15 Aralık 2025 Pazartesi

Selamün Aleyküm Kör Kadı - Remzi Gürkan Kitabı , Derleyen: Mehmet İşten


Mehmet İşten'den...
...
Bu ülke söz konusu olduğunda "heba" vaka-i adiyedendir.
...
"Tanıdığım en güzel insanlar yenilgiyi, acıyı, mücadeleyi ve kaybı yaşamış olan ve diplerden çıkış yolunu kendileri bulmuş romantik ve anarşist olan insanlardır...Bu kişiler yaşama karşı geliştirdikleri kendine has takdir, direniş, duyarlılık ve anlayışla; şefkat, nezaket, bilgelik ve derin sevgiden kaynaklanan bir ilgi ve sorumlulukla doldururlar...Güzel insanlar öylece ortaya çıkmazlar; onlar oluşurlar..." diyor Elisabeth Kübler-Ross.Bu pasaj bana hep Remzi'yi anlatıyor gibi gelir.O da kendini ilmek ilmek örmüş, oluşturmuş bir insandı.Başka türlü kuşak olarak yetiştiğimiz koşulların içinden bu kadar nezaket sahibi olmak; hayvana insana, yabancıya garip gurebaya, suçluya suçsuza, eşcinsele ötekiye, Türk'e Kürt'e Çingene'ye, mahkuma kaçağa sahici bir empati ve sevecenlikle yaklaşmak nasıl mümkün olsun?!..
...
"Gramer çıktı, söz bozuldu" derdi.Dille ilgili çoğu tezini zaten paylaşıyorduk ve benim de ufkumu her zaman açtı.Mesela okuma-yazma öğrenmemiş birinin anlatım bozukluğu yapmayacağını söylediğinde gülümsemiştim ama zamanla bunun doğru olduğuna ikna oldum.Anlatım bozukluğu yapmak için eksik gedik bir eğitimden geçmek gerekirdi gerçekten.

...

...

Saltıkov'un meşhur bir hikâyesi vardır: Gazeteciye 'utanmaz adam, hep yalan yazdın, zengin oldun, biraz da doğruları yazsana' demişler.Gazeteci kendine söylenenlere hak vererek bu kez de doğruları yazmış ama bu kez daha çok zengin olmuş: Abes çarkı budur işte.

...

İnsan tanrıdan ateşi çalmış şimdi bütün dünyayı ateşe vermektedir, Babil Kulesi tamamlanmak üzeredir bir kez daha.Bütün doğa makinaya dönüştürülecek, yeryüzü asfaltla kaplanacaktır.

...

Balıktan değil balık resminden konuşuluyor, karıncaya değil Süleyman'a kulak veriliyor.Ölümün tam karşıtı hayat değil aşktır, ki o bile artık doğmuyor yapılıyor.

...

Aşk tanrısı Eros bir don markası.Pazara çıkmadık hiçbir şey kalmayacak, satamazsan yaşayamazsın, binlerce insan işsiz kalır, milyarlarca dolar batar."Devrime sen de katıl" bir bira markasının reklamı.Heyecanı sinema koltuklarında, lezzeti fastfoodlarda arıyor, Bodrum'da aşk yaparken basılıyoruz.Promete çakmak reklamlarına çıkıyor, her şeyin bir fiyatı var: onun bir plastik kokusu.Bu koku dünyanın kokusu haline getiriliyor.Dünya evrenselleştiriliyor, farklı kalabilense bir turistik ilgi malzemesi.

...

Yerliliği yazıda değil sözde, dünyanın evrenselleştirilmesinde arıza ortaya çıkaran ve bu medeniyet dairesinin dışında kalan her şeyde aramak gerekir.Devletsiz toplulukların bugünkü izlerinin yuvalandıkları hücrelerde.Telli turnaların hala 'keşif edilmemiş' bataklıklarında.Boş tabutu taşımak, dolu tabutu taşımaktan daha ağır gelir insana, çünkü dolu bir tabutu taşımanın bir anlamı vardır.Tahakkümün grameriyle ögürlük türküleri söylemenin boş tabut taşımaktan bir farkı yoktur.Şayet tapılmazsa; ihtiyaç tanırısı olsun, üretim ve emek putu olsun bir hiçtir.Sağlam bir balta yeter.Pavase'nin 'söz bitti, eylem' sözü ünlüdür.Bu söz, aktivizmi bir yaşam biçimi haline getirenler tarafından neredeyse bir temel ilke haline getirilmiştir.Pavase'nin günlüğüne "söz bitti, eylem" yazdıktan sonra intihar ettiği gözardı edilir nedense.Gerçekten de eylemi sözün yanına değil de karşısına koymak ölümü çağırmaktan başka bir şey olmasa gerek; eylemi sözün karşısına koyanlara göre mavi göğün altında söylenebilecek bir şey kalmamıştır; söylenebilecek her şey söylenmiştir.Eğer söylenebilecek her şey söylenmişse yaşanabilecek her şey de yaşanmış demektir.Tarihin sonunu ilan edenler gerçekte sözün bittiğini ileri sürüyorlar.Sözün bittiği yer artık aklın taşlaştığı yer olsa geerek.Misal Irak'ta, Afganistan'da, ister intihar eylemleriyle olsun, ister tonlarca bomba atan uçaklar eliyle; söz bitirilmiş; tanrı kıyamete zorlanmaktadır.


...

Yazı evlilik, söz aşksa eğer, zorla yapılan evliliğe bakmamalıyız: Aşk evliliği öldürür.Yazı yasanın; söz başıbozuklarındır: Söz namustur.Hayatı taş yontucusu gibi ele alıp ölümsüzlük peşinde dolaşanlara inat, ne diyordu Füruğ:

"Uçuşu hatırla
Kuş ölümlüdür"

Elhak bizim de son sözümüz şudur:
Söz uçar, yazı uçamaz.

...

(Söz Uçar, Yazı Uçamaz)

---

...

- Kötülük yapma imkânı olmayanlar ya da kötülük yapma imkânı bulamayanlar, yani çocuklar, deliler, esirler...ne masumdurlar ne de masum değildirler.ancak kötülük yapabilecek durumda olabilenler masum olabilirler.

- anladım.peki nasıl masum olabilir bir insan?

- önce bilinç olarak kendinin efendisi olacak.

- sonra?

- eyleyecek.kötülüğe karşı tutum alacak.kötülük karşısında hiçbir şey yapmamak onunla ortaklaşmak demektir.

...

(Masumiyet)

---

...

Entegrasyonda asimilasyondan farklı olarak "dilde, dinde, kültürde her türlü farklılık zenginliğimizdir" temasının yer aldığı yanılsaması üretiliyor.Fakat bu tabii ki külliyen bir yalan.Nasıl ulus devlet insan tekini Prokrustes''in demirden yatağına yatırıp ondan muteber makbul vatandaş elde etmeye çalışıyorduysa küresel düzen de aynısını entegrasyonla yapıyor.

...

Aslında diyor Özgür bizim mücadele ettiğimiz yabancı otlar, yabancı ot değil tarla haline getirdiğimiz yerlerin öz bitkisidir.Bizim yetiştirmek istediğimiz kültür bitkileri yabancıdır.Yabancı ot olarak görülmesi, zararlı bitki olarak değerlendirilmesi ve köklerinin kazınması için mücadele edilmesinin sebebi bu otların hayvan yemi olarak kullanılamaması, herhangi bir işe yaramaması, kısaca bir 'ekonomik' değeri olmayışıdır.

...

(Yabancı Ot Atlası)

---

...

kamburun biri bir gece vakti hamama gider.göbektaşında yatarken vakit ilerler,gece yarısı olur,derken cinler çıkar ortaya ve bizim kamburun çevresini kuşatıp başlarlar 'çarşambadır çarşamba' diye dönmeye.kambur bakar ki kurtuluş yok, cinlere uyar,onlarla birlikte 'çarşambadır çarşamba' diye dönmeye başlar.cinler kamburu beğenirler, sırtından kamburunu alıp vücudunu düzeltirler.adam ertesi gün başka bir kambur arkadaşına rastlar ve kamburunun nasıl düzeldiğini anlatır.kambur gece olur olmaz hemen hamama koşar, vakit gece yarısı olunca cinler gene çıkar ortaya ve gene 'çarşambadır çarşamba' diye dönmeye başlarlar.kambur da onlarla birlikte dönmeye başlamış ama günlerden perşembe olduğu için 'perşembedir perşembe' dermiş hep. cinler bakmışlar olacak gibi değil,öbür adamın kamburunu da bizimkinin sırtına yükleyip kapı dışarı ederler.
 
işte Türkiye'de gazeteciliğin 150 yıllık tarihi özetle budur.emil galip sandalcı'nın söylediği gibi "Türkiye'de en belalı iş gerçeği aramak,en pahalı nesne gerçeği dile getirmektir,bu yüzden de bizde gerçekler ortalıkta 'tebdili kıyafet dolaşırlar,usta makyajlı sahne oyuncuları gibi aynada kendi kendilerini bile tanıyamazlar"maalesef tabakhanede çalışan işçilerin ufunetin kokusunu hissetmemeleri durumu değiştirmez,ufunet kokar ve işte kokuyor...
 
ne akara kokara bakma,torbaya gelene bak faydacılığı ne de devekuşu misali başı kuma sokarak korunma çabaları bir işe yaramıştır.bu abes çarkını durdurabilmenin yegane yolu, yoldan çıkmaktır.hiç gidilmeyen yere yol yoktur.

ufuk çizgisine bakacağız.

(Abes Çarkını Durdurmak)

---

...

Neyzen Tevfik'i bir arkadaşı sinemaya götürmüş, izledikleri ‘yerli film’den sonra arkadaşı Neyzen'e filmle ilgili fikrini sormuş; iyi miydi,kötü müydü, beğendin mi beğenmedin mi diye.

Neyzen, "esas oğlan esas kızı önce kurtardı, sonra tuttu kendisi becerdi" diye cevaplamış arkadaşını.

Bu ülkede çekilen ilk film 14 kasım 1914de Fuat Uzkınay’ın çektiği film olarak görülür,nereden baksan 100 yıla yakın bir sinema tarihimiz var ama tüm zamanların ratingi en yüksek filmi Neyzen''in de izlediği zaman zaman oyuncuları ve kurgusu değişebilen ancak konusu hiç değişmeyen bu film olmuştur ve mealen Neyzen'in deyişiyle aynı hamam aynı tas ve fakat bir varsa kurna değişmiştir bu filmde.

...

Sarayların tarihiyle hapishanelerin tarihinin bir ve aynı tarih olduğunu, birinin olmasının ancak ötekisi de olunca mümkün olduğunu bile bile bu adalet illüzyonuna kendilerini bir umut diyerek kaptırırlar.

...

Proudhon "mülkiyet nedir?" sorusuna "hırsızlıktır" cevabını vermişti.Mülkiyeti ortadan kaldırırsan hırsızlık diye bir şey de kalmayacaktır.Aynı mantıkla yasa nedir sorusunun cevabı da adaletin çalınmasıdır.Suçu da suçluyu da tahakküm üretir, tahakkümün nitelik ve özelliklerine göre suç tanımı da değişir.Tahakküm meşruiyetini suçla oluşturur.

Tahakküm kültürünün söz konusu olmadığı insan topluluklarında ne hapishane vardı,ne mahkeme.

Eğer tahakküm söz konusuysa herkes potansiyel suçludur.

“Bin yıl hapis yatsalar umurumda olmaz” diyenler ya da savcıdan önce iddianame yazan şakşakçılar fazla sevinmesinler diyeceğim, bugün yargıç karşısında sanıkların başına gelenler hamam aynı kaldığı sürece bir gün onların başına da gelebilir, ne de olsa bu hamamın namusundan sayılır.

...

Halikarnas Balıkçısı Mavi Sürgün kitabında istiklal mahkemelerinde yargılanışını şöyle anlatıyor:

“mahkeme katibi mi, birisi, bizim hikayeyi baştan aşağı okudu.Ben, üç lira ekmek parası kazanmak için bir yazı yazmıştım.Şimdi o yazı ile canıma okuyorlardı.Ben,mahkeme heyetinin penceresinden mavi göklere dalmıştım.Dışarıda bütün sevinçleri ve açıklıklariyle koca tabiat vardı”

Bu filmin bir parçası olmaktansa mavi göklere dalmak, bütün sevinçleri ve açıklıklarıyla koca tabiata bakmak; bu da bir seçenektir.

Bu filmde sen yoksan eksik kalacaklardır.

...

(Adalet)

---

...

-Anne bak, kral çıplak!

-Yavrum, mesele kralın çıplak olması değil; kral olması.

...

Egemen uygarlık bütün dünyayı "garp'lılaştırdıysa sen artık gurbettesin.C. Süreya'nın dediği gibi "gur­bet yavrum, garba düşmektir gurbet".

Gurbet zulmettir, güneşin battığı yerdir, endüstri uygarlığıdır.Gurbet yoldur; Bektaşîlikte Selçuklu yıldızı ile sembolize edilen yönlerin anlamlarında Batı'nın "yol" olarak gösterilmesi ilginç ol­sa gerek?

Vatan ve hürriyet sözcüklerini Türkçe'ye kazandıran N. Kemal İngiltere'de bir kütüphanede, kütüphane memurunun kayıt ya­parken sorduğu hangi millettensin sorusunu bir türlü yanıtlayamaz. Önce Osmanlı'yım diye yanıtlar. Ama o senin devletinin is­mi der kütüphane memuru; ben sana hangi millettensin diye so­ruyorum. N. Kemal düşünür, Müslüman'ım der. Kütüphane memuru yine itiraz edecektir: O senin dininin ismi. N. Kemal'in Türk'üm demek en son aklına gelir. Bunda fazla şaşılacak bir şey yok aslında: Batılılaşma akımının öncülerinden N. Kemal'in bir türlü "millet" kavramını anlayamaması içinde yetiştiği, büyüdü­ğü kültüre bu kavramın büsbütün uzak ve yabancı olmasından kaynaklanır.

...

Her şeyi bir yana bırakalım; gariplere ya­şama hakkını hatta ölme hakkını bile çok görüyorlar, öyle ki soluk alıp vermek için bile mumdan kayıklarla ateş denizin­den geçmeleri lâzım.Çok mu abarttık: Medyaya yansıdı; Ebu Garip cezaevinde intihar etmeye ip bile bulamıyorlar.Neredeyse bütün dünyanın "yaban eller' e dönüştüğü yerde garibin durumu ünlü meseldeki topal kuşları andırmakta sanki: "bir bilge yolda iki ayrı cins kuşa rastlar, nasıl olmuş da bu iki ayrı cins kuş birbir­lerini kendi türlerine yeğlemiştir.Biri ley­lek, biri karga; neden kendi türleriyle de­ğil de birbirleriyle uçmayı yeğler?Sonun­da iş anlaşılır: her iki kuş da topaldır." Garipler de hangi ırktan, sınıftan, kültür­den olursa olsun, makinanın sakatladığı insanlar değil mi?

Eğer devrim, bir topluluğun özgür yaşa­mın maddi imkanlarını ele geçirmesiyse; bunun öznesi içimizde saklı kalan özgür­lük kıvılcımlarıdır.Gariplerin metropol­lerde yaktığı ateş ise bir nevi medeniyetin idrar tahlilidir. Bu ateş dünyanın bütün tahakküm ve kölelik üreten bayraklarını içine aldığı zaman, işte asıl o zaman ada­let tecelli edecektir.

...

(Topal Kuşlar)

---

...

ABD'de küreselleşme karşıtlarının fişlendiği haberleri geliyor.Medyada FBI'ın 'sermayeye karşı karnaval'ı -Londra'dan Quebec'e kadar uzanan uluslararası protesto günlerinde birçok kitle hareketine verilen ad- aranan terörist gruplar listesine eklendiği yazılıyor.Ggerçeği söylemek gerek, her ne kadar tabakhanede çalışanlar ufunetin kokusunu duymasalar da.Eskiden yamyam, ilkel, vahşi, vandal gibi kavramlar ne işe yarıyorduysa şimdi de terör lafı aynı işi görüyor.

Şimdi, şu durumda 'hem teröre hem savaşa karşıyım' demenin hem kasaba hem koyuna karşıyım demekten farkı nedir?Enkaz-ı beşer lafları bunlar.

...

(Edep Yahu)

---

...

Sözgelimi, bu topraklarda misafirperverlik önce konukseverliğe sonra da turistperestliğe nasıl dönüştü? Seyyah, nasıl gezgin, gezgin nasıl turist oldu? Ne oldu? Nasıl oldu? Şimdi neler oluyor?

...

Konu çok yönlü, çok boyutlu… Hep söylenir: Etrafa hangi pencereden bakıyorsan, göreceklerin o pencerenin izin verdiği ölçüde olur. Hangi kuyunun dibinden bakıyorsan gökyüzünü o kuyunun ağzı kadar görebilirsin. Galiba dışarıya çıkmak gerekiyor. ( Günaydın.) Göz açıldığı zaman filin tarifi değişecek. Sorun değişecek. ( Bana neyi sorun edindiğini söyle, sana kim olduğunu söyleyeyim.)

...

Nasıl ki rakı şişede durduğu gibi durmuyorsa sözcük de sözlükte durduğu gibi durmuyor. Nasıl ki yiğidi yokuşta sınamak gerekirse bir sözcüğü, kavramı, teoriyi …gördüğü iş üzerinden, akış ve hareketteki konumlanışı üzerinden değerlendirmek gerekiyor. Bu yüzden dışarıya çıkılınca yiyilip içilenleri değil de görülenleri anlatmalı. Söz gümüşse sükut altındır sözüne kulak asmadan bir de. Çünkü Bergama örneğinde de gördüğümüz gibi sükutumuz gerçekten de altına dönüşmek üzere.

...

(Kahrolsun Turizm)

---

...

geçenlerde bir arkadaşım manzaraya bak dedi, tablo gibi.

esas olan talileşti, nesneleşti.

kimin boyası tabiattan güzeldi oysa.

...

(Naylondan Gül Olur mu?)

---

...

"Özgür doğan fakat zincire vurulan" insan, düşmanı bile olsa özgürlüğünü muhafaza eden hayvanlara gıpta etmekte, dost evcil hayvanları küçümsemektedir belli ki.(Ne olursa olsun, kim köleliğe ve esarete övgü düzebilir)

Acı gerçek ise şudur: İnsan, insan değil de domuz, koyun, eşek, öküz olsaydı, ne bu zulümler, ne bu savaşlar olurdu.

...

(Trump Keşke Bir Domuz Olsaydı)

---

...

Hasılı kelam bu memleket, doğrusu bu ya, bir gariptir: Hocalara, bilim adamlarına akademik hayatlarına devam edebilmeleri için sakalını kesmeyi şart koşan zihniyet, yüz küsür yıl önce de Şinasi'yi, sakalını kesmiş vaziyette meclise gelmiş olduğundan meclis-i maarif azalığından tard etmişti.

...

Refik Halt Karay'ın 'Deli' piyesinin kahramanı Maruf Bey, meşrutiyetten önce delirir ve ancak 20 yıl sonra aklı başına gelir.Gördüğü değişikliklerle aklını yine yitirecek gibi olur.Duvardaki matruş Atatürk fotoğrafını yakışıklı bir İngiliz'in fotoğrafı zanneder.Paşa'nın piyesi okurken gözlerinden yaş gelinceye kadar güldüğü ve o sıralar sürgünde olan Karay'ı bu piyesinden dolayı affettiği nakledilir.

...

(Matruş ve Cevlaki - Önce Sakallar Gitti)

---

...

birini, bir şeyi seversin.bu sevginde bir "aracı" olmasını ister misin?bu sevginden nemalanan bir aracı olsun ister misin?

pezevenk fuhuşa aracılık eden ve bundan nemalanan kişi demektir.aşkta "ticaret" olmaz.bu oyunu aşk bozar.

ve bu yüzden pezevenkler aşktan hiç hoşlanmaz.

...

(Pezevenkler Aşktan Hoşlanmaz)

---

...

İbnü-l arabi'nin "sizin taptıklarınız benim ayaklarımın altındadır." gibi bir ifadesi var.rivayete göre ibnü-l arabi'yi idam ettikten sonra bu ifadeyi sarfettiği yeri kazmışlar; altın çıkmış.

...

(Gülsüm İnek Heykeli)

---

...

Velhasıl kelam, hangi ürünler masum, hangi mala rağbet var, bu piyasa tartışmaları bitmez.bir "düşünür"; dünyayı yerinden oynatırım da sopamı dayayacağım yer bulamıyorum" demiş.eğer sopayı dayayacağın yer "piyasa" ise bu sopanın iki ucu da bokludur.eğer gerçekten aranan "masumiyet" ve "özgürlük" ise bu sadece hiçbir şeyin satın alınmadığı ve satılamadığı bir dünyada gerçek olacaktır.

...

(Bilgi'nin Göbek Deliği)

---

...

Fakat mumdan kayıklarla ateş denizinden geçerken yanma riski her zaman vardır.Rıfat Ilgaz geliyor aklıma.Bütün eseri, düşüncesi, eylemi ve yaşamı her ne olursa olsun yaşamı savunmak, insana inanmak ve hiçbir koşul altında yitirmediği yaşama sevinciyle de açıklanabilecek olan Rıfat Ilgaz, Madımak Katliamı'ndan hemen sonra şöyle yazmıştı, "Artık hiçbir şeye inanmıyoruz, yaşama da inanmıyoruz." Bu bir bakıma kendini de reddetmek anlamına gelebilecek sözleri söyledikten birkaç gün sonra da öldü.

Aklıma gelen bir başka şey de bilim adamı, matematikçi Pascal'ın Lizbon depreminden sonra "Doğa yasalarına inanmıyorum" demesidir.

...

(Deprem)

---

"Bir özgürlük de değil bu, daha çok
Bir özgürlük duygusu belki
Bence bu duygunun bir karşılığı olmalı
Tanrıya inandıkça tanrının olması gibi."
Edip Cansever - Traedyalar

...

Gün eştinselin günü; kredi kartı, terapisti, mesleği olan; eğitimli, gürbüz, sağlıklı, her şeyi ağzıyla algılayan bok bir iştaha sahip bireyin.İnsan dediğin kısım kısım olurmuş ya, bunlar kalıp kalıp.

Bu kış çok ölümler oldu.Zindanlarda, Afganistan'da, Filistin'de...Vatan Caddesi'nde bir çocuk donarak öldü ki donduğu yerin iki adım ötesi babasının evi...İnsanın babası yoktur, artık bunu biliyoruz.

...

İşte bir savaş bitiyor, bir savaş başlıyor.Bir kriz bitiyor, bir kriz başlıyor.Kara gün dahah da kararıp duruyor.Ne ölenle ölünüyor, ne kalanla kalınıyor.Ama o kadar uzun boylu değil.Bir şey yapmak gerek.Bir yol, bir yöntem, bir yordam gerek.Şairin dediği gibi:
"İntihar haktır
Denemeyen alçaktır"
değil, insanı kül eden bu çağı yakmak gerek.İşte Seattle, Prag, Cenova...Asri zamanların yangın merdiveni tutuşturuldu bile.
Görmüyor musunuz?

...

(Yangını Yangın Merdiveninden Başlatmak)

---

...

Sadede gelecek olursak: Bugün bıçak gelmiş Anarşiye dayanmıştır.Dayanmak değil, davranmak zamanıdır.

...

(Dayanmak Değil Davranmak Zamanı)

---

...

Remzi Gürkan
Selamün Aleyküm Kör Kadı
Derleyen: Mehmet İşten
OKB Yayınları,2024

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder