30 Temmuz 2017 Pazar

iktidarın iç organları, kitle ve iktidar, elias canetti


Dişler ağzın silahlı gardiyanlandır. Ağız gerçekten de bütün hapishanelerin prototipi olarak dar bir yerdir. Oraya giren her şey kaybolur, pek çok şey de hâlâ canlıyken girer oraya. Çok sayıda hayvan avını yalnızca ağzına aldığında öldürür, bazılan o zaman bile öldürmez. Ağzın bir avı beklerken açılmaya bu kadar istekli oluşu, kapanma, tek hamleyle kapanma kolaylığı, hapishanenin en korkulan özelliklerinden birini anımsatır. Ağzın hapishaneler üzerinde gizli bir etkisinin olduğunu varsaymak yanlış olamaz. İlkel insan balinaların yanı sıra ağzına sığabileceği başka hayvanlann da varlığını kesinlikle biliyordu. Bu korkunç mekânda, oraya yerleşecek zaman kalsa bile, hiçbir şey gelişemez.Kısırdır ve orada hiçbir şey kök salamaz. Ejderhaların ağzı virtüel olarak yok edilince, insanoğlu onun yerini simgesel olarak alacak hapishaneler kurdu. İşkence odalan olarak kullanıldığı zamanlarda hapishaneler pek çok açıdan düşman bir ağzı andırır. Cehennem deyince göz önüne aynı görünüm gelir. Öte yandan hapishaneler giderek sertleşti.Dişlerin pürüzsüzlüğü dünyayı fethetti; hücrelerin duvarlan pürüzsüz hatta pencere deliği bile küçüktür. Mahkûm için özgürlük sıkılmış dişlerin arasındaki açıklıktır ve bunlar artık hücresinin duvarlarıyla temsil edilmektedir.

Elias Canetti
İktidarın İç Organları
Kitle ve İktidar

rick and morty, s01e06 finali, look on down from the bridge, mazzy star


Rick and Morty
S01eE06 Finali
Look on Down From the Bridge-Mazzy Star



mehmed agâh bey, kahve falı, reşad ekrem koçu, tarihimizde garip vakalar


Dünyanın en meraklı kahve falcısı, Darüşşafaka Lisesi resim muallimiyken ölen Mehmed Agâh Bey'di.Bu zat, kendisi için baktığı yüzlerce falın, fincanlardan resimlerini yapmış, falın söylediklerini de kenarlarına yazarak yüz küsur sahifelik harikulade enteresan bir kitap bırakmıştır.Elyazması olan bu eşsiz eser veresesi elindedir.

Reşad Ekrem Koçu
Tarihimizde Garip Vakalar

molla rüstemoğlu, reşad ekrem koçu, tarihimizde garip vakalar


15. asırda Bursa'da Molla Rüstem ölürken on dört yaşındaki oğluna 100 yıl ömür düşünmüş ve her gününe 100 florin (altın) hesap ederek 3.600.000 altın gibi muazzam bir miras bırakmıştı.Bu mirasyedi çocuk, babasından sonra ancak yedi yıl yaşadı ve bütün paralarını yedi.Yalınayak, perişan, kebapçı çırağı oldu ve sefalet içinde bir hamam külhanında öldü.Bu parayı nasıl harcadığına bir misal zikrederler:

Bir gün 100 florine bir tazı satın alır.Bir bağda tavşan olduğunu haber verirler, haberciye 100 florin verir, fakat tazı tavşanı tutmaz, Molla Rüstemoğlu da tazıyı bir kılıçta ikiye böler.

Tarihimizde Garip Vakalar
Reşad Ekrem Koçu

cellatlar ve idam cezaları, reşad ekrem koçu, tarihimizde garip vakalar


Osmanlı tarihinde en namlı cellatlar, 17. asırda Kara Ali, onun yamağı Hamal Ali ve Kara Ali'den sonra başcellat olan Süleyman'dır.Evliya Çelebi, Kara Ali'nin portresini şöyle çiziyor:

"Bu kolun üstad-ı kamili Kara Ali'dir ki bazularını sıvayıp ateştabını kemerine bendedüp, sair işkence edecek aletlerini kemerine asıp, el ve ayak kıracak baltaları iki yanına takıştırıp, sair yamakları dahi aletleriyle kemerlerini süsleyip yalınkılıç merdane cümbüş ederek geçerler ki, neuzübillah hiçbirinin çehresinde nur kalmamış zehir adamlardır."

Fakat, şairin şu sözü ne kadar doğrudur:

Hükm-i sultan olmaz ise gelmez hata cellattan.

Cellatlar ve İdam Cezaları
Reşad Ekrem Koçu
Tarihimizde Garip Vakalar

maymunların idamı, reşad ekrem koçu, tarihimizde garip vakalar


Eski yelken ve kürek devri gemiciliğinde, her gemide birkaç tane talimli maymun bulunurdu.Bunlar, açık denizde gemilerin direklerinin ta tepesine tırmanarak korsan gözcülüğü yaparlardı; gayet keskin olan gözleriyle ufukta bir gemi gördükleri zaman bağırarak haber verirler, gemiciler de bir korsan cengine hazır bulunurlardı.İstanbul'un yelken, halat, makara, kürek, zift, varil lenger, hülasa bütün gemi teçhizat ve levazımının satıldığı yer, Galata'da, iki köprü başı arasındaki sahaydı.Gazi Köprüsü başında Sokullumehmetpaşa Camii (Azapkapısı Camii) civarında da bir sıra maymuncu dükkanları vardı; tersane gemileri ve sair tüccar gemileri için talimli maymunlar burada satılırdı.III. Murad'ın hocası Abdülkerim Efendi gayet mutaassıp, asabi, her aklına geleni yapan, padişah üzerindeki nüfuzuna dayanarak hiç kimseden korkmayan bir adamdı.Güzel konuşur, camilerde vaaz ettiği aman dinleyicileri kendisine meftun ederdi.Bir gün, hoca efendi bir kitapta "Maymun fuhşa alet olur." diye bir bend okumuş, asabiyetinden ateş kesilmişti; hemen arkasına binlerce insan toplayarak Azapkapısı çarşısına gitmiş, maymuncu dükkanlarını basmış, ne kadar maymun varsa yakalatıp biçare hayvanları oradaki ağaçlara astırarak idam ettirmişti.Halk da pek haklı olarak bu mutaassıp hocaya "Maymunkeş" lakabını takmıştı.

Maymunların İdamı
Reşad Ekrem Koçu
Tarihimizde Garip Vakalar

tersane mandaları,reşad ekrem koçu,tarihimizde garip vakalar


Tersane havuzlarına gemi alınınca, havuzların suyu, makinelerle değil, gayet büyük bostan dolaplarıyla boşaltılırdı; havuzların yanı başında bulunan bu dolaplara da "havuz dolabı" adı verilirdi ve dolaplara mandalar koşulurdu.Dolaplara da kadimden beri Kürt neferler nezaret ederdi, bunlara "mandacı", ağalarına da "manda ağası" denilirdi.Türkiye'de mükellefiyet-i askeriyenin kabulünden çok sonraları dahi tersanede bu dolaplar ve mandalar kullanılmıştır.Vatandaşlara askerlik mükellefiyetinin kabulünden sonra, kurası tersaneye düşen efrattan bedel verecekler için, para bedeli yerine mandalı bedel kabul edilmişti; yani askerliğini bahriyede yapacak olan bedelliler, kendi yerlerine havuz dolaplarına bir manda gönderirlerdi.Sahibinin yerine hizmet müddetini dolduran mandaların boynuzları yaldızlanır, terhis kağıtları da sırmalı kordonlarla boynuzlarının arasına asılır, sahibine merasimle teslim edilir, kasabasında, köyünde de davul zurnalı bir merasimle karşılanırdı...

Tersane Mandaları
Reşad Ekrem Koçu
Tarihimizde Garip Vakalar

yüzü dönük, stephen crane

...
Yaralı asker, kurşunların geldiği yöne hiç bakmadan, bayırdan yukarıya doğru tabanları kaldırdı; öteki er de aynı hızla ardından fırladı, ama koşarken tam üç kez dönüp kaygıyla arkasına baktı.Çoğu zaman, vurulanla vurulmayanı ayıran budur.
...

Yüzü Dönük
Stephen Crane
İngiliz ve Amerikan Edebiyatında Kısa Öykünün Büyük Ustaları

harp malulü, oliver goldsmith

...
Bütün dünyanın gözü üstünüzdeyken bahtsızlıklara cesaretle dayanmakta bir yücelik yoktur: İnsanlar böyle durumlarda sırf gösteriş için bile cesurca davranırlar;ama kimse farkında değilken bile güçlüğe göğüs gerebilen; yüreklendirecek arkadaşları, acıyacak dostları olmamasına karşın ya da bahtsızlıklarını hafifletecek en küçük bir umudu yokken bile sakin kalabilen ve umursamayan, gerçekten yücedir: İster köylü, ister saraylı olsun, hayranlığı hak eder; örnek alınmalı ve saygı duyulmalıdır.
...

Harp Malulü
Oliver Goldsmith
İngiliz ve Amerikan Edebiyatında Kısa Öykünün Büyük Ustaları

kırık vals, sezen aksu

Kırık Vals-Sezen Aksu


Kirpiklerinde bir çiğ tanesi olsam
Ansan o bahçeyi, rüzgârı çağırsan
Mevsim sulu boya olsa
Günlerden mercan
İşte sanki o an
Nubar Terziyan sırtımı okşar
Eski filmler hâlâ o bahçede
Siyah beyaz ağlar

Çiçek dürbünüydü ebruli sokaklar
Kederli olsa da, güzeldi çocuklar
Sümbülleri çoktan küstürdük
Güller perişan
Kırıldı valsimiz tam ortasından
Baktık uzaktan
Sıla olduk birbirimize
Şimdi herkes perişan

Arkadaş ıslıkları titretse camları
Yepyeni bir rüyayla kamaşsa gözlerimiz
Başka bir dünyanın mümkünlerini,
Savura savura yüreği kavuran hatıraların küllerini
Araya araya olur a buluruz
Yaralı veda günlerinin sönen ümitlerini


Söz: Yıldırım Türker
Müzik: Arto Tunçboyacıyan