Francis...Yardımseverdi; uyumluydu; ama iç dünyasında, İngiliz geleneği doğrultusunda adaletin, hoşgörünün ve kuşkuculuğun belli başlı, sağlamilkelerine ısrarla bağlı kalırdı.Annesinin kişiliğinde, inancın yoz örneklerini görüp yaşamıştı: hoşgörüsüzlüğü ve lanetlenmeyi.Avcıların kovalayıp sıkıştırdığı bir hayvanın endişelerini okuduğunuz gözlerinde çok dokunaklı bir şeyler algılayabilirdiniz.
---
Mesafe, İngilizlerin korumayı başarmak için en çok çalıştıkları şey, ilkesel bir hünerleridir.İnsana yaklaşmazlar.(Böyle olunca da) insan kendini koruma uğruna buza sarılıp içine gizlenir.Dışı her şeyi geri yansıtır.Buzun içinde donmaya terk edilmiştir.
---
Smith adlı bir papaz vardı.Bizim papaz ziyarete çağrıldığında, yağmur yağıyorsa, geç kalırdı hep -bir İngiliz için ne bağışlanmaz bir günah- çünkü salyangozlar yağmur nedeniyle ortaya çıkar, o da her birini tek tek alıp incelerdi.Başka türlüsü gelmezdi elindenSalyangoz uzmanı ve koleksiyoncuydu.Yolunun üzerindeyseler gecikerek gelirdi hepYüzü, yumuşak, bölümlere ayrılmamış bir bütün gibi görünürdü; salyangozlardan aldığını düşündüm neden sonra onu gördüğümde.Yüzü bir salyangozun bedeni gibi çıplaktı.
---
Stubbs Wood'da kendimi "Durris" olarak tanıtırken, Bay Milburn karısıyla aşağıda, oturma odasındaydı.Odada bir salon piyanosu vardı.Kadın eskiden piyano dersleri vermişti.Bay Milburn kadar saf, iyi niyetli biriydi; masumiyeti yüzüne büyük harflerle yazılmış gibiydi.
...
Bay Milburn bizi karşılarken mutluluktan uçuyordu.Öylesine kuru, zayıftı ki, bedeninde duyguya yer kalmamıştır diye düşünmekten kendini alamazdı insan.
---
Herbert Read...Doğaldı.Davranışlarında göze çarpan bir şeyler, bir askeri hatırlatıyordu.Ancak askerliğiyle göğsü kabaran biri değil de hayal kırıklığına uğramış bir askerdi bu; deneyimlerinin ve hayal kırıklığının üstesinden hiçbir zaman gerçekten gelemediği için hep öyle kalacak bir asker.
---
İngilizlerin kibri öylesine etlerine kemiklerine işlemiştir ki çoğu zaman fark bile edemezsiniz.Hakiki kibir ustalarıdır onlar.Eliot en iyi örneğidir bunların.Bu çok ünlü adam, aralarından çoğunun, alabildiğine hor gördüğü kötü birer şair olduğu bütün ötekilerin arasında oturuyordu; ama en azından ötekiler ile arasına koyduğu mesafede bunu kimseye belli etmiyordu.
---
Partilerde Boşuna Aranan Teselliler: ...Veronica'nın partileri hakkında bir fikir veremem.kendine olan güvensizliği, misafirlerin de güvensizliğine yol açardı.Görünürde bir iyi niyetliliktir giderdi; bir kimsenin, berikinin bedeninden bir parça et kopartılmasını önleyen görünürde bir güvence işte.
---
Franz Baermann Steiner...Hemen hemen alınsız bir yüzde gözlerin hiç durmadan hareket etmesi ama herhangi bir anlam ifade etmeksizin..Azıcık bir beden; öylesine küçük ve zayıftı ki, gözden kayboldu kaybolacak haldeydi.
...
Hayatı vücut biçiminde belirlenmişti: Yoktu vücut diye bir şeyi; küçücük ve koptu kopacak kadar zayıftı, öyle ki neredeyse cismi gözünüzden kaçabilirdi.Özellikle yüzü çirkindi; basık, yatık bir alın; durmadan irade dışı hareket eden çaresiz gözler.Konuşması ortalıkta yakınacak, üzülecek bir şey yokken de ağlamaklı.Ondan daha az göze batabilecek bir varoluş düşünülemezdi.
---
Iris Murdoch...İş anlatmaya gelince epey ketumdur Iris ya da ayrıntılara kaçan, coşkulu bir felsefe öğretmenidir.Söylenen her şeyi dinler; ta ki berikiler sonunda anlatmaktan usanıp "tamam, hepsi bu" diyene kadar; can kulağıyla dinlemeye hazırdır hep, sırf anlatabildikleri kadar anlatsınlar diye; öyküleri, itirafları, ani fikirleri, çaresizlikleri, umutsuzlukları kuzu gibi dinler.Alışverişe çıkmış bir ev kadını gibi gelir bana bu hali.Hiçbir şeyi atlamaz; kişi onun içinde olabilecek en kolay, hafif, en sorumsuz haliyle yaşamasını sürdürür; çünkü her şeyden sadece felsefe sorumludur ve özellikle de etik.Dinleri de çekip yanına aldığı olur, tamamlayıcı ek bir şey olarak; yoksa hani kendi çaresizliğinden, inanma ihtiyacından yapmaz bunu hiçbir zaman; ona bunu temin edenler vardır.Simone Weil de, Wittgenstein ya da Platon'a duyduğu aynı saygıyla alıntılanır.
...
Beni Oxford'a davet edip istasyonun önünde beklemişti.Kocaman, düztaban ayaklarına grotesk bir görünüm veren sandaletler vardı ayağında.Ayaklarının ne kadar çirkin olduğunu görmezlikten gelemedim.Yürüyüşü bir ayınınkine benziyordu; ama, sağa sola sallanarak fakat emin adımlarla hedefine doğru yürüyen itici, sevimsiz bir ayınınkine.Bedeni ince ve hoş bir orantıya sahipti; yüzü kimi anlarda-sevişme anlarında- bir Memling Madonna'sınınki kadar güzelleşirdi.
---
Soylu Sınıfın Sonbaharı-İngiltere Yılları
Elias Canetti
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder