19 Ekim 2021 Salı

Türkiye'de Özel İsimlerin Tarihi - Doğan Gürpınar


...

...İsimlerde kadim, tarihsel ve köklü bir şecere öngörüp aslında tarih ve sosyolojye de dudak bükmek aslında tarih ve sosyolojiye de dudak bükmek anlamına gelmektedir.Bugün çok bildik hale gelmiş birçok Avrupa ismi de çok eskiye uzanmayan kurgu isimler olabilmektedir.Peyami Safa için "Moda, tam sosyal ölçüde bir zevk buhranına işaret eder." Safa alışılageldik isimlerin yerlemiş ve oturmuşluğuna karşı daha dün peyda olunan isimlerden memnuniyetsizlik duyarken isim repertuarına bir durağanlık atfetmekte ve kendi dönemindeki büyük devinimi, isim sirkülasyonnıu bir sapma görerek dudak bükmektedir."Eskiden her sınıf ve zümrenin kendine göre tercihleri vardı.Avamın çocukları Ahmed'di, Mehmed'di, Hüseyin'di, Ayşe'ydi, Fatma'ydı.Esnaf çocukları İhsan'dı, Şakir'di, Nizameddin'di, Feyzullah'tı, Zehra idi, Nazmiye idi, Nuriye idi.Oysa ki sadece belli bir dönem aralığında esnafın ya da avamın çocukları X ya da Y idi.İsimler sürekli olarak sınıfsal ayrımları sabit ve altı çizili tutmak için değişmek zorundadır zaten.Bir dönemin bugünden baktığımızda çarpık bir algıyla daimi gözüken isimleri de aslında çoğu zaman çok uzun olmayan bir maziye sahiptir.Giuseppe Tomasi di Lampedusa'nın klasik romanı ve romanından Visconti'nin filme uyarladığı Leopar'da Tancredi'nin (Alain Delon) tutucu amcası Don Fabrizio Salina'ya (Burt Lancaster) dediği üzere; "her şeyin aynı kalması için her şeyin değişmesi gerekir" isimlerin de.

...

Elbette annelerinin dokuz ay karınlarında taşıdıkları çocuklarının apansız öleceği korkusu ve bu endişenin isimlere yansıması Türkiye'ye özgü değildir.Örneğin erken 20. yüzyılda bugünkü Uganda coğrafyasında da tılsım olarak konan isimlerden Kalyongera , "bu da ölecek" demekken Byarufu "bu çocuk ölümündür" anlamına gelmektedir.

...

...Türkiye sosyalizminin tarihsel simalarında Hiikmet Kıvılcımlı'nın ufakken geçirdiği ateşli hastalığı sırasında görülen bir rüyada türbesi olan Ali Baba görünür.Ali Baba çocuğun isminin Ali konulursa  iyileşeceğini söyler.Bunun üzerine uzun bir süre Kıvılcımlı gerçek ismini uzun süre bilmez ve askeri okula gidene kadar Ali olarak çağrılmaya devam eder.

...

...Bazen de ölmüş bir akrabanın ismi çocuğa verilerek o isim yaşatılırdı.Tıpkı 1881'de Selanik'te doğmuş küçük Mustafa gibi:

"Ağabeyim Mustafa doğduğu zaman babam bir kılıç getirerek başına koymuş, annemi de tebrik etmiş.Annemin sütü az geldiğinden babam Ümmügül adında bir sütnine tutmuş.Ağabeyime de ad koymak için bütün hısım akraba toplanmışlar.Birçok adlar söylemişler.Fakat babam bunların hiçbirini beğenmeyerek ağabeyimin adını Mustafa koymuş.Bunun sebebi ise babam küçükken, kardeşi Mustafa'nın salıncağını sallarken onu düşürüp ölümüne sebep olmuş."

...

Peyami Safa'nın ismini veren aslında Tevfik Fikret'ten başkası değildir.Farsça "haber" anlamına gelen Peyami'yi (peygamber=haber, mesaj getiren) aynı isimli İranlı şaire atfen yakın dostu İsmail Safa'nın oğluna Tevfik Fikret vermiştir.

...

Ressam Fikret Mualla'nın (1903-1967) da ismi şairden gelmektedir.Kız olmasını beklediği için Mualla ismini önceden belirlemiş baba, erkek olunca buna bir de Tevfik Fikret'e hayranlığından Fikret'i eklemiştir.Papazın Bahçesi'nde Fnerbahçe'nin kombine almışçasına düzenli çocuk taraftarlarından Fikret Mualla, her gün top peşinde koşturduğundan babasının onu 'adam etmek için' Tevfik Fikret'in hem okuduğu, hem de müdürlüğünü yaptığı Galatasaray'a bu güvenceyle gönderdiğini hatırlar.Yne Hıfzı Topuz'un dayısının ismini "erkeklerin Galatasaray'a, kızların Notre Dame de Sion'a gittiği aydın ailesinin Fikret hayranlığından öğrenmekteyiz.

...

1916 doğumlu Mina Urgan da anılarında isminin Mekke yakınlarındaki şeytan taşlama mahalli Mina Dağı'yla hiçbir ilgisi olmadığını vurgulama ihtiyacı duyar.İki üç yaşında kaybettiği babası şair Tahsin Nahit'in Farsça 'şarap kadehi ya da mavi' anlamına gelen bu ismi özenerek koyduğundan bahsettikten sonra da isminin soyluluğnu gözler önüne serercesine Divan edebiyatından minanın geçtiği msraları aktarır.

...

Edebiyat-ı Cedide'nin Haluk'la beraber en ünlü çocuğu, ölümüyle babasının derin ıstıraplara garkeden (Hasret beni cayır cayır yakarken/Bedenimde buzdan bir el yürüyor/Hayalin çılgın çılgın bakarken/Kapanası gözümü kan bürüyor) Recaizade Mahmud Ekrem'in oğlu Nijad'ın ismi Farsça 'nesil, soy, nesep' anlamına gelmektedir.Haluk'a da, Nijad'a da babaları tarafından büyük misyonlar yüklenecek, ülkenin geleceği ve umulan silkiniş ve yükselişi çocuklarının isimleri daha sonra tanınan bir gazeteci olacak (ve Çiğdem Talu ve Umur Talu'nun dedeleri) Ercüment (Ekrem Talu), Emced ve Piraye'dir.

...

...

Oğluna Haluk ismini veren Tevfik Fikret'in kedisine bile Farsça altın iplik anlamına gelen Zerrişte koyması müstehzi bir şekilde karşılanır.Arı Türkçenin yılmaz savunucularından ama aynı zamanda da bir kedisever olan Nurullah Ataç bu tercihi Tevfik Fikret'in dünyasına dair bir gösterge olarak ele alır.

Kediye koyduğu ada da bakın: Zerrişte...İlle Pamuk, Mestan, Sarman, Zertop desin demiyorum, başka adlar da olur.Ama Zerrişte nasıl olur?Bir deneyin, 'Gel pisipisi, Zerrişte...' Gülünç olmuyor mu?Tevfik Fikret'in kulağı Türkçeye hiç mi hiç alışık değildi de acaba kediyi sahiden böyle çağırabilir miydi?...Tevfik Fikret 'Gel pisipisi demeği şüphesiz bayağı bulurdu; hayvanı belki de "Oh! Şitap et Zerrişte!" diye bağırdı.

Tevfik Fikret'in Zerrişte'nin ölümünden sonra sahiplendiği kedisinin adı ise Rengamiz'dir.

...

...Selahattin bir tarihsel geçmiş inşa etme kaygısındaki entelektüel ve eğitimli kesimde başlayan bir ismin, kültürel farklılaşmalar dolayısıyla, sınıf değiştirdiği isimlere güçlü bir örnektir.

...

...Nitekim karşımıza Darüşşafaka mezunları arasında 1934 mezunu bir Abdülmüntakim çıkmaktadır.Müntakim "intikam alıcı" anlamında Allah'ın 'güzel' isimlerinden (esma-i hüsna) biridir.Anlaşılan Allah'ın Çanakkale Savaşı'nın cereyan ettiği bir zamanda bu vasfını kullanması beklenmiş, umulmuştur.Ancak genç Abdülmüntakim hayatı boyunca Müntekim ismini kullanacaktır.2003 yılındaki ölümünün hemen ardından bir taziyede isminin ve kendisinin acı dolu hikayesini öğrenmekteyiz: "Bir komünist öldü: Müntekim Ökmen...1915 yılına doğduğu zaman babası cephede ölmüştü, babasını hiç göremedi, mahallenin ya muhtarı, ya da imamı o'na "Müntakim" adını verdi, yani 'intikam', bu ismi hiç benimsemedi, 'intikam' bir sosyaliste yakışmazdı, bir harf değişikliğiyle adını 'Müntekim'e çevirdi, 'Müntekim'in sözlükte yeri yoktu ama intikam da değildi.

...

...Kızlar da bu furyadan nasibini almıştır.Onlara Enver ya da Niyazi adı konulamasa da II. Abdülhamid'e karşı dağa çıkan Niyazi'nin dağlarda başıboş bulup sahiplendiği geyik yavrusu da Hürriyet İlanı'nın sembolü ve kartpostalların bir başka ikonu olurken, kızlara da Meral (Geyik) ismini hediye ettiği kaydedilmektedir.

...

...Refik Halit Karay da bu dönemdeki 'öztürkçe isim' furyasını annenin yanı başındaki hastabakıcının, doktor ebenin ve 'yoo, nonoşum' diye konuşan bir 'eski mebus karısı'nın diyaloglarında bu şekilde alaya almaktadır:

"Adını da hala bulamadılar, babası aylardan beri Tarama Dergisi'ni karıştırıyor.Halbuki Ural, Erol, Güney gibi isimlerin modası geçti.Dayım oğluna Cem adını verdi, teyzemin yeni doğan kızı Zeynep...
Hastabakıcı: Amma 8 numaradakiler Tuğunç koydular.
Bayan:Onlara bakmayın siz...Çocuğun babası Türk Dil Kurumu'nda aza."

...

Dünyaca ünlü Türk matematikçi Cahit Arf (1910-1997) olgun yaşlarındaki sosyal demokrat denebilecek çizgisinden gençliğindeki milliyetçi yıllarına oldukça haşin bakmaktadır:

"Vatan millet duygum...çocukluğumda, gençliğimde çok koyuydu.Benim jenerasyonumun çocukluğunda İstiklal Harbi'ni yaşadı.Çocuk, mantıksal hesaptan ziyade duyguların tesirindedir.O dönemi yaşayan insanlarda topluma bağlılık duygusu daha koyu oluyor...Ben bilimsel kanunların yabancı isimli olmasını bile kıskanırdım çocukken, ıstırap duyardım.Adeta bir ırkçı gibiydim yani.Şimdi çok aleyhindeyim ırkçılığın, ama o zamanlar değildim.Kimse bilmez, gençken ismimi bile değiştirmeye kalktım bir ara.Daha Türkçe bir isim olsun istemiştim."

Tosun Terzioğlu'nun aktardığına göre "bu yeni ismi bir süre kullanmış bile.Hatta ona "Cahit" diyenlere kızıp, yeni ismiyle çağırmalarını istermiş.Bu ismin ne olduğunu kendisine sormuştum ama asla söylemedi.

...

...İsmet İnönü'nün de benzer denemeleri yok değildir.Korumalarından Naci Bey kızı olduğunda İnönü'den kızına isim koymasını ister.İnönü düşüneceğini söyler.Ertesi gün Naci Bey'i çağıran İnönü temkinlilikle bir isim bulduğunu ama yadırgayabileceklerini, bu ismi koymak durumunda olmadıklarını kibarca belirterek bulduğu ismi söyler: Kuş.Aile gerçekten de yadırgasa da bir kere rica edildikten sonra İnönü'nün önerisi reddedilmez.Özden Toker 'Kuş'un daha sonraları hukuk fakültesini kazandığını ve arada da İnönü Vakfı'na uğradığını ifade edecektir.Anlaşılan İsmet İnönü isim koymada, isim babalığında Atatürk gibi bir trend-setter olmaktan çok uzaktır.

...

İstanbul Üniversitesi'nde öğretim üyesi şarkiyatçı Ahmet Ateş 1944 yılında, yani II. Dünya Savaşı'nın kasvetli günlerinde ve Sovyetler Birliği Stalingrad muharebesi sonrası kuzeyde ürkütücü bir güç olarak  yeniden boy göstermişken oğlu Ertunga'ya kardeş gelince ikinci oğlunun ismini Toktamış (Ateş) koyması belki de Türkçü ve anti-komünist motivasyonla Altınordu hükümdarı Toktamış'ın Moskova'yı yağmalamasına ve binlerce Moskovalıyı öldürmesine atfendir.

...

Muhafazakar-Anadolucu (ve daha sonra Adalet Partisi'nden milletvekili) gazeteci, yayıncı, yazar ve Milli Şef döneminin keskin muhalifi Osman Yüksel Serdengeçi (1917-1983) (milliyetçi-muhafazakarların nüktedan buldukları şekilde) iki İsmet'ten yana dert yanmıştır.Eşinin adı da İsmet olan çocuksuz Serdengeçti'ye göre bir İsmet kendisini hürriyetinden, diğeri ise zürriyetinden etmiştir.

...

...Altan Öymen'in hatırladıkları da benzerdir:

"İlk sınıfta okunan alfabe kitabı, bana başka çocuklara göre çok daha ilginç geliyordu.Çünkü kitapta baştan itibaren kullanılan erkek çocuk adı Altan'dı.Resimlerde görülen şaşkın yüzlü çocuk, Suna adlı kızın karşısındaysa ve elinde top varsa, altındaki yazı "Altan ona top at"tı.Bir atın yanındaysa "Altan ata nal al"dı.Bu niçin böyleydi?Alfabe A ile başladığına göre, Alfabe kitabında geçen örnek çocuk adının da A ile başlaması normaldi.Ama bu niçin Altan'dı?Ahmet değil, Ali değil de Altan'dı.Altan adı çok yaygındı da ondan mıydı?Hayır, tam tersine.Altan adı da, babamın adı gibi hiç yaygın olmayan bir addı.Daha yeni icat edilmişti.Öyle ki, ben Alfabe kitabını görene kadar adı Altan olan başka birini bilmiyordum.Hatta var olacağını da sanmıyordum."

Öymen, bu fişler sebebiyle hem okulda "şöhret" kazanmış ancak öte yandan şöhretin bedeli olarak  teneffüslerde oyun oynarken dalga geçilmiş "Altan ata atla" veya "Altan ata ot at" şeklinde tempolar tutulmuştur.Altan Öymen'in parlak bir gazeteci olan ve erken yaşta geçirdiği kalp krizinden hayatını kaybedecek 1938 doğumlu kardeşi de, soyadlarıyla aliterasyonlu şekilde Örsan olacaktır.Öymen'lerin soyadının da hikayesi benzerdir: "Babamın 1934'teki Soyadı Kanunu'ndan sonra seçtiği soyadımız 'Öymen' de, o dönemin yeni çıkan sözcüklerden oluşmuş.Ama onun iddiası vardır.'Öy' fikir yerine kullanılsın diye oluşturulan bir sözcük, 'men' veya 'man' da adam veya insan yerine...'Öymen' fikir adamı veya fikir insanı anlamına gelir diye düşünülmüş.

...

Aysel isminin alınmasında anne babalar için önemli olan etimolojik hassasiyet değil fonetiktir.Kendisinden hemen önce popülerleşen Ayten üzerine bir doğaçlama olduğu da düşünülebilir.Ancak popülaritesi Ayten'i çok daha aşacak, sadece şehirlerde kalmayarak, hızlı bir şekilde köylere de yayılacaktır.İlhan Başgöz Kars'ın bir köyünde çocuk isimlerini gözlemlerken tam dört tane köylü kız öğrencinin isminin Aysel olduğunu saptar.Hepsinin kökeni ise köydeki öğretmenin kızı Aysel'dir.Aysel'in alt sınıflara sirayeti ve nüfuzu zamandaşı isimlere göre çok daha hızlı ve bariz olmuştur.

...

...En ilginç ve cesur olduğu kadar dönemin ruhunu anlatan bir isim ise o dönemki rütbesiyle hava muharebe yüzbaşısı Turan Çağlar'ın kızına verdiği isimdir.Kızı doğduğunda Napoli'deki NATO karargahında görev yapan Çağlar, herhalde Napoli NATO karargahında doğan ilk çocuk olduğundan, kızına Nato ismini vermiştir.Daha sonra Talat Aydemir'in darbe girişimlerine de adı karışan Çağlar 1977 yılında ise ABD'ye askeri sırları sattığı için bir suçüstü yakalama operasyonu neticesinde casusluktan tutuklanır ve mahkum olur.Kızı Nato ise bu sıradışı adını kullanmaz ve evlendikten sonraki soyadıyla kamuoyuna Lale Manço olarak malolur.

...

Sinan Cemgil'i Nurhak'ta öldürüldüğü sırada hamile olan eşi doğan oğluna Taylan Özgür'ün anısına Taylan ismini vermiştir.Bir devrimci şehidin oğlunun bir başka devrimci şehidin adını alması bir sosyalist menkıbeye el verdiği gibi yumruk yapılmış ellerle bir devrimci slogana dökülecektir: "Öldü Sinan, doğdu Taylan / Omuzladı silahını" Hollanda'dan bilgisayar mühendisliği doktora derecesi alan Taylan Jr. akabinde de Boğaziçi Üniversitesi Bilgisayar Mühendisliği bölümünde öğretim üyesi olacaktır.Ancak daha annesinden meme emerken, bir iki aylıkken adına türküler yazılan, sloganlar atılan Taylan Cemgil isminden beklentileri ve ona yüklenen ağır misyonu karşılamayacak, sosyalist görüşe ve kamusal alanda siyasi angajmana uzak saygın bir akademik kariyeri tercih edecektir.

...

"Çocuklarımızın adları siyasal tarihimizi yansıtır bizim.1970'lerde tutukluyken de, işkence görürken de, darağacına götürülürken de umutluyduk.Adını Umut koyduğumuz çocuklarımızın yirmi yıl sonra sokaklarda  vurulacağını, kuduz hayvanlar gibi sıkıştırılıp öldürüleceğini, her şeyin böyle yıkılacağını, tuzla buz olacağını bilmiyorduk." (Oya Baydar , Sıcak Külleri Kaldı)

...

İslamcı yazar Hakan Albayrak Mescid-i Aksa'yı ziyaret ettiğinde Müslüman olmayanların girdiği kapıya yönlendirilince itiraz eder.İsmi sorulunca; "Abdullah, Muhammed, Hasan gibi bir isminiz yok mu?" şüpheci cevabını alır.Müslümanlığını havada bırakan Hakan ismini Filistinli görevli beğenmez.Hatta pasaportundaki baba adı Ziya ve anne adı Gülbeyaz'ı da beğenmez.Albayrk güç bela Müslümanlar için ayrılan kapıdan girer.Ama alınacak dersler vardır: "Aslına bakarsanız, Mescid-i Aksa'nın kapısında böyle bir şey yaşamak benim için iyi oldu.O gün, 'Çocuklarım olursa onlara inşallah Ali veya Ayşe gibi İslam dünyasının her köşesinde bilinen  ve itibar gören  isimler takacağım diye kendi kendime söz verdim.İki çocuğum oldu.İkisi de kız.Büyüğü Ayşe, küçüğü - gene Ali olmadığı için- Fatma.

...

Aydın Selcen anılarında kendisinin sefaretteki içki sofralarından kolajlanmış bir kaset komplosuyla tasfiye edilmesindeki mesuliyeti dolayısıyla, metninin bir tür anti-kahramanı olarak kurguladıdğı Ahmet Davutoğlu'nun İslam'la hemhal olmuşluğunu ve zihninin dar bir İslami dünyaya gömülülüğünü anlatırken bu yargısına destek için Selcen'den yeni doğmuş kızına dair aralarında geçen bir anekdottan faydalanır:

"Kızım yeni doğmuştu.Günün sonunda büyükelçiliğin resmi araçlarından biriyle Davutoğlu ile Ali Sarıkaya'yı sefaretten otellerine bırakacaktık...Sarıkaya...'adını ne koydun?" diye sordu.'Alaz' dedim.Anlık bir sessizlik oldu.'Ne demek Alaz?' diye sordu.'Alevin en sıcak, hani şu mavileşen ucu' diye yanıt verdim.Sessizlik devam edince, 'eski Türkçe, Azerilerde de var, hatta erkek çocuklara da veriliyor bu isim' diye ekledim...Neden sonra Davutoğlu 'Allah Allah, nereden çıkarıyorsunuz bu isimleri" diye camdan dışarı bakarak kendi kendine konuşur yahut beni paylar gibi söylendi.

...

Burhan Felek; "Zeki isimli çocuk aptal oluyor, Halim Bey çok öfkeli bir adam, Atila pısırık birisi, Ayten koyu esmer bir kadın" diyerek isim-karakter uyuşmazlığını bir çelişki olarak görmektedir.

...

Doğan Gürpınar
Türkiye'de Özel İsimlerin Tarihi
Telemak Kitap

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder