3 Temmuz 2019 Çarşamba

ardıç ağacının altında, selçuk altun



Ardıç:
Servigiller familyasından "Juniperus" cinsi, iğne yapraklı bir ağaçtır.Üremesi için bir başka türe bağlıdır.Örneğin, yere dökülen tohumlarını bir ardıçkuşu yemedikçe çimlenmesi gerçekleşmez.Kuşun sindirim sisteminde açılan tohum kabukları dışkıyla birlikte toprağa karışınca çimlenme süreci başlar.

Ardıç ağacı kutsal kabul edilmiş bir bitkidir, uzun ömürlüdür.Tohumu nice hastalığın tedavisinde ve yemeklerde koku ve tat vermek amacıyla da kullanılır.

---

...Kuzenimin İstanbul'a geldiğini duyunca içim bir an hafifler gibi olmuştu.Elli yaşına geldiği halde çizgi film izler, otuz yıl öncesinin giysileriyle dolaşırdı.Onu Samuel Beckett'in bir oyunundan hayata firar etmiş karakterlere benzetirdim.
---
Adıyaman'ın Samsat'ında doğmuştum, kendimden başka Samsatlıya 60 yıldır rastlamadım.
---
Sınıfta bir de anket defteri modası vardı, ilkel bulurdum ama katılacaksam aykırı yanıtlarım hazırdı."Hangi hayvanın yerinde olmak isterdiniz?" için "Vejeteryan kartal" ve "İdealinizdeki meslek"e "Louvre Müzesi'nde bekçilik" der geçerdim.
---
Elias Canetti'nin aforizma kitaplarını okumaya başladığımda onun 1981 Nobelisti ve Edirne kökenli bir Musevi olduğunu bilmiyordum; ben onu Mehmet Halis Hoca'ya benzediği, hatta daha çirkin olduğu için seçmiştim."Yılları olmayan bir dünya", "Öleni kendine düşman etmeye başardı", "Övgüden tiksiniyor ama can kulağıyla dinliyor." şiddetindeki dizelerin sahibini merak edip onun yaşamöyküsünü irdeledim: Kendinden sekiz yaş büyük, yazar karısının da oluruyla gözüne kestirdiği tüm kadınları elde eden Canetti bir cüceden biraz uzundu, çirkin bir yüzü ve bedenine neredeyse iki numara büyük bir kafası vardı.Kimselerin sempatik bulmadığı o aksi bücürün metresleri arasında yazar ve filozof Iris Murdoch, önemli empresyonist ressam Marie-Louise von Motesiczky ve yetkin romancı Friedl Benedikt eksik değildir.O birikimli kadınlar herhalde Canetti'nin bilge duruşuna kapılmışlardı.Bilgelik ile estetlik arasında ben daima ikincisini yeğlerim.Konuyu Canetti'den bir aforizmayla noktalayacağım Ardıç Ağacı: "Bir kitap olabilmek isterdim, tutkuyla okunan bir kitap."
---


- Yirmi beş yıl önce çekilmişti bu fotoğraf.Çulsuz bir akademisyendim.Jade biyoloji bölümünde mastır yapıyordu.

- Alımlı bir kızmış, huzur içinde yatsın.

- Akıllı ve alçakgönüllüydü.Onu unutamıyorum.

- Yirmi yıllık evliyim.Üniversiteye giden oğlum var.Görülmemiş bir başarıya ulaştık, üçümüz de birbirimizden  nefret ediyoruz.

- Bu söylediklerin şaka olmalı.

- Karım demek zorunda olduğum kadını da Vinci'nin "Ginevra de Benci"sine benzetip, peşine düşmüştüm.Ona asansörde rastladığım güne lanet ediyorum.Onun yüzünden da Vinci'den nefret eder oldum.

- Aman Tanrım, bir insanın çocuğundan nefret etmesini tahayyül edemiyorum.

-Bir anne çocuğunu benimsemeyip, babasından nefret etmiş bir baba oğluna yaklaşmayı beceremeyince bu trajedi yaşanabiliyor.

---
Blaise Pascal dört yüz yıl önce, "Ölüm, sefalet ve belirsizliğe çözüm bulamayan insanoğlu, mutluluğu uğruna onları düşünmemeyi yeğler" buyurmuş Ardıç Ağacı.
---
Zihni çizgi film izleyip, çizgi roman okuyan güya elli yaşında bir çocuk.Çarpma cetvelini altılara kadar bilir, ona Zorro diye seslenirsem hala sevinir.İyi bir avcı ve okey oyuncusu olduğunu duyunca şaşırmıştım.Dedemin son günlerinde ona iyi bakmış, şimdi benim üstüme titriyor.Bir haftadır koluma girip beni huzuruna çıkarıyor, annesinin zorla verdiği pikeyi üstüme örtüyor ve içine konyak doldurduğum dedemin matarasını elime tutuşturup bahçenin bir ucundan beni gözetliyor.Geçen gün ağladığını görünce yanına çağırıp, "Oğlum ben daha ölmedim, neden ağlıyorsun?" diye çıkıştım."Abi ölmediğini görüyorum da yaşadığını göremiyorum," derken sesinde saf bir adamın üzüntüsü yoktu.Annesi her fırsatta yayla çorbası kaynatıp, öne arkaya sallanarak Kuran okuyup iyileşeceğimi sanıyor Ardıç Ağacı.
---
Ancak bir yara kendi sesiyle konuşur.
Antonio Porchia
---
University of Southern California'ya kabul edilince babam bana, Italo Calvino'dan "Ağaca Tüneyen Baron"un İngilizcesini hediye etmişti.1959'da yazarı tarafından bir arkadaşına imzalanan kitaptaki elyazısının çirkinliği yüzünden Calvino'yu ayıpladığımı anımsıyorum.Metaforik öyküye göre 18. yüzyıl İtalya'sında nobran bir baronun oğlu olan 12 yaşındaki Cosimo, babasıyla tartışınca bir ağaca çıkar ve aşağı inmez.Bu kitapla Erkan Sipahi bana bir mesaj yolluyorsa avucunu yalardı.Üniversitede sinema ve sanat tarihi okuyacağımı duyan annem olacak kadının, "Akademisyen mi olmak istiyorsun?" sorusuna yanıtım vecizdi: "Sana ne!"
---
Araca binerken Joe'nun cenaze töreninde yaptığım konuşmanın kapanış dizeleri geç de olsa aklıma geldi:

"Birkaç saniye yakar yok eder bizi / iki surat kalır, iki maske ki üstüne gülücükler kazınmış"
---

*Mükemmel olan nefes almaz.

*Gerçeği söyleyen pek bir şey söylemiyordur.

*Sessizliğimde bir tek sesim eksik.

*Cennete giderim ama cehennemimi de götürürüm.

*Bulutlarda gezmiyorsam kaybolmuşumdur.

Antonio Porchia

---
"Tek kurtuluş: Bir başkasının yaşamı." Elias Canetti
---
"Bir keçi inadıyla diren Kamburum." Kambur - Necati Tosuner
---
"Günahı terk etmek, tövbe etmekten daha kolay bir ameldir." Hz. Ali
---
Hayat biriktirdiklerimizden ibaretse, koleksiyonumdaki son eksik parçayı da tamamlamıştım.


Selçuk Altun
Ardıç Ağacının Altında
Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder