"Sevgili generalim Cevdet Bey,
pardon Cevat Bey ve kadirşinas yalakaları; şunu iyi bilin ki, gösteriş budalası
insanlardan, gösterişli laflardan, gösterişin kendisinden hiç hoşlanmam, bu
bir! Kibirden, kendini beğenmişlikten, bütün bu dağları ben yarattım
havalarından, süslü kişiliklerden nefret ederim, bu iki! Yalakalardan,
yalakalıktan, yalakaca edilmiş laflardan ve davranışlardan da nefret ederim bu
üç! Dördüncüsü; gerçeği, içtenliği, samimiyeti çok severim.Ve Dostoyevski'nin
dediği gibi: gerçeğin, her şeyin üstünde, zavallı egoların bile üstünde
tutulmasını isterim.Arkadaşlığın karşılıklı, açık sözlü ve yalansız olanı için
canımı veririm.Evet buna bayılırım sayın generalim!Arkadaşlık, hassaslık ve
incelik isteyen bir iştir. Öyle kabalığa, özensizliğe, alaycılığa gelmez!…Daha
ne söyleyecektim?Neyse, niye uzatıyorum ki…Yine de şerefinize sayın generalim! Güle
güle gidin İstanbul’a.O kahpe Bizans’ı bizim içi fethedin.Ordan da sürün atınızı
Batı’ya, Viyana’ya! Nobel’di, Oscar’dı, ne bulursanız getirin Ankara’ya! Şerefinize
sayın generalim, şerefinize!
Muharrem, Yeraltı / Zeki Demirkubuz
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder