13 Aralık 2020 Pazar

Ecinniler, Dostoyevski


Puşkin'i çizmeyle karşılaştırmak, 
19. yüzyılda Rusya'da edebiyat ve entellektüalizm yanlıları arasındaki 
polemiğe bağlı olarak ortaya çıkmış bir söz.
Özellikle de Dostoyevski'nin, V.A. Zaytsev ve D.İ. Pisarev'le 
Puşkin'in önemi konusunda giriştiği sert tartışmalarda konu edilmiştir.
1864'teki bir yazısında şöyle diyordu Dostoyevski: 
"Buradan kendinize bir kural çıkarmalısınız: 
Çizme her durumda Puşkin'den daha iyidir, 
çünkü Puşkin'siz yapabilirsiniz, ama çizmesiz asla, 
öyleyse Puşkin lükstür, saçmalıktır, o kadar"


"Eski bir gecelik takkesi gibi davrandılar bana."

...

Karısı kendisini bıraktığını açıkladığında Virginskiy'in ona şöyle dediği anlatılıyordu: 
"Seni şimdiye dek yalnızca seviyordum, dostum; şimdiyse sana saygı duyuyorum."
Am bu eski Roma deyişinin söylendiği kuşkuludur; hatta tam tersine Virginskiy'in hüngür hüngür ağladığınıs söyleyenler var.

...

Stepan Trofimoviç yavaş onu şiirsiz kadın ya da daha şakacı bir tavırla "şiirsiz dostum benim" diye adlandırmaya başlamıştı.

...

Sözünü dinlet ona, dinletemezsen aptalsın demektir.Sana kendini asacağını söyleyecektir, gözdağı verecektir; inanma sakın, hepsi palavradır.İnanma ama yine de kulağın kirişte olsun, saati saatine uymaz bunların, bakarsın asıverir kendini: Güçlü oldukları için değil, zayıf oldukları için yaparlar bunu.

...

Sosyalizmin gerçekliği değil, duygusal, ülküsel yanı, bir başka deyişle ondaki dinsel hava ve şiir çekici geliyor onlara.Tabii bunun kimin şiiri olduğu, ayrı konu!

...

Ona olan kızgınlığım sığ ve aptalcaydı belki, ancak iki dostun çok uzun süre yalnız kalması bazen gerçek dostluklara zarar verebiliyor.Belli noktalarda, içinde bulunduğu durumun bazı yanlarını çok iyi anlıyor, hatta gizlemeyi gerekli bulmadığı bazı noktalarda bu durumu son derece duyarlı bir şekilde saptıyordu.

...

Bir yıl kadar önce derginin birinde hem müthiş naif bir şiirsellik, hem de psikolojik öğeler taşımak gibi korkunç bir iddiaya sahip bir yazısını okumuştum.Bizzat tanık olduğu, bir geminin İngiltere kıyılarında batışıydı anlattığı: Boğulmak üzereyken kurtarılanları ve ölenlerin cesetlerinin kıyıya taşınmasını görmüş.Bu oldukça uzun metnin tek yazılış amacı kendini öne sürmek, dikkatleri çekmekti.Satır aralarında yazar sanki şöyle fısıldıyordu: "Benimle ilgilensenize!O anda benim nasıl olduğuma bakın yalnız!Ne yapacaksanız siz denizi, fırtınayı, kayalıkları, parçalanan geminin kalıntılarını falan?Size bunnların tümünü güçlü kalemimle yeterince anlattım.Cansız kollarında ölü bebeğini tutan şu boğulmuş kadından size ne?İzlemeye yüreği dayanamayıp da olaya arkasını dönen bana baksanıza siz!İşte yüreğim ağzımda, dönüp arkama bakmaya cesaret edemeden, gözlerim kapalı, dehşet içinde öylece duruyorum...ne kadar ilginç bu duruşum, öyle değil mi?"Karamazinov'un yazısı hakkındaki görüşlerimi kendisine ilettiğimde Stepan Trofimoviç de bana katıldı.

...

Ben...ona...-diye kekeledi,-bi ara...yalnızca küçük bir imada bulunmuştum...Buralı bir hayalperest.Dünyanın en iyi yürekli ve en çabuk kızan adamıdır.

...

Taşın kendisinde acı yoktur, ama taştan duyulan korkuda acı vardır.Tanrı da ölüm korkusuundan duyulan acıdır.Acıyı ve korkuyu alt eden, Tanrı olur.Bu, yepyeni bir hayat, yepyeni bir insan demekir.Tarih de iki döneme ayrılacak o zaman: Gorillerden Tanrı'nın yok olmasına ve Tanrı'nın yok olmasından...

...

Bir gün yolda rastlantıyla karşılaştığımızda Virginskiy tanıştırmıştı bizi.Hayatımda yüzü onunki kadar iç karartıcı, mahun ve tasalı olan birini daha görmedim.Dünyanın sonunun gelmesini bekler gibi bir ifade vardı bakışlarında; ama kehanetlere göre, herhangi bir zaman olması beklenen ve belki de hiç gerçekleşmeyecek olan bir konu değil de, örneğin yarın sabah onu yirmi beş geçe gibi zamanı tam saptanmış bir sonu.

...

Teşekkür ederim Stepan Trofimoviç; Nicolas'a ve onun ruhuyla yazgısının ona yüklediği görevlerin yüceliğine her zaman büyük bir inanç beslediğiniz için size öncelikle teşekkür ederim.En umutsuz anlarımda bu inancınız güç verdi bana.

...

Sizi anlıyorum Varvara Petrovna.Tıpkı dindeki gibi diyorsunuz: İnsan ne kadar zor koşullar altında yaşıyorsa ya da halk ne kadar ezilmiş, bitkin, yoksulluk içindeyse, o kadar büyük bir inatla cennette ödüllendirilmeyi bekler; hele bir de bu arada yüz bin papaz, din adamı, vs. birtakım spekülasyonlarla onların bu hayallerini kışkırtacak çalışmalar yürütürlerse...Sizi anlıyorum Varvara Petrovna, içiniz rahat olsun.

...

Gerçekçi bir insan olarak da asla yalan söyleyemez; gerçek onun için başarıdan daha üstündür.

...

Düşmanınızdan korkuyorsanız, bu korku, ona olan nefretinizi de yok eder.

...

Hadi itiraf edeyim: Niyetim aptal rolü oynamaktı, çünkü kendim olmaktan biraz daha kolaydı bu.Ama aptallıkta aşırılık vardır, aşırılıksa her zaman merak uyandıran bir şeydir; bunun üzerine kesin olarak kendim olmaya karar verdim.İyi de, kendim kimdi...nasıl biriydi?Altın dengeyi yansıtan biri: Ne ahmak, zeki, oldukça yeteneksiz, buralı  aklı başında insanların dedikleri gibi aydın düşmüşe benzeyen biri, öyle değil mi?

...

Aklıma gelmişken, Şatov da Rusya'da bir ayaklanma olacaksa, bunun kesinlikle ateizmden başlaması gerektiği görüşünde.Haklı olabilir.O ana dek hiç söze karışmayan ve ağzını açıp tek kelime bir şey söylemeyen ak saçlı, kaba saba, cahilce bir yüzbaşı birden ayağa kalktı, odanın ortasına geldi ve sanki yalnızmış, kendi kendine konuşuyormuş gibi: "Tanrı yoksa, ben yüzbaşı olsam ne olur, olmasam ne olur!" dedi, şapkasını aldı, elleri iki yana açık öçıktı gitti.

...

Sağduyu karşısında bile direnebilmek için gerçekten yüce insan olmak gerekir.

...

Stepan Trofimoviç'in bir saptamasına göre, bir çiftlik sahibi ne denli yoksullaşmışsa, kelimeler de ağzında o denli uzuyor, tatlı, peltek bir melodiye dönüşüyordu.Ne var ki kendisinin de tam böyle konuştuğunun hiç farkında değildi.

...

Derken dün de Stepan Vısotskiy'den Stravrogin'in şu...Gaganov'la düello ettiğini duydum.Sırf bu kudurmuş kudurmuş adam yakasından düşsün diye böylesine efendice, nazik bir düşünceyle alnını ona hedef tahtası gibi uzatmış.Hım.Yirmili yılların hassa subaylarına yakışır bu davranış.

...

Taşrada insan bir kez ortaya çıkmayagörsün, bir daha ne yapsan gözden kaybolamaz.Nikolay Vsevolodoviç eskiden olduğu gibi tüm taşra kurallarına, göreneklerine uymaya bunların gereklerini en ince ayrıntılarına varana dek yerine getirmeye başladı.Onu neşeli buldukları söylenemezdi: "Başına gelmeyen kalmadı!Başkaları gibi değil ki o!..Düşündüğü yığınla şey var!" Hatta dört yıl önce kendisinden nefret edilmesinde etkin olan kibirli, kimseleri yaklaştırmaz halleri bile şimdi saygı uyandırıyor, beğeniliyordu.

...

Üzerimizde birtakım sorumluluklar var; demek ki bizde sizler gibi ortak davaya hizmet ediyoruz.Sizin sallayıp sarstığınız, biz olmasak dört bir yana dağılacak şeyi tutuyoruz yalnızca.Biz sizin düşmanınız değiliz; kesinlikle değiliz.Biz size ileri arkadaşlar diyoruz.İlerleyin diyoruz; hatta sallayıp sarsın diyoruz.Yani neyin değiştirilmesi gerekiyorsa, ne eskimişse onu sallayın, sarsın.Ama gerektiğinde biz sizi gereken sınırlar içinde tutarız  ve böylece, sizi size karşı koruruz.

...

"Tertemiz bir aşkla dolu
Ve hep o tatlı düşe bağlı"

Puşkin - Yoksul Mert Adam

...

Onlarla karşılaştırınca, bizim Rusya'da yıkılacak taş üstünde taş yok.Dolayısıyla bizde taşlar devrilmez, her şey birden çamur deryası içinde dağılır gider.Kutsal Rusya'nın bir şeylere karşı koyma gücü dünyadaki bütün ülkelerden daha azdır.Basit bir halk, bir tür Rus tanrısı sayesinde iyi kötü ayakta durabiliyor gibi görünüyorsa da, son gelen haberlere göre Rus tanrısı da pek güvenilir değil: Köylü reformuna bile güçlükle karşı koyabildi ve bu karşı koyuş onu çok sarstı.Sonra demiryolları var...siz varsınız...yok, ben artık Rus tanrısına hiç inanmıyorum.

...

Doğru söylüyorsun Pyotr Stepanoviç; ama unutma ki ben ikonaların üzerinden yalnızca incileri aldım; başını sokacak yeri olmayan, hep aşağılanmış bir öksüz olarak o anda döktüğüm gözyaşlarının Tanrı nezdinde birer inciye dönüşmediğini nereden biliyorsun?Kitaplara göre çok eski zamanlarda tüccarın  birinin tıpkı benim gibi gözyaşları içinde dua edip inleyerek Meryem Anamızın tasviri üzerinden bir inci çaldığını bilir misin?Bu adam daha sonra herkesin gözü önünde diz çöküp incinin tutarı kadar parayı anamızın ayaklarının dibine bırakmış, anamız da onu tülüyle örtmüş ve böylece gerçek bir mucize olmuş ve yöneticiler de devletin bütün kitaplarının bunu böylece yazmasını buyurmuşlar.

...

Erkel, kafasında kendine ait tek bir düşünce bulunmayan, buna karşılık kafası boyun eğdiği kişilerin düşünceleriyle dolu "küçük aptal"lardandı.

...

Dostum, ömrüm boyunca hep yalan söyledim.Doğruyu söylerken bile yalan söyledim.

...

İnsanın, kendi mutluluğundan çok, bir yerlerde herkes için, her şey için eksiksiz, sakin bir mutluluğun var olduğunu bilmesi gerekli.

...

Kendimi öldürmem gerektiğini biliyorum, kendimi iğrenç bir böcek gibi yeryüzünden süpürüp atmam gerektiğini.Ama kendimi öldürmekten korkuyorum, çünkü büyüklük göstermekten, gönül yüceliği göstermekten korkuyorum.Bunun sonsuz yalanlar zinciri içinde bir başka yalan, sonuncu yalan olacağını biliyorum.Büyüklük rolleri oynamak için kendini aldatmanın ne yararı var?İçimde hiçbir zaman öfkeye de, utanca da yer olmadı; demek ki umutsuzluğa da yer yok.

...

Fyodor Mihayloviç Dostoyevski
Ecinniler
Çeviri: Mazlum Beyhan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder