...Özgürlük öylesine büyük ve öylesine hoş bir iyiliktir ki, bir kez kayboldu mu tüm kötülükler arkaya sıralanır; bu durumdan sonra hala yok olmamış iyilikler ise kullukla yozlaştıklarından dolayı lezzetlerini tümüyle kaybederler
---
...Kentlerinizi çiğnediği ayaklar sizinkiler değilse bunları nereden almıştır?Sizin tarafınızdan verilmiş olmasa üzerinizde nasıl iktidarı olabilir?Sizinle anlaşmadıysa sizin üstünüze gitmeye nasıl cesaret edebilir?Kendinize ihanet etmeseniz, sizi öldüren bu katilin yardakçısı olmasanız ve sizi yağmalayan bu hırsıza yataklık etmeseniz o ne yapabilir.Zarar versin diye meyvelerinizin tohumunu dikiyorsunuz.Hırsızlıklarına eşya sağlamak için evlerinizi doldurup döşeyip, kızlarınızı da şehvet tutkusunu tatmin etsin diye yetiştiriyorsunuz.Çocuklarınızı onlara yapabileceği en iyi şey olan savaşlarına götürsün diye, katliama götürsün diye, onları tutkularının uşakları ve intikamlarının uygulayıcıları yapsın diye büyütüyorsunuz.Derin haz duygularını incelikle ele alabilsin ve pis ve rezil eğlencelerinin içinde yuvarlanabilsin diye ölesiye çalışıp bitkin düşüyorsunuz.Onun daha güçlü ve sert olması ve böylece dizginleri daha da sıkması için kendinizi zayıflatıyorsunuz.
---
...Eğer insanlar fazla sağır olmasaydılar, hayvanların onlara "yaşasın özgürlük" diye haykırdıklarını duyarlardı.Hayvanların birçoğu yakalandıkları anda hemen ölür.Örneğin, balık sudan çıkar çıkmaz yaşamını da yitirir; aynı biçimde ışığı terk eden bazı hayvanlar doğal bağımsızlıklarının yok olmasından sonra yaşamak istemezler.
---
..Gücünün son damlasına kadar kendini savunup bir kurtuluş yolu göremeyen ve yakalanmak üzere olan bir filin, dişlerini ağaçlara vurarak kırması, doğduğu gibi özgür kalma arzusunun onu düşünmeye sevkedip avcılarla pazarlık yapmaya yöneltmesinden ve eğer dişleri pahasına kurtulacaksa, dişlerini özgürlüğünün fidyesi olarak vermesinden başka ne olabilir ki?
---
Öküzler bile boyunduruk altında sızlanır
Kuşlar ise kafes içinde yakınır.
---
Venediklilere bakarsak, içlerinde en kötü olanların bile kral olmak istemediğini görürüz.Aynı şekilde doğup eğitilmiş bu insanların, özgürlüklerini en iyi biçimde kimin daha iyi sürdürebileceğinden başka bir tutkuları yoktur.Beşikten beri bu şekilde öğrenmiş ve davranmış olan Venedikliler, bağımsızlıklarının en ufak bir parçasını bile dünyanın diğer tüm mutluluklarını elde etmek için feda etmezler.Bu insanları gören bir kişi kalkıp da bizim büyük Efendi diye adlandırdığımız insanın topraklarına giderse, burada sanki bu büyük Efendi'ye kulluk-kölelik etmek için doğan ve onu yerinde tutmak uğruna canlarını veren insanlarla karşılaşacaktır.
---
Utikalı Katon, daha bir çocukken diktatör Sulla'nın evine gidip gelirdi.Bunun nedeni, bu evin kapılarının ona sürekli açık olmasından ve Sulla ile yakın akrabalığından ileri geliyordu.Katon bu eve, her iyi aile çocuğunun yapmaya alışkın olduğu biçimde, yani efendisiyle beraber giderdi.Sulla'nın konağında, gerek onun önünde, gerek onun buyruğu üzerine, insanların mahkum edildiklerini, bir kişinin sürülürken diğerinin boğazlandığını, bir yurttaşın hapis edilmesinin, diğerinin ise kellesinin istendiğini görmüştü.Sonuç olarak, burada her şey kentin bir görevlisinin evindeki gibi değil de, halkın tiranının evindeki gibi olup bitiyordu ve burası bir adalet divanı değil, fakat tiranlığın yatağıydı.Bu soylu çocuk efendisine şöyle dedi: Bana neden bir hançer vermiyorsunuz?Onu giysimin altında saklayacağım.Sulla'nın odasına çoğu kez o uyanmış olmadan önce giriyorum.Kenti ondan kurtarmaya yetecek kadar güçlü bir kolum var.İşte bu gerçekten Katon'a vergi olan bir sözdü.Bu söz, kişinin ölümüne yaraşır başlangıcıydı.
---
Güneşin bize göründüğünden daha başka bir biçimde göründüğü ülkeleri ele alalım.Buralarda, güneş altı ay sürekli parladıktan sonra, yılın geri kalan kısmında kendini göstermeyip insanları karanlıkta bırakır.Bu uzun gecede doğan kişilerin aydınlıktan konuşulduğunu duymamış ve gündüzü hiç görmemiş olduklarını düşünürsek, bu kişilerin ışığı arzulamadan içinde doğdukları karanlığa alışmalarını görmek bizi şaşırtır mı?
---
Tiranlar, dini koruyucu olarak ön plana koymayı arzular ve hatta mümkünse, kötü yaşamlarına destek olması için birkaç tanrısallık örneğinden faydalanırlardı.
---
Vergilius'un Sibylie'ine ve cehennemine inanmak gerekirse, insanlarla alay etmiş ve Jüpiter olmak istemiş olan Salmoneus, şimdi yaptıklarının karşılığını görmekte ve cehennemin derinliklerinde,
Acımasız sıkıntılar çekmektedir, öykünmek istediği için
Olympos'un gök gürültüsü ile Jüpiter'in şimşeklerine.
Dört atlı arabasının üzerinde gitmişti yiğitçesine
Elinde sallayarak yanan meşalesini,
Yunan halkları arasından
Ve Elis ülkesindeki kentinin ortasından.
Meydan okuyup kalkışmıştı sahip çıkmaya
Yalnızca Tanrılara özgü olan bu onura.
Taklit edilmez yıldırım ile fırtınalara
Yeltenmişti bu akılsız kişi öykünmeye
Nallı atlarının tunç köprüde çıkardığı gürültüyle.
Ancak kudretli baba (Jüpiter -çev.-) -ki kötülüğü cezalandıran-
Atmıştı bulut kümeleri arasından
Alevler çıkaran ne bir ışık, ne bir meşale,
Fakat korkunç bir fırtınanın sert darbesi ile
Tepetaklak edip vurmuştu onu yere.
*Le Boetie, bu dizeleri İ.Ö. 70-19 yılları arasında yaşamış Romalı ozan Vergilius'un Aeneis adlı destanından almıştır.
Salmoneus, Yunan mitologyasında, Zeus'a öykünmeye kalkışmış olan bir ölümlüdür.
Sibylle, Yunan mitologyasında, geleceği görüp söyleyen kadındır.Destanda, geleceğibi öğrenmek için Hades'e (yeraltındaki ölüm ülkesine) inen Aineias'e eşlik etmiştir.
Aineias, Aphrodite'nin oğludur.Mitologyaya göre, Troia'nın düşmesinden sonra kaçıp denize açılmış ve uzun serüvenlerden sonra İtalya'ya ulaşığ Roma kentini kurmuştıur.
---
...Doktorların, "eğer bedenimizde çürümüş bir bölge varsa ve o andan sonra başka bir kısmında bir şey harekete geçmişse, bu şey hemen bozulmuş bölüme gider." dedikleri olgu gibi, bir kral kendini tiran olarak bildirdiği andan başlayarak krallığın tüm kötü tabakaları, tüm ayak takımı -ki bunlarla kastetmek istediğim bir devlette ne fala kötülük ne de fazla iyilik yapamayacak hırsızlar ve kulağı kesikler değil, fakat ateşli bit yükselme hırsıyla ve hatırı sayılır bir para tutkusuyla suçlandırılan kişilerdir -ganimetten pay alabilmek ve büyük tiranın altında kendilerini küçük tiranlar yapabilmek için çevresinde toplanıp onu desteklemeye başlarlar.Tıpkı büyük hırsızların ve tanınmış korsanların yaptıkları gibi, birileri ülkeyi tanımaya çalışır, diğerleri yolcuları soymak amacıyla gözetler; birileri tuzak kurmuştur, diğerleri ise pusudadır; birileri kılıçtan geçirirken diğerleri insanları soyar.Aralarında ganimetin ya da hiç olmazsa bu ganimetin aranışının kokusunu almayan tek kişi yoktur.
---
...Tiran, kendine yakın olan diğer kişilerin alçaklaştıklarını ve kendinden lütuf dilendiklerini görür.Bu kişilerin tiranın söylediklerini yapmaları yeterli değildir; onun ne istediğini düşünmeleri ve hatta onu memnun edebilmek için düşüncelerini öngörmeleri gerekir.Tirana yalnız itaat etmekle kalmayacaklar, onu hoşnut da edecekler, işlerini yapmak için uğraşacaklar, didinecekler, onun keyifli olmasından haz duyacaklar ve kendi kişisel beğenileri yerine onunkileri benimseyerek mizaçlarını, doğal yapılarını değişmeye zorlayacaklardır.
---
Karısı olmadan yaşamayacak gibi gözüken kişinin (tiranın), çok sevdiği karısının çıplak boynunu görüp söylediği bu anlamlı söz çok yaygındır."Benim buyurduğum anda, bu güzel boyun hemen kopartılacaktır."
---
Hiç kuşkusuz, tiran hiçbir zaman ne sevilir ne de sever.Kutsal bir sözcük, aziz bir şey olan dostluk, yalnızca iyi insanlar arasında bulunur ve karşılıklı saygı ile kurulur; yapılan bir iyilikle değil de daha çok iyi bir yaşamla sürdürülür.Bir kişiyi başka birisinin güvenilir dostu kılan, onun doğruluğunu kavrayıp güvenine sahip olması ve onun iyi doğal yapısını, dürüstlüğünü ve tutarlılığını bilmesidir.
Gaddarlığın, namussuzluğun, adaletsizliğin olduğu yerde dostluk olamaz.
Kötüler kendi aralarında toplanınca bu bir komplo olur, yoksa bir arkadaş topluluğu değil.Birbirleriyle konuşmazlar, fakat birbirlerinden çekinirler.Dost değil, suç ortaklarıdırlar.
Etienne de La Boetie
Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev
Çeviri ve Yorum: Prof. Dr. Mehmet Ali Ağaoğulları
İmge Kitabevi
---
...Kentlerinizi çiğnediği ayaklar sizinkiler değilse bunları nereden almıştır?Sizin tarafınızdan verilmiş olmasa üzerinizde nasıl iktidarı olabilir?Sizinle anlaşmadıysa sizin üstünüze gitmeye nasıl cesaret edebilir?Kendinize ihanet etmeseniz, sizi öldüren bu katilin yardakçısı olmasanız ve sizi yağmalayan bu hırsıza yataklık etmeseniz o ne yapabilir.Zarar versin diye meyvelerinizin tohumunu dikiyorsunuz.Hırsızlıklarına eşya sağlamak için evlerinizi doldurup döşeyip, kızlarınızı da şehvet tutkusunu tatmin etsin diye yetiştiriyorsunuz.Çocuklarınızı onlara yapabileceği en iyi şey olan savaşlarına götürsün diye, katliama götürsün diye, onları tutkularının uşakları ve intikamlarının uygulayıcıları yapsın diye büyütüyorsunuz.Derin haz duygularını incelikle ele alabilsin ve pis ve rezil eğlencelerinin içinde yuvarlanabilsin diye ölesiye çalışıp bitkin düşüyorsunuz.Onun daha güçlü ve sert olması ve böylece dizginleri daha da sıkması için kendinizi zayıflatıyorsunuz.
---
...Eğer insanlar fazla sağır olmasaydılar, hayvanların onlara "yaşasın özgürlük" diye haykırdıklarını duyarlardı.Hayvanların birçoğu yakalandıkları anda hemen ölür.Örneğin, balık sudan çıkar çıkmaz yaşamını da yitirir; aynı biçimde ışığı terk eden bazı hayvanlar doğal bağımsızlıklarının yok olmasından sonra yaşamak istemezler.
---
..Gücünün son damlasına kadar kendini savunup bir kurtuluş yolu göremeyen ve yakalanmak üzere olan bir filin, dişlerini ağaçlara vurarak kırması, doğduğu gibi özgür kalma arzusunun onu düşünmeye sevkedip avcılarla pazarlık yapmaya yöneltmesinden ve eğer dişleri pahasına kurtulacaksa, dişlerini özgürlüğünün fidyesi olarak vermesinden başka ne olabilir ki?
---
Öküzler bile boyunduruk altında sızlanır
Kuşlar ise kafes içinde yakınır.
---
Venediklilere bakarsak, içlerinde en kötü olanların bile kral olmak istemediğini görürüz.Aynı şekilde doğup eğitilmiş bu insanların, özgürlüklerini en iyi biçimde kimin daha iyi sürdürebileceğinden başka bir tutkuları yoktur.Beşikten beri bu şekilde öğrenmiş ve davranmış olan Venedikliler, bağımsızlıklarının en ufak bir parçasını bile dünyanın diğer tüm mutluluklarını elde etmek için feda etmezler.Bu insanları gören bir kişi kalkıp da bizim büyük Efendi diye adlandırdığımız insanın topraklarına giderse, burada sanki bu büyük Efendi'ye kulluk-kölelik etmek için doğan ve onu yerinde tutmak uğruna canlarını veren insanlarla karşılaşacaktır.
---
Utikalı Katon, daha bir çocukken diktatör Sulla'nın evine gidip gelirdi.Bunun nedeni, bu evin kapılarının ona sürekli açık olmasından ve Sulla ile yakın akrabalığından ileri geliyordu.Katon bu eve, her iyi aile çocuğunun yapmaya alışkın olduğu biçimde, yani efendisiyle beraber giderdi.Sulla'nın konağında, gerek onun önünde, gerek onun buyruğu üzerine, insanların mahkum edildiklerini, bir kişinin sürülürken diğerinin boğazlandığını, bir yurttaşın hapis edilmesinin, diğerinin ise kellesinin istendiğini görmüştü.Sonuç olarak, burada her şey kentin bir görevlisinin evindeki gibi değil de, halkın tiranının evindeki gibi olup bitiyordu ve burası bir adalet divanı değil, fakat tiranlığın yatağıydı.Bu soylu çocuk efendisine şöyle dedi: Bana neden bir hançer vermiyorsunuz?Onu giysimin altında saklayacağım.Sulla'nın odasına çoğu kez o uyanmış olmadan önce giriyorum.Kenti ondan kurtarmaya yetecek kadar güçlü bir kolum var.İşte bu gerçekten Katon'a vergi olan bir sözdü.Bu söz, kişinin ölümüne yaraşır başlangıcıydı.
---
Güneşin bize göründüğünden daha başka bir biçimde göründüğü ülkeleri ele alalım.Buralarda, güneş altı ay sürekli parladıktan sonra, yılın geri kalan kısmında kendini göstermeyip insanları karanlıkta bırakır.Bu uzun gecede doğan kişilerin aydınlıktan konuşulduğunu duymamış ve gündüzü hiç görmemiş olduklarını düşünürsek, bu kişilerin ışığı arzulamadan içinde doğdukları karanlığa alışmalarını görmek bizi şaşırtır mı?
---
Tiranlar, dini koruyucu olarak ön plana koymayı arzular ve hatta mümkünse, kötü yaşamlarına destek olması için birkaç tanrısallık örneğinden faydalanırlardı.
---
Vergilius'un Sibylie'ine ve cehennemine inanmak gerekirse, insanlarla alay etmiş ve Jüpiter olmak istemiş olan Salmoneus, şimdi yaptıklarının karşılığını görmekte ve cehennemin derinliklerinde,
Acımasız sıkıntılar çekmektedir, öykünmek istediği için
Olympos'un gök gürültüsü ile Jüpiter'in şimşeklerine.
Dört atlı arabasının üzerinde gitmişti yiğitçesine
Elinde sallayarak yanan meşalesini,
Yunan halkları arasından
Ve Elis ülkesindeki kentinin ortasından.
Meydan okuyup kalkışmıştı sahip çıkmaya
Yalnızca Tanrılara özgü olan bu onura.
Taklit edilmez yıldırım ile fırtınalara
Yeltenmişti bu akılsız kişi öykünmeye
Nallı atlarının tunç köprüde çıkardığı gürültüyle.
Ancak kudretli baba (Jüpiter -çev.-) -ki kötülüğü cezalandıran-
Atmıştı bulut kümeleri arasından
Alevler çıkaran ne bir ışık, ne bir meşale,
Fakat korkunç bir fırtınanın sert darbesi ile
Tepetaklak edip vurmuştu onu yere.
*Le Boetie, bu dizeleri İ.Ö. 70-19 yılları arasında yaşamış Romalı ozan Vergilius'un Aeneis adlı destanından almıştır.
Salmoneus, Yunan mitologyasında, Zeus'a öykünmeye kalkışmış olan bir ölümlüdür.
Sibylle, Yunan mitologyasında, geleceği görüp söyleyen kadındır.Destanda, geleceğibi öğrenmek için Hades'e (yeraltındaki ölüm ülkesine) inen Aineias'e eşlik etmiştir.
Aineias, Aphrodite'nin oğludur.Mitologyaya göre, Troia'nın düşmesinden sonra kaçıp denize açılmış ve uzun serüvenlerden sonra İtalya'ya ulaşığ Roma kentini kurmuştıur.
---
...Doktorların, "eğer bedenimizde çürümüş bir bölge varsa ve o andan sonra başka bir kısmında bir şey harekete geçmişse, bu şey hemen bozulmuş bölüme gider." dedikleri olgu gibi, bir kral kendini tiran olarak bildirdiği andan başlayarak krallığın tüm kötü tabakaları, tüm ayak takımı -ki bunlarla kastetmek istediğim bir devlette ne fala kötülük ne de fazla iyilik yapamayacak hırsızlar ve kulağı kesikler değil, fakat ateşli bit yükselme hırsıyla ve hatırı sayılır bir para tutkusuyla suçlandırılan kişilerdir -ganimetten pay alabilmek ve büyük tiranın altında kendilerini küçük tiranlar yapabilmek için çevresinde toplanıp onu desteklemeye başlarlar.Tıpkı büyük hırsızların ve tanınmış korsanların yaptıkları gibi, birileri ülkeyi tanımaya çalışır, diğerleri yolcuları soymak amacıyla gözetler; birileri tuzak kurmuştur, diğerleri ise pusudadır; birileri kılıçtan geçirirken diğerleri insanları soyar.Aralarında ganimetin ya da hiç olmazsa bu ganimetin aranışının kokusunu almayan tek kişi yoktur.
---
...Tiran, kendine yakın olan diğer kişilerin alçaklaştıklarını ve kendinden lütuf dilendiklerini görür.Bu kişilerin tiranın söylediklerini yapmaları yeterli değildir; onun ne istediğini düşünmeleri ve hatta onu memnun edebilmek için düşüncelerini öngörmeleri gerekir.Tirana yalnız itaat etmekle kalmayacaklar, onu hoşnut da edecekler, işlerini yapmak için uğraşacaklar, didinecekler, onun keyifli olmasından haz duyacaklar ve kendi kişisel beğenileri yerine onunkileri benimseyerek mizaçlarını, doğal yapılarını değişmeye zorlayacaklardır.
---
Karısı olmadan yaşamayacak gibi gözüken kişinin (tiranın), çok sevdiği karısının çıplak boynunu görüp söylediği bu anlamlı söz çok yaygındır."Benim buyurduğum anda, bu güzel boyun hemen kopartılacaktır."
---
Hiç kuşkusuz, tiran hiçbir zaman ne sevilir ne de sever.Kutsal bir sözcük, aziz bir şey olan dostluk, yalnızca iyi insanlar arasında bulunur ve karşılıklı saygı ile kurulur; yapılan bir iyilikle değil de daha çok iyi bir yaşamla sürdürülür.Bir kişiyi başka birisinin güvenilir dostu kılan, onun doğruluğunu kavrayıp güvenine sahip olması ve onun iyi doğal yapısını, dürüstlüğünü ve tutarlılığını bilmesidir.
Gaddarlığın, namussuzluğun, adaletsizliğin olduğu yerde dostluk olamaz.
Kötüler kendi aralarında toplanınca bu bir komplo olur, yoksa bir arkadaş topluluğu değil.Birbirleriyle konuşmazlar, fakat birbirlerinden çekinirler.Dost değil, suç ortaklarıdırlar.
Etienne de La Boetie
Gönüllü Kulluk Üzerine Söylev
Çeviri ve Yorum: Prof. Dr. Mehmet Ali Ağaoğulları
İmge Kitabevi
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder