometheus tanrılardan gizlice ateşi çalıp insanlara getirince Zeus onu cezalandırdı.Prometheus'u Kaukasos Dağı'na zincirle bağladı ve Typhon'un çocuğu olan yırtıcı bir kartalı onun başına saldı.Kartal her gün gelip Prometheus'un karaciğerini yiyor ancak o yedikçe karaciğer yeniden oluşuyordu.Bir gün Heraklse Kaukasos dağından geçerken Prometheus'un ıstırabına şahit oldu ve hemen yayını gererek kartalı okuyla yere serdi.Sonra da Prometheus'un zincirlerini kırıp ona özgürlüğünü yeniden bağışladı. (Grimal 1997)

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları

hayvan mitosları-karga, deniz gezgin

Yunan mitolojisinde karga Apollon tarafından lanetlenmişti.Apollon'un Koronis adında güzeller güzeli bir aşkı vardı.Zaten Koronis ismi bu kadına güzelliğinden ötürü verilmişti ve kuzgun anlamına gelmekteydi.Ak bir karga bir gün Apollon'a çok sevdiği Koronis'in onu aldattığını ve bir ölümlüye aşık olduğunu söylemişti.Bu haberi verdiği için Apollon ak kargaya çok kızmış ve onu kara renge dönüştürerek tüm ak kargaları lanetlemişti.Böylece tüm karga soyu kara olarak neslini devam ettirmişti. (Hançerlioğlu 1993)
...
Türk Mitolojisinde anlatılan karga Azrail'in simgelediği hayvan olarak işlenmiştir.Bir mitosta Kara-han adında bir hükümdarın ülkesinde ilginç bir olay yaşanmıştı.Bir gün cehennemin sahibi gökleri karartmış, korkunç bir sarsıntı ve gürültüyle Kara-Han'ın ülkesine gelmiş.Geliş amacı hükümdarın canını almakmış.Karşılarında cehennem zebanisi Bura-Dohsun'u gören genç kızlar çığlıklarına engel olamamışlar.Yardım etmesi için yiğit Er-Sogotah'a olanları haber etmişler.Er-Sogotah koşup yetişmiş ve zebaniyle dövüşmeye başlamış.Ancak Bura-Dohsun öylesine kuvvetliymiş ki Er-Sogotah'ın gücünü neredeyse tüketmek üzereymiş.Tanrıdan aldığı kuvvetle büyük bir hamle yapan yiğit bir anda zebaninin üzerine atılmış ve Buura-Dohsun'un başını bedeninden ayırmış ve her bir parçayı gökyüzüne fırlatmış.Ancak zebaniden arta kalan son bir parça olan kalbi karga olup uçmuş, oradan kaçıvermiş.
...
Bir başka Türk mitosunda karganın konuşma yeteneği konu olarak işlenmiştir.Uygurlarında yiğit hükümdarlarından Bögü-Han'a tanrı üç adet konuşan karga göndermişti.Bu kargalar en uzak yerlere bile uçarak orada olup bitenleri öğreniyor ve her şeyi anında Bögü-Han'a yetiştiriyorlardı. (Ögel 2003)

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları

hayvan mitosları-kaplumbağa, deniz gezgin


Söylenceye göre tufandan sonra Oaxaca Vadisi tamamıyla çamurla kaplanmış bir bataklığa dönüşmüştür.Kaplumbağa balçık içinde zorlukla hareket etmekte ve dünyanın halini hayret içerisinde seyretmektedir.Gezintisi esnasında tufandan sonra gün yüzüne çıkmış leşleri yemekte olan bir akbabaya rastlar.Akbabanın geniş kanatlarını görünce tanrıyla tanışabilmek için büyük bir fırsat yakaladığını düşünür.Hemen akbabaya yanaşarak kendisini tanrının huzuruna götürmesi için yalvarır.Akbaba bu isteği başta reddettiyse de kaplumbağanın ısrarları karşısında çaresiz kabul etmek zorunda kalır.Böylece kaplumbağa akbabanın sırtında göklere doğru yükselir.Yolculuk esnasında akbabadan gelen leş kokusu kaplumbağanın midesini öylesine bulandırır ki kafasını kabuğuna sokmasıyla bile bundan kurtulamaz.Sonunda dayanamayarak söylenmeye başlar ve akbabayı kötü kokusu sebebiyle durmadan aşağılar.Çok geçmeden kaplumbağanın dırdırından bunalan akbaba ani bir silkinişle kaplumbağayı sırtından atar.Bulutların arasından hızla aşağıya düşen kaplumbağanın bedeni yere çarpmasıyla birlikte parçalara bölünerek etrafa dağılır.Onun bu hali tanrının  acıma hissini uyandırır ve tanrı kaplumbağanın parçalarını toplayarak onları birleştirir.İşte bu yüzden kaplumbağanın bedeninde bugün hala bu birleşim yerleri görülebilmektedir. (Akova 2003)

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları

hayvan mitosları-geyik, deniz gezgin


Kuzey Türk mitolojisinde tanrı ve geyik ilşkisi çokça görülen bir konudur.Bir destanda ağlayan bir geyiği gören tanrının üzüntüye kapılarak geyikle birlikte ağladığı anlatılır.Yakut Türklerinde de geyiğin tanrı ile yakınlığı saygı görürdü.Yakutlar kulaklarına küpeler takarak süsledikleri geyikleri serbest bırakarak tanrıya armağan ediyorlardı.Av esnasında, ayağı altın, başı gümüş olan esrarengiz bir geyiğin kişilere görünüp sonra aniden kaybolduğu anlatılır.Özellikle Anadolu'da alageyik ve boz geyik efsaneleri yaygındır. (Ögel 2003)
...
Kızılderililer geyik avından sonra yakaladıkları geyiğin kemiklerini köpeklere vermezlerdi çünkü ölen geyiğin ruhunun çevrede dolaştığına ve her şeyi gördüğüne inanırlardı.Eğer ölen bir geyik, kemiklerinin köpeklere verildiğini görür ise bunu yaşayan diğer geyiklere anlatır, bunu öğrenen geyikler kendilerini Kızılderili avcılardan sakınır ve onlara bir daha av olmazlardı. (Frazer 1992)

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları

hayvan mitosları-fil, deniz gezgin

İran tasavvufunda fil esareti temsil eder.Rüyasında Hindistan'ı gören bir fil esaretinin farkına varır ve artık sahibinin sözünü dinlemez, yoldan çıkar.Çünkü Hindistan filin anavatanıdır.Bu özlem ona esaretini fark ettirir. (Schimmel 2005)

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları

hayvan mitosları-fare, deniz gezgin

Doğu Hindistan'da yer alan Bali adası halkı, pirinç tarlalarına musallat olan fareleri yakalayarak tıpkı insanlar gibi ölülerini yakarlar.Ancak her defasında iki fareyi canlı bırakıp, bir paket beyaz keten vererek bu farelerin önünde eğilirler.Bohemya'da ise gri fareler sevilmez ve tüm tarla fareleri çekince olmaksızın öldürülürler.Ancak Bohemyalılar beyaz farelerin eve uğur getirdiğine inanarak onlara pencere kenarında güzel ve rahat bir yatak hazırlarlar.Bir evde beyaz fare öldürülürse kötü gri farelerin arsızca büyüyeceğine inanırlar. (Frazer 1992)

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları

hayvan mitosları-eşek, deniz gezgin

...Priapos bu kez tanrıça Vesta'ya aşık olur ve onu uyurken bulduğu bir sırada tam tecavüz edecekken bir eşek anırmaya başlar ve tanrıçayı uyandırır.Bu defa da bir eşek yüzünden girişimleri suya düşen Priapos bundan böyle eşekle anılan bir tanrı olmuş, onun bayramlarında eşek kurban etmek gelenekselleşmişti.Buna karşın kendisine yardım edip namusunu kurtardığı için tanrıça Vesta'nın adına düzenlenen şenliklerde eşekler çiçekten taçlarla süslenerek sevilirlerdi.

Hikayesi hemen her yerde nam salmış olan Kral Midas bir gün Pan ve Apollon arasındaki tartışmada Pan'ın tarafını tutup Apollon'un haksız olduğunu söyleyince, Apollon onun kulaklarını bir eşeğinki gibi kocaman hale getirdi.Midas eşekkulaklarını, taktığı sivri bir şapkayla herkesten saklıyordu.Ancak bir tek berberi onun kulaklarının bu halinden haberdardı.berberin bu sırrı bir başkasına söylemesi kesinlikle yasaklanmıştı ve eğer söylerse cezası ölüm olacaktı.Bu sırrı kimseye söylemeden içinde taşımak berberi sıkıntıya sokuyor, bunu biriyle paylaşmak için içi içini yiyordu.En sonunda boş bir araziye gidip yere eğildi ve "Midas'ın kulakları eşek kulağıdır!" diye içi rahatlayana dek bağırdı.Ancak berberin bu sözleri rüzgarla beraber salınan kamışların arasından yankılanarak etrafa yayılmaya başladı.Çevresindeki tüm kamışlar "Kral Midas'ın kulakları eşek kulağıdır!" diye yankılanıp durdu.İşte bu olaydan ötürü yerin kulağı vardır deyimi ortaya çıkmıştır.

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları

hayvan mitosları-bok böceği, deniz gezgin

Bok böcekleri de tıpkı güneş gibidirler.Toprak üstünde bulunan dışkıları yuvarlayarak top haline getiren bu böcek bu topu yerin altına iterek  burada kendisine bir yuva oluşturur.Bu yuvada oluşan larva bir solucanken daha sonra pupa evresine girerek bir ölü gibi hareketsizleşir ve ardından bu kozadan yeryüzüne yeni bir bok böceği doğar.Mısırlılar bu dönüşüme duydukları hayranlıkla bok böceklerini güneşin döngüsüyle bir tutarlar.Ayrıca Mısır'da ölülerin mumyalanarak korunmasının, bok böceklerinin pupa evresinden etkilenmesiyle ortaya çıktığı sanılmaktadır.İnançlarına göre ölen kişi de tıpkı yeni doğan güneş ve bok böceği gibi bir pupa evresi geçirir, ardından yeniden oluşur ve hayat bulur.Bu taptaze bir ikinci yaşamdır.Bu inançtan ötürü bir ölü mumyalanırken kalbini korumak amacıyla bedeninin bu kısmına "kalp bok böceği" adı verilen yeniden doğumun simgesini koruyorlardı.Eski Mısır'da bok böceği şeklinde muskalar ve mühürler kullanılmaktaydı.Bunlara Scarebeus Sacer denilmekteydi.Ayrıca Mısırlı rahipler bok böceklerinde yumurtayı erkeğin yaptığı ve dolayısıyla yeni yaşamı erkeğin verdiğine inanırlardı. (Özer 1997)

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları

hayvan mitosları-baykuş, deniz gezgin


Nyktimene adında genç kız, kral olan babasıyla ensest bir ilişki yaşayınca utancından kahrolup ormana kaçmıştı.Genç kızın saflığına acıyan tanrıça Athena onu bir baykuşa çevirmişti.Bu yüzden bu kuş insanlardan ve ışıktan kaçar, sadece geceleri ortaya çıkar. (Grimal 1997)

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları

hayvan mitosları-ayı, deniz gezgin

İlk tanrılardan biri olan Kronos bir gün kötü bir kehanet duydu.Bu kehanete göre Kronos'un doğacak çocuklarından biri onu tahtından edecekti.Bunun üzerine kardeşi ve karısı olan Rheia'nın doğurduğu beş bebeği de daha büyümelerine izin vermeden yuttu.Çocuklarına yapılan bu eziyete çok üzülen Rheia, Zeus'a hamile kaldığında bunu gizledi ve Girit'e kaçarak Dikte'de Zeus'u dünyaya getirdi.Kronos'a ise kundağa sarılı bir taş verdi.Böylece Kronos Zeus diye taşı yuttu.Zeus büyüyünce Kronos'a yuttuğu beş kardeşini kusturttu.Bunlar Demeter, Hestia, Hera, Hades ve Poseidon'dur.Zeus'un ölmeyip de büyüdüğünü gören Kronos çılgına döndü ve ona süt analığı yapıp büyüten Kynosoura ve Helike adındaki iki nympha'nın peşine düştü.Zeus süt annelerini Kronos'un vahşetinden korumak için onları bir burca dönüştürdü.Bunun üzerine nymphalardan biri Küçükayı, diğeri ise Büyükayı oldu. (Grimal 1997)

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları

hayvan mitosları-akbaba,deniz gezgin

Yakındoğu'nun önemli Neolitik yerleşimlerinin başında gelen Çatalhöyük'ün MÖ 6200'den kalma duvar resimlerinde akbaba betimlemeleriyle karşılaşılmıştır.Burada yapılan yoğun arkeolojik çalışmalarda Çatalhöyük'te yaşamış Neolitik insanının ölü gömme geleneklerinde akbabaları kullanmış olabileceği sonucuna varılmıştır.Ölü, gömülmeden evvel yerleşim alanı dışında hazırlanmış bir yerde yüksek bir platformun üzerine yatırılıyordu.Bir süre burada bırakılan ölünün tüm yumuşak et ve dokuları akbabalar tarafından temizleniyordu.Bundan sonra etlerinden arınmış sade iskeletler ölü gömme geleneklerine uygun olarak defnedilmekteydi.Bu ritüelin hastalıklardan korunmak amacıyla uygulandığını düşünmenin yanı sıra Neolitik insanının karmaşık inanç dünyasının bir ürünü olduğunu da söyleyebiliriz.Bu yerleşim yerindeki tapınak duvarlarında betimlenen çok sayıda akbaba resmi göze çarpmaktadır.Bu akbabalar çoğunlukla başı olmayan insan tasvirleriyle beraber resmedilmişlerdir ve dikkat çekici biçimde insan çizimlerinden daha büyüktürler.Bazı resimlerde akbabaların gerçek boyutlarında yazkın resmedildiği, kanat açıklıklarının neredeyse 1,5 metreyi bulduğu gözlenmiştir. (Mellaart 2003)

Zerdüştlüğün kutsal kitabı Avesta'da ölülerin gömülmesi yasaklanmıştır.Zerdüştler toprağın kirleneceğine inandıkları için ölülerini gömmeyip akbabaların yemesi için onları adına Dakhma denilen sessizlik kulelerine bırakırlardı.Kulelere bırakılan ölülerin başına üşüşen akbabalar kısa sürede ölüyü tüm "kirlerinden" arındırırdı. (Challaye 1998)

Deniz Gezgin
Hayvan Mitosları