30 Temmuz 2017 Pazar

üçüncü yılıdz cenk koray anısına, vedat özdemiroğlu


Üçüncü Yıldız
Cenk Koray Anısına


Sıraseviler'deyken kulüp binası
Bir adam kongre zamanı
Kahvelerden sandalye taşırdı

Kimdi yahu o adam
Kim olacak Cenk Koray'dı

İki şampiyonluğu hukukla tanıştırıp
Bir yıldız ekledi formamıza
Sonra da yıldız oldu kaydı

Cenk abiyi analım bence
Bu akşam on dokuz sıfır üçte


Vedat Özdemiroğlu

nicolas sorin film müzikleri

Nicolas Sorin Film Müzikleri


29 Temmuz 2017 Cumartesi

bahara ermedi mevsim hazan olup gidiyor, zeki müren


Sesimde Şarkısı-Zeki Müren

Sesimde şarkısı aşkın figân olup gidiyor
Bahara ermedi mevsim, hazân olup gidiyor
O bitmeyen geceler, bir ân olup gidiyor
Yazık yazık ki, şu ömrüm virân olup gidiyor.



Beste: Selâhattin İnal
Güfte: Hikmet Münir Ebcioğlu
Makam: Hüzzâm
Usûl: Düyek
Form: Şarkı
Seslendiren: Zeki Müren

Link: https://www.youtube.com/watch?v=SdVIXEgjQXU

olanlar olmuş, nuri kurtcebe & ilhan irem


Olanlar Olmuş-İlhan İrem
İllüstrasyon: Nuri Kurtcebe








sefine, nasreddin hoca fıkraları, pertev naili boratav


Hoca bir gün yelken sefinesiyle seyyahat ediyormuş.Yolda şiddetli bir fırtına çıkmış.Yelkenler paralanmış.Tai'ifeler direğe tırmanup yelkenleri bağlamağa uğraştıklarını Hoca görünce: "Ayol! Bu gemi dibinden zıplıyor; siz tepesiyle uğraşıyorsunuz.Geminin sallanmamsını istiyorsanız dibinden bağlayınız." demiştir.

Nasreddin Hoca
Pertev Naili Boratav

gençlik & yaşlılık, nasreddin hoca fıkraları, pertev naili boratav


Bir gün Hoca aydur: "Asla gençlik ile kocalığın bir farkı yok." dedi."Nereden bildin?" dedik de Hoca ayıtdı: "Bizim kapu öninde bir taş vardır.Ba'zı adem anı kaldırır.Amma ben gençlikde çalışdım, kaldıramadım; geçende de hatırıma geldi, yine çalışdım, olmadı; yine kaldıramadım.İşte öylece tecrübe etdim, asla farkı yoğımış." demiş.

Nasreddin Hoca
Pertev Naili Boratav

yeri değildir, nasreddin hoca fıkraları, pertev naili boratav


Bir gün Hoca'ya mescid içinde: "Hay Hoca! Kerem eyle, 
bize bir aşir Kur'an okuyuver." dediler.
Hoca bunlara: "Yeri değildür." dedi.

Nasreddin Hoca
Pertev Naili Boratav

ya hû, hüseyin & ali rıza albayrak, harabi


Hüseyin & Ali Rıza Albayrak-Ya Hû
Harabi


Ya Hü Burda Olan Muhibbana bak
Öyle Sarga Burga Kardaş Değildir
Edebinle Otur Yahut Burdan Kalk
Herkes Senin Gibi Kalleş Değildir

Hak Yüzüdür Burda Gördüğün Yüzler
Velakin Göremez Kör Olan Gözler
Bezm-i Erenlerde Söylenen Sözler
Hakkın Esrarıdır Haşhaş Değildir

Muhibim dervişim demesi güçtür
Demirden leblebi yemesi güçtür
Tarikat libasın giymesi güçtür
Çünkü o ipekli kumaş değildir

Söylenen Sözlerin Cümlesi Hoştur
Dolulara Dolu Boşlara Boştur
Harabi Kemteri Sanma Sarhoştur
Yer İçer Zevk Eder Ayyaş Değildir

Harabi


v.m. varga, fargo


V. M. Varga
David Thewlis
Fargo



infaza çağrı, vladimir nabokov


"Ama yanlış anlama" dedi Cincinnatus ve bir kahkaha patlattı.Kalktı ve sabahlığını, gece takkesini, terliklerini çıkarttı.Keten pantolonuyla gömleğini çıkarttı.Bir perukmuşçasına başını çıkarttı, pantolon askılarıymışçasına kürek kemiklerini çıkarttı, göğüs zırhıymışçasına göğüs kafesini çıkarttı.Kalçalarını ve bacaklarını çıkarttı, demir kolluklarını andıran kollarını çıkarttı ve bir köşeye attı.Kendinden arda kalan ne varsa havada hemen hiç iz bırakmadan çözünüp eridi.Cincinnatus önce serinliğin keyfini çıkarttı; sonra gizli ortamına gömülüp özgürce, mutluluk içinde...
---
Kimileri kalemlerini patates soyar gibi kendilerine doğru yontarlar, kimileri de bir sopayı sivriltircesine kalemi kendilerinden öteye açarlar.Rodion bu sonunculardandı.Birkaç bıçaklı ve tirbuşonlu eski bir çakısı vardı.Tirbuşon çakının yanında yatardı.
---
"Bugün sekizinci gün" diye yazdı Cincinnatus boyunun üçte birinden fazlasını yitirmiş olan kalemle "ve ben yalnızca hayatta olmakla kalmıyorum, yani özbenliğimin küresi hala varlığımı sınırlandırıp gölgede bırakmakla kalmıyor, herhangi bir ölümlü gibi öleceğim zamanı da bilmiyorum ve kendime herkes için geçerli bir formülü uygulayabiliyorum: Bir geleceğin olasılığı kendi kuramsal erişilmezliğine ters orantılı olarak azalır.
---
Belki gelecek yüzyılın bir vatandaşı, zamansız bir konuk (ev sahibi henüz yataktan kalkmamış!) belki de yalnızca umarsızca şenlikli, sırıtkan bir dünyada bir karnaval maskarası olarak acı dolu bir yaşantı sürdürdüm -bu acıyı sana tanımlamak isterdim- ama zamanımın yetmeyeceği korkusunu içimden atamıyorum.
---
Bildiğim bir şey var, bildiğim bir şey var, bildiğim...Daha çocukken, beni ve yüzlerce başka çocuğu, yaşıtlarımın hiç zorlanmadan, acı çekmeden dönüşüverdikleri yetişkin birer kukla olarak güvenli var olmayışa hazırladıkları kocaman, kanarya sarısı, soğuk bir evde yaşarken; daha o zaman, o kahrolası günlerde, bez kitaplar, alacalı bulacalı okul gereçleri, ruhu donduran cereyanlar arasında bilmeden biliyordum, şaşmadan biliyordum, kişi kendini nasıl bilirse öyle biliyordum, bilinmesi olanaksız olanı biliyordum -üstelik bugünden daha büyük bir açıklıkla bildiğimi bile söyleyebilirim, çünkü hayat beni yıprattı: Sürekli tedirginlik, bilgimi gizlemek, yalan içinde yaşamak, korku, düşkırıklığı yaratmamak, avaz avaz ilan etmemek için bütün sinirlerimin acılı zorlanışı...Bugün bile belleğimde bu çabanın başlangıcının-yani bana doğal görünen şeylerin gerçekte yasak, olanaksız olduklarını, onları düşünmenin bile suç sayıldığını anlamama neden olan ilk olayın- kazındığı bölgede bir sızı duyarım.
---
Öyle gevşedim, öyle pelteleştim ki işimi bir meyve bıçağıyla bitirebilecekler.
---
Birden Cecilia C.'nin gözlerindeki anlatımı ayırt etti -bir an, yalnızca bir an- ama sanki gerçek (her şeyin kuşku konusu olduğu şu dünyada) kuşku götürmez bir şey dışa vurmuştu, sanki bu korkunç yaşamın bir köşesi kıvrılmış ve bir an astar görünmüştü.
---
...hani gecenin bir yarısında haykırarak uyanırsın ve dadının "Şışşt, şışşt" diyerek geldiğini duyduğunda bile haykırmayı sürdürürsün ya, işte böyle korkmalısın Marthe, beni pek az sevsen de anlamalısın, hiç değilse bir an anla, sonra dilersen yine unut.
---
"Duymuş olmalısın" dedi Cincinnatus, "yarından sonra beni yok edecekler.Artık başka kitap almayacağım."
"Almayacaksın" dedi kütüphaneci.
Cincinnatus sürdürdü: "Bir iki zararlı gerçeği kökleyip ayıklamak isterdim.Biraz zamanın var mı?Kesin bilgi sahibi olduğum şu anda şunu söylemek isterim...Beni öylesinw bunaltan o bilmezlik ne hoşmuş...Kitaplara paydos..."
---
-Şu küçük ciltler...Arapça, değil mi? Ne yazık ki doğu dillerini öğrenecek zamanım olmadı!
"Yazık" dedi kütüphaneci.
-Boşver, ruhum bu açığı kapatır.
---
Uyumaya çalıştım, uyuyamadım, yalnızca iliklerime dek üşüdüm ve şimdi güneş doğuyor.
---
Her şey yerine oturdukça beni uyuttu, her şey.

İnfaza Çağrı
Vladimir Nabokov