11 Ocak 2012 Çarşamba

adalet, remzi gürkan

Neyzen Tevfiki  bir arkadaşı sinemaya götürmüş,izledikleri ‘yerli film’den sonra arkadaşı Neyzene filmle ilgili fikrini sormuş;iyi miydi,kötü müydü,beğendin mi beğenmedin mi diye.
Neyzen, esas oğlan  esas kızı önce kurtardı,sonra tuttu kendisi becerdi diye cevaplamış arkadaşını.
Bu ülkede çekilen ilk film 14 kasım 1914de Fuat Uzkınay’ın çektiği film olarak görülür,nereden baksan 100 yıla yakın bir sinema tarihimiz var ama tüm zamanların ratingi en yüksek filmi Neyzenin de izlediği zaman zaman oyuncuları ve kurgusu değişebilen ancak konusu hiç değişmeyen bu film olmuştur ve mealen Neyzenin deyişiyle aynı hamam aynı tas ve fakat bir varsa kurna değişmiştir bu filmde.

Filmde işlerin yolunda gitmesini engelleyen kötü insanlar;suçlular,düşmanlar var.Bunun mutlaka olmak gereği vardır.Belli bir yasallık çizgisinin dışından hareket eden bu suçlu kişiler eğer gerçekten yoksa bile gerek senaryo yazarları ve gerekse yönetmenler tarafından imal edilmek zorundadır.Gerek maddi,gerekse de manevi anlamda hayatını tehdit eden büyük bir tehlike esas kıza hissettirilmeli ki esas kız kendini bekleyen akibetine doğru adeta gönüllü bir biçimde yol alsın,iki ucu boklu değneğin bir ucundan tutsun,naçiz bedenini çekiştiren ellerin emin eller olduğuyla avunsun.
Fakat vicdan sahibi,suret-i haktan yana entelektüel seyirciler de vardır.onlar bu filmde suçlu olarak gösterilen kişilerin gerçekten suçlu olmama ihtimallerini ya da yeterince suçlu olup olmamalarını kurcalarlar,filmdeki adalet sarayından adalet beklerler.Sarayların tarihiyle hapishanelerin tarihinin bir ve aynı tarih olduğunu,birinin olmasının ancak ötekisi de olunca mümkün olduğunu bile bile bu adalet illüzyonuna kendilerini bir umut diyerek kaptırırlar.


Filmde aslında esas oğlan devreye girmeden önce kötü adamların bir düzeni,yasaları,suçluları,şakşakçıları vardır.Esas oğlan gelince kendi yasasını kor.Böylece mahkemelerde kurulan mahkemelerde yıkılacaktır.Yeni yasaya göre  eski esas oğlan ve şürekası suçlu olacaklardır bu kez.Aslında değişen bir şey yoktur;saraylar,hapishaneler,yasalar kısacası düzen yerli yerinde durmaktadır,sadece mülk sahip değiştirmektedir,çatırtı patırtı da bundan kopmaktadır.
Filmi izleyen kimi seyirci, eski esas oğlan yeni kötü adamın başka niyetlerle kendi yaptığı hapishaneye götürülürken verdiği fotoğrafa bakıp üzülmekte; yaptığı aynı işler yüzünden bir kahraman bir suçlu olmasına akıl sır erdirememektedir.”Onlar da insan” “Suçluyu kazıyın,altından insan çıkacaktır” gibi cılız sesler,laf gevelemeleri zaman zaman bu yüzden duyulmakta ,görmeyen göz katlanır hesabı meselenin özü bile isteye gözden kaçırılmaktadır.Nasıl ki Menderesler,Denizler için söylenen suçsuz yere idam edildiler sözü ceza kurumunu,idam cezasını onaylamak anlamını taşıyorsa suçluyu kazıyıp insanı görmek de –insan ama ‘suçlu’- suçu onamak ve aslında kuzuyu kurda emanet edercesine adaleti adalet sarayından beklemektir.
Proudhon mülkiyet nedir sorusuna hırsızlıktır cevabını vermişti.Mülkiyeti ortadan kaldırırsan hırsızlık diye bir şey de kalmayacaktır.Aynı mantıkla yasa nedir sorusunun cevabı da adaletin çalınmasıdır.Suçu da suçluyu da tahakküm üretir,tahakkümün nitelik ve özelliklerine göre suç tanımı da değişir.Tahakküm meşruiyetini suçla oluşturur.
Tahakküm kültürünün söz konusu olmadığı insan topluluklarında ne hapishane vardı,ne mahkeme.
Eğer tahakküm söz konusuysa herkes potansiyel suçludur.
 “Bin yıl hapis yatsalar umurumda olmaz” diyenler ya da savcıdan önce iddianame yazan şakşakçılar fazla sevinmesinler diyeceğim,bu gün yargıç karşısında sanıkların başına gelenler hamam aynı kaldığı sürece bir gün onların başına da gelebilir,ne de olsa bu hamamın namusundan sayılır.
Bu filmde filler tepişiyor,iki ucu boklu değnek.Önümüzdeki tek seçenek kırk katır mı,kırk satır mı değil.
Filmlerden film,senaryolardan senaryo beğenmek zorunda değiliz.
Halikarnas Balıkçısı Mavi Sürgün kitabında istiklal mahkemelerinde yargılanışını şöyle anlatıyor:
“mahkeme katibi mi,birisi,bizim hikayeyi baştan aşağı okudu.Ben,üç lira ekmek parası kazanmak için bir yazı yazmıştım.Şimdi o yazı ile canıma okuyorlardı.Ben,mahkeme heyetinin penceresinden mavi göklere dalmıştım.Dışarıda bütün sevinçleri ve açıklıklarıyla koca tabiat vardı”
Bu filmin bir parçası olmaktansa mavi göklere dalmak,bütün sevinçleri ve açıklıklarıyla koca tabiata bakmak;bu da bir seçenektir.
Bu filmde sen yoksan eksik kalacaklardır.
Adalet için önce içine bakmalı kişi;yüreğine,vicdanına,varsa orada vardır.Orada olmayan bir şeyi kim nerede bulmuş ki?

Remzi Gürkan

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder