4 Ekim 2014 Cumartesi

kız cengiz'in şarkısı, ahmet güntan, emrah altınok

Kız Cengiz'in Şarkısı*

Söz: Ahmet Güntan
Müzik: Emrah Altınok
Düzenleme: Emrah Altınok, Turgut Pöğün
Akustik Gitar & Vokal: Emrah Altınok

Mix & Mastering: Olcay Demirci



-Kız Cengiz'in Şarkısı-

Neysem oyum
Neysem oyum
Kalsam oyum
Kaçsam oyum
Diyorsun ki
Kaç kişisin
Bir tek benim
Neysem oyum

Neysem oyum
Bu bir oyun
Yatsam oyun
Kalksam oyun
Biliyorsun 
Bekliyorum
Kim bulacak
Bulsa oyun


Neysem oyum
Neysem oyum
Buralardan
Gitsem oyun
Neysem oyum
Umutluyum
Beni bulsan
Bitse oyun

Neysem oyum
Neysem oyum
Yatsam oyun
Kalksam oyun
Diyorsun ki
Kaç kişisin
Bir tek benim
Neysem oyum
Neysem oyum
Neysem oyum
Buralardan 
Gitsem oyun
Neysem oyum
Umutluyum
Beni bulsan
Bitse oyun

Neysem oyum
Neysem oyum
Buralardan 
Gitsem oyun
Neysem oyum
Umutluyum
Beni bulsan
Bitse oyun

Ahmet Güntan
Tam o Sırada
(Hikayenin ortasından diyaloglar)


* Bu parça, bir roman karakteri olan Kız Cengiz'e aittir. Kendisini tanımak istiyorsanız Ahmet Güntan'ın son romanı "Tam o sırada. [Hikâyenin ortasından diyaloglar]"ı okumalısınız.
..ve evet, hikayede Kız Cengiz'e ait olan parçaya hayat verme fırsatım oldu. Kız Cengiz'i tanıyıp, şarkının sözlerini edindikten sonra gitarı elime aldım ve ortaya bu beste çıktı. Bana bu fırsatı tanıyan Ahmet Güntan'a ve düzenleme - kayıt aşamalarında emeği geçen değerli müzisyen arkadaşlarıma sonsuz teşekkürler.

Emrah Altınok

bülbül havalanmış yüksekten uçar, ebru kaptan, karacaoğlan operası


Bülbül Havalanmış Yüksekten Uçar
Karacaoğlan Operası
Ebru Kaptan



allah sadece iyi insanlara ait değildir, marmoulak, kamal tabrizi


Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Siz saygıdeğer halka selam olsun.
Özellikle de tutuklu arkadaşlarımıza.
Hepimiz biliyoruz ki, İnsanlar...bazen kanunları çiğner.
Çeşitli ihtiyaçlar yüzünden.
Suçluların, dinsiz-imansız olduğu söylenir.
Bunun anlamı nedir?
Müsaadenizle açıklayayım.
Öncelikle...şunu kafanızdan atın.
Allah sizi unutmadı.
Hapishanenin kapısı size kapalı olabilir.Ancak Allah'a giden yollar, her zaman açıktır.
Kaçmak için yol aramaktan vazgeçin.
Allah sadece iyi insanlara ait değildir.Bizim Allah'ımız suçluların da Allah'ıdır.
Sadece Allah insanlara ayırımcılık yapmaz.
Allah, nezaket ve iyilikte herkesten daha üstündür.
Dostluk ve bağışlamada en yücedir.
İyi bir arkadaş, dostuna her şeyi verir.
İnsanlara İlahi tavsiyelere uysalardı, asla hırsızlık yapmazlardı.
Ne yazık ki, bazı insanlar her şeyi kendilerine istiyorlar.
Bu, çok kötü bir şeydir.
İnsanların iyi olması için çalışmamız gerek.
Bu ise, ilgi göstermekle olur.
Bu, Allah'a götüren yegane yoldur.
Bu çok önemlidir.
Niyetim vaaz vermek değil.
Faydası yok çünkü.
Zorla kimseyi cennete sokamazsınız...
Bu nedenle insanlar...
Müsaadenizle bir şiirle bitireyim sözlerimi.
İnsan değerlidir.
Sadece insan olduğu için.
Güzel kıyafetler onun değerini yansıtmaz.
İnşallah, hepiniz yakında buradan çıkarsınız.
ve yolunuzu bulursunuz.
Lütfen bana da dua edin ki,
yolumu bulayım.
Umarım sizi bir daha burada görmem.
Siz de beni görmezsiniz.
İnşallah başka yerlerde görüşürüz.
Allah'ın selam ve rahmeti üzerinize olsun.

Marmoulak (2004)
Kamal Tabrizi



kötülük, insanın taşrası, elias canetti

Her türlü etiğin temel sorusu: İnsanlara ne kadar kötü oldukları söylenmeli midir?Yoksa insanları masumiyetleri içinde kötü olmaya bırakmak mı gerekir?Bu soruyu yanıtlayabilmek için, kötülüklerini bilmek insanlara daha iyi olabilmek için bir olanak mı sağlar, yoksa onların kötülüklerini kökü kurutulamaz kılan, asıl bu bilgi midir, bu konuda karar vermek gerekir.Çünkü belki de kötünün, bir kez böyle bir nitelikle ayrılıp adlandırıldıktan sonra, artık kötü olarak kalması gerekebilir: Böyle bir durumda kötü, kendini saklayabilir, ama her zaman da vardır.

İnsanın Taşrası
Elias Canetti

marmoulak (2004), kamal tabrizi

...
Rahman ve Rahim olan Allah'ın adıyla.
Size önemli bir konudan söz etmek istiyorum.
Konu sinema ile ilgili.
Bu gün Pulb Fiction (Ucuz Roman) filminden söz etmek istiyorum.
Evet, film Tarantino birader tarafından çekilmiş.
Kendisi büyük Ehl-i kitap sinemacılardandır.
Bir kaç tane de ödülü vardır.
...
Marmoulak
Kamal Tabrizi


özgürlük, insanın taşrası, elias canetti


Özgürlük sözcüğü önemli bir gerilimi, var olanlar arasında belki de en önemli gerilimi dile getirmeye yarar.İnsanoğlu hep çekip gitmek ister: gidilecek yerin adı olmadığında, bu yer belirlenemediğinde ve sınırları da görülemediğinde, özgürlük diye adlandırılır.

Bu gerilim uzam açısından anlatımını, bir sınırı sanki o sınır yokmuşçasına aşmaya yönelik şiddetli istekte bulur.Uçmada simgesini bulan özgürlük, o eski ve mitlerden kaynaklanma duygu doğrultusunda, güneşe kadar uzanır.

İnsanın Taşrası
Elias Canetti

butimar, sedat anar


Butimar
Sedat Anar


eski ustalar, thomas bernhard

Irsrsigler aslında bana rastlamadan önce müzikten habersizdi, tüm sanatlardan habersizdi, aslında her şeyden habersizdi, kendi budalalığından bile.
---
Kendimi bildim bileli, dünyada hiçbir şeyi müzikten çok sevmedim, diye düşündüm.Reger'den geçerek, müzeden dışarı çıkarak, çocukluğuma bakarak.Çoktan geçmişte kalmış olan çocukluğa bu aradan bakışları hep severim ve kendimi tamamen onlara bırakırım ve onlardan olabildiğince faydalanırım...
---
Öğretmenlerinkinden daha ucuz bir sanat zevki yoktur.
---
Bana da devletin çirkinliklerinden ve bu devlet tarafından belirlenmiş dünyadan başka bir şey vermediler.Bana da bugünkü genç insanlara verdikleri gibi kafasızlıkları, yeteneksizlikleri, ahmaklıkları ve beyinsizlikleri dışında bir şey vermediler.Bana da öğretmenlerim yeteneksizliklerinden başka bir şey vermediler, diye düşünüyorum.
---
Yıllarca, öğleden sonraları en mutlu insandım, öğleden önceleri en mutsuz...Sabah erkenden doğru mutsuzluğa gidiyor ve öğlen ya da öğleden sonra başlangıcında mutluluğa geri dönüyordum.
---
Rembrandt'ın annesinin resmedilmiş yüzü, benimkinin gerçek yüzüne karşın nedir ki? diye sordu gene.Tuna nehrinin onları görürken içinden yürüyebildiğim su basmış kıyıları nedir ki resmedilmişlerin yanında? dedi.Benim için, dedi dün, resmedilmiş saltanattan daha iğrenç bir şey yoktur.Saltanat resamlığı, başkaca bir şey değil, dedi.Resmetmek diyor insanlar, belgelemek diyorlar, ama bildiğimiz üzere yalnızca yalan olan, doğru olmayan resmediliyor ve belgeleniyor, sonraki kuşaklar doğru olmayanı ve yalan olanı asıyor duvarlara, büyük yazarlar denilenlerin bize bıraktıkları kitaplarda yalnızca doğru olmayan ve yalan var, bu duvarlarda asılı olan resimlerde yalnızca doğru olmayan var, yalan var.
---
Ben adeta bir insan fanatiğiyim, dedi, doğal olarak insanlık fanatiği değilim, ama bir insan fanatiğiyim.Beni her zaman insanlar ilgilendirdi, dedi, çünkü doğuştan tiksindim onlardan, hiçbir şey beni insanların çektiği gibi yoğun olarak çekmedi kendisine, aynı zamanda da hiçbir şeyden insanlardan tiksindiğim gibi tiksinmedim.İnsanlardan nefret ediyorum, ama onlar aynı zamanda benim tek yaşam amacım.
---
İnsanlar güzel çocuklukları olduğunu söylüyorlar, ama mutlaka cehennemdir.İnsanlar her şeyi sahteleştiriyor, yaşadıkları çocukluğu da sahteleştiriyorlar.Güzel bir çocukluk geçirdim diyorlar, oysa yalnızca cehennemi yaşadılar.
---
Bir çocuk yapmak ve ona ikiyüzlülükle bir yaşam armağan etmek demek, dünyaya ağır bir mutsuzluk getirmek ve yerleştirmekten başka bir şey değildir ve ana babalar bu ağır mutsuzluk yüzünden sonradan durup durup ürkerler.
---
Ben kutlamalar nefret edicisiyim.
---
Sırf dünyada olmak bile mutsuzluktan başka bir şey değildir ki, evet, diye düşündüm hep, insanlar doğum günlerinde bir anma yapsalar doğum günlerine, yani kendilerine onları dünyaya getirenler tarafından yapılan haksızlığı anma, buna anlayış gösterebilirdim, ama bir şölene değil.
---
Bu ülkede bugün nereye bakarsak bakalım, gülünçlüğün bir lağım çukuruna bakıyoruz, dedi Reger...Gülünç kişiler ne kadar gösterişli olursa o derece gülünçleşirler, dedi.
---
Hayranlık kör eder, dedi Reger dün, hayranlık duyanı budalalaştırır.İnsanların çoğu bir kez hayranlık hayranlığa kapıldılar mı artık hayranlıktan kurtulamaz ve böylece budalalaşırlar.İnsanların çoğu sırf bu yüzden budaladır ömür boyu, hayranlık duydukları için.Hayranlık duyulacak hiçbir şey yoktur, dedi Reger dün, hiç, ama hiçbir şey.İnsanlar için saygı duymak ve değer vermek çok güç olduğu için, hayranlık duyarlar, bu daha kolaydır onlar için, dedi Reger.Hayranlık saygı duymaktan değer vermekten daha kolaydır, hayranlık budalanın niteliğidir, dedi Reger.
---
Cahil hayranlık duyar, çünkü hayranlık duymamayı beceremeyecek kadar aptaldır, eğitimli ise bu iş için çok sapıktır, dedi Reger.Cahil denilenin hayranlığı çok doğaldır, eğitimli denilenin hayranlığı ise doğrudan doğruya sapıkça bir sapıklıktır, dedi Reger.
---
Söylenen her şey, er geç saçma olarak ortaya çıkar, ama bunu inandırıcı biçimde, elimizden gelen en inanılmaz şiddetle söylersek, o zaman suç olmaktan çıkar, dedi.Düşündüğümüz şeyi söylemek de istiyoruz, dedi Reger ve söyleyinceye kadar da huzursuz oluyoruz , susarsak, bu yüzden boğuluruz.
---
Sanat cahili müzeye gider ve aşırılıkla kendini iğrendirir, dedi Reger.Ama doğal olarak müze ziyaretiyle ilgili bir öneride bulunulamaz.İşin eri, müzeey en fazla bir resmi, bir heykeli, bir objeyi incelemek için gider, dedi Reger, müzeye bir Veronese'ye, bir Velazquez'e bakıp onun üzerinde karar vermeye gider, dedi Reger.
---
Bütün iyi ruhlar tarafından terkedilmiş durumda bu bankın üzerinde oturuyoruz...
---
Ressamlar pislik resmediyorlar, besteciler pislik besteliyorlar, yazarlar pislik yazıyorlar.
---
Yaşlıların söyleyecek şeyleri yok, dedi Reger, ama gençlerin söyleyecek şeyleri daha az, bugünkü durum bu.
---
Yalan iş, onlarda yalan bir yaşamla durmadan yer değiştiriyor, yazdıkları yalan, yaşadıkları yalan, dedi Reger.
---
Sonunda artık sanattan hiç zevk almaz oluruz, tıpkı yaşamdan da almadığımız gibi...
---
Ben bu kışı yaşamda kalarak geçireceğime ve de atlatacağıma inanmıyordum.
---
Kendimi kurtarmış olmasaydım ve öldürseydim daha iyi olurdu.Ama cenaze ile ilgili olarak yaptığım onca koşturma da zaten bana kendimi öldürme zamanı bırakmadı.Kendimizi hemen öldürmezsek, bir daha hiç öldüremeyiz, korkunç olan bu, dedi.Tıpkı en sevdiğimiz insan gibi ölü olmak isteğini duyarız, ama kendimizi gene de öldürmeyiz, bunu düşünürüz, ama gene de yapmayız, dedi Reger.
---
Bu tek sevdiğimiz insana neler yapmadık ki, dedi Reger, binlerce ve yüzbinlerce acının içine soktuk bu hiç kimseyi sevmediğimiz kadar sevdiğimiz insanı, nasıl da üzdük bu insanı ve gene de onu başkasını sevmediğimiz gibi sevdik, dedi Reger.Bizim dünyada hiçkimseyi sevmediğimiz kadar sevdiğimiz insan öldüğünde, bizi korkunç bir vicdan azabıyla bırakır geride, dedi Reger...

Eski Ustalar
Thomas Bernhard

yağmur kaçağı, attila ilhan, sesler ve düşler


Yağmur Kaçağı
Attila İlhan
-Sesler ve Düşler-


turab ol karış tozlara incinme gönül incinme, özlem taner


"Herkes kemâlini söyler
İncinme gönül incinme"


kuyumcu, meseller, soren kierkegaard


Genç aşkın bilgeliğiyle ahmaklığın karışıklığını ne ile kıyaslamalıyız?

Değerli taşlarla ilgili bilgisini öyle ileri bir düzeyde geliştirmiş bir kuyumcu hayal edin ki, bütün hayatını gerçek olanla sahte olan arasındaki ayırma adanmış olsun; bu adamın bir çocuğun sahte ve gerçek taşlarla oynadığını ve her ikisinden de eşit oranda zevk aldığını gördüğünü varsayalım -içten içe taşlar arsındaki mutlak ayrımın burada çözümlenmiş olduğunu görerek titrer; ama yine de çocuğun mutluluğunu, oyundan aldığı zevki görür; bunun karşısındaki belki de alçakgönüllü hale gelir ve bu "titreten" görüntüye dalar gider.

Kuyumcu
Meseller
Soren Kierkegaard

3 Ekim 2014 Cuma

kochegar (2010), aleksey balabanov


Kochegar (2010)
Aleksey Balabanov


"Her dilin
 kendine özgü suskunluğu vardır."
Elias Canetti


yunus emre & akbank, özge temaşa, hüsrev hatemi


1970'li yılların ilk yarısında bir gün...Karşımda bir İstanbul efendisi var.Tasavvufa özel ilgisi olmayan bir mülkiyeli.Altmış beşini aşmış.Bana, "Geçenlerde Akbank'ın yaptığı Yunus Emre Sempozyumu'na katıldım." dedi.Benim cevabım çok yersiz ve istihza ile şaka arası bir cümle oldu:
"Banka tarafndan mı, Yunus Emre tarafından mı katıldınız?"

Hüsrev Hatemi
Özge Temaşa

bülbül havalanmış yüksekten uçar, abdal


Bülbül Havalanmış Yüksekten Uçar
Grup Abdal
Açık Deniz/Ülke Tv/ Canlı



the band's visit, bikur ha-tizmoret (2007)


Bikur Ha-Tizmoret (2007)
The Band's Visit

"Beni unutmak kolay"


denizini yitiren denizci, yukio mişima


Bir amip olsaydım, sürekli bölünebilir bir tek hücreli olsaydım, çirkinliği yenerdim, diye düşünürdü.Oysa insan, hiçbir şeyi yenebilecek oranda ufak ya da büyük değildi.
---
Noboru düşlerinde bile ağlamazdı. Çünkü yufka yürekli olmamak yiğitliğin şanındandı.Denizin yıpratmasına direnen, gemi gövdelerini yiyip bitiren midyelere, yosunlara dudak büken, cam kırıkları, eski pabuçlar, dişsiz kırmızı tarak, şişe kapakları, prezervatifler arasından limanın dibindeki çamur birikintisinin üzerine ve pırıl pırıl inen büyük demir çapa -Noboru yüreğini böyle tanımlamayı, böyle düşlemeyi severdi.Günün birinde göğsüne çapa dövmesi vurduracaktı.
---
Ama yıllar geçtikçe Ryuji bu büyülü diyarlara kayıtsızlaştı.Bütün denizcilerin paylaştığı o tuhaf duyguya kapıldı:Ne karanın ne denizin malıydı.Belki de karadan nefret eden birinin karayı hiç bırakmamsı gerekirdi.Kıyıdan kopup yabancılaşma ve uzun süreli seferler, giderek insanı karadaki yaşantıyı düşlemeye zorlar, onu nefret ettiği bir şeyi özlemenin anlamsız acılarına sürüklerdi.
---
Gerçek tehlike yaşama eyleminin ta kendisidir.Hiç kuşkusuz, yaşamak, varoluşun farklılaştığı bir kargaşadır.Fakat varoluşu her an aslında olduğu düzensiz haline çözümleyip ortaya çıkan endişeden hareketle, her an ilk kargaşayı yeniden yaratmaya çalışan kaçık bir eylemdir yaşamak.Bu denli tehlikeli başka bir iş daha olamaz.Varoluşun kendinde hiçbir korku ya da hiçbir örtülü yan yoktur, bu korku ve tedirginliği yaratan yaşamak eylemidir.Ve toplum kökende anlamsızdır; kadın erkek bir arada yıkanılan Roma hamamları gibidir.Okul da, toplumun minyatürüdür: Bu yüzden bize boyuna buyruk veriyorlar.Bir avuç kör adam, bize ne yapmamız gerektiğini söylüyor, sınırsız yeteneklerimizi paramparça ediyor.
---
Eğer düşündünüz ve çok sayıda şeyi yapmamıza izin verildiği sonucuna vardıysanız yanlış yerdesiniz.Esas izin veren, göz yuman bizleriz.Öğretmenler, okullar, babalar, toplum -bütün bu süprüntü yığınlarına biz göz yumuyoruz.Güçsüz olduğumuz için değil.Göz yummak bizim özel ayrıcalığımız ve eğer acıma duygusuna kapılırsak, bunlara göz yumacak kadar insafsız olmazdık.Sonuç olarak demek istiyorum ki, sürekli olarak göz yumulmaması gereken şeylere göz yumuyoruz.Aslında hoş görülebilecek pek az şey var- örneğin deniz.
---
Yazdıkları bu yasa kitabı, bence bir çeşit masal: güzel, ölümcül bir masal.Bir bakıma anlaşılabilir bir şey bu.Ne de olsa şimdiye kadar masalla avutulan, savunusuz, saf sevimli çocuklardık.

Denizini Yitiren Denizci
Yukio Mişima

l'age des tenebres, days of darkness (2007)


L'age Des Tenebres  (2007)
Days of Darkness


ali nizâmi beyin alafrangalığı ve şeyhliği, abdülhak şinasi hisar

Ali Nizami Beyin kendisi de acaba bu kırk çift ayakkabıdan bir çiftini giydiği zaman hangi hayırlı veya hayırsız, hangi mutlu veya ümitsiz yollarda yürüyerek acaba hangi hayat cilvelerine varıyor ve hangi selamet noktalarına erişiyordu?Ve acaba böyle bir halâs noktasına erişebiliyor muydu?Böyle bir kurtuluş noktasına eriştiği var mıydı?
---
Siz bütün kainatın esaslı sırrını bulup asıl hikmetini söylediğinizi umarsınız.Halbuki ifade ettiğiniz ancak kainatın bir tek köşesinde, bir an için açmış bir tek ve muvakkat hakikatten ibarettir.İşte, muvaffak olunca, sanat da, en yüksek felsefe gibi, bunu mükemmel gibi gösterir.
---
Ali Nizami Bey ihtimal ki hastalanmış olduğu günlerde her şeyin o düşünmek istemediği faniliği ona iç yüzünden görünmüştü.O, vaktiyle , hiç hatırlamak istemediği ölümle bir an göz göze gelmiş olduğu içindir ki ruh rüştüne ererek böyle uhrevi bir tevekkülle selamete erişmişti.Demek ki onda ya hiç yeryüzüne çıkmamış yahut kurumuş, susmuş sanılacak ırmaklar, hassasiyetinin tabakalarında, alttan alta devam ettikleri için, insanlığın maziden gelen bu kör kuvvetleri ve ırkının en iptidai tabiatları tehlike anında birden coşarak, taşarak ve onun imdadına koşarak bütün kuraklığını eritmiş, kendisinden o kadar uzak gözüken ve kendisinin o kadar mahrum göründüğü bir şarklı ve müslüman tevekkülü ona büyük bir teselli ve tam bir deva, şifa ve inşirah olmuş, İbsen'in diyeceği gibi "Hayatı bir yalan" olmuş ve kendisini kurtarmıştı.


Ali Nizâmi Beyin Alafrangalığı ve Şeyhliği
Abdülhak Şinasi Hisar

tom a la ferme, xavier dolan, going a town, rufus wainwright




Tom a La Ferme (2013)
(Tom At The Farm)
 Xavier Dolan

-Going a Town, Rufus Wainwright-