24 Temmuz 2024 Çarşamba

Çehov Öykülerine Giriş - Richard Pevear - Alıntılar

...

Çehov, 10 Mayıs 1886 tarihinde, kendisinden önce yazarlık yapmış ve mütevazı bir başarı yakalamış olan ağabeyi Aleksandr'a yazdığı mektupta, tanınan bir yazar olarak edindiği yeni mevkiinden, iyi bir öykünün sahip olması gereken altı ilkeyi belirlemiştir:

1. Siyasi, sosyo-ekonomik konularda uzun anlatımların olmaması.
2. Yalın bir nesnellik.
3. Kişi ve nesnelerin gerçeğe uygun tasvirleri.
4. Mutlak bir özlülük.
5. Cesaret ve özgünlük: Basmakalıplardan uzak durmak.
6. Sevecenlik.

Bakıldığında bu, Çehov'un icra ettiği sanatın şaşırtıcı ölçüde eksiksiz bir açıklamasıdır.Yazarın yorumu olabildiğince kısadır.Sıradan mı sıradan olaylar, birkaç ufak ayrıntı, birkaç sarf edilen söz, olmayan bir olay dizisi, münferit hareketlere ve ufak özelliklere odaklanma, hem titizlikle kotarılmış hem de pek anlaşılmayan bir ruh hali: Çehov'un izlenimciliği böyledir."Gelenekte dışarıdan bakıldığında ufak sanılabilecek bir değişim," diye yazmıştır eleştirmen Boris Eikhenbaum, "aslında bir devrim niteliğindeydi ve etkisi yalnız Rus edebiyatı değil, dünya edebiyatında da korkunç derin olmuştu."

...

Musiki, bir dil ile yazdığından değil, aksine, muhtemelen Rus edebiyatında en yalın dile sahip olan yazardır ama öykülerini musiki araçlar ile yapılandırır: kavisler, tekrarlar, kiplemeler, kesişen tınılar, beklenmedik kapanışlar.Mirsky'nin söylediği üzere özü ruhun geliştirilmesi değil muhafaza edilişindedir."Lirik kurgular"dır.Bu durum Çehov'un seslere verdiği önemi, bazı sesleri aynen kağıda geçirişini kısmen açıklayabilir: tahta sopalarını rap rap vuran gece bekçileri; bıldırcın kılavuzlarının, guguk kuşlarının, balaban kuşlarının ve öfkeli, yorgun kurbağaların ayrı sesleri; fırtınada çarpan pervazların gümbürtüsü, odun sobalarının uğultusu veya cıvıldaması, semaverlerin mırıldanması ve zillerin çınlaması -hepsi sembolik seslerdir; en meşhuru da eserlerinin son notası, yani Vişne Bahçesi'nin sonunda kopan teldir.

...

Çehov'un dünyası daha dağınıktır, kişileri daha tesadüfi biçimde geçici tiplerdir: yaz misafirleri, muayeneye gelmiş doktorlar, tarladaki avcılar, vapurda yolcular, yolu düşenler, taşraya savrulan şehirliler, şehirde kalakalan taşralılar.Kutsal yolculukların kesin bir gayesi yoktur.

...

Çehov yeni bir öykü yarattığı sırada, yeni bir yazar imgesi de yaratmıştı aslında: uzaktan gözlemleyen, ağırbaşlı, temkinli, mütevazı, doğruluk ve kesinlik ölçütüne göre nesrinin hammaddesine biçim veren, ideolojik aşırılıklardan, ahlaki yargıların baştan çıkarıcılığından, yüce fikirlerin boş gururundan kaçan bir zanaatkar.Çehov'un kendisi çoğunlukla böyle tasvir edilmiş, o da kısmen böyle olmayı istemiştir.İdeolojik noksanlıkları konusunu sık sık alaya alırdı.9 Ekim 1988'de Grigoroviç'e "Hala bir siyasi, dini ve felsefi dünya görüşüne sahip değilim," diye yazmıştı."Her ay değişiyor; ben de mecburen kendimi kahramanlarımın nasıl aşık oldukları, evlendikleri, çocuk sahibi oldukları, öldükleri ve nasıl konuştuklarının tasvirine bırakıyorum." Yazarın vazifesini bu olarak görüyor, bunu yeterli kabul ediyordu.

...

Dönemin önde gelen halkçı eleştirmeni Nikolay Mihailovski, Çehov'a hayran olanların onun muazzam sanatsal gerecini bir kırlangıca ve bir intihara, bir sineğe ve bir file, gözyaşına ve suya aynı "kayıtsızlık ve hissizlik" ile uyguladığı için hayran olduklarını söylemiş; bu keşfe 'gerçekliğin ıslah edilmesi' veya 'panteizm' diyorlar.Doğada var olan her şey (...) aynı derecede sanatın konusu olmaya layıktır, her şey eşdeğerde bir sanatsal zevk sağlayabilir; insanın genel bir fikre veya ilkeye göre seçim yapmaktan kaçınması gerekir," diye yazmıştır.Mihailovski'ye göre bunu yapmakla Çehov yeteneğini harcıyordu.Tüm takdirine rağmen Tolstoy da benzer fikirdeydi.Ağustos 1895'te, Çehov malikanesini ilk kez ziyaret ettiğinde, günlüğüne şöyle not düşmüştü: "Çok yetenekli, iyi de bir kalbe sahip, fakat şimdiye kadar belirli konularda kesin bir görüş edinememiş." Çehov'un seçtiği konularda ve ayrıntıları düzenlemekte ve tesadüfiliğe atfettiği yer, bütünü oluşturan genel bir fikrin eksikliği ya en büyük özgünlüğü ya da bir sanatçı olarak en feci kusuruydu.

Çehov, 4 Ekim 1888'de Svernyi Vestnik'in (Kuzey Habercisi) editörü Aleksey Pleşçeyev'e yazdığı bir mektupta kendini eleştirmenlerin saldırılarına karşı savunmuştur:

Aslında satır arasında tarafgirlik arayan ve beni ya liberal ya da muhafazakar olarak adlandırmaya çalışanlardan korkuyorum.Ne liberal ne de muhafazakarım; tedrici reform yanlısı da, keşiş de, kayıtsızlık yanlısı da değilim.Tek istediğim özgür bir sanatçı olmak, maalesef ki Tanrı bana bunun için gerekli yüreği vermemiş.Her türlü yalandan ve şiddetten nefret ediyorum; kilise katipleri de benim nezdimde Notoviç ve Gradovski (iki ilkesiz solcu gazeteci) kadar nefret uyandırıcıdır.İkiyüzlülük, alıklık ve despotluk yalnız tüccar evlerinde ve karakollarda karşımıza çıkmaz.Genç neslin icra ettiği bilimde ve edebiyatta bunu görüyorum.Kutsalların en kutsalı bildiğim şey ise insan bedeni, sağlığı, zekası, yeteneği, esini, aşkı ve hayal edilebilecek en mutlak özgürlük olan, her ne biçim alırsa alsın şiddet ve yalanlardan özgür olma hissi.Büyük bir sanatçı olsam peşine düşeceğim gündem işte bu olurdu.

...

Shestov'un 1908'de yazdığı, halen Çehov'un sanatına dair en derin analizlerden biri olan "Hiçlikten Yaratmak" denemesi dönemin manevi durumunu aşağıdaki gibi tasvir etmiştir.

"Önceden kestirmek imkânsız.Ümit etmek dahi mümkün değil.İnsan, neşeli ve ileri görüşlü zihnin işlemeyi reddettiği bir varlık aşamasına girmiş bulunuyor.Kendine olup bitenin açık ve kesin bir halini sunması söz konusu değil.Her şey garip bir absürdlüğe bürünüyor.İnsan her şeye inanıyor, hiçbir şeye inanmıyor."

...

1867 ve 1879 yılları arasında Taganrog'daki Rum okulunda okudu ve burada Ortodoks dinine uygun eğitim gördü.Ailesi tarafından da dindar yetiştirildi; babasının şeflik ettiği koroda erkek kardeşleriyle birlikte solistti; kilisede azizlerin mektuplarını ve Mezmurlar'ı okur, mihrap mihmandarlığı ve zangoçluk yaparlardı.Bu deneyimi kasvetle hatırlamış, daha sonraları inancını da yitirmiştir.Yine de en yakından tanıdığı kilise hayatı pek çok öyküsünde karşımıza çıkar; ayinler ve dualar hakkında bildikleri de muhtemelen Rus yazarlarınkinden daha doğrudur.Eserlerine de Hıristiyanlığa özgü cefa motifi sinmiş gibidir.Eleştirmen Leonid Grossman onu "her yaşayan varlığa Assisili Aziz Francesco gibi sevgi besleyen araştırmacı bir Darwinist" olarak tarif etmiştir.

...

1876 yılında Çehov'un babası iflas etti; borçlular hapishanesinden kurtulmak için en büyük oğlu Aleksandr'ın eğitim gördüğü Moskova'ya kaçtı.Aile de onun peşinden gidince, on altı yaşındaki Anton liseyi tek başına Taganrod'da bitirmek zorunda kaldı.Geçimini sağlamak için özel dersler veriyor, kıt kanaat geçiniyordu; buna rağmen 1879'da eğitimini tamamlamış, Moskova'daki ailesine katılmış ve tıp okuluna girmiştir.On yıl sonra Suvorin'e yazdığı bir mektupta (7 Ocak 1889), hayatının bu döneminde geçirdiği değişimi üstü kapalı olarak şöyle anlatır:

Soylu yazarların doğadan karşılıksız aldığını, aynı ayrıcalığa sahip olmayanlar gençliklerini bedel ödeyerek alırlar.Bir delikanlının hikayesini yaz bakalım; bir serfin, eski bir bakkalın oğlu, kilisede koroda şarkı söyleyen bir okul çocuğu, sonra üniversite talebesi; rütbeye riayet ederek yetiştirilmiş, rahibin elini öpmüş, başkalarının fikirlerine taparcasına inanmış, yediği her lokmaya şükretmiş, sık sık kırbaç yemiş, ayağında mestsiz öğretmen olarak dolaşmış, kavgaya karışmış, hayvanlara eziyet etmiş, zengin akrabalarının evinde akşam yemekleri yemiş, Tanrı ve insana ikiyüzlülük gösterip nihayet kendi anlamsızlığını kabul etmiş bir delikanlının-onun içindeki köleyi damla damla sıkarak nasıl çıkardığını; nasıl, güneşli bir sabaha uyandığında, damarlarında akan kanın bir kölenin değil, gerçek bir insanın kanı olduğunu fark edişini...

...

Lev Şestov'un Çehov'un eserlerinin yüreğinde bulduğu çelişkiye gelmiş oluyoruz:

İdealizmin her türü, açık da gizli de olsa, Çehov'da dayanılmaz bi huzursuzluk hissi uyandırırdı.Hümanist idealizmin kupkuru tesellilerini dinlemektense, açıkça materyalist olanların merhametsizliklerini dinlemekten daha mutlu oluyordu.Dünyada her insanı ezen ve felce uğratan yenilmez bir güç vardır: bu açık ve hatta hissedilebilirdir.En ufak düşüncesizlik en güçlüyü de en önemsiz olanı da devirebilir.İnsan ancak bunu kulaktan dolma bildiği sürece kendini kandırabilir.Bir kez ihtiyacın demirden pençelerine yakalandı mı, kendini idealistçe kandırmaya yönelik tüm iştahı kaçar.

Bu yüzden Çehov'un ciddiye aldığı, dolayısıyla da ciddi bir şekilde müdafaa ettiği tek felsefe, doğanın kurallarıyla karşı karşıya gelen insanın sürekli ayak uydurması ve boyun eğmesi gerektiğini söyleyen pozitivist materyalizmdir.İnsan ruhu yalnızca itaat edebilir.Öte yandan Çehov'da "itaat yalnızca göstermeliktir; altında bilinmeyen bir düşmana yönelik katı, kötücül bir öfke gizlidir."

...

Şestov'un savı üzerine düşünmeye değer, çünkü söylediği kolaylıkla yanlış anlaşılabilir.Çehov'a "ümitsizlik şairi" adını verir.Çehov'a genelde yöneltilen karamsarlık ve teslimiyet suçlamaları gibi görünse de, Şestov'un kasettiği şey başkadır.

Dolayısıyla Çehov'un asıl ve tek kahramanı ümitsiz insandır.Başını taşlara vurmak dışında önünde hiçbir eylem yoktur.(...)Elinde avucunda hiçbir şey yoktur, her şeyi kendisi üretmelidir.İşte bu "hiçlikten yaratma" ya da böyle bir yaratma olasılığı Çehov'un zihnini meşgul eden ve renklendiren tek meseledir.Kahramanın elinden her şeyi aldığında, başını taşlara vurmak dışında bir çare bırakmadığında Çehov tatmin benzeri bir duygu hisseder; o sönük gözlerinde yanan garip ateşe Mihailovski boş yere "meşum" dememiştir.

...

Çehov Öykülerine Giriş - Richard Pevear
Çeviren: Emrah Serdan
Albion'un Kızı - Anton Pavloviç Çehov - Öyküler Cilt-1 Önsöz
İletişim Yayınları

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder