*...Siz her şeyi o kadar temiz bir biçimde halletmişsiniz ki, hiç kimse, ölünün kendisi bile, sizi cinayetle suçlayamazdı.
...
Zekanız size o kadar fazla geliyordu ki, artan kısım beyninizin içinde yaşamaya devam etmeyi kendine yediremeyip bir kaçış yolu aramaya karar verdi.
(Yapboz)
---
Kendimi gülümseyen ve aniden dönüp aynada kendi yüz ifadesine bakan biri gibi hissediyorum.
T. S. Eliot
*Lakin onları her seferinde vazgeçirmeyi başardım.Hepsi iyi insanlar ve beni yalnızlık içindeki hayatımdan çekip çıkarmak, sinemalara ve kafelere götürmek, şehir merkezindeki meydanda benimle birlikte sayısız tur atmak istediler.Ama benim -gülümseyen bir "hayır" ile suskunluk arasında gidip gelen- geri çevirmelerim onların bu taleplerinin sonunu getirdi ve dört yıldan beri burada,Chivilcoy şehrinin tam merkezinde, sessiz ve gözden uzak bir varoluş yaşıyorum.İşte bu yüzden, 15 Haziran'da yaşanan olay, pnda sadece -Chivilcoy'a özgü demeye bin şahit ister- hayatımın onlara sezdirdiği bir monomanyak nevrozun ilk tezahürünü görecek olan hemşerilerim tarafından himmetle dinlenecek.Belki de haklılar, ben sadece anlatmakla yetineceğim.Burada anlatacaklarım, benim anlayışımın ancak dışarıdan bakarak idrak edebildiği kimi olaylara dikkat çekmek suretiyle, geçmişi olduğu gibi aktarma biçimi.Dahası, bunu inkar etmek aptalca olur, güzel bir öykü var ortada.
(Uzaktaki Ayna)
---
"Yunuslar, oyun oynamayı çok seven varlıklar oldukları izlenimini veren sıçrayışlar sergilerler." Jonathan Thorpe, Foam and Ashes
Yunuslar, bir aynaya poz veren ağız gibi hüzünlü hayvanlar..."
Francis de Mesnil, Monotonies
*...Şunu insanlara söylememe müsaade et , kıvrık Selene, o sularda fuziform biçimli, dingin karakterli ve daima yüce gönüllü bir ırk ikame ediyordu.Yunusları bilir misin, okur?Evet, transatlantiğin güvertesinden, sinema salonundan, denizcilik romanlarından bilirsin.Ben sana onları içtenlikle tanır mısın, onların görünüşte son derece neşeli yaşamlarının melankolik tarafını sorgulamaya fırsatın hiç oldu mu diye soruyorum.Ben sana, zooloji metinlerinin verdiği kolaycı mutluluğun ötesine geçerek, bir yunusun gözlerinin tam merkezine bakıp bakmadığını soruyorum.
(Kısa Okyanusbilim Kursu)
---
*...Kafenin arka taraflarındaki bir masada oturuyorduk ve bizden başka neredeyse kimse yoktu; onun konuşmasını hiç bölmüyor ama arada sırada birasını tazeliyordum.Bana anlattıklarından neredeyse hiçbir şey hatırlamıyoum, herhalde her zamanki şeyler olsa gerek.Ama bir cümlesi zihnime kazındı: "Onu buramda taşıyorum." demiş ve işaret parmağını bir ağrı ya da bir madalyayı gösterirmişçesine göğsünün ortasına saplama hareketi yapmıştı.
(Cennetin Kapıları)
---
*...Lucio adadan, yağmurdan ve onu sinirlendiren onca şeyden sıkıldı, aniden birbirimize öyle bir bakıyorduk ki, birbirimize o şekilde bakabileceğimizi asla düşünmezdim.O zaman satranca ya da okumaya sığınmalar, onca lüzumsuz ödünlerden bıkkınlık başladı ve Lucio Buenos Aires'e döndüğünde onu bir daha asla beklemeyeceğime yemin ediyor, aynı usanmışlık hükmü içinde bütün arkadaşlarımı, günden güne kapanmakta ve ölmekte olan yeşil dünyayı da buna dahil ediyordum.Ama bazıları bunu fark edip kusursuz bir "yakında görüşürüz" cümlesinin ardından bir daha ortalıkta gözükmezken, Lucio isteksizce tekrar geliyordu, onu iskelede bekliyordum, birbirimize sanki uzaklardan, gerçekte her geçen gün daha geride kalan o diğer dünyadan, onun inatla gelip aradığı, benimse neredeyse zoraki bir biçimde savunmakta inat ettiğim o zavallı yitik cennetten bakıyorduk.Sen, kuzeyin herhangi bir geçidinin itidalli yazlıkçısı, bütün bunlardan hiçbir zaman fazla şüphelenmedin, Mauricio, ama o yaz sonu...
(Ötekinin Rüyası)
Julio Cortazar
Ötekinin Rüyası, Bütün Eserleri-1, Can Yayınları
(Ötekinin Rüyası)
Julio Cortazar
Ötekinin Rüyası, Bütün Eserleri-1, Can Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder