vüs'at o. bener etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
vüs'at o. bener etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

17 Ekim 2021 Pazar

Havva - Vüs'at O. Bener Öyküsü


Benim saçlarım yumuşak.Havva'nın saçları keçe gibi.Annem ustura ile iki defa kazıttı saçlarını uzasın diye, ama uzamadı, kısa kaldı.Burnu da öyle biçimsiz ki!Yamyassı.Tıpkı okul kitaplarımızdaki maymunun burnuna benziyor burnu.Hiç sevmiyorum onu.Pis, hırsız.

Annem, bu gün onu bir temiz dövdü.Tabii döver.Misafir odamızdaki güzelim halımızı kesmiş.Deli mi ne?Annem: "Kız niye kestin halıyı?" dedi.O: "Kuş var halının içinde", dedi "Beyaz kuş.Onu çıkartacaktım." Gördün işte kuşu.Bir "Töbe töbe ana" bellemiş, onu söyler.

Bari bir işe yarasa. Ne olacak görmemiş ki!Sen onu bırak, öteyi karıştırsın, beriyi karıştırsın sade.Miskin.Üstüne bir de ağır.Sekiz saatte bir bulaşığın içinden çıkamaz.Sonra da doymak bilmez.İyi vallahi!

Geçen gün de ne oldu.Annem misafirliğe gitmişti de.Evde yalnız kaldık bununla.Bizim komşu imamın oğlu Recep evimizin önünden geçti.Döndü gene geçti.Ondan sonra da oturdu karşı kaldırıma, şarkı söylemeğe başladı.Nasıl da bağırıyor pis. Bu da oturuyordu sedirde.Bir fırladı durup dururken yanımdan.Korktum. Sonra merak ettim, ne oldu buna diye.Gidip baktım arkasından. Mutfağa girmiş, pencereyi açmış el sallıyor utanmaz.Anneme söyleyeceğim ama.Görür gününü o.Lekeli entarimi sakladığım yerden çıkarıp anneme göstermesini biliyor ama.Ne yapayım.Dut lekesi işte.Çıkmadı.O kadar uğraştım.İnşallah başına bir bela gelir de kurtuluruz.Allahım şunu öldür!

Nasıl çıktı dediğim.Oh olsun!Kütük gibi şişti bacağı.Geceleyin asmadan üzüm koparmağa çıkmış, düşmüş, doğru idare lambasının üstüne.Cam kırıkları yağına girmiş hep.Aptal.

Babam da çok merhametli.Kalktı bu çirkin kızı İstanbul'a götürdü.Yalnız kaldık. Annem gizli gizli ağladı.

Bir aydır rahatız.Keşke hiç gelmese bu Havva.

Geldi ama.İyi olmuş.

Annem dün dedi ki: "On baş soğan koysam bu kızın önüne yiyebilir mi acaba?" "Koyalım anne, bakalım yiyebilecek mi?" dedim.Koyduk.Vallahi bitirdi hepsini.Şaştık kaldık.Gözlerinden zırıl zırıl yaş akıyordu da gene yiyordu.Sonra annem: "Kız sigara da içer misin?" dedi."İçerim", dedi."Al şunu iç hadi."Meğer sigaranın içine tuz koymamış mı annem.Çıtır çıtır sesler çıkmaya başlayınca korkusundan sigarayı atıp öyle bir kaçtı.Katıldık gülmekten.

Sütçü Hacı bunun için bıçak çekmiş guya Recep'e.Bir de bu çıktı.Geçen gün annemin yanında da söylemez mi!Öyle kızdı annem."Kız nasıl söz o öyle", dedi."Duymayım bir daha bak.Yoksa öldürürüm seni."Annem öyle dedi, ama o gene bana: "Valla bıçak çekti kız", diyor.

Annem bir yere gittik mi onu eve kilitler.Yoksa alır başını gider.Bir gün az daha ölüyordu.Annem çamaşırlığa kilitlemişti de.Maltızda kömür varmış.Akılsız pencereyi açıversene.Neler çektik.Sarımsaklı yoğurt yedirdik.İçim bulanıyor.Altına etmişti.

Fatmanım diyor ki: "Bu kız kedi canlı, gebermez."Haklı.Domuz gibi yiyor.Ama ne versen.İki tanecik misafir şekerini anneme söylemeden aldım diye, on değnek yedim avcuma.Onun yüzünden.Nereden de görmüş fesat.

Annem de tuhaf ama.Başını dizlerime koyuyor, öyle yatıyor.Bazan da dizime daha çok bastırıyor gibi geliyor bana.Dizim çok ağrıyor ama çekemiyorum.Yüzüme öyle tuhaf tuhaf bakıyor ki!

Sonra bir gün kapıdan dinledim.Babam anneme: "Aç ağzını tüküreceğim", diyordu.Annem de: "A! Bey olur mu öyle şey", diyordu.Sonra babam kalın kalın güldü: "Denedim seni be!" dedi. "Sen ağzını aç bakalım bir kere, tükürecek miyim?"Şaştım kaldım.

Neden böyle konuştular?Kaç kere anneme sorayım dedim, sonra vazgeçtim.Kapıdan dinlediğimi anlarlar diye.Zaten annemden ödüm kopar.Vururken sesini çıkarmayacaksın.Hele bağır.Ben bağırmıyorum ama ağlıyorum.O deli hiç ağlamaz.Avazı çıktığı kadar bağırır sade.Babam kaç kere: "Bu kız adam olmayacak, gönderiverelim köyüne gitsin." dedi.Gitse de kurtulsak ya.Annem: "Acıyorum kıza", dedi."Kimsesi yok.Hem kuvvetli. İşime yarıyor.Nasıl olsa lazım biri." Bari o kadar iyilik ediyoruz, o da uslu uslu otursa ya.Bir de tutturmuş karnım ağrıyor diye.Ağzı öyle fena kokuyor ki!Sonra iki de bir, solucan bulup beni korkutuyor.Bu yüzden iştahım kesildi.Anneme de söyleyemedim.Söylesem o da sürahimizi benim kırdığımı söyleyecek anneme.Halbuki Mestan kırdı sıçrarken.O kırmadı ama ben öyle dedim anneme.Ne yapayım ucunda sopa var sonra.

Havva üç gündür hasta.Evin içi leş gibi kokuyor.Ne yaptıksa kar etmedi.Alttan üstten gidiyor.Kimi sürgün dedi, kimi humma.Doktor da adını unuttum bir şey dedi.Allah korusun hepimiz ölürmüşüz.Sonra değil, dedi.Bereket ben okula gidiyorum.Kokudan durulmuyor yoksa.

Neyse onu kömürlüğün yanındaki odaya koydular.Babam evi badana ettirdi.Annem de günlük yaktı.Benim odamın duvarları yeşil.Ben bazan aşağıya inip penceresinden odasına bakıyorum.Çırpınıp duruyor. Kazık kadar kız ufalıvermiş.Ne oldu buna?Ama o ölmez ki.Gene iyileşir.Bacağını keseceklermiş İstanbul'da.Keşke kesselerdi.Otururdu bir köşede hiç olmazsa. Hep pis boğazı yüzünden başına bu belalar geliyor.Şimdi pişman olmuş kaç para eder.Annem sıkıştırdı da söylemiş.Çöplüğe attığımız yağ tenekesinin dibini sıyırmış, yemiş de ondan böyle olmuş.Komşular paslı tenekeden zehirlendi diyorlar. Annem: "Bir de okutsak mı acaba" diyor.

Annem bu gün ağlıyordu.Zavallı annem. Beni çok döver ama onu çok severim.Kaç bayram kendi güzel elbiselerini bozdu da bana dikti."Niye ağlıyorsun?" dedim."Havva ölecek galiba kızım", dedi. "Ona ağlıyorum." Birden benim de içim doldu.Ben de ağlamaya başladım". "Havva ölecek ha! Ölmesin anne!" "Belli olmaz kızım. Her şey Allahtan. Hadi git ağlama." Annem öyle dedi, ama ben ağladım. Sonra inip odasına penceresinden baktım.İki tarafına çırpınıp duruyordu."Allahım ne olursun ölmesin", dedim.Allahım öldürme onu! O gene çarpınıp duruyordu.Birden karnıma bir ağrı girdi.Bağırayım dedim, sesim çıkmadı.Ortalık da kararıyor.Olduğum yerde kalakaldım öyle.Neyse ki köpeğimiz geldi yanıma.Kuyruğunu sallayarak.Kafasını okşadım köpeğimizin.Sonra onunla merdiven başına kadar geldik.Karnımın ağrısı geçti.

Az sonra, annem, babam, doktor geldiler.Ben de kapı aralığından baktım.Doktor, Havva'nın koluna iğne yaptı.Havva bağırmadı.Üçü de durup beklediler.Babam çenesindeki sivilceyle oynuyordu.

Sonra annem babamın yüzüne baktı.Babam eğilip doktorun kulağına bir şey söyledi.Doktor başını salladı.Sonra Havva'nın gözleri açıldı. Annem Havva'nın yanına gitti, yatağına diz çöktü."Kızım Havva iyi misin evladım?" dedi."Bak iyileştin artık. Canın bir şey istiyor mu?Ne pişireyim sana?" Havva baştan bir şey demedi.Sonra gözünü iri iri açtı: "Baklava", dedi.Sonra da öldü.

Vüs'at O. Bener
Havva

Dost Yaşamasız - Vüs'at O. Bener Öykülerinden


Nazlanmadı.Kurşuniye çalan gözlerinde garip bir parlaklık belirip söndü.Kırgın, dokunaklı bir sesle başladı:

"...Öyle karanlık gece ki ruhum, olmuyor sabah..."

...

(Dost)

---

...Lisenin önünden geçtik.Bir yıl olmamıştı ayrılalı.Babamla bu yoldan dönmüştük, kan ter içinde.Annemi geride bıraktığım istasyondan yolcu etmiştik.Annem sık sık içini çekerdi.Hep ağladığı sanılabilirdi."Erkekler ağlamaz," demişti babam.Ağlamamıştım.Annem istemiyordu.Zayıfmışım, yapamazmışım.Olsa olsa öğretmen olabilirmişim.Savaşa gidiyormuşçasına ürkek, ama güçlü görünmek zorunda saymıştım kendimi.

...

Annemin "Tüysüz erkekler merhametsiz olur", dediğini hatırlamıştım.Sonra kavgalarını.Günlerce konuşmazlardı.

...

(İlki)

---

...Kün Emri'yle yaradılışın ilk günlerinden ayrımsızdı bu yaşama.Dört kıtada dev yumurtalar çatlayalı, memeli yaratıklar doğurmaya başlayalı beri bir boğuşma.Yutulan yutulana.Bir oluş halindeydi çevresi.O bu oluşun ortasında yutulmaya hazır.Kimse ayağının burnuyla dokunmak istemiyor ötekine.Kasaplar çarşısında koyunlar kendi bacaklarından asılı.Sinek gibi geberiyor, beş paralık alacak uğruna çarşının göbeğinde adam vuruyor, leş kargaları gibi ölülerden arta kalanı pay edemiyorlardı...

...

(Batak)

---

...Kahveci kör Nuri, kör gözüyle bana, sağlam gözüyle ona baktı, göz kırptı:

"Hoş geldin ağa.Bir nargile içen mi?"

...

(Maskara)

---

...Bahçeye çıktığında koyu bir bulut kümesi güneşi kapamıştı.Deli yerine koydu.Sen git asabiye profesörüne.Kulağına ses gelmiş de!Sesini yükselttiğini bilmiyordu: "Aklınca beni yakalatacak.Herkesi kendin gibi mi sandın?Burada işim ne?Anlamıyorlar.Babam gibi sürüne sürüne geberip gideceğim."

...

(Anlaşılmayan)

---

..."Gördün mü?Baban neci senin.Üç yıl bir okulda okuduk da sormadık birbirimiz."

"Manav."

"Benimki doktor.Hekim değil.Dar'ül fünun ulum-u tabiiye doktoruymuş.Sevmez bilim milim ama.Biraz kimya deneylerinde eğlenirmiş.Ufağından dinamit patlatmışmış bir gün, ödü patlamış öğrencilerin."

"Sonra?"

"Alfred Nobel dedenizin eşşek şakası, korkmayın evlatlarım demiş."

"Pek beğenmedim.Sonra?"

"Sonra sıkılırdı, çok sıkılırdı, kapkara sıkılırdı, çok içerdi, bol bol tabanca sıkardı beynine!Tatlı bir deli olmalı.İleride kimbilir, belki ben de deli olurum."

...

Mahur bir sabah başlamıyor, kurşuni, kalın örtüsünün altında kireçlenmiş kıkırdaklarını oynatmaya zorlanan şehir.Apartman yükseltilerinin deliklerinde ağaran tek tük cılız ışık.Titrek ellerin, damarlı, lekeli.Dönüp o sokağa, saplantılarına gelecekler.Ben şimdiyim, lanetli -dumanların bozkır göğüne savrulacaüı bacalarda umutsuzluğu bekleyen.Düşlerin son kemirdiği, iskelet antenlerin artıklarıdır.Kokuşmuş çöp bidonlarının ardından gerinerek çıkan ak dişli, o hep aynı alaca köpek.Ölüm karası önlükleri içinde okullarına giden çocukların ardında.Çantalarında dinamit.

İstersen, hatırın için, buruşuk bulut, esmez rüzgâr, uçmaz martı zamanları yerine yüz binlerce mavi kırlangıç çizelim defterimize, yağmuru getireceklerse bardaktan boşanırcasına, susamışlığımıza.Hadi beni avur, soluğunu ağzıma daya, canlandır, gülümset.

...

(Biraz da Ağla Descartes)

---

...

7. Ramazan geldi hoş geldi.On ili ayın bir sultanı.Hilmi Tekebaş'ın ağzı leş.Büroda oruç tutan o, ben, Tosyalı.Aramız şekerrenkti Tekebaş'la, oldukça düzeldi.Cuma'yı birlikte kılıyoruz üçümüz.Bakanlığın mescidinde.Nerede çocukluğumun sahur davulları-tokmağı zarif vuruşlu; manileri şakalı, dokunaklı; huşu ile dinlediğimiz müezzin usule vakıf -yanılmıyorsam Türkçe ve yanık ve yaklaşıp uzaklaşan sesiyle şerefede bizzat okuduğu Ezan-ı Muhammedi.(S.A.V( Adam softa,.Karanfil salık veremezdim.Tükürüğünü bile yutmayacaksın.Günahı odacı Hüseyin Culuk'un boynuna.Öğlenleri gizlice muz yiyormuş Müsteşar Yardımcısı, Hilmi Tekebaş'a söylemiş.Benim de o fısıldadı kulağıma, midemi ayaklandırdığından habersiz.Padişahımız Efendimiz IV. Murat Han zamanında olsa, alenen oruç yiyor ha, tut bir cürm-i meşhut zabtı, kelebentliğe hüküm giyerdi, neuzubillah.

...

(Bakanlık Makamına)

Vüs'at O. Bener
Dost
Yaşamasız
Bütün Eserleri - Öykü
Yapı Kredi Yayınları

3 Şubat 2014 Pazartesi

bay muannit sahtegi'nin notları, vüs'at o. bener

Yine öldürgen bir intihar sabahı, yirmi miligram nobraksin almama karşın, ellerimin titremesini önleyemiyorum; kaydın bay Muannit Sahtegi, yapma, seni konuşmak değil, yazmak kurtarır derken, yani günlük adı altında ilk üç beş tümcenin yazıldığı günden tam üç yıl sonra, yeniden başlamayı deniyorum.
---
Kolay suçlanabilen: zaman.Beni geride bırakan, koyup giden.Ne atbaşı koşabiliyoruz, ne yarışı önde götürebiliyorum.Böylesine amansız, çılgın, yenik boğuşma.
---
Ne çok ayrıntı yaşamın canına okuyor.
---
Pki ne demeye bu çapraşık birliktelik zincirini kırıp atamıyoruz?İkimiz de ödlek, zayıf insanlarız.Birdenbire çökmedim, çökerek bu günlere geldim, hiç kimseyi hele oncağızı suçlamaya kalkışmamalıyım.Gecelerim sızıncaya dek içerek, uluya uluya ağlayarak geçiyordu, gündüzleri incelik, efendilik oyunumun aldatıcılığına sığınıyordum.Bir odalı bir sofalı evimde, inimde tek başıma gebermeliydim hiç değilse.Kendimi yönetmekten yoksun yapıma bakmadan, acımaya sarıldım.Zayıfın zayıfı kurtarması olası mı?Güçlü geçinmeye ne gerek var?Hoş güçlü kişiliğine, görüntüsüne inandığım, imrendiğim nice insan tanıdım, daha büyük gürültüyle yıkıldılar.Benim yapımdakiler taze rik dalı misali kırılmıyor kolay kolay.Gerektiğinde acındırarak, edepsizleşerek, dahası saldırarak yaşamlarından kopamıyorlar.Kendimi yok etmenin her çeşidini imgeledim sadece.
---
Köleler piramidinin ustaları da, işçileri de, taşları da biziz.
---
Kaç türkümüz iyimser?Ağıt yakmaktan, diz dövmekten hiç kurtulduk mu?İyi ki, folklor ekiplerimiz çoğaldı da, bol ayak oyunlarıyla gönlümüz şenleniyor.
---
Yarın uğrayacağım bankaya, arkamdan birkaç canıyanığın teneke çaldırmasına karşın, pak alınla çekilip gittiğim devlet memuriyetinden bağlanan üç aylığın üçte birini alıp Fatoş'çuğun bir haftalık tatil giderini sağlayacağım.Aman ne büyük özveri!Oldu olacak, "Ete kemiğe büründüm, Yunus diye göründüm" deyiver bari.
---
İnşallah ayrın tepeüstü gider, yere çakılır uçağımız.Kimseye değil, kendime acırım.Acımaya zaman kalırsa.Oysa biliyorum, sağ salim ineceğiz yere, döneceğiz.Yapılacak toplantıda bilgi akrobatlığımın nice şaşırtıcı olduğunu kanıtlamaya çalışacağım.Yoksa sünepe, sümsük, ağzını açmaz birileyin oturakalırsam, çabuk dürerler defterimi.'Bugüne dek verdiğiniz başarılı hizmetlerden dolayı...'
---
Gözlerimin altı torbalandı.Ölüm nasıl beklenir?Param yeterse rakı içerek, gece-gündüz birbirine karışır...Aragon'du yanılmıyorsam bu yöntemi benimseyen.Ben de ne Aragon'um ya!Alkışlarla alkışlarla geçivermedi hayat!

Vüs'at O. Bener
Bay Muannit Sahtegi'nin Notları