...
- Gerçekten bir kadın beni çok kırdı; oysa ne iyi yürekliydi.
- Kimmiş o kadın?
- Annem.
- Anneniz mi? Nasıl olur da sizi kırabilir?
- Beni dünyaya getirmekle!
...
- Dünyada üç tür bencil olduğunu düşünüyordum.Kendileri yaşayıp başkalarını da yaşatan benciller; kendileri yaşayıp başkalarını yaşatmayan benciller ve kendileri yaşamadıkları gibi başkalarını da yaşatmayan benciller...Kadınların çoğu bu üçüncü öbektendir.
- Doğrusu büyük incelik! Yalnız bir şeye şaşıyorum Afrikan Semeniç: Verdiğiniz yargılarda kendinize nasıl da güveniyorsunuz! Sanki hiçbir zaman yanlış yapmazmışsını gibi.
- Bunu kim söylüyor.Ben de yanılırım.Erkek de yanılabilir ama biz erkeklerle kadınların yanlışları arasındaki ayrımı biliyor musunuz? Bilmiyorsunuz değil mi?Örneğin erkek, iki kez iki dört değil de beş ya da üç buçuk eder diyebilir ama kadın, iki kez ikinin bir ispermeçet mumu olduğunu söyler ki aradaki ayrım işte budur.
...
Yakın bir tarihte, Oka ırmağını bir beyle birlikte salla geçiyorduk.Sal, yalçın bir kıyıya yanaştı, arabaları saldan elle çekerek çıkarmak gerekiyordu.Beyin arabası ağırcaydı, kayıkçılar arabayı kıyıya çıkarmak için uğraşırken, bey salda durup kendisi taşıyormuş gibi öyle bir ıkınıyordu ki, insan elinde olmadan ona acıyordu.Kendi kendime, işte işi paylaşmanın yeni bir yöntemi diye düşünmüştüm.İşte bugünün yazını da aynıdır; biri yüklenip işi yapıyor, başkaları ıkınıyor.
...
Darya Mihaylovna:
- Tüh tüh! Sizi yaşlı günahkar sizi; böyle konuşmaktan nasıl da utanmıyorsunuz! Gerçek yok ha? Bundan sonra dünyada ne diye yaşamalı?
Pigasov can sıkıntısıyla:
Sanırım Darya Mihaylovna sizin için her olasılığa karşı gerçekten yoksun yaşamak, et suyu pişirmede pek usta olan aşçınız Stepan'dan yoksun yaşamaktan daha kolaydır, dedi.Gerçek de nenize yarar, çok rica ederim, söyleyin?Ondan başınıza bone dikecek değilsiniz ya!
...
Rudin'in kafasındaki düşüncelerin çokluğu, onun tam ve açık konuşmasına engel oluyordu.
...
Süslü konuşmak genç delikanlılarda hoş görülür, o yaşa gelmiş bir adamın kendi söylevlerinin gürültüsüyle avunması ve böbürlenmesi ayıptır!
...
"İyilik mihrabında parlayan / Bir gece kandiliydi o..." Arkadaş çevremizden yarı deli bir şair, onu böyle tanımlamıştı.
...
Hayır, diye haykırdı, buna artık dayanamam!Bu kendini beğenmiş herifi düelloya çağıracağım, isterse beni vursun, yoksa kurşunu onun okumuş alnına yerleştiririm.
...
Don Kişot'un, düşesin sarayından ayrılırken ne dediğini anımsıyor musunuz?"Özgürlük" der, "Sevgili Sanço, insanın en değerli nimetlerinden biridir ve bir başkasına borçlu kalmadan Tanrı'dan bir lokma ekmek elde edenler mutludurlar." Ben de şimdi Dok Kişot'un duygularını hissetmekteyim.Bir gün dilerim, siz de bunu tadarsınız.
...
Korçagin yakılıklı bir gençti; çok burnu büyük ve kendine hayran bir sosyete aslanıydı.Olağanüstü görkemli bir tavır takınırdı.Sanki canlı bir insan değil de, halktan toplanan yardımla dikilmiş, kendi kendisinin heykeliydi.
...
Rudin felsefe yoluyla aşık olması gerektiği sonucuna varmış.Böyle şaşırtıcı bir sonuca uygun bir hanım aramaya koyulmuş.Talihi ona gülmüş.Çok sevimli bir Fransız terzi kızla tanışmış.Bütün bu işler Ren Irmağı boyunda küçük bir Alman kasabasında olmuş.Kıza gidip gelmeye, ona türlü kitaplar götürmeye; doğadan ve Hegel'den söz etmeye başlamış.Terzi kızın halini düşünün bir! Bu kız onu gökbilimci sanmış!
...
- Köyün hala duruyor mu?
- Orada ona benzer bir şey kalmış.İki buçuk kişi.Ölünecek bir köşe de var.Sen belki şu anda, "Burada da edebiyat yapmadan alamadı" diye düşüneceksin.Edebiyat yapmak, beni gerçekten yıktı batırdı; beni yedi bitirdi, ölünceye dek ondan kurtulamayacağım.Ama bu söylediğim edebiyat değildir.Şu ak saçlar, şu kırışıklıklar edebiyat değildir, kardeşim; şu yırtık kollar edebiyat değildir.Sen bana karşı her zaman sert davranıyordun ve haklıydın; ama şimdi, artık her şey bittikten sonra, artık sertliğe gerek kalmadı...Kandilin yağı tükendi, kandilin kendisi de kırıldı; işte fitili de şimdi neredeyse yanıp bitecek...Artık beni uslandıracak olan, ölümdür...
İvan Sergeyeviç Turgenyev
Rudin
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder