17 Aralık 2020 Perşembe

Hakikatin İzinde, Thomas Bernhard - Konuşmalar, Okur Mektupları, Söyleşiler & Edebiyat Yazıları


 ...

"Çok canım sıkılıyor, daha önce hiç benim kadar sıkılan birini tanımadım." Rimbaud

---

18 Ocak 1957

Kabul, artık dünyanın ücra köşelerinde mahvolan kimse yok!Edebiyat şöleni için harap olan da yok.Ama çimenleri ve ırmakları tanıyan da kalmamış!Ve siz, huzur içinde, altmış yaşına kadar sigorta pirimlerinizi ödemeye devam ederseniz, ev hanımı gazetelerinin ve lirik ve felsefi gazetelerin şaklabanları karşısında selam durmaya devam ederseniz bir Lorca, bir Gottfried Benn, bir Charles Peguy ve asla bir Whatman olmayacaksınız.Beklediğiniz Şilin avansları sizleri yok edecek.

(Genç Yazarlara)

---

Şubat 1957

Trakl'ın benim çalışmalarıma etkisi tahrip ediciydi.Trakl'ı hiç tanımasam bugün daha ileride bir yerde olurdum.

(Şairler Georg Trakl Hakkında Konuşuyor)

---

Ocak 1966

Devrimin tohumu bizim enkazımız olarak filizlendi, biz de (ölü soyucular) dehasız nesil olarak tarihe geçeceğiz.Adiliğin ve adilikten gelen çaresizliğin tekinsiz simetrisi olmuş ahvalimiz.Halkımız vizyonsuz, ilhamsız ve karaktersiz bir halk.Zeka, hayal gücü ona bir şey ifade etmeyen kavramlar.Kanunsuz tüccarlar ve acemilerden ibaret bir halk, anbean, Alpler'deki istisnai eblehliğiyle üremeye devam ediyor.Elinde kalan minyatür mıntıkada (burası amiyane dünya gezginleri ve tımarhaneler için bir açık hava müzesi karışımıdır) kendisi için bizatihi amaç halini almış bir taklitçiliğin korkunç kramplarında histeri nöbetleri geçiriyor.

(Siyasi Sabah Ayini)

---

5 Mart 1967

VIKTOR SUCHY: Sizde çok belirleyici olan şey, siz insanın sınır durumunu arıyorsunuz, bu neredeyse varoluşçu bir düşünce.Son iki kitapta, Amras ve Don'da, söz konusu olan, ölümcül bir hastalığın sınır durumu.Hastalığın sınır hali sizi büyülüyor mu ki negatif resmi aşırı keskinlikle göstererek pozitifi ortdan kaldırmak istiyorsunuz?

THOMAS BERNHARD: Herhalde ruhani bir ip cambazlığıdır bu, o kadar,İpi durmadan daha yukarı çekmek elbette büyük bir zevk.

(Geçmiş Araştırılmamış)

---

1975

Seyirci fikrin düşmanıdır, o yüzden seyirciden sıdkım sıyrıldı, seyirci fikirden nefret eder, sanattan nefret eder, eğlenmek için en aptalca ne varsa ancak onu ister, başka her şey yalandan ibarettir, bense eğlenmek için en aptalca olandan hep nefret etmişimdir, demek ki seyirciden de nefret etmem lazım, seyirci düşmanımdır, düşmanım kalmak zorundadır, başka görüşte olursam bugün nefret ettiğim o seyirci denen tezek yığınına ait olurum, çünkü benim en önemsediğim şeyi seyirci elinin tersiyle iter.

(Bernhard Minetti)

---

27 Şubat 1976

Yeni fahri doktor Canetti, yani fahri doktorluk için doğmuş olan, yaklaşık kırk yıl önce istidatlı bir yetenek provasını muhteşem Körleşme ile başaran bu zamane aforizma ajanı, adeta kendi kendini sahneye koyan Kibrin Komedyası halinde, akut olmakla birlikte dörtnala koşan bir bunaklık nöbetinde, kalkmış, şahsını (tek) edebiyatçı ilan ediyor!Bunaklık acıklıdır, dediğimiz gibi, kırk yıl önce istidatlı bir yetenek provasını başaran, aradan geçen zamanda ise bir tür cılız Kant'lık ve küçük Schopenhauer'lik yaparak tutarsızlık sayesinde tutarlılıkla seviyesini kaybedip Münih Üniversitesi'nde hakikaten aptalca cümleler içinde utanmadan, başını da hiçbir temele dayamamış bu ihtiyarın, yanlışlıkla baba olmuş bir adamın ve garabet timsali bir kıtı kıtına filozofun küstahlığı ise utanç vericidir.Ya da ancak grotesktir.Yıllardır, hamaratça, Almanca konuşulan her köşe bucağa edebiyatçıyım diye seyahat eden geçici peygamber, adeta akademi toprağına ayak basınca vicdanını rahatlatıverdi.

                                                                                                                      Thomas Bernhard, Ohlsdorf
(Günümüzde Yazarlık,
Kibrin Komedyası)

---

12 Nisan1978

Batma tehlikesiyle her an burun buruna olan, açık denizdeki bir topluluk, her an her şey batabilir.Bu topluluk yüzeyde ve öyle olduğunun farkında olsun veya olmasın, bütün büyükl filozoflar gibi delinin teki olan mızmız Kant'ı öldürüyor, onu boğuyorlar.Son kertede onu tımarhaneye atıyorlar, düşünen bir insanın normal yolu da budur zaten, değil mi, yolculuğu tımarhanede son bulur.

(Hepsi aslında şaka)

---

17 Mayıs 1978

...Benim tutkumdur bu.Tıpkı şirkteki biri gibi, dans etmesi gerekir, yoksa kendini öldürür.Ben de yazmak zorundayım, yoksa kendimi öldürürüm.Birkaç zamandır da, bu ihtiyacı çok hissetmiş olmama rağmen kendimi öldürmeyi artık canım istemiyor.Ama birkaç yıldır azaldı.Ne zaman geri dönecektir bilmem, bazen yeniden geliyor ama kısa süreliğine.Kendini öldürmenin pek anlamı yok, tıpkı yaşamaya devam etmek gibi.

(Boşluğu cümlelerle dolduruyorum)

---

29 Haziran 1979

THOMAS BERNHARD: Galiba, sadece merak beni ayakta tutuyor.
ANDRE MÜLLER: Niçin "sadece" ? Meraklı olmadığı halde yaşayan başkaları var.
THOMAS BERNHARD: Hayata karşı değilim de ondan.
ANDRE MÜLLER: Buna rağmen bazıları var, kitaplarınızın intihara kışkırttığını düşünüyorlar.
THOMAS BERNHARD: Evet, ama kimse buna uymuyor.Daha geçenlerde, iki hafta önce, birden bir kadın penceremin karşısında dikilip benimle konuşmak istediğini söyledi.Ben de dedim ki: Tamam, benimle neden konuşmak istiyorsunuz? Ağır gribe yakalanmış, yatıyordum.Dedi ki: Vakit çok geç olmadan.Dedim ki: kendinizi mi öldüreceksiniz?Dedi ki: Ben değil, siz.Dedim ki: Benim öldürmeyeceğim kesin, aklınızı başınıza devşirip evinize gidin.Dedi ki, olmaz, içeri girmem lazım.Dedim ki, olmaz, çünkü ayakta zor duruyorum ve tekrar yatağa döneceğim.Dedi ki: Korkmanıza gerek yok, zaten kocam var, zaten onunla bile yatağa giresim yok...Bütün bunlar pencere açıkken olupbitti, pencereyi kapamaya kalkışınca kadın parmağını araya soktu.Dedim ki: Parmağınızı ezerim.Öyle olunca kadın parmağını çekti, ben de pencereyi kapatıp tekrar yattım.Birkaç zaman sonra dışarı baktım, kadın hala avluda duruyordu.Ama bir ara gitmiş, sonra da bana mektup yazmış, ayın filanca gününde, bir pazartesi günüydü bu, saat akşam sekizde, mezarlıkta beni bekleyecekmiş.Ama o gün evde bile değildim.Sonra bana bir mektup daha yazdı, on altı sayfa, bütün hayat hikayesini anlatmış, erken yaşta evlendiği kocasını vesaire.Muhtemelen mezarlıkta benimle intihar etmek istiyordu.İnsanlarda neleri harekete geçirdiğinizi asla bilemiyorsunuz.
...
ANDRE MÜLLER: Kendinizi kontrol edemediğiniz bir duygu haline kapılmayı tasavvur edebilir misiniz?
THOMAS BERNHARD: Hayır, kontrolümü asla kaybetmem.Ama bunun anlamı yok ki...Tanrım, ne diyeyim?Ne duymak istiyorsunuz?
ANDRE MÜLLER: Kendinizi öldürmeyeceğinizi söylemenizi.
THOMAS BERNHARD: İşte bunu söyleyememYapar mıyım, bilmiyorum, çünkü bir saat içinde insanların, olayların ve durumların nasıl tamamen değişebildiğini çok sık yaşadım.Bunun karşısında hiçbir şey ve kimsenin koruması yoktur.Mükemmel sistemler var, sanıyorsunuz ki kesin ve muazzam bir şey yaptınız, derken bir an sonra o şey gidiyor.Beton bir bina bile iskambil kulesinden farklı değildir.Uygun rüzgar darbesi gelsin, yeter.
...
ANDRE MÜLLER: Fark ediyorum ki intihar hakkında artık konuşamıyoruz.
THOMAS BERNHARD: Gereği de yok zaten.Kendinizi öldürürseniz bana yazarsınız.
...
Düzyazı yazıyprsanı, kırk ila altmış arasında ideal yaştasınızdır.
...
ANDRE MÜLLER: Çocuklu aileler size niye bu kadar itici geliyor, açabilir misiniz?Bütün annelerin kulaklarını kesmek gerekir, diyorsunuz.
THOMAS BERNHARD: Bunu söyledim, çünkü insanların dünyaya çocuk getirdiklerini sanmaları bir yanılgı.Çok ucuz bir şey bu.Sahip oldukları, çocuk değil, yetişkin.Terleyen, iğrenç, göbekli bir hancı veya katliamcı doğuruyorlar, karınlarında taşıdıkları budur işte, çocuk falan değil.Nur topu gibi bir evlatları olduğunu söylüyorlar ama gerçekte her tarafından sular sızan, pis kokan, kör, topal ve gut hastalığından hareket bile edemeyen 80 yaşında bir insanları oluyor, dünyaya getirdikleri bu işte.Ama bunu görmüyorlar ki doğa, lafını geçirsin de bu zırva devam edip gitsin.Ama benim umurumda bile değil.Benim durumumm ancak zıpır bir... papağan bile diyesim gelmiyor, çünkü bu bile mükemmel olurdu, küçük, cik cik öten bir kuşun durumu olabilir.Kuş birtakım sesler çıkarır, sonra da tekrar ortadan kaybolur, gitmiştir.Orman büyük, karanlık da.Bazen içinde rahat vermeyen bir kukumav oluyor.Ben de daha fazlası değilim.Daha fazlası olmayı da istemiyorum.

(Orman büyük, karanlık da)

---

23 Haziran 1980

SORU: Öbür yandan siz, başkalarını çürüme ve çözülme halinde görmeye, onları bozuk ve hasta olarak tasvir etmeye meyillisiniz.Karakterleriniz çoğu zaman yürüyemiyor, işitemiyor, göremiyor, aslında tek yaptıkları mızmızlık etmek, sövmek ve çevresine eziyet etmek.Kahramanlarımız belki de daha iyi işitip görmek için hastalığı kamuflaj olarak mı kullanıyorlar?
THOMAS BERNHARD: Hayır, aslında karakterlerimi kamufle etmem, onları oldukları halleriyle kafeslerinden çıkarırım, nereye isterlerse giderler.Bu karakterler üzerinde artık nüfuzum yoktur, malum, iyi bir çoban da değilim ben.
...
SORU: Metinlerinizde ölüm, hayattan tiksinme, intihar konuları var.Kendinizi asmamak için mi yazarsınız?
THOMAS BERNHARD: Olabilir, evet öyle.
...
THOMAS BERNHARD: Kendimi öldürüp sonradan kendimi gözlemleyebilsem, ilgimi çekerdi.
SORU: Ama maalesef mümkün değil bu.
THOMAS BERNHARD: Mümkün olmaması yaşadığım en büyük hüsrandır.

(Kağıt üzerinde birini öldürebilirim)

---

7 Ocak 1983

JEAN-LOUIS DE RAMBURES: Söyleşilere neden bu kadar alerjiniz var?
THOMAS BERNHARD: Bir hayal etmeye çalışın, elleriniz, ayaklarınız ağaca bağlanmış ve biri makineli tüfekle size ateş ediyor.Sizce bu sırada rahat olabilir misiniz?
...
THOMAS BERNHARD: Herkes bir yerde doğruyu söyler.Dram da budur ya zaten.Şu "bir yerde" ifadesini hiç sevmem, insana aldatıcı bir güvenlik veriyor.Bu küçük sözcükle buzdaki bir yarığa inip bir sinemanın acil çıkışından çıkar gibi çıkabileceğinizi sanırsınız ancak: Buzdaki yarıkların özelliği, bir daha dışarı çıkılamamasıdır.
...
JEAN-LOUIS DE RAMBURES: Neden kitabınızda Salzburg'u, "sakinlerinin daha doğarken kurban gittikleri ölümcül bir hastalık" olarak niteliyorsunuz.Bu biraz abartılı değil mi?
THOMAS BERNHARD: ...Size harika bir anekdot anlatayım."Neden" çıktıktan kısa bir süre sonra bir gün Alman eleştirmen Jean Amery beni bir kenara çekti: "Salzburg hakkında böyle konuşamazssın.Orasının dünyanın en güzel şehirlerinden biri olduğunu unutuyorsun." Kitabım hakkında Merkur'da yazdığı eleştirisini okuduktan birkaç hafta sonra televizyonda bir haber duydum: Amery bir önceki gün intihar etmişti, hem de Salzburg'da.Tesadüf değil bu.Daha dün üç kişi kendisini Salzach nehrine attı.Lodostan, diyorlar.Ama bu şehirde bir şeyin insanın omuzlarına bindiğini ve onu sonunda mahvettiğini biliyorum.
...
THOMAS BERNHARD: Dünya hepten kötüye gidiyor, sürekli daha abes ve dayanılmaz bir hal alıyor iddiasında bulunanlarla arama sınır koymamı engellemiyor.Kişi kendinden hareketle her tarafta çirkinlik ve pislikten başka bir şey keşfetmiyorsa bile her dakika, tecrübede bir artışı temsil ediyor.Şu anda dün ölenlere karşı bizim, çok belirgin bir kozumuz var: bu arada ne olup bittiğini bilmek.

(Zırhlarını havalandırdılar mı bütün insanlar birer canavardır.)

---

Bir bakanın binlerce insanın ölümünden sorumlu bir SS subayının "vatana dönüşünü" karşılamak için fazladan zahmete katlandığı kaç ülke biliyorsunuz?O bakanın Salzburglu olduğunu ve çok da iyi tanıdığım bütün ailesinin nesillerdir müzisyenlerden oluştuğunu bilince her şey açıklığa kavuşuyor.

Birinci katta keman çalınıyor.Bodrumda gaz vanalarını açıyorlar.Tipik bir Avusturya usulü, müzik ve Nazizm karışımı.Evet, gerçekten, bu ülke değişecekse, buradan göç etmekten başka çarem kalmıyor.

(Ben skandal bir yazar değilim)

---

2 Aralık 1986

Bütün dolambaçlar ölüme çıkar.

---

17 Ocak 1987

ASTA SCHEIB: Thomas Bernhard kimdir?
THOMAS BERNHARD: Kişi kim olduğunu asla bilmez.Kişinin kim ve ne olduğunu ona başkaları söyler, değil mi?Ve uzunca bir ömür yaşayınca bu ona milyonlarca kez söylendiği için kişi kim olduğunu artık hiç bilmez olur.Herkes başka bir şey der.Kişinin kendisi de her an başka bir şey söyler.

(Bir felaketten öbürüne)


Thomas Bernhard
Hakikatin İzinde
Konuşmalar, Okur Mektupları, Söyleşiler, Edebiyat Yazıları
Yapı Kredi Yayınları
Çeviri: M. Sami Türk

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder