wittgenstein'in yeğeni etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
wittgenstein'in yeğeni etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

9 Mayıs 2018 Çarşamba

ritter dene voss, thomas bernhard



RITTER:
Onu rahat bırakmalıydın
Steinhof'da bırakmalıydın

DENE:
Bu sadece bir deneme

RITTER:
Her defasında felaketle sonuçlanan

...

RITTER:
Kendini gerçekleştirme
ne kadar iğrenç bir laf
her yerde bu tiksindirici söz
Kendini gerçekleştirme
daha itici bir şey yok
daha aptalca bir şey yok
bu hiçbir anlama gelmiyor
Kendini gerçekleştirme
ama papağan gibi herkes tekrarlıyor
kişi kim ya da ne olursa olsun
gerçekleştirilmiştir
ve o kendisidir
kendini gerçekleştirme sözünden
daha mantıksız bir şey
ve daha itici bir söz olamaz
ve herkes onu durmadan kullanıyor
gerçeklik fonksiyonu da böyle bir kavram

...

DENE:
...o isterse Londra'da
ya da Cambridge'de
ya da Norveç'teki evinde boğulsun
Sen olu alıp getirdin
ben değil
Bu kıta benim ölümüm
diye kartlarında sık sık yazdı

...

RITTER:
Londra'da kalmak
ve Londra'da boğulmak

...

RITTER:
Kahvaltımız yirmi yıldır
hiç değişmedi
otuz yıldır
otuz yıldan beri
aynı şeyleri aynı ekmeğin üzerine sürüyoruz
ve bunun yanında aynı şayı içiyoruz
sırf bu yüzden
kendimizi öldürmemiz gerektiğini
sen de düşünmüyor musun
...
sen olmasaydın Ludwig hiç olmazdı
ondan hiçbir şey
bu senin kazancın
bir sefer bunun sanat olduğunu
öbür sefer felsefe
ya da saçmalık olduğunu söylüyor
ve sana dikte ederken
seni hiçe sayıyor
ama sen bunu severek yapıyorsun
Sen kendini tamamen onun diktesine veriyorsun

...

DENE:
Benim sana dikte etmem
sana benim verdiğim bir ölüm cezasıdır dedi Ludwig
ya da en azından müebbet hapis
daha kötüsü
her zaman deliliğin sınırında olmak
sınırı asla geçmemek
ama her zaman deliliğin sınırında olmak
bu sınır bölgesini terk edersek
ölürüz

...

RITTER:
Gerçek yalanlaştırıldığı
oranda
her şey yalanlaştırılmıştır
Ludwig de öyle
yalanlaştırılmış ve kandırılmış

...

DENE:
...Bu çıkmaz sokağın
bizim için varlığımızın
tek yolu olduğunu kavrayabilsen
ama buna henüz hazır değilsin
ayrıca bunun için daha çok gençsin

...

RITTER:
Bu ev bize
yavaş yavaş cehennem olmaya başladı
Ludwig bunu
çoğu zaman Worringer Cehennemi
olarak tanımladı
Bu evden kendimize bir
Worringer Cehennemi oluşturduğumuzu
görmüyor musun
suçsuz da değiliz
anne babamızın evinden
Bu Worringer Cehennemini
bilinçli olarak ortaya çıkardık
Sadece sen bu cehennemin içinde
şeytanın kim olduğunu
itiraf etmek istemiyorsun

...

VOSS:
Bu bir körelme sürecinden
başka bir şey değildir
can sıkıntısından kurtulmak için
önüne geçilemez bir varoluştur
ama bu başarılamaz
sadece
ölüm korkusu ile
kesintiye uğratılabilen can sıkıntısı
kesin yalnızlık
diye düşündüm
ama bunu başaramadım
bir yasak yüzünden
Norveç'e sığındım
kafamda bir düşünceyle
kütük eve kendimi kapadım
onda da başarısız oldum
hepsini mahvettim sonunda
yıllar süren disiplinli çalışmalar
yıllar süren kendine hakim olmalar
bir anda hepsini yakıp yok ettim

...

VOSS:
Yaz tatili esnasında
hepsi ördüler
ve müzisyenlerin biyografilerini okudular
değil mi
Hayır hayır
Hakimiyet her şeydir
aman sakın hakimiyeti yitirmeyelim
örülen her şeyden nefret ediyoruz
bunu büyükanne örmüş olsa da

...

VOSS:
Ben deli değilim ya
diye cevap verdim ona
kendimi asmam
bunu biliyorsunuz
kendimi asma çabam
kendini asma
niyetinde olduğum anlamına gelmez
hayır hayır dedim
bildiğiniz gibi
benle ilgili
olan her şey
bir girişim içinde sıkışıp kalır

...

RITTER:
Otursana Allah aşkına
sen huzursuzluğun kendisisin

Thomas Bernhard
Ritter Dene Voss

5 Nisan 2015 Pazar

wittgenstein'in yeğeni, thomas bernhard

Ludwig kendisini utanmaz filozof yaptıysa, Paul da utanmaz deli yapmıştı, kaldı ki sadece Ludwig gibi felsefesini yazıp yayımlayana filozof denir diye bir şey de yok, yaptığı felsefelerden hiçbirini yayımlamayan hatta hiçbir şey yazıp yayımlamayana da filozof denir.Yayımlamak sadece ortaya çıkarır ve ortaya çıkanın ilgi görmesini sağlar çünkü ortaya çıkan şey yayımlanmadan önce ne ortaya çıkabilir ne de ilgi uyandırabilir.Ludwig, (felsefesini) Yayımlayan'dı, Paul ise (felsefesini) Yayımlamayan ve tıpkı Ludwig'in sonuç olarak doğuştan (felsefesini) yayımlayan olması gibi, Paul da doğuştan (felsefesini) Yayımlamayan'dı.
---
Getirdikleri para bir yana bırakılırsa ödüller dünyanın en çekilmez şeyidir, daha önce Almanya'da da başımdan geçmişti, ödüller insanı yüceltmez, ilk ödülümü alırken de aynı şeyi düşünmüştüm, tam tersine alçaltır, hem de utanç verici biçimde.Sadece getirdiği parayı düşündüğüm için katlandım bu işe daima, sadece bu nedenden çeşit çeşit eski püskü belediye saraylarına ve bütün o zevksiz tören salonlarına adımımı attım.Kırkıma kadar.Bu ödül törenlerinin alçaltıcılığına katlandım.Kırkıma kadar.O belediye sraylarında, tören salonlarında üzerime işettim, çünkü bir ödül töreni insanın üzerine işenmesinden başka şey değildir.Ödül törenlerini daima akla gelebilecek en büyük alçalma olarak algıladım, yücelme olarak değil.Çünkü ödül insana daima bu alandaki en yetersiz kişiler tarafından verilir, insanın üzerine işemek isteyen ve verdikleri ödülü kabul ettiniz mi de bol bol işeyenler tarafından.Üzerinize işemekte de kesinlikle haklıdırlar, çünkü onların verdiği ödülü alacak kadar adileşmiş, alçalmışsınızdır.
---
Ödül kabul etmek zaten sapıklık, demişti o sıra dostum Paul bana, devlet ödülü kabul etmekse sapıklıkların en büyüğü.
---
Büyük kentten ayrıldıktan sonra taşrada ruh zenginliklerini korumak isteyenlerin, Paul'un dediği gibi, müthiş bir potansiyelle donanmış, yani inanılmaz bir beyin tözü depolamış olmaları gerekir ama onlar da er ya da geç durgunlaşır, büzüşürler ve büzüşmenin farkına varıldığında çoğu kez artık çok geç kalmışlardır, önüne geçilmez biçimde çürür giderler, ne yaparlarsa yapsınlar iflah olmazlar.
---
Viyana kahvelerinden hep nefret etmemin nedeni, oralarda her zaman benzerlerimle burun buruna gelmemdir, işin gerçeği bu, hiç durmadan kendimle burun buruna gelmeyi de istemem doğrusu, hele kendi kendimden kaçmak için gittiğim kahvelerde hiç, ama işte tam da oralarda kendimle ve benzerlerimle burun buruna geliyorum.Kendime bile katlanamıyorum, vızırdanıp duran, bir şeyler yazan koca bir sürüye nasıl katlanayım.Edebiyattan kaçınıyorum elimden geldiğince, çünkü elimden geldiğince kendimden kaçınıyorum.
---
İnsanların yüzde doksanı gibi ben de hep bulunmadığım yerde, az önce bırakıp kaçtığım yerde olmak istiyorum.Bu ölümcül çekim son yıllarda iyileşeceğine kötüledi, giderek daha kısa aralarla Viyana'ya oradan geriye Nathal'e, Nathal'den başka bir büyük kente, Venedik ya da Roma'ya gidip dönüyorum, ya da Prag'a gidip geliyorum.Şurası gerçek ki, kısa süre önce terk ettiğim yerle varmak üzere olduğum yer arasında sırf arabanın içinde otururken, evet sırf arabanın içindeyken mutluyum, araba yolculuğu sırasında mutluyum, varacağım yere vardığım an dünyanın akla hayale gelebilecek en mutsuz insanıyım, neresi olursa olsun varacağım yere varıyorum ve mutsuzum.Aslında dünyanın hiçbir yerinde rahat edemeyen, sadece bulundukları yerden başka bir yere giderken, iki yer arasında mutlu olan insanlardanım.
---
Ölenler kafalarını içeri çeker, yaşayanlar ve ölümü düşünmeyenlerle işleri olsun istemezler.

Wittgenstein'in Yeğeni
Thomas Bernhard