A.Tvardovski
...
Yüzbaşı Novikov, "Gevelemeyi bırak!" diye soğukça sözünü kesti."Benim bataryada tıraş olacaksın.Ve hamama da gideceksin."Şakalaşmaya izin vermeyen bir tonla ilave etti."Tıraşlı olsan da ölürsün.Ölülerin de sakalları uzar.Hiç görmesin mi?"
...
Teğmen Ovçinnikov "Savaştan önce kötü asker, her zaman ishal olur," dedi.
...
"Nereye emrederseniz yüzbaşı!Dediğiniz yere gitmeye hazırım, mahkemeye de, cehenneme de!" Burnu havada, ince yüzlü Ovçinnikov, kaslı kollarını açıp ince dudaklarını hırsla sıkarak uzun zaman ranzada oturdu, yırtıcı bir kuşa benziyordu.
...
"Ben herkesin bildiği gerçeğe aşina olduğumu söyleyebilirim." dedi Yüzbaşı Novikov.
"Ah, dünyada herkes bu gerçekleri bilseydi." dedi Binbaşı Gulko kaşlarını çatarak.
"Ben sadece herkesin bildiği şeyleri yüksek sesle konuşmaktan nefret ederim binbaşı." dedi Novikov."Sık kullanmak düşünceyi erozyona uğratır.Nefret susmayı gerektirir."
...
"Unutma, sen hala bir yeni yetmeden az büyüksün, senin çok şey öğrendiğini inkar etmiyorum.Önünde koca bir hayat var.Henüz gençken iyilik yapmak için acele et.Gençliğinde herkes iyiliğe karşı özellikle hassastır.Felsefe yaptığım için bağışla.Yakında savaş bitecek.Her şey önünde.Eğer hayatta kalırsan tabii.Hayatta kalmaya bak!"
...
O, kendine acımadığı gibi, Teğmen Ovçinnikov'a da hiç acımadı.Bir erbaşken affedilecek şey, bir subayken affedilemezdi.Ovçinnikov'un hala hayatta olan adamlarını terk etmiş olmasını kabullenenemiyordu.
...
O anda sırıtan Willi'nin ona yaklaşıp eğildiğini, tiksintiyle yüzünü buruşturup tercümana baktığını ve hala hayatta olan Ovçinnikov'un yüzüne soğukkanlılıkla üç mermi sıktığını Ovçinnikov artık göremiyor, hissedemiyor, bilemiyordu.
...
Savaşa çok geç katıldığı için şu gerçeği anlayamıyor; bazen iyiliğe doğru atılan bir adım, birkaç kişinin acılarını dindirmek arzusu mazur gösterilemeyecek kadar ağır kayıplara neden olabilir.Daha iki yıl önce başka türlü düşünürdüm.
...
"Onu yaraladı mı? Hayır, olamaz, yaralamadı!" diye düşündü Novikov."Savaşta iki kez yaralanamazsın, ikinci kez öldürülürsün."
...
Yüzbaşı Novikov, Çek komutanla konuştuktan sonra, siperde uzaklaştığında ölü bir vücuda takılarak tökezledi.O, yana yatmıştı, ölüm onu böyle rahatsız bir vaziyette bulmuştu.Gömleğinin kolundan çıkan bembeyaz sıska eli tepeye doğru uzanmıştı, başı uyuyan bir kuş gibi yorgun halde bu kolun altına eğilmişti.Ölümün başından attığı güneşten solmuş şapkası yanındaydı, üzerinde gece çiyi parlıyordu.Cesedin bacakları yukarı toplanmıştı, sanki hissettiği ölümün soğuğu vücudunun son ısısını korumak için kıvrılmasına sebep olmuştu.Birden Novikov yüzünden değil, sıska elinden ve yatış pozisyonundan onun Telsizci Kolokolçikov olduğunu fark etti.(O gece villada aynı pozisyonda uyumuştu.) Yüzbaşı Novikov, Kolokolçikov'u sırt üstü çevirdi, uzun süre onu izledi.Yüzü hareketsizdi, solgundu, bembeyazdı, yüzünde çocuksu bir şaşkınlık belirmişti.("Neden? Bana nereden ateş ettiler?") Zayıf, ince boynu geri düşmüştü, ayın soğuk mavi ışığı, onun Novikov'u her zaman şaşırtn bu berrak yeşil gözlerine vuruyordu.
Novikov eğildi, ıslak parmaklarıyla Kolokolçikov'un göğsüne dokundu, hala tütün kokan keseye ulaştı, orada bazı belgeler ve geçmiş yıllarda Kolokolçikov'a verilen iki cesaret madalyası vardı.Ve bunların soğukluğunu avucunda hissederken şimdi ona ne cesaret ne de madalya gerekmediğini düşündü.
...
"Kadınlar savaşa gitmesin diye, iki yüz kez savaşa gitmeye hazır olduğunu söylemişti." diye düşündü Lena su kabının kapağını açarken."Daha dün gece söylemişti bunu."
...
Son kez yatağımı ser
Yarın kaput giyinip
Olacağım bir asker.
...
"Öbür dünyadan bizi son defa ara..."
...
Top mürettebatının olduğu oyukta onların depoladığı cephaneden tek bir mermi bulamadı.Hepsinin kullanılmış olduklarını anladı.Ay ışığında hırpalanmış bir kızıl Yıldız nişanı parladı.Onun kimin olduğunu bir süre düşünüp hatırlayamadı, cebine attı.
...
Novikov Ladya'nın vücudunu dikkatle sipere yerleştirdi, Ladya'nın omuzları daralmış, yüzüne umutsuzluk ifadesi aksetmişti.Göğsünün sağında ve solunda olan altı madalyasının hepsi koyu kan lekesi kaplanmıştı.Anlaşılan, son anda bir emir veriyordu, ama emir yerine ulaşmadı, belki de oraa emri duyacak kimse kalmamıştı.
...
Yüzbaşı Novikov bir şefkat duygusuyla."Fakat yıllar bakımından hemen hemen aynı yaşta olduğumuzu göremiyor.Genelde aynı şeyleri düşündüğümüzü ve benim tek tecrübemin savaş tecrübesi olduğunu bilmiyor.Ben de zaman zaman çikolata yemek, nöbet değişmek ya da yaktığım tanklarla övünmek isterim.Fakat benim bunları yapmaya hakkım yok.Sanırım benim çatışma sırasındaki davranışım ona büyük bir cesaret gibi görünüyor.Eh Vitya, Vitya! Bir gün eğer savaştan sonra hayatta kalırsak sana bütün bunları anlatacağım ve bahse girerim ki bana inanmayacaksın!Fakat bütün bunlar doğru.Sen sadece gençsin ve ben ise başkalarının hayatı için birçok sorumluluğu yüklenmek zorundayım."
...
"Onu sipere taşıyın, daha sonra gömeceğiz." dedi Novikov kısık bir sesle, neredeyse kendi sesini duymamıştı.Kısa bir süre için, son saatlerinde Stepanov'a karşı sarf etmiş olduğu kötü ifadeleri anımsayarak üzüntü duydu.Fakat onun ne haklı ne de suçlu olduğunu hatırlayıp kavramak için ne zamanı ne de manevi gücü vardı.Başı döndü, midesi bulanacak gibiydi, galiba siperde beyin sarsıntısı yaşamıştı.
...
Kendine hiçbir zaman askerlerin onu sevip sevmediğini ya da onların kendisini sevmesinin ne anlam ifade ettiğini sormamıştı.Zaman zaman kendisine karşı olduğu gibi onlara da acımasız davranıyordu.Özverili nezaket, sevgi, güneş ışığı bütün bunlar barış zamanında hayatı güzelleştirebilirdi.Bunları hep savaştan sonraya ertelemişti.
...
Son Yaylım Ateşi
Çeviri: Badegül Can Emir
Kastaş Yayınevi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder