kitle ve iktidar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster
kitle ve iktidar etiketine sahip kayıtlar gösteriliyor. Tüm kayıtları göster

5 Kasım 2017 Pazar

bir çember olarak kitle, elias canetti, kitle ve iktidar


Arenanın dışarıya, şehre dönük yüzü cansız bir duvardır; içeride ise insan duvarı vardır. İzleyiciler şehre sırtlarını dönerler. Duvarlar ve sokaklardan oluşan şehir yapısının dışına çıkarılmışlardır ve arenada kaldıkları sürece şehirde olan hiçbir şeyi umursamazlar; bütün ilişkilerini, kurallarını ve alışkanlıklarını dışarıda bırakmışlardır. Belirli bir süre için kalabalıklar halinde bir arada kalmaları hem güvenlidir hem de yaşayacakları heyecan onlara vaat edilmiştir. Ancak yalnızca belirli bir koşulda: Deşarjın olacağı yer arenanın içi olmalıdır.

Olanları herkes görebilsin diye, oturulacak yerler sıralar halinde düzenlenmiştir. Bunun sonucunda kitle, kendi kendisine karşı oturtulmuş olur. Her izleyicinin önünde bin kişi, bin kafa vardır. O orada olduğu sürece bütün diğerleri de oradadır; onu heyecanlandıran her şey diğerlerini de heyecanlandırır ve o bunu görür. Diğerleri, onları birey kılan farklı ayrıntıların bulanıklaşması için, ondan belli bir uzaklıkta oturtulmuştur; hepsi birbirine benzer ve hepsi benzer tarzda davranır ve insan onlarda kendisinde olan şeyleri fark eder. Onların gözle görülebilir heyecanı kendi heyecanını artırır. 

Böyle oturan, kendisini kendisine sergileyen bir kitlede hiçbir kopukluk yoktur. İçinden hiçbir şeyin kaçamayacağı kapalı bir çember oluşturur. Büyülenmiş yüzlerden oluşan sıralar halindeki çember tuhaf bir homojenlik taşır. Aşağıda olan biten her şeyi kucaklar ve içerir; hiç kimse buna yönelik dikkatini gevşetmez; hiç kimse uzaklaşmaya çalışmaz.Çemberdeki her boşluk dağılmayı ve bunun ardından gelen ayrılmayı anımsatabilir. Ancak hiçbir boşluk yoktur; kitle iki kez, hem dışarıdaki dünyaya karşı hem de kendi içinde kapalıdır.

Elias Canetti
Bir Çember Olarak Kitle
Kitle ve İktidar

30 Temmuz 2017 Pazar

iktidarın iç organları, kitle ve iktidar, elias canetti


Dişler ağzın silahlı gardiyanlandır. Ağız gerçekten de bütün hapishanelerin prototipi olarak dar bir yerdir. Oraya giren her şey kaybolur, pek çok şey de hâlâ canlıyken girer oraya. Çok sayıda hayvan avını yalnızca ağzına aldığında öldürür, bazılan o zaman bile öldürmez. Ağzın bir avı beklerken açılmaya bu kadar istekli oluşu, kapanma, tek hamleyle kapanma kolaylığı, hapishanenin en korkulan özelliklerinden birini anımsatır. Ağzın hapishaneler üzerinde gizli bir etkisinin olduğunu varsaymak yanlış olamaz. İlkel insan balinaların yanı sıra ağzına sığabileceği başka hayvanlann da varlığını kesinlikle biliyordu. Bu korkunç mekânda, oraya yerleşecek zaman kalsa bile, hiçbir şey gelişemez.Kısırdır ve orada hiçbir şey kök salamaz. Ejderhaların ağzı virtüel olarak yok edilince, insanoğlu onun yerini simgesel olarak alacak hapishaneler kurdu. İşkence odalan olarak kullanıldığı zamanlarda hapishaneler pek çok açıdan düşman bir ağzı andırır. Cehennem deyince göz önüne aynı görünüm gelir. Öte yandan hapishaneler giderek sertleşti.Dişlerin pürüzsüzlüğü dünyayı fethetti; hücrelerin duvarlan pürüzsüz hatta pencere deliği bile küçüktür. Mahkûm için özgürlük sıkılmış dişlerin arasındaki açıklıktır ve bunlar artık hücresinin duvarlarıyla temsil edilmektedir.

Elias Canetti
İktidarın İç Organları
Kitle ve İktidar

2 Ağustos 2013 Cuma

krallarla gülüp krallarla ağlayanlara, kitle ve iktidar, elias canetti

Çizim: Mete Ağaoğlu
Bir Monomotapa Kralı hani iyi ya da kötü özelliğe sahip olursa olsun, adamları ve uşakları onu taklit edebilmek için ellerinden geleni yaparlardı; kral topalsa adamları da topallardı.Etiyopya'nın eski krallarından biri bedeninin herhangi bir yerinden sakatlanmışsa, bütün saray mensuplarının aynı sakatlığı çekmek zorunda olduğunu, Strabo ve Diodorus'tan öğreniyoruz.Geçen yüzyılın başında Darfur sarayını ziyaret eden bir Arap seyyah, saray mensuplarının görevlerinin şunlar olduğunu bildirir: Sultan, sanki konuşmaya başlayacakmış gibi öksürünce, herkes, dadıların çocukları susturmak için yaptıkları gibi "şşşt, şşşt" sesini çıkarır,; hapşırınca orada toplananların hepsi, atını süren bir adamın çıkardığı sesi andıran, kertenkele çığlığını taklit eder.Sultan ata binerken düşecek olursa, ardından gelenlerin hepsinin de aynı şekilde düşmesi gerekir.Eyerinde kalan biri, rütbesi ne kadar yüksek olursa olsun, yere yatırılıp dövülür.Uganda sarayında, kral gülünce, herkes gülerdi; kral hapşırınca herkes hapşırırdı; üşütmüşse herkes üşüttüğünü söylerdi; kral saçını kestirirse herkes saçını kestirirdi.Kralın taklit edilmesi Afrika'yla sınırlı değildir.Celebes'teki Boni sarayında, kral ne yaparsa, saray mensupları daonu yapmak zorundadır; kral ayağa kalkarsa onlar da kalkmalıdır; oturursa onlar da oturur; kral atından düşerse, onlar da benzer şekilde düşmelidir; yıkanıyorsa onlar da yıkanırlar ve oradan geçmekte olanlar da üstlerinde iyi, kötü hangi giysi olursa olsun, onlar da suya girmelidir.Bir Fransız misyonerinin bildirdiğine göre, Çin'de imparator güldüğü zaman, hazır bulunan yüksek rütbeli subaylar da gülerler,; kral gülmeyi kesince, onlar da keser.Kral mutsuz olunca, onların da yüzü asılır.İnsan bunların yüzlerinin yaylı olduğunu ve imparatorun istediği zaman dokunup keyfine göre harekete geçirebileceğini düşünürdü.

Kralın böyle model alınması evrenseldir.Bazen bu yalnızca takdir ve saygı ile sonuçlanır: Yaptığı hiçbir şey önemsiz ya da anlamsız değildir.Ama bazen durum bundan ileriye gider ve insanlar onun her hareketini ve sözcüğünü emir kabul ederler: Böyleleri için hapşırmak "hapşır!" demektir,; attan düşmek "atından düş!" anlamını taşır.Bu insan, emrin gücüyle öylesine doludur ki yaptığı her şey bunun ifadesi olmak zorundadır.Sözcükleri bir kenara bırakınca, emirler yine eyleme dönüşür; bu defa eylemler taklide zorlar.Üstelik kralın bütün varlık nedeni artış olduğundan, kendi hareketleri ve fiziksel gariplikleri de aynı çoğalma sürecini geçirecektir.Saray mensuplarının, kralı taklit ettikleri zaman bir tür artış sürüsü oluşturduğu söylenebilir.Kendilerini artış sürüsü olarak hissetmeseler bile, kesinlikle öyleymiş gibi davranırlar.Herkes aynı şeyi, yani ilk olarak kralın yaptığı şeyi yapar.Kitle kristali haline gelmiş olan saray, kökenine, artış sürüsüne geri döner...

Yöneticiler ve Paranoyaklar
Kitle ve İktidar
Elias Canetti

22 Eylül 2012 Cumartesi

yağmur, elias canetti


Yağmur damlalar halinde yağar.Pek çok damla vardır; bunlar görülebilir; hareketlerinin yönü de tek tek fark edilebilir niteliktedir.Bütün dillerde yağmurun yağmasından düşmek diye söz edilir.Yağmur paralel çizgiler olarak görülür ve düşen damlaların sayısı yönlerinin birörnekliğini vurgular.İnsanı düşüşten daha fazla etkileyen başka hiçbir hareket yoktur; düşmeyle karşılaştırıldığında diğer bütün hareketler önemsiz ve ikincil görünür.Çok erken çağlardan itibaren düşmek insanın en korktuğu şeydir; insanın hayatta, karşısında savunmaya geçtiği ilk şeydir.Çocuklar düşmemeyi yavaş yavaş öğrenirler; düşmek belirli bir yaştan sonra, aptalca ve tehlikeli olur.İnsanın tersine, yağmur düşmesi gerekendir ve bu kadar sık ve bu kadar çoğulluk içinde düşen başka hiçbir şey yoktur.

Kitle ve İktidar
Elias Canetti

8 Mart 2012 Perşembe

disiplin ve emrin neden olduğu sızı

Askerin bütün kendiliğinden dürtüleri bastırılmıştır.Emirleri üst üste yutar ve emirler hakkında ne hissederse hissetsin, bunları yapmayı sürdürmek zorundadır.Yerine getirdiği her emir -ki bunlar çok sayıdadır- arkasında, onun içinde bir sızı bırakır.
...
Bu sızılar hızla birikir.Söz konusu kişi sıradan askeri hiyerarşinin en alt basamağındaki bir askerse, bu sızılardan kurtulmaya ilişkin bütün fırsatlar ondan sakınılır; çünkü kendisi hiç emir veremez.O ancak kendisine söyleneni yapabilir.Buna boyun eğer ve bunu yapmakla, giderek daha da katılaşır.

Bu zora dayalı koşuldaki bir değişiklik ancak terfi yoluyla ortaya çıkabilir.Asker terfi ettirilir ettirilmez, kendisinin de emir vermesi gerekir ve bunu yaparak, kendi sızılarının bazılarından kurtulmaya başlar.Çok sınırlı bir dereceye kadar da olsa, konumu karşıtına dönmüştür.Daha önce kendisinden talep edilmiş olan diğer şeyleri talep etmek zorundadır.Durum bir bütün olarak tam tamına aynı kalır; değişen tek şey onun bu durumdaki yeridir.Askerin sızıları, emir olup bir boşluğu doldurur.Üstünün bir zamanlar ona verdiği emirleri artık diğerlerine verir.Kendi sızılarından nasıl kurtulacağının seçimi ona bırakılmaz, ama bunun kaçınılmaz olduğu bir duruma konur: emir vermek zorundadır.Astları yüzlerini ona dönmüş, onun eski tavrıyla durmaktadırlar; daha önce onun duyduğu, aynı tonda söylenen ve aynı güçle yüklütam tamına aynı deyişleri duyarlar.Durumların birbirine bu kadar benzemesi neredeyse esrarengizdir; sanki bu durum onun emir sızılarının gereksinimleri için icat edilmiş gibidir.Daha önce onun hissettiği şeyleri diğerlerine hissettirir.
...
Eski emir sızılarından kurtulurken yenilerini biriktirir.Bunlara katlanmak öncekilere göre daha kolaydır, çünkü yeni terfilerin bunlardan kurtulmasını sağlayacağını bilir; bu konuda haklılaştırılmış bir umudu vardır.

Özetleyecek olursak, bir ordunun açık disiplininin kendisini fiili emir vermede dışavurduğunu söyleyebiliriz; gizli disiplin, daha önce verilmiş emir sızılarının birikimiyle işler...

Kitle ve İktidar
Elias Canetti