5 Temmuz 2015 Pazar
pandalar ve forvet oyuncuları, gölgede ve güneşte futbol, eduardo galeano
Herkes savunmaya çekiliyor, kimse ileri gitmiyordu.Kalelerin önüne Çin Seddi misali duvarlar çekiliyor, kontratak için ise ileride yalnız bir
kovboy kalıyordu.Oysa yalnız birkaç yıl öncesine kadar, forvet
oyuncuları beş kişiydiler, artık bu sayı bire düştü; bu gidişle o bir
kişiyi bile arayacağız.
Zoolog Roberto Fontanarrosa'nın dediği gibi, pandalar ve forvet oyuncuları soyları tükenmekte olan türler!
Gölgede ve Güneşte Futbol
Eduardo Galeano
Zoolog Roberto Fontanarrosa'nın dediği gibi, pandalar ve forvet oyuncuları soyları tükenmekte olan türler!
Gölgede ve Güneşte Futbol
Eduardo Galeano
papillon (1973), ne fark eder ki ?
- Gördün mü? Burası nal biçiminde.Dalgalar kırıldığında, geldikleri gibi geriye gitmekten başka yolları yok.
- Buradan aşağıya tekne indiremezsin.
- Aslında, adanın hiçbir yerinde suya tekne indirecek bir yer yok.İçi Hindistan cevizi dolu çuvalları birbirine bağlayıp atarsan suda yüzer.
- Peki sonra?
- Kara 24 mil uzaklıkta.Akıntıyla sürüklenirsin.
- İki gün sürer.
- Emin misin?
- Evet.
- Biraz... Biraz tehlikeli gibi.
- Öyle.
- Sence işe yarar mı?
- Ne fark eder ki?
Papillon (1973)
Franklin J. Schaffner
kalda hattından anılar, franz kafka, kurt öksürüğü & ulumalar, erinnerungen an die kaldabahn
...Öksürük nöbetleri öyle güçlüydü ki öksürükten belim bükülüyordu, böyle eğilip bükülüp tüm gücümü toparlamadığımda öksürüğe dayanamayacak gibiydim.Tren personeli öksürüğümü işittiklerinde korkacaklar diye düşünüyordum ama öksürük bu personele aşinaydı, onu kurt öksürüğü diye adlandırmışlardı.Nihayet, ben de kendi öksürüğümde bir kurt uluması sesi sezmeye başlamıştım.Barakanın önündeki küçük sıraya oturuyor, uluyarak trenin geçişini selamlıyor, yine uluyarak uğurluyordum.Geceleri tam yatacakken kerevette diz çöküyor, hiç olmazsa uluma sesinden kurtulabilmek için başımı postların içine gömüyordum.Gövdemdeki bir damarın ne zaman çatlayıp bu hale bir son vereceğini merak eder olmuştum.
Kalda Hattından Anılar
Franz Kafka
Çin Seddi'nin İnşası
hayvanlar üzerine, elias canetti

---
Kelimeler olmadan yaşdıkları için mi hayvanlar daha az korkuyor? (1949)
---
Hayvanların, sabırlı hayvanların, ineklerin, koyunların, elimize verilmiş ve elimizden kurtulamayacak bütün hayvanlaın bize asla başkaldıramayacak olması beni incitiyor.
İsyanın, bir mezbahada nasıl patlak verdiğini ve oradan nasıl bir şehrin tamamına yayıldığını; erkeklerin, kadınların, çocukların ve yaşlıların nasıl acımasızca ölümüne çiğnendiğini; hayvanların nasıl sokakları ve taşıtları ele geçirdiğini, kapıları kırıp nasıl öfkeyle binaların en üst katlarına kadar koştuklarını, nasıl metro vagonlarının binlerce gözü dönmüş öküzlerin ayakları altında ezildiğini ve koyunların birden sivri dişlerle bizi parçaladıklarını kafamda kuruyorum.
Boğa güreşçisi denen kahramanları ve kana susamış arenanın tamamını perişan halde kaçmaya zorlayacak tek bir boğa da içimin ferahlaması için yeterdi.Ama daha değersiz, uysal kurbanların, koyunların, ineklerin taarruzunu tercih ederim.Bunun asla olmayacağını, onların, tam da onların önünde asla titremeyeceğimizi kabullenmek istemiyorum...(1949)
---
En güzel insan heykeli, onu üstünden atmış bir at olurdu.(1955)
---
İnsanın atla ilişkisi, emir verişi açısından belirleyicidir, Moğollarda buna bir de okun anlamı eklenir.Ok ilksel, ehlileşmemiş emrin bire bir suretidir.
---
Bir parsın yürüyüşünü gördüğümden beri, üstüme bir yürüme sarhoşluğu çöktü.İnsan, tüm bedensel güzellikleri ilk olarak hayvanlarda yaşıyor.Eğer hayvanlar artık var olmasaydı, kimse güzel olmazdı.(1956)
---
Orada yılanları ataları olarak besliyor ve ısırıklarından ölüyorlar.(1962)
---
Orada köpeklerin havlamaları onlar için kehanet yerine geçiyor.Köpekler susarsa, kavimleri yok olur.(1962)

Her insanın, sonradan kendi yerine konuşacak olan bir hayvana konuşmayı öğrettiği, ama insanların sustuğu bir toplum.(1964)
---
Düşüncelerini süslediği hayvanlar, sessizce ona beddua ediyor.(1965)
---
Matemin yırtıcı hayvanı, insan.
---
Ren geyiği adam vuruyor."Üç avcının kızağını çeken Rudolf adında bir ren geyiği, aralarından birini bacağından vurdu..Boynuzları bir tüfeğe takılan Rudolf ttiği çekti."
Ne zaman bütün hayvanlar ateş etmeyi öğrenecek?Ne zaman ateş etmek bütün avcılar için tehlikeli hale gelecek?Ne zaman hayvanlar, asiler gibi tüfek çalıp saklayacak ve atış talimi yapacak?Boynuzlu hayvanlar özellikle avantajlı olurdu, ama ayak parmakları ve dişlerle de avcılara ateş edilebilirdi.Peki bu sırada masum insanlara bir zarar gelirse?Ama kaç masum hayvan...! (1966)
---
Boğa, matadorun önünde eğilerek selam verdi ve kırmızı mutelaya arkasını döndü.Matador, boğanın hayatını bağışladı ve kitle tarafından parçalandı. (1966)
---
Kılına bile zarar veremediği sinek çoktan öldü. (1967)
---
Karıncalarını gül goncalarıyla besliyor ve bunun yanında Rilke fısıldıyor. (1968)
---
Hayvan Hristiyanlığı: İnsanlara mermahet. (1976)
---
Erkenden acımıştı çocuk hayvanların bütün isimlerine. (1977)
---
Hangisi önce tükenecek; hayvanlar mı, yoksa hikayeler mi? (1980)
---
Hayvanlara nasıl da kendi üstünlüğü için hayranlık duyuyor? (1981)

Takma bacaklı bir ahu.Takma bacağıyla kürkünü kaşıyor. (1983)
---
Çocuklar, eziyet etmek için, yılanları kireç dolu bir çuvala attıktan sonra su döküyor.Yanma azabı çeken yılanların tıslamasına 'yılanların gülüşü' adını veriyorlar. (1983)
---
Alçak ruhların, daha yüksek bir ruha besin olarak hizmet etmesi gerektiği anlayışı, bana alçakça geliyor.(1983)
---
Yarasa günde yirmi saat uyur.Atlarsa üç ile dört saat arası.Afalina ise (Bir yunus türü) yalnızca dönüşümlü olarak beyninin bir yarısıyla uyur, diğeri hep uyanık kalır. (1984)
---
Kuşlar, beraberce Afrika'ya uçtuklarında, dasn ederler.Bizimkilerden daha ince ve daha dolu dolu ritimleri kanat çırpışlarından gelir.Yerde tepinmez, ama havaya vururlar; hava, onlara karşı iyi niyetlidir.Topraksa bizden nefret eder.
---
Balinaların sesleri: Bize karşı kendini savunamayan canlıların bu barışçıl seslerini duyduğumda utanç duyuyorum.Diğerlerinde olduğu gibi sadece bedenlerini değil, birbirlerinden duydukları heyecanı da gasp ettik, fakat ceza olarak onları anlamaktan men edildik.Daha fazla zorla içlerine girmekten vazgeçiyorum.Onları bırakıyorum.Duygudaşlığım onlar için zehirli.Av kalacaklar.
---
Munch'un bir resminde, bi at kafası gördüm.Yabanilik ile kölelik bir aradaydı.Ve nihayet atları neden böyle sevdiğimi artık biliyorum.
---
"Dövdüğümüz eşekler.Ey umursamaz doğa...ve tüm hayatlarını işkencecilerine iyilik yaparak geçiriyorlar."
---
Bugün bir kadının, Misia Sert'in anılarında, en korkunç hikayeyi buldum.Ona Sinek Azabı adını veriyor ve kelimesi kelimesine buraya aktarıyorum.
"Küçük uyku arkadaşlarımdan biri, sinek yakalama santında ustalaşmıştı.Bu hayvanlar üzerinde yaptığı meşakkatli araştırmalar ona, onları öldürmeden iğneye geçirmek için iğnenin saplanması gereken noktayı tamı tamına saptama olanağını tanımıştı.Bu şekilde, canlı sineklerden oluşan kolyeler imal ediyordu ve kendini, o küçük umarsız ayaklar ve titreyen kanatlar cildine dokunduğunda hissettiği ilahi duygunun büyüsüne kaptırıyordu."
---

---
Hayvnaların kesilmeden önceki duyguları gibi tüm nafile duygular.
---
Merhametin yol açtığı umutsuzluk.
---
Bizi hayvanlardan ayıran şeyler arttıkça, daha değerli hale geliyorlar.
---
Peki ya hayvanlar yine de bizden kurtulmayı başarırlarsa?
---
Bir filin hortumu kadar yaşlı, fildişi kadar tehlikede.
Hayvanlar Üzerine
Elias Canetti
Çeviren: Levent Konca
mişima ya da boşluk algısı, marguerite yourcenar
Eşi Yoko, bir yemeğe gitmek için bindiği taksinin içinde, saat on ikiyi yirmi geçe ölüm haberini işitir.Daha sonra kendisine sorulduğunda, intiharı beklediği, fakat bir ya da iki yıl içinde beklediği cevabını verecektir. ("Yoko'da hayal gücü yok" demiştir bir gün Mişima) Tek heyecan verici söz, annesi tarafından , taziye ziyaretine gelenlere söylenir."Ona acımayın.Hayatında ilk kez, yapmayı arzu ettiğini yaptı.Kuşkusuz abartmaktadır fakat Mişima'nın kendisi de Temmuz 1960'ta şöyle yazmıştı:
Şu son yirmi beş yılı kafamda canlandırdığımda boşluğu beni şaşkınlığa gark ediyor.Yaşadım diyebilir miyim, bilmem.
En göz alıcı ve en tatmin dolu yaşam sırasında, hakikaten yapılmak istenen nadiren yerine getirilir ve Boşluk'und erinliklerinden ya da yükseklerinden, olmuş ile olmamış benzer şekilde serap ya da düş gibi görünür.
Şu son yirmi beş yılı kafamda canlandırdığımda boşluğu beni şaşkınlığa gark ediyor.Yaşadım diyebilir miyim, bilmem.
En göz alıcı ve en tatmin dolu yaşam sırasında, hakikaten yapılmak istenen nadiren yerine getirilir ve Boşluk'und erinliklerinden ya da yükseklerinden, olmuş ile olmamış benzer şekilde serap ya da düş gibi görünür.
Mişima ya da Boşluk Algısı
Marguerite Yourcenar
stroszek (1977), werner herzog
canlı canlı gömülmek, nihat genç
Asya toplumlarında, Çin, Hindistan, bir hanedan geleneği vardı.Padişah ölünce saray halkı da canlı canlı mezara gömülürdü.Padişahın kadınları ve tüm saray halkının canlı canlı gömülmesinin rasyonel bir dayanağı vardı: canlı canlı gömülmek istemeyen herkes padişahı yaşatmak için çaba sarfedecekti.
Nihat Genç
Kaydol:
Kayıtlar (Atom)