anti hamlet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
anti hamlet etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

21 Mart 2022 Pazartesi

Hayatın Kendisi / Sıfırografya - Zafer Aracagök / Zeminsiz Üçleme

...

hayatın kendisi

nerede'ydi;

ancak hayatın kendisi nerede

olursa hayatı benzemek olabilirdi; bunu düşündü; nerede'ye nasıl gelmişti?Eğer ki bu benzemek olmuş hayatını anlatacaksa kendisine önce bu nerede'ye nasıl geldiği sorusunu cevaplamaso gerekiyordu.

Akşam eve dönerken aşağıdaki yolun yamacında iyice düşkün bir adam bulmuşlardı; yarı açık gözlerle çıldırmış gibi bakıyordu adam; önce onu içkiden yere yığılıp kalmış bir sarhoş sanmışlardı ama adam içkili değildi; hastalık ya da açlık ve bitkinlikten bu hale düşmüş bir adama da benzemiyordu; en azından bu konularda ona sorulan soruların hepsini başını sağa sola sallayarak olumsuzlamıştı; sonunda "kimsin peki?", diye sormuşlardı; adam gözlerini kaldırmadan, "büyük bir general", diye cevaplamıştı.

...

Zafer Aracagök
Sıfırografya (1999)
Zeminsiz Üçleme
Kült Neşriyat

20 Mart 2022 Pazar

Peter Handke - Kısa Mektup, Uzun Veda


Örneğin ressamın doğayı temsil eden resimlerinden birini gördüğünde, gerçekten de böyle bir manzara var mı, varsa nerededir, diye sorular sormak çocuğun aklının ucundan bile geçmiyordu çünkü onun için kopya, orijinal ile kesinkes yer değiştirmişti.Bu çocuğun aksine, çocukluğumda temsil edilen nesnenin hep gerçekte nerede olduğunu bilmek istemiştim.Örneğin evimizde, aşağı kıyısında bir dağ kulübesi olan bir buzul manzarasını gösteren yağlı boya bir tablo vardı.Bu manzara ve kulübenin kesinkes doğanın içinde bir yerde varolduğuna inanmıştım hep; hatta ressamın durmuş olduğu yeri bile bildiğimi sanırdım ve birisi bana resmin sadece hayal mahsulü olduğunu söyleyince inanamamıştım.Uzun bir süre, resmin tek başına olduğu ve resimle eşleştirecek bir şeyimin olmadığı aklıma geldiğinde soluk bile alamaz olmuştum.Okumayı öğrendiğim zaman da aynı şey olmuştu: Varolmayan bir şeyin nasıl tasvir edilebilir olduğunu aklım almıyordu.İlk okuma kitabımda tasvir edilen köy gerçek bir köydü, kuşkusuz benim köyüm değildi ama çok uzakta olmayan başka bir köydü.Ve kendi başıma okuduğum kitaplar birinci tekil şahıs ile anlatıldığı için ilk defa içinde "Ben" diye başlayan bir anlatıcının olmadığı bir kitabı açtığımda çok korkmuştum.Bu tür algılama biçimlerinin öteki deneyimlerim üstünde öyle güçlü bir etkisi vardı ki, şimdi geriye baktığımda bu biçimlerin geçerli olmadığını keşfetmenin şoku hayatımın dönüm noktasını oluşturmuş gibi görünmektedir.

Peter Handke
Kısa Mektup, Uzun Veda

Anti-Hamlet - Zafer Aracagök / Zeminsiz Üçleme

 
...

Gün yoktu.Gece Yoktu.

Çalışma vardı.

Yıldızların altında çalışma vardı.Ellerimizi kestiler.Gözlerimiz çıkardılar.İğdiş ettiler bizi.Hep tatmindik.Efendimiz kırbaçtı.Efendimiz acıydı.Çözümü kaybolmuş bir bilmece.Çözümü bulmak bize düşmüştü.Çözümü çalışarak bulacaktık.Bulmamak diye bir şey söz konusu değildi.

Biz hep çalıştık.Başkaları çalışmadılar.Çalışanlar yalnız biz değildik.Olsun.Onlar da köleydi.Çöllerde at koşturanlar, yürüyenler.Yürüdükten sonra mağara duvarlarına resim çizenler.Tanrı heykelleri yapanlar.Kafası kesilenler.Yazı yazanlar.Sırtında kırbaç izi taşımayanlar.Onlar da çalıştılar.Çalıştılar.Çalışarak kaybettiğimiz şeyi anlattılar.Çözümü bulmak bize düşmüştü.Çalıştıkça daha çok kaybolan çözüm.Çalışmayanlar incelerlerdi.Biz çalıştıkça ortadan daha çok kaybolan şey karşısında hırslanırlardı.Kırbaçlarını acımasızca sırtlarımıza indirirlerdi.Bir yere gitmiyorduk.Kölelerin resimlere bakması yasaktı.Gözlerimiz vardı.Gözlerimiz yoktu.Görmüyorduk ama görenlerle aramızda çok büyük bir fark yoktu.Hepimiz çalışıyorduk.Geceleri uyumaya ayrılan vakitlerde konuşurduk.Yıldızlara hikayeler yazardık.Olmayan hayatlrımızı orada görürdük.Ama akreplerin bizi ısıracağı zamanları bilmezdik.
Sabah birimiz ölürdü.
Ölüye kızardık.
Niçin sözümüzü dinlemedi diye.Niçin hikayesini kalkıp kırbaç yemeden çalışan birisine anlattı diye.Yıldızlar bizi baştan çıkarırdı.Kulaklarımızı gıdıklayan otların üstünde onlara bakarken.Onları görmemek için yüzüstü yatardık.Bu defa burunlarımız gıdıklanırdı.Uyumazdık.Akreple anlatmayanları bilirlerdi.Onlara dokunmazlardı.

...

Kırrbaçla çalışan bizler vardık.Kırrbaçsız çalışanlar vardı.Çalılmayanlar vardı.Aramızdan ayrılanlara ne yaptıklarını hiç bilmezdik.Bir gün gösterdiler.Ne yaptıklarını onlara.Onları ormana götürüyorlardı.Gördük.Ölüleri suya atarlardı.Ama içinde bir yere ulaşılan hikayeler anlatanları ormana götürüyorlardı.Kimler?Kırbaçsız çalışanlar.Sürüklüyorlardı.Atlara bağlayıp yerde.Uzaktan gördük.Akşam olunca haykırışlar duyduk.Acı.Acı acı.Önce bunları öldürüyorlar sandık.Sabah kırbaçlar sırtımıza inip de çalışmaya başladığımız zaman gördük ki hala canlılar.Yemek yiyorlar.Bizim çıkardığımız sesi çıkarmaz olmuşlar.Susuyorlar.Hareketlerine bir ağırlık gelmiş."Ne oldu?" diye sormak istedik.Bizi yaklaştırmadıklarç.Gözleri kanıyordu.Burunları, kulakları, bütün organları kanıyordu."Acı çekmiyorum, acı çekmiyorum" diye bağırıyorlardı.

Ormana götürmüşlerdi.Sonra ötekiler gibi onları bir daha görmedik.Bundan sonra ormana gitmek istemez olduk.Hiçbirimiz.Hepimiz.Sonra içlerinde hep bir yerlere ulaşılan hikayeler anlatmaya başlamış olmalılar.Belki.Bize hikayeyi anlatanı tanımıştık.Üstünde sargılar vardı.Sargılarla bir yere bağlanmıştı.Artık koparılmış ek değildi.

...


Zafer Aracagök
Anti-Hamlet (1996)
Zeminsiz Üçleme
Kült Neşriyat

Eve Dönmek İstemiyorum (1995) - Zafer Aracagök / Zeminsiz Üçleme


...

"Bir zavallıyı kurtarmak için kimse giysilerini ıslatmayı göze almaz"
dememiştir hiçkimse ama gerçekte böyledir olayların gidişi.

Çalabilir misin o eski şarkıları hala?
Çal sevgilim.Nasıl süzülür onlar kederimden
gizli ada limanlarına doğru çıkıp yola
yumuşak akşam denizinde ilerleyen
gümüş tekneli gemiler gibi, bilsen.

Ve çiçeklenen kıyıda karaya çıkarlar,
orda öylesine geniştir ki bahar.
Ve bulur benim yorgun belleğim orda,
ordaki ıssız yollarda
bağışlarla bekleyen unutulmuş tanrılar.

...

Sanat çoğu zaman düşünülen şeyin aksine, bu varolma anlarını değil, varolma ve yokolma anları arasında gidip gelen süreçleri gösterme biçimidir.Bu açıdan sanat ve anlama eylemi farklılıkların "ya da" ile değil "ve" ile birbirine bağlanmasıdır.

...

Kurumuş güllere cenaze töreni yapmazlardı.

...

Zafer Aracagök
Eve Dönmek İstemiyorum (1995)
Zeminsiz Üçleme
Kült Neşriyat



Dipnotlar - Zafer Aracagök / Zeminsiz Üçleme


Zafer Aracagök
Eve Dönmek İstemiyorum (1995)
Zeminsiz Üçleme
Kült Neşriyat

Kitap ve Kahraman - Zafer Aracagök / Zeminsiz Üçleme


...

Bu kitapta kahramanlar yoktur.Bu kitap kahramanları olmadığı için vardır.Bu kitapta kahraman olmayan kahramanlar vardır ama kahraman ya da anti-kahramanlar yoktur.Kısacası, bu kitapta kahraman kaybolmuştur ama bu kahramanın merkezini kaybetmesi yüzünden değil, kahraman ne kadar çabalarsa çabalasın merkezinden kurtulamayacağını anladığı için olmuştur.Bu yüzden bu kitapta kahraman hem vardır hem de yoktur.

Klasik anlamıyla kahraman romanın sonunda tekrar bulmak üzere merkezini kaybeden kişidir.Modernizm ile birlikte kahraman merkezini tümüyle kaybeder, daha doğrusu kaybettiğini sanar.Oysa bir merkeze sahip olmak, onu kaybetmek kadar imkânsızdır.

Kahraman modernizm öncesi romanda varolarak varoluyorduysa, modernis romanda kahraman varolmayarak ya da anti-kahramana dönüşerek varolur.

Burada kahraman bir vardır bir yoktur bir yoktur bir vardır bir vardır.

...

Zafer Aracagök
Eve Dönmek İstemiyorum (1995)
Zeminsiz Üçleme
Kült Neşriyat