Torino Atı (2011) Açılış Sahnesi
Bela Tarr
"3 Ocak 1889, Torino.Friedrich Nietzsche, Via Carlo Alberto 6 numaralı evinden dışarıya gezinmek ya da mektuplarını almak için, postaneye gitmek üzere çıkar.Ondan pek uzak olmayan bir mesafede, daha ziyade ondan uzaklaşır bir vaziyette taksicinin biri, inatçı atıyla cebelleşmektedir.Tüm zorlamalarına rağmen at kıpırdamamakta, direnmektedir.Bundan dolayı taksici Guiseppe ya da Carlo ya da Ettore'nin sabrı taşar ve kırbacıyla ata vuruverir.Nietzsche olayın intikal ettiği yere gelir ve o anda öfkeden köpürmekte olan taksicinin sebep olduğu bu gaddarca harekete bir nokta koyar.Sağlam yapılı ve bıyıklı Nietzsche, aniden taksinin üzerine atlar ve kolunu ağlar bir vaziyette atın boynuna dolar.Komşusu onu evine götürür...O da, 2 gün boyunca divanın üzerinde o bağlayıcı son sözlerini fısıldayana kadar sessiz bir şekilde kımıldamadan yatar."Anne, tam bir aptalım." ve uysal ve bunamış bir vaziyette, annesinin ve kız kardeşlerinin yardımıyla bir on yıl daha yaşar.Ata gelirsek, bildiğimiz bir şey yok."
Torino Atı (2011) - Bela Tarr
- mahvoluş -
- Neden kasabaya gitmediniz?
- Fırtına her tarafı darmaduman etti.
- Nasıl yani?
- Mahvoldu diyorum.
- Neden mahvolsun ki?
- Çünkü her şey yıkık dökük hale getirildi...
Her şey bozulmuş durumda...
...ama her şeyin yıkık dökük ve bozulmuş
duruma getirildiğini söyleyebilirim.
Çünkü bu sözde masum insan yardımı denilen
şeyden meydana gelen...
...alelade bir afet değil.
Tam aksine...
...tüm bunlar insanın kendi hükmünün
...kendi hükmünü kendi benliğinden
önde tutması ile alakalı...
...tabii bu işte tanrının da bir parmağı yok değil...
...biraz cüretkar olmak gerekirse,
bu işte bizzat yer alıyor...
...ve bu bizzat rol aldığı şeyse...
...hayal edebileceğin
en korkunç oluşumlardan birisi.
Çünkü anlayacağın üzere
dünyanın çivisi çıkmış durumda.
Bu sebeple, söylediklerimin pek de ehemmiyeti yok...
...çünkü her şeyin yozlaşması
onların bunları elde etmesi ile alakalı.
Her şeyi sinsice ve gizli kapaklı
bir mücadele neticesinde elde ettiklerinden...
...her şeyin ayarını bozmuş durumdalar.
Çünkü neye dokunurlarsa...
...ki her şeye dokunuyorlar, anında kurutuyorlar.
Son zafere kadar işler bu şekildeydi.
Muzaffere bitişe kadar.
Elde etme, yozlaştırma...
...yozlaştırma, ele geçirme.
Ya da eğer istersen farklı bir şekilde
ifade edebilirim...
...dokunma, yozlaştırma
ve akabinde de ele geçirme...
...ya da dokunma, elde etme
ve neticesinde de yozlaştırma.
Asırlardır bu şekilde devam ediyor.
Sürer, sürer ve sürer.
Sadece bu, bazen gizli gizli,
bazen kaba bir şekilde...
...arada sırada usul usul,
arada da vahşice...
...tek değişmeyen şey
bunun durmadan devam ettiği.
Lakin sadece tek bir şekilde...
...pusuda bekleyip saldıran
bir sıçan gibi.
Çünkü bu mükemmel zafer için...
...önemli olan başka bir şey de
diğer tarafın...
...her şey mükemmel,
yer yer harika ve soyluca olsa da...
...başka türden bir kavga
içine bulaşmaması.
Başka türden bir mücadele olmamalı.
Bir tarafın aniden ortadan kaybolması...
...yani o mükemmelliğin, harikalığın
ve soyluluğun ortadan kaybolması...
...böylece şimdiye dek hep pusu kurarak saldıran
bu kazananlar dünyaya hükmeder...
...ve insanların onlardan
saklayabilecekleri şeyler için...
...en ufak bir köşe bucak kalmaz...
...çünkü ellerini uzattıkları şeyi
bir şekilde elde ederler.
Ulaşamayacaklarını düşündüğümüz
şeyler bile -ama ulaşırlar-
...en sonunda onların olur.
Çünkü gökyüzü ve tüm hayallerimiz
zaten halihazırda onlarındır.
O kısır döngü, doğa...
...bitmez sessizlik.
Ölümsüzlük bile onların elinde,
anlıyor musun?
Her şey ama her şey
sonsuza dek uçup gitmiş durumda.
O birçok soylu...
...harika ve mükemmel şeyler
sadece durdular, böyle açıklamak doğruysa.
Bu noktada duruverdiler...
...ve tanrı ya da tanrılar olmadığını...
...anlamak ve kabul etmek
durumunda kaldılar.
Bu mükemmel, harika ve soylu kişiler...
...bu doğruyu daha en başından
anlayıp kabul etmek durumunda kaldılar.
Tabii bunu anlama yönünde
yetersiz kaldılar.
Buna inandılar, kabul ettiler,
ama hiç anlamadılar.
Öylece şaşkın şaşkın
ama bıkmadan durdular...
...ta ki beyinden kopup gelen bir kıvılcım...
...onları en sonunda aydınlatana kadar.
Böylece birdenbire tanrı ya da tanrılar
olmadığının farkına vardılar.
Birdenbire iyi ya da kötü diye
bir şey olmadığının farkına vardılar.
Neticesinde de durum böyleyse
kendilerinin de...
...aslında var olmadıklarını
görüp anladılar.
Sanırım bu anın...
...onların sönüp yok oldukları...
...anlamına geldiğini söyleyebiliriz.
Sönüp yok oldular...
...aynı çayırlık bir alanda
için için yanan bir alev gibi.
Bir tanesi daimi kaybeden...
...diğeri de daimi kazanandı.
Yenilgi, zafer...
Yenilgi, zafer...
...ve bir gün
-bu civarda-
...yanıldığımı...
...anlamak zorunda kaldım
ve bunu yaptım.
Bu dünyada herhangi türden
bir değişim olmadığını...
...bir değişim olmadığını
ve olmayacağını düşünürken...
...tamamıyla yanılıyordum.
Çünkü inan bana...
...bu değişimin gerçekten
meydana geldiğini artık biliyorum.
%20-%20Bela%20Tarr%20-1.gif)
%20-%20Bela%20Tarr%20-2.gif)
%20-%20Bela%20Tarr%20-3.gif)
%20-%20Bela%20Tarr%20-4.gif)
%20-%20Bela%20Tarr%20-5.gif)
%20-%20Bela%20Tarr%20-6.gif)
%20-%20Bela%20Tarr%20-7.gif)
%20-%20Bela%20Tarr%20-8.gif)
%20-%20Bela%20Tarr%20-9.gif)
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder