18 Kasım 2018 Pazar

ölüm üzerine, elias canetti


"Vurulanlar" -ne görkemli geliyor kulağa bu, ne açık, ne geniş ve cesur: "Boğulanlar," "Ezilenler," "Yutturulalar," "Çatlatılanlar." Bunlar nasıl da cimrice tınlıyor, sanki bedavaymış gibi. (1942)
---
Ölümü göze alanların hepsinden kurtar kendini.Sana geriye kim kalır? (1943)
---
Savaşta insanlar, sanki her biri bütün atalarının ölümünden intikam alıyormuş gibi, sanki onlardan hiçbiri kendi yatağında ölmemiş gibi davranırlar. (1943)
---
Bütün cümlelerin en korkunç olanı: "Biri 'vaktinde' öldü"dür. (1943)
---
Birinin yaşlı sözlerinin gencinkileri mahvetmesini istemiyorum.Daha iyisi, orta yaşta gideyim.Daha iyisi yarısına kadar ulaşayım. (1943)
---
Tanrıların ölmesi, ölümü daha arsız yapar. (1945)
---
Daha yeni kırkındayım; ama gün geçmiyor ki tanıdığım bir insanın ölüm haberini almayayım.Yıllar geçtikçe bunlar her gün daha çoğalacak.Ölüm tek tek saatlere kadar sokulacak.Sonunda ona nasıl yakalanmayacağız? (1945)
---
Ölümsüzlük heveslisi iki kişi arasında konuşma: Biri süreklilik ister, öteki belli aralıklarla tekrar tekrar dünyaya gelmek. (1946)
---
Çevremde gittikçe daha az insan bulundurmalıyım ki, kayıplarıyla acı çekmeyeyim. (1946)
---
Hayatın kısa oluşu bizi kötü hale getiriyor.Acaba hayatın uzun olması da bizi kötü yapamaz mıydı diye de bir düşünmeli. (1946)
---
Tanrının, yaratmadan önceki haliyle dünyayı özlediğini... (1947)
---
Seksen yaşındaki Buda, ağız bir hastalığı atlatmış olarak, gezdiği bölgelerin güzelliğinden söz eder; bunların hepsini adlarıyla anar; gizli umudu, öğrencisinin onu hayatta tutmaya çalışacağıdır.Sözünü üç kere tekrarlar, ama öğrencisi hiçbir şeyin farkına varmaz ve daha sonra Buda'nın hayatından vazgeçtiği sıradaki sessiz hüznü, her türlü vaazdan çok daha konuşkandır. (1948)
---
Çevresindekiler ard arda öldüğünde insanı korkunç bir sükunet sarıyor.İnsan tamamen pasifleşiyor ve artık karşı atakta bulunmuyor; ölüme karşı savaşta bir pasifist oluyor ve ölüme başka bir lokmayı, bir sonraki insanı sunuyor.Dinler sermayelerini, bu bitkinlikten ve zayıflıktan sağlıyorlar. (1953)
---
Bir kimse, en sevdiği insanın ölümüne sebep olan bir hastalık o kişinin ölümünden sonra tedavi edilebilen bir hastalık haline geldiğinde seri katil oluyor. (1953)
---
O kadın öldüğünden beri adam, her koncaya sırtını dönüyor. (1956)
---
Hor görülmeyi hak edenler ise, bütün dinlerin ölüleri geri getiremeyen rahipleridir.Onlar sadece, artık hiç kimsenin aşamayacağı bir sınırı güçlendirirler.Kaybolmuş olanı öyle kaldın diye hükmederler.Güçszlüklerini örtmek için herhangi bir yere gitmeyi vaat ederler.Ölülerin geri gelmemelerinden memnundurlar.Ölüleri öbür tarafta tutarlar. (1956)
---
Ölüler için yapılan ağıt, hayata döndürmeye yöneliktir, ağıtın amacı budur.Ağıt, gerçekleşene kadar uzamalıdır.Ama vaktinden önce kesilir.Yeterince tutku yoktur. (1960)
---
İnsan, ölümle yitirdiğini tanır, tüm yaşamakta olanları ise yanlış tanır. (1963)
---
Eti öyle seviyor ki, ölünce yırtıcı kuşlarca parçalanmak istiyor. (1965)
---
Terslikler

Cenaze sırasında tabut kayboldu.Yas tutanları aceleyle mezara gömdüler.Ölü ansızın arka tarafta belirdi ve her birinin mezarına bir avuç toprak attı. (1970)
---
Rus astronotlar dünyaya indiklerinde ölmüşlerdi.Başarılı bir şekilde indiler ve inişlerinde görünür hiçbir yara almadan öldüler.Üçünün kalbi de aynı anda durdu.Uzayda bir kayboluştan daha sarsıcı bir son.Ölümleri için hiçbir neden bulunmasaydı daha iyi olurdu.

Yine de Rusların bu üç ölüleri için ortak matemleri, ciddi ciddi düşünülecek bir şey.Bu tür görevler ölümcül tehlikeli bir girişime ortak bir katılım olarak savaşların işlevini üstlenebilse, uzay yolculuklarının her şeye rağmen bir anlamı olurdu. (1971)
---
Eskilerin tanrılarıyla birlikte öyle çok şey kaybolmuştur ki bizim kendimizden daha sade Tanrımızla da bir şeylerin kaybolacağından korkulabilir.

Ama ölümü dünyaya getirene asla yeniden dönemem.Hayatın Tanrısı olarak bir Tanrıyı hiçbir yerde görmüyorum, yalnızca kötü işlerini Tanrıyla perdeleyen körler var. (1971)
---
Solon, oğlunun ölümüne ağlarken biri ona 'Bununla eline bir şey geçmez' dediğinde, cevabı şu olmuş: 'Asıl buna, elime bir şey geçmeyeceğine ağlıyorum." (1973)
---
Sen Kafka'dan daha az inanmaya değer birisin, çünkü bu kadar zamandır yaşıyorsun.

Ama mümkündür ki "gençler" edebiyattaki ölüm salgınına karşı senden yardım istiyorlar.

Ölümü her geçen yıl daha çok hor gören biri olarak sen işe yararsın. (1975)
---
Gerçekten nefret ettiğim yerde hiçbir ölüm benim nefretimi gidermemiştir.Belki bu da ölümü kabullenmemenin bir şeklidir. (1975)
---
Ne herhangi bir ölümle, ne herhangi bir çaresizlik duygusuyla, ne de başkaları, daha iyiler (Kafka, Walser) için duyulan tutkuyla azalabilen şu yıkılmaz süreklilik duygusu; bununla başedemiyorum.Elimden gelen tek şey istemeyerek de olsa bunu kağıda geçirmek.

Ama asıl gerçek şu ki, ben yalnızca burada, masamın başında, ağaçların yirmi yıldan beri beni heyecanlandıran yapraklarının karşısında ben olabiliyorum: Olağanüstü korkunç, o güvenlikte olma korkusu yalnızca burada ayakta kalabiliyor, belki de ölümün karşısında silahlarımı bırakmamak için ona sahip olmak zorundayım. (1975)
---
Çok fazlalar.Ölülerin ağırlıüı yüzünden ölünüyor. (1976)
---
Bir hayvanın ölümünü yaşamak, ama hayvan olarak. (1977)
---
"İnsan uyur" dedi çocuğa, "ama bir daha uyanmaz." "Ben hep uyanırım" dedi çocuk neşeyle. (1977)
---
Kendi ölümüyle tehdit etmek; insanlar arasında en önemli yaşama araçlarından biri. (1980)
---
Kudretlilerden biri olmak acıdır, hatta sadece ,st,kbalde, öldükten sonra da onlardan biri olmak acıdır. (1980)
---
Her şey yıkıldığında bile söylenmesi gerekir.Artık hiçbir şey kalmadığında -hiç olmazsa biz uslu uslu çekilmeyelim. (1982)
---
Hiç kimsesi ölemmiş olsa kaç yaşında olurdu, bunu tasavvur ediyor. (1982)
---
Budizm, bizim hayat inkarcılarımızdan ne güzel çeker kendini!
Hayatta iğrenmek, ama binlerce yeniden doğuş hikayesi. (1983)
---
Hep hissettiğin şu başkalarından fazla yaşamak suçu. (1984)
---
Sessizlik!Bütün canlılar ses çıkarmadan hareket ediyor, bir sessiz filmdeymiş gibi.
Hastanede hasta ziyaretleri: Olup biten hakkında ilk haberler:
Hiroşima'nın yerle bir edilmesi.
47 Ronin'in şehri olan Hiroşima, bu yüzden mi seçildi? (1971)
---
Ölürken bile kelime öğreten biri.
---
Uzun zamandır görmediğim insanların öldüklerini unutuyorum. (1966)
---
O, en sevgili ölüsünün önünde durmuş, "Tanrı iyidir" diyordu.Bunu tekrarlayıp durdu, bin kez, yüz bin kez: Ölü dirilmedi.
Tanrı iyidir, diyor hala ve ölü rüyasında bile gelmiyor. (1966)
---
Zamanımızın en iyi şairlerinden birkaçı, ölüme karşı duydukları nefretten, aslında farkında olmadan onun övücüsü kesilmişlerdir: İçlerindeki Hıristiyanlığın bir kalıntısı, anlaşılmaz bir kalıntı. (1970)
---
Başkaları gibi asla sistemli olarak bir şey öğrenmedim. yalnızca ani heyecanlanmalarda. (1973)
---
Her ölüm, dokunmuş dünya ağını yırtar. (1974)
---
Ölmek zorunda olduğuma hala inanmıyorum, ama bunu biliyorum. (1975)
---
O ölmeyi unuttu, kendinden böylesine memnundu.Başkalarının bunu unutmamasına baktı. (1976)
---
Bir kimsenin yalnız başına geriye kalması, ölümcül günahtır. (1976)
---
Ortak bir dostun ölümüyle iki can düşmanın barışması.Onları birbirine düşüren oydu.Nefreti yanında mezara götürdü. (1976)
---
Mohaveler'de (Yuma dili konuşan Kuzey Amerika Yerlileri) ölenlere özlem duyma ve onların ölümünden sonra çok uzun yaşanması durumunda onlara ulaşma imkansızlığı, korkunç sayıda intihara götürdü.

İşte yalnızca, bu benim intihar sebebim olurdu. (1977)
---
Adını umuttuğu dostu için yaş döktü. (1982)
---
'Kadına Hizmet'in sonunda Ulrich von Liechtenstein, kendisini hapiste ölüme yakın hissetiğinde bir ekmek kırıntısı aradığını anlatır.Ölülerin ruhları bedenden uzaklaşırken bir rüzgar estirirler.Bu rüzgar intihar edende özellikle güçlüdür.Ani bir rüzgar çıktığında, herhalde ormanda biri kendini astı, denir. (1982)
---
Wotruba üzerine bir söyleşi önerisini geri çevirdim.Bunun yerine sözcüklerini tek başına buldu. (1984)
---
Çaresizlik sebepsiz olunca hayal kırıklığına bürünür.Sözde hiç de hayat olmayan hayata karşı hayal kırıklığı. (1992)
---
Annemi ölümünden 55 yıl sonra adıyla anan adam, beni ondan kurtardı.
O adamın kitabını okuduğumdan beri annem ilk olarak geçip gitti. (1992)
---
Ah bir bilsem, bir tek sözün önemi olduğunu!O tek sözü nasıl tutar, okşar ve severdim. (1993)
---
Bütün yakınlarının hayatta kaldığı yeri arıyor o. (1993)
---
Nihayet bulduğu Büchner'in mezarı eskimiş: "Danton'un Ölümü"ne dayanıyor.
Şimdi, Woyzeck ve Lenz'den sonra bütün Zürichberg Büchner'in mezarına yetmez.
Çok çok erken ölenin tanrılaştırılmasına şaşmamak gerekir.Onlara çalınan yıllarından dolayı borçluyuz. (1993)
---
Artık şikayet etmemek için ölüyor. (1993)

Elias Canetti
Ölüm Üzerine
Çeviri: Gürsel Aytaç
Payel Yayınevi

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder