6 Ağustos 2019 Salı

karısını şapka sanan adam, oliver sacks



1885 yılında Charcot'un öğrencisi olan Gilles de la Tourette bugün kendi ismiyle anılan şaşırtıcı sendromu tarif etti.O zamanlar hemen Tourette sendromu diye isimlendirilen bu hastalığın özellikleri haşarı bir espri anlayışı ve sıradışı maskaralıklara duyulan bir eğilimle birlikte sinirsel enerji aşırılığı, tuhaf hareket ve fikirlerin fazlalığı: tikler, ani ve hızlı hareketler, özgün tavırlar, yüz ifadeleri, sesler, küfürler, elde olmadan yapılan taklitler ve çeşitli konpülsiyonlardır.Tourette sendromunun en ağır şekilleri, duygusal, içgüdüsel ve imgesel hayatın her yönünü kapsar.
...
Varsayalım ki tikleri uzaklaştırdın, geriye ne kalacak?Ben tiklerden oluşuyorum, başka da bir şey yok.

(Tikli Ray)

---

O zamana kadar sayısız pandomimci, taklit ustası, palyaço ve şaklaban görmüştüm ama hiçbiri bana, şimdi şahit olduğum bu korkunç ve inanılmaz olayın yaşattıklarını yaşatmamıştı.Bu gerçekten de her yüz ifadesinin, çok hızlı, otomatik ve kontrolsüz bir tekrarıydı.Tam bir taklit de sayılmazdı.Kadıncağız, yanından geçen sayısız insanın yüz ifadesini çabucak takınıyor, bunu daha da geliştiriyordu.Böylece her taklit, en ağırbaşlı jest ve ifadelerin bile abartılarak tekrarlandığı bir parodi veya dalga geçme sürecine dönüşüyordu.Kuşkusuz, bu abartılı davranışları belirli bir niyete dayanmıyordu.Sadece tüm ahreketlerin saptığı, çılgınca ve süratli bir şekilde kontrolden çıktığı anlardı bunlar.Yani, hafif bir gülümseme aşırı bir şekilde abartılarak, saniyenin onda biri gibi kısa bir süreliğine vahşi bir yüz ifadesi haline geliyor, sakin bir jest kontrolden çıkarak gülünç bir konvülsif hareket halini alabiliyordu.

(Ele Geçirilmiş) 

---


Geceyarısı duymaya başladığı İrlanda şarkıları, diğer bir ifadeyle korteksindeki müzikal hafıza izlerinin aniden harekete geçmesi, bir inme geçirmesinden kaynaklanıyordu.Durumu normale döndükçe de şarkılar giderek azaldı.

Nisanın ortasına doğru şarkıların hepsi kayboldu ve Bayan O.C. yeniden eski haline döndü.Ona neler hissettiğini sordum, özellikle de şarkıları özleyip özlemediğini.Gülümseyerek, "Bunu sormanız çok tuhaf ama, evet genel olarak onlardan kurtulmak beni çok rahatlatsa da eski şarkıları biraz özlediğim doğru.Şimdi çoğunu hatırlayamıyorum.O dönem, sanki bana unuttuğum çocukluğumun bir parçası geri verilmiş gibiydi.Üstelik şarkıların bazıları da olağanüstü güzeldi." dedi.
...
Esther Salaman'ın "istemsiz hatırlamalar"la ilgili çok hoş bir kitabı vardır.1970 senesinde basılan kitabın adı nlar Koleksiyonu'dur.(A collection of moments) Orada Esther Salaman, kutsal ve değerli çocukluk anılarının korunması ve hatırlanması mecburiyetinden bahseder ve bunun eksikliği halinde insanın hayatının ne kadar fakir ve köksüz olacağını anlatır.Çocukluk anılarını hatırlamanın ne kadar büyük bir keyif verdiğini, bu anıların kişiye hayatın gerçekliğini daha çok hissettirdiğini söyler.Kitabında bu konuyla ilgili Dostoyevski ve Proust başta olmak üzere pek çok yazardan otobiyografik alıntılar vardır."Hepimiz geçmişimizden sürülmüşüz" diye yazar, işte bu yüzden geçmişi hatırlamaya ihtiyacımız vardır.Bayan O.C 90 yaşında artık hayatının sonbaharını yaşarken, çocukluk anılarına serebral(beyinsel) bir sorun sebebiyle vakıf olmuştur.

(Hatıralar - Bayan O.C.)


---

Peki, sana bir hikâye anlatacağım.Adamın biri doktora gitmiş ve unutkanlıktan dert yanmış.Doktor ona her zamanki sıradan soruları sormuş ve 'peki bu unutkanlıklardan biraz bahseder misin?' demiş.Hasta 'hangi unutkanlıklar?' diye yanıt vermiş.
...
Korsakov 1887'de şöyle yazmıştır: "Neredeyse yalnızca yakın zamanlara dair hafıza zarar görür; yeni yaşantılar çabucak unutulurken, çok eski zamana ait anılar düzgün bir şekilde hatırlanır.Bu da hastanın yaratıcılığının kıvrak zekâsının ve kaynaklarının büyük ölçüde korunmasını sağlar."
...
Bir adam ayağını veya gözünü kaybettiğini bilir ama benliğini kaybederse, bilecek bir "ben" artık orada olmadığı için durum değişir.
...
Onun hakkında konuşan bir kişi kaçınılmaz olarak ruhani bir kayıptan bahsetme eğilimi içinde oluyordu.O kayıp bir ruhtu: gerçekten de bir hastalık sonucunda "ruhsuz" kalmış olabilir miydi?Bir gün rahibelere "Sizce bir ruhu var mı?" diye sormuştum.Bu soruyu neden sorduğumu anladıkları halde, çok sinirlendiler; "Jimmie'yi git bir de şapelde gör ve kendin karar ver!" dediler.
...
Jimmie'nin, ruhani bir dikkat ve hareket sırasında kendini, gerçekliğini ve sürekliliğini bulduğu açıkça görülüyordu.Rahibeler haklıydı, burada ruhunu buluyordu.Luria'nın sözleri geliyordu aklıma; "Bir insan sadece hafızadan ibaret değildir.Duyguları, iradesi, duyarlılıkları, vicdani varlığı...ve işte burada ... ona dokunabilir ve önemli değişikliği görebilirsin." Hafıza, zihinsel süreçler ve us tek başlarına onu ayakta tutmaya yetmiyordu.Ama vicdani dikkat ve hareket bunu yapabiliyordu.
...
Meslektaşım Dr. Leon Protass bana son zamanlarda gördüğü bir hastasını anlatmıştı; çok zeki bir adam , karısı ve çocukları olduğunu birkaç saatlik bir süre boyunca, hayatının otuz senesini kaybediyordu.Böyle ataklar çok hızlı olarak, tamamıyla iyileşme gösterir, ama yine de bir anlamda, zenginliklerle dolu olarak yaşanmış, amacına ulaşmış, dolu dolu hatırlanan ve yıllar süren hayatı tamamıyla silme gücünde olan "ufak sektelerin" en korkuncudur.Tipik olarak bu korku başkaları tarafından yaşanır.Hasta bunun farkında değildir, amnezisine karşı amnezik durumdadır; ilgisizce hayatına devam edebilir ve sonra sadece bir günü değil (alkol kanamalarında sıklıkla rastlandığı gibi) hayatının yarısını kaybedip farkına da varmaz.İnsanın hayatının büyük bir bölümünü kaybedebileceği gerçeği çok korkunçtur.
...
Geçmişlerinde fosilleşmiş bu tür hastalar, sadece orada kendilerini rahat hissederler.Onlar iin zaman durmuştur.Stephen R.'nin buraya döndüğünde korku ve kafa karışıklığı içinde, artık olmayan geçmişi için bağırdığını duyuyorum.Ama ne yapabiliriz?Bir zaman makinesi yapabilir miyiz?

(Kayıp Denizci)



---

Hayaller pek çok insana anlamsız ve sıradan gelebilecek fizyolojik bir olayın, ayrıcalıklı bir bilinç düzeeyinde olan bir kişi için, vecd dolu bir ilham kaynağı olabileceğine dair kendine özgü bir örnek teşkil ederler.Ara sıra epileptik auralar yaşayan Dostoyevski bunlara önemli anlamlar atfeder:

"Bazen sonsuz uyumun varlığını hissedebildiğiniz beş altı saniyelik zaman dilimleri olur...Bu anların yaşattığı en kötü şey ise, ürkütücü bir berraklık ve esrime duygusudur.Eğer bu durum beş saniyeden fazla sürerse ruh buna katlanamaz ve uçup gider.Bu beş saniye içinde tüm varlığımı bütünüyle yaşar, gerekirse bunun için hayatımı bile veririm.Üstüne üstlük büyük bir bedel de ödemiş olduğumu düşünmeden."

(Hildegard'in Hayalleri)


---

Büyükannesinin ölümünün ardından daha kararlı ve net bir tavır takındı."Artık atölyelere ve derslere katılmayacağım.Bunların bana bir yararu dokunmuyor.Kendimi toparlamamda yardımcı olmuyor."Ardından hayran kaldığım, düşük IQ'suna rağmen metafor kullanabilme gücüyle yerdeki halıya baktı ve,

"Sanki canlı bir halıyım.Halınızdaki gibi bir modele, bir desene ihtiyacım var.Bir desen yoksa parçalara ayrılıyorum, çözülüyorum." dedi.

(Rebecca)


Oliver Sacks
Karısını Şapka Sanan Adam
Yapı Kredi Yayınları
Çeviren: Çiğdem Çalkılıç


Hiç yorum yok:

Yorum Gönder