6 Ağustos 2019 Salı

the handmaid's tale, 3. sezon & sezon finalinden sahneler



































3.Sezon 13. Bölümden (Sezon Finali)
June ve Acımasızlık Üzerine

"Ne acımasızlar" diye düşündüğümü hatırlıyorum.
Ağzına sıçtığımın acımasızları.
Acımasızlığa olan bu kabiliyetleri nereden geliyor ki?
Onlar için kolay iş gibi duruyor.
Bu adamlar için,
Böyle adamlar için.
Zaten böyle böyle kazandılar sanırım.
Mesele, haklı olmakla ya da insanların veya tanrının senin tarafında olmasıyla ilgili değildi.
Öyle şatafatlı hiçbir sebepten ötürü değildi.
İşin sonunda, zafer dirençli kalanın oluyor.
Ganimet en acımasıza kalıyor.



The Handmaid's Tale
3. Sezon Final Sahnesi
s03xe13
Final Şarkısı: İnto Dust - Mazzy Star

"Sonra Rab şöyle buyurdu:
Kullarımın esaret altında olduğunu gördüm ve yakarışlarını işittim.
Onların kederlerini bildim.
Şeytani insanlardan ve bu kederli yerden 
kullarımı yetişip çekip alacak,
onları sütün ve balın çağladığı diyarlara götüreceğim."



The Handmaid's Tale 3. Sezon
(2019)

gurbet o kadar acı ki, aslıhan-ertuğrul erkişi


Aslıhan - Ertuğrul Erkişi


Gurbet o kadar acı ki, 
ne varsa içimde 
Hepsi bana yabancı, hepsi başka biçimde 

Ne bir arzum ne emelim, yaralanmış bir elim 
Ben gurbette değilim, gurbet benim içimde 

Eriyorum gitgide, elveda her ümide 
Gurbet benliğimi de bitirdi bir içimde 

Ne bir arzum ne emelim, yaralanmış bir elim 
Ben gurbette değilim, gurbet benim içimde.


Beste: Yıldırım Gürses 
Güfte: Kemâlettin Kamu 
Makâm: Uşşâk Usûl: Semaî

the method (2015), kesitler, yuri bykov



"80'lerde Pleshakov kasabasında tecavüz olayları vardı.
Ormancı, duymuşssundur.Çocuklar kaçırıldı.Kampın yanındaki yoldan.
Ormandaki evine götürüp oyuncak odasına kilitledi.
Onlarla oynayıp tecavüz etti ve sonra öldürdü.Pinochet 12, kardeşi 7 yaşındaydı.
Ormancı onları3 hafta evinde tuttu.Kardeşi hemen umudunu yitirmişti.
Pinochet ise nasıl kaçacağını düşündü.Akıllı çocuktu.
Bir bouk para çaldı ve onunla pencerelerin çivilerini çıkardı.
Ve ormancı sarhoş olup sızdığında da, dışarı çıkıp kardeşini çıkardı.
Ormancı uyansa birden, onları ormanda yakalardı.Bu yüzden Kolya doğru olanı yapmalıydı.
Kapıları, pencereleri kilitleyip evi ateşe verdi.
Kardeşinin, oyuncağını almak için geri döndüğünü bilmiyordu.
Dedi ki bana, çocuk ağlaması duymuş, ama kardeşinin onu ormanda beklediğinden eminmiş.
Ve farkettiğinde delirdi.En ileri akıl hastalığı, psikiyatride 20 yıl, sürüyle ilaçlar.
Sonunda hastaneden çıktı ama yine ağlamalar duymaya başladı.
Sanki evin içinden ona bağırıyordu; önce sessiz, sonra çığlıklarla: Kolya, Kolya...
Kardeşinin ağlamalarını duymaya dayanamadığında, bir evi ateşe verdi.
Dağ kenarında bir evdi.Yaşlı, emekli bir adamı yaktı.
Kalabalığın arasından onu zorlukla kurtardım.
Aklı başına geldiğinde intihar etmeye kalkıştı, ama onu kurtardım.
Üç yıldır ciddi psikotrop ilaçlarla tedavi görüyor.Elektrikle iyileştiriliyor.
Yılda bir kez Bergic'e bir aylığına gidiyor.
Elektrik ve psikotropik ilaçlar.Yoksa yine yakmaya başlar."







"Deha kötülükle bir arada bulunmaz.Ama deliliğin ruh ikizidir."


"- Bu yüzden mi şırınga taşıyorsun yanında?
 - Mantıklı olarak subay olan biri kendini vurmalı.Ama manyaklara güvenip silah vermiyorlar."


Hastaya soruyorlar: "Şikayetin nedir?"
O da cevap verir: "Doktor, şikayet etmiyorum, sabrediyorum."









"Sana yarattığın dünyanın ne kadar acınası, sefil olduğunu göstereyim dedim."



"İntikam, geceleri daha uzun yapar ve bıçaklarıysa daha kısa."


"İnsanları kurban yapan nedir?..Umuttur, başka?"


"Mucizeye ne denir biliyor musun?
Tanrı'nın hatası."


"Bütün hayvanlar sürüler halindedir.İçinde yalnızlığı seven bir sürü vardır."


-Garip bir gelenek.
-Doğum günleri mi?
-Sanki yolda direkleri tek tek sayıp mutlu olmak gibi.
Tren seni ölüme götürürken.
Günleri sayıyorsun, ama nereye varacaksın?


"Bana her gerçeğin ateşle kontrol edilmesi gerektiğini kim söyledi?"




"Beni canavar sanıyorsunuz?
Ben de sizinle aynıyım
Tek farkım cesaretim."





"Bilirsiniz.Ben insanları pek sevmem, onlar da beni..Böyle güzel gidiyor."



The Method (2015)
Yuri Bykov

karısını şapka sanan adam, oliver sacks



1885 yılında Charcot'un öğrencisi olan Gilles de la Tourette bugün kendi ismiyle anılan şaşırtıcı sendromu tarif etti.O zamanlar hemen Tourette sendromu diye isimlendirilen bu hastalığın özellikleri haşarı bir espri anlayışı ve sıradışı maskaralıklara duyulan bir eğilimle birlikte sinirsel enerji aşırılığı, tuhaf hareket ve fikirlerin fazlalığı: tikler, ani ve hızlı hareketler, özgün tavırlar, yüz ifadeleri, sesler, küfürler, elde olmadan yapılan taklitler ve çeşitli konpülsiyonlardır.Tourette sendromunun en ağır şekilleri, duygusal, içgüdüsel ve imgesel hayatın her yönünü kapsar.
...
Varsayalım ki tikleri uzaklaştırdın, geriye ne kalacak?Ben tiklerden oluşuyorum, başka da bir şey yok.

(Tikli Ray)

---

O zamana kadar sayısız pandomimci, taklit ustası, palyaço ve şaklaban görmüştüm ama hiçbiri bana, şimdi şahit olduğum bu korkunç ve inanılmaz olayın yaşattıklarını yaşatmamıştı.Bu gerçekten de her yüz ifadesinin, çok hızlı, otomatik ve kontrolsüz bir tekrarıydı.Tam bir taklit de sayılmazdı.Kadıncağız, yanından geçen sayısız insanın yüz ifadesini çabucak takınıyor, bunu daha da geliştiriyordu.Böylece her taklit, en ağırbaşlı jest ve ifadelerin bile abartılarak tekrarlandığı bir parodi veya dalga geçme sürecine dönüşüyordu.Kuşkusuz, bu abartılı davranışları belirli bir niyete dayanmıyordu.Sadece tüm ahreketlerin saptığı, çılgınca ve süratli bir şekilde kontrolden çıktığı anlardı bunlar.Yani, hafif bir gülümseme aşırı bir şekilde abartılarak, saniyenin onda biri gibi kısa bir süreliğine vahşi bir yüz ifadesi haline geliyor, sakin bir jest kontrolden çıkarak gülünç bir konvülsif hareket halini alabiliyordu.

(Ele Geçirilmiş) 

---


Geceyarısı duymaya başladığı İrlanda şarkıları, diğer bir ifadeyle korteksindeki müzikal hafıza izlerinin aniden harekete geçmesi, bir inme geçirmesinden kaynaklanıyordu.Durumu normale döndükçe de şarkılar giderek azaldı.

Nisanın ortasına doğru şarkıların hepsi kayboldu ve Bayan O.C. yeniden eski haline döndü.Ona neler hissettiğini sordum, özellikle de şarkıları özleyip özlemediğini.Gülümseyerek, "Bunu sormanız çok tuhaf ama, evet genel olarak onlardan kurtulmak beni çok rahatlatsa da eski şarkıları biraz özlediğim doğru.Şimdi çoğunu hatırlayamıyorum.O dönem, sanki bana unuttuğum çocukluğumun bir parçası geri verilmiş gibiydi.Üstelik şarkıların bazıları da olağanüstü güzeldi." dedi.
...
Esther Salaman'ın "istemsiz hatırlamalar"la ilgili çok hoş bir kitabı vardır.1970 senesinde basılan kitabın adı nlar Koleksiyonu'dur.(A collection of moments) Orada Esther Salaman, kutsal ve değerli çocukluk anılarının korunması ve hatırlanması mecburiyetinden bahseder ve bunun eksikliği halinde insanın hayatının ne kadar fakir ve köksüz olacağını anlatır.Çocukluk anılarını hatırlamanın ne kadar büyük bir keyif verdiğini, bu anıların kişiye hayatın gerçekliğini daha çok hissettirdiğini söyler.Kitabında bu konuyla ilgili Dostoyevski ve Proust başta olmak üzere pek çok yazardan otobiyografik alıntılar vardır."Hepimiz geçmişimizden sürülmüşüz" diye yazar, işte bu yüzden geçmişi hatırlamaya ihtiyacımız vardır.Bayan O.C 90 yaşında artık hayatının sonbaharını yaşarken, çocukluk anılarına serebral(beyinsel) bir sorun sebebiyle vakıf olmuştur.

(Hatıralar - Bayan O.C.)


---

Peki, sana bir hikâye anlatacağım.Adamın biri doktora gitmiş ve unutkanlıktan dert yanmış.Doktor ona her zamanki sıradan soruları sormuş ve 'peki bu unutkanlıklardan biraz bahseder misin?' demiş.Hasta 'hangi unutkanlıklar?' diye yanıt vermiş.
...
Korsakov 1887'de şöyle yazmıştır: "Neredeyse yalnızca yakın zamanlara dair hafıza zarar görür; yeni yaşantılar çabucak unutulurken, çok eski zamana ait anılar düzgün bir şekilde hatırlanır.Bu da hastanın yaratıcılığının kıvrak zekâsının ve kaynaklarının büyük ölçüde korunmasını sağlar."
...
Bir adam ayağını veya gözünü kaybettiğini bilir ama benliğini kaybederse, bilecek bir "ben" artık orada olmadığı için durum değişir.
...
Onun hakkında konuşan bir kişi kaçınılmaz olarak ruhani bir kayıptan bahsetme eğilimi içinde oluyordu.O kayıp bir ruhtu: gerçekten de bir hastalık sonucunda "ruhsuz" kalmış olabilir miydi?Bir gün rahibelere "Sizce bir ruhu var mı?" diye sormuştum.Bu soruyu neden sorduğumu anladıkları halde, çok sinirlendiler; "Jimmie'yi git bir de şapelde gör ve kendin karar ver!" dediler.
...
Jimmie'nin, ruhani bir dikkat ve hareket sırasında kendini, gerçekliğini ve sürekliliğini bulduğu açıkça görülüyordu.Rahibeler haklıydı, burada ruhunu buluyordu.Luria'nın sözleri geliyordu aklıma; "Bir insan sadece hafızadan ibaret değildir.Duyguları, iradesi, duyarlılıkları, vicdani varlığı...ve işte burada ... ona dokunabilir ve önemli değişikliği görebilirsin." Hafıza, zihinsel süreçler ve us tek başlarına onu ayakta tutmaya yetmiyordu.Ama vicdani dikkat ve hareket bunu yapabiliyordu.
...
Meslektaşım Dr. Leon Protass bana son zamanlarda gördüğü bir hastasını anlatmıştı; çok zeki bir adam , karısı ve çocukları olduğunu birkaç saatlik bir süre boyunca, hayatının otuz senesini kaybediyordu.Böyle ataklar çok hızlı olarak, tamamıyla iyileşme gösterir, ama yine de bir anlamda, zenginliklerle dolu olarak yaşanmış, amacına ulaşmış, dolu dolu hatırlanan ve yıllar süren hayatı tamamıyla silme gücünde olan "ufak sektelerin" en korkuncudur.Tipik olarak bu korku başkaları tarafından yaşanır.Hasta bunun farkında değildir, amnezisine karşı amnezik durumdadır; ilgisizce hayatına devam edebilir ve sonra sadece bir günü değil (alkol kanamalarında sıklıkla rastlandığı gibi) hayatının yarısını kaybedip farkına da varmaz.İnsanın hayatının büyük bir bölümünü kaybedebileceği gerçeği çok korkunçtur.
...
Geçmişlerinde fosilleşmiş bu tür hastalar, sadece orada kendilerini rahat hissederler.Onlar iin zaman durmuştur.Stephen R.'nin buraya döndüğünde korku ve kafa karışıklığı içinde, artık olmayan geçmişi için bağırdığını duyuyorum.Ama ne yapabiliriz?Bir zaman makinesi yapabilir miyiz?

(Kayıp Denizci)



---

Hayaller pek çok insana anlamsız ve sıradan gelebilecek fizyolojik bir olayın, ayrıcalıklı bir bilinç düzeeyinde olan bir kişi için, vecd dolu bir ilham kaynağı olabileceğine dair kendine özgü bir örnek teşkil ederler.Ara sıra epileptik auralar yaşayan Dostoyevski bunlara önemli anlamlar atfeder:

"Bazen sonsuz uyumun varlığını hissedebildiğiniz beş altı saniyelik zaman dilimleri olur...Bu anların yaşattığı en kötü şey ise, ürkütücü bir berraklık ve esrime duygusudur.Eğer bu durum beş saniyeden fazla sürerse ruh buna katlanamaz ve uçup gider.Bu beş saniye içinde tüm varlığımı bütünüyle yaşar, gerekirse bunun için hayatımı bile veririm.Üstüne üstlük büyük bir bedel de ödemiş olduğumu düşünmeden."

(Hildegard'in Hayalleri)


---

Büyükannesinin ölümünün ardından daha kararlı ve net bir tavır takındı."Artık atölyelere ve derslere katılmayacağım.Bunların bana bir yararu dokunmuyor.Kendimi toparlamamda yardımcı olmuyor."Ardından hayran kaldığım, düşük IQ'suna rağmen metafor kullanabilme gücüyle yerdeki halıya baktı ve,

"Sanki canlı bir halıyım.Halınızdaki gibi bir modele, bir desene ihtiyacım var.Bir desen yoksa parçalara ayrılıyorum, çözülüyorum." dedi.

(Rebecca)


Oliver Sacks
Karısını Şapka Sanan Adam
Yapı Kredi Yayınları
Çeviren: Çiğdem Çalkılıç