10 Nisan 2016 Pazar

sebastian knight'ın gerçek yaşamı, vladimir nabokov

Ülkedeki her insan, eğer zorba değilse tutsaktı.İnsan ruhu ve insan ruhuna ilişkin her türlü hak kişinin elinden alındığından, insanı yönetip, yönlendirmekte bedensel acıların çektirilmesi yeterli sayılageldi...Zaman zaman devrin denen bir olay olur, tutsaklar zorbaların yerini alırdı, sonra yine tersi, bu hep böyle giderdi...Karanlık bir ülke, cehennem gibi bir yer, beyler.Kesin olarak bildiğim bir şey varsa o da yaşamım boyunca sürgünlüğümün özgürlüğünü anavatan deneno berbat soytarılığa değişmeyeceğimdir...
---
Sebastian için öylesine üzüldüm ki, ona gerçek bir şeyler, kanatları, yüreği olan bir şeyler söylemek istedim, ne var ki arayıp da bulamadığım o kuşlar ancak çok sonra, tek başıma kalıp da artık sözcüklere gerek duymadığımda geldiler, birer birer omuzlarıma, başıma kondular.
---
Sana anlatılanın aslında üç aşamalı olduğunu unutma; önce anlatan tarafından biçimlendiğini, sonra dinleyen tarafından yeniden biçimlendiğini, öyküdeki ölmüş adamın her ikisinden de sakladığı şeyler olduğunu.
---
Öykülerden ilki (Bay Goodman bu öykünün "savaş sonrası üniversiteli yaşamının"  en tipik örneklerinden biri olduğu kanısında) Sebastian'ın Londra'dan gelen bir kız arkadaşına Cambridge'in görülecek yerlerini gezdirmesiyle ilgili."Bu da rektörün penceresi" dedi; sonra pencere camını taşla kırarak ekledi: "Bu da rektörün kendisi." Sebastian'ın Bay Goodman'la matrak geçtiğini söylemeye gerek yok; öykü üniversitenin kendisi kadar eskidir.


İkinci bir öyküye bakalım.Almanya'ya yaptığı kısa bir yolculuk (1921-1922) arasında Sebastian bir gece sokaktaki bağırış çağırışlardan rahatsız olarak gürültü çıkaranlara aralarında bir yumurta da olmak üzere çeşitli şeyler atmış.Derken polis kapıyı çalmış ve yumurta dışında attığı her şeyi kendisine geri vermiş.

---
Bilimsel bir kesinlikle konuşmak istiyorum.Gerçeği ararken yolumun üzerine çıkan bir deste süprüntü gözümü köreltti diye gerçeğin tek bir kırıntısından bile yoksun kalmaya razı olamam.Sebastian Knight'dan söz eden kim?Eski sekreteri.Birbirleriyle dost muydular?Hayır-Yakında göreceğimiz gibi.İstekli ama güçsüz bir Sebastian'la zalim, yorgun bir dünya arasındaki karşıtlıkla gerçek ya da olası bir yan var mıdır?Tek bir şey bile yoktur.Acaba başka türden bir uçurum, çatlak ya da kopukluk mudur söz konusu olan?Evet.
---
Sebastian hangi çağda doğmuş olursa olsun, kukla seyrederken ertesi gün gideceği dişçiyi düşünen bir çocuk gibi eşit derecede neşeli ve mutsuz, sevinçli ve duyarlı olacaktı.
---
Çevremin renklerine uyma konusunda giriştiğim, korkunç başarısızlıklarla sonuçlanan çabalarımda yalnızca renkkörü bir bukalemuna benzetilebilirdim.
---
Çoğu beyinlerin pazar tatili vardır, benimkine ise yarım günlük bir tatil bile çok görülüyordu.Kötü olan sadece bu sürekli uyanıklık durumunun kendisi değil, doğurduğu sonuçlarıydı da.
---
 Clare onun yaşamına kapıyı vurmadan girdi; kişi kendi odasına benzerliğinden ötürü nasıl yanlış bir odaya girerse öyle...Çıkış yolunu unutup o odada kaldı, usul usul orada bulduğu tuhaf yaratıklara alıştı, şaşılası biçimlerine karşın onları sevip okşadı.Mutlu olmak ya da Sebastian'ı mutlu etmek gibi bir amacı yoktu.
---
 Kapı açılır.Sebastian çalışma odasında, yerde kolları iki yana açık, uzanmış yatmaktadır.Clare ise masadaki daktilo edilmiş kağıtları derleyip toplamaktadır.İçeriye giren kişi kalakalır.

"Hayır, Leslie" der Sebastian yattığı yerden."Ölmedim.Bir dünya kurmayı daha yeni bitirdim, Tanrı gibi yedinci günde dinleniyorum."
---
Mutluluk en tamam olduğu anda bile kendi geçiciliğinin maskarası olmaktan ileri gitmiyor ki.
---
Doktor, kalbimin bedenime göre çok küçük olduğunu söylediğinde haklıydı.
---
Clare'e gelince, o iyi niyetli saflığıyla Sebastian'ın yaşamının gün ışığıyla bezeli bir köşesinde eğlenip durmuştu, oysa Sebastian orada bir an bile durmamıştı.Şimdi Clare geride kalmıştı, ona yetişmeye çalışsın mıydı yoksa onu geri çağırmaya mu kalkışsındı bilemiyordu.
---
"Lokantalardaki insanların" diye yazar Sebastian Knight Kayıp Eşya'da, "kıpır kıpır çevrede dolanan, kendilerine yemek getiren, paltolarına numara veren, kendilerine kapıyı açan esrarengiz insanlara hiç dikkat etmediklerini düşündükçe hep üzülürüm.Bir keresinde bize şapkalarımızı veren kadının kulaklarına pamuk tıkalı olduğunu söylemiştim.Şaşırmış görünmüş ve kadını görüp görmediğini bile hatırlamadığını söylemişti.Acele bir yere yetişmesi gerektiği için taksi şoförünün tavşan dudağını göremeyen kişi benim gözümde kendine saplantılı bir manyaktan başka bir şey değildir.Çoğu zaman kalabalığın arasındaki çikolata rengi bir kızın belli belirsiz aksayan ayağına dikkat edenin ben, sadece ben olduğumu fark ettiğimde körlerle deliler arasında yaşadığımı düşündüğüm olmuştur."
---

Yaşam böyle sürüp gidecek.Bürodaki çocuklarla şakalaşıp midem ekşiyinceye kadar öğle yemeklerinin tadını çıkaracak, romanlar okuyacak, şiir yazacağım, bir gözüm hep tahvil fiyatlarında olacak -genel olarak her zaman davrandığım gibi davranmayı sürdüreceğim.Ama sensiz mutlu olacağım anlamına gelmiyor bu.
---
So, son.Hepsi gündelik yaşamlarına (Clare de mezarına) geri dönüyor -ama baş oyuncu kalıyor; çünkü ne kadar çabalarsam çabalayayım rolümden sıyrılamıyorum.Sebastian'ın maskesi yüzüme yapışıyor, benzerlik silinip gitmeyecek.Ben Sebastian'ım ya da Sebastian ben ya da belki biz ikimiz ikimizin de tanımadığı bir başkasıyız.

Sebastian Knight'ın Gerçek Yaşamı
Vladimir Nabokov

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder