...
Ayda bir ailemi sorar.Sorduğunda da herkesin iyi olduğunu söylerim."Herkes iyi," derim.Sefertasını kapatıp sigaramı çıkarırım.Bud başını sallayıp kahvesini yudumlar.Gerçek şu ki, çocuğumun içten pazarlıklı bir yanı var.Ama ben bunu konuşmam.Annesiyle bile.Özellikle onunla.Onunla gittikçe daha az konuşuyoruz.Çoğunlukla televizyon seyrediyoruz.Ama o geceyi hatırlıyorum.Tavus kuşunun, gri ayaklarını kaldırarak masanın etrafından dolandığını anımsıyorum.Sonra arkadaşımla karısının veranda da bize iyi geceler dilediğini.Olla'nın Fran'e, eve götürmesi için birkaç tavus kuşu tüyü verdiğini.Hepimizin el sıkıştığını, kucaklaştığını, bir şeyler söylediğini hatırlıyorum.Arabada, oradan uzaklaşırken, Fran bana sokuldu.Elini bacağıma koydu.Arkadaşımın evinden kendi evimize böyle gittik.
...
(Tüyler)
...
Jack London'ın eskiden bu vadinin öbür tarafında büyük bir evi vardı.Tam şurada, baktığınız şu yeşil tepenin arkasında.Ama alkol onu öldürdü.Bu size ders olsun.Hepimizden daha iyi bir adamdı.Ama şu mereti idare edemedi.
...
Hiç Jack London kitabı okuyup okumadığımı hatırlamaya çalışıyorum.Hatırlayamıyorum.Ama lisede bir öyküsünü okumuştum."Ateş Yakmak"tı adı.Yukon'da bir adam donmaktadır.Bir düşünün; eğer ateş yakmazsa, gerçekten donarak ölecektir.Ateş sayesinde, çoraplarıyla giysilerini kurutabilecek ve ısıtabilecektir.
Ateşi yakar; ama sonra ateşe bir şey olur.Bir daldaki kar olduğu gibi üzerine düşer.Ateş söner.Bu arada, hava gittikçe soğumaktadır.Gece çökmektedir.
Cebimden biraz bozukluk çıkarıyorum.Önce karımı deneyeceğim.Eğer cevap verirse yeni yılını kutlaycağım.Hepsi bu.İş konusunu açmayacağım.Sesimi yükseltmeyeceğim.Zorluk çıkarsa bile.Nereden aradığımı soracak, ben de ona söylemek zorunda kalacağım.Yeni yıl kararlarıyla ilgili bir şey söylemeyeceğim.Bu konuda şaka yapmak mümkün değil.Onunla konuştuktan sonra kız arkadaşımı arayacağım.Belki önce onu ararım.Veledin telefona çıkmamasını ummaktan başka çarem yok."Merhaba şekerim," diyeceğim, kız arkadaşım açtığında."Benim."
...
(Nereden Aradığım)
...
Tezgahlar silinmiş, eviye dolaplar temiz.O kadar da kötü değil.Temizlik gereçlerini ocağın üstüne bırakıp banyoya bakmaya gidiyorum.Küçük bir ovma telinin icabına bakamayacağı bir durum yok.Sonra, havuza bakan yatak odasının kapısını açıyorum.Storlar yukarı çekilmiş, yatak çarşafları çıkarılmış.Zemin parlıyor."Teşekkürler," diyorum yüksek sesle.Kadın her nereye gidiyorsa, ona şans diliyorum."İyi şanslar, Betty." Şifoniyer çekmecelerinden biri açık, kapatmaya gidiyorum.Çekmecenin arka tarafında bir köşede, Holits'in ilk geldiğinde içeri taşıdığı at başlığını görüyorum.Aceleden gözlerinden kaçmış olmalı.Ama belki de kaçmadı.Belki de adam onu bilerek bıraktı.
"At başlığı," diyorum.Onu pencereye tutup ışıkta bakıyorum.Süslü değil, altı üstü eski, koyu renk bir deri at başlığı.Bunlardan pek anlamam.Ama bir parçasının ağıza girdiğini biliyorum.O parçaya "gem" denir.Çelikten yapılır..Dizginler hayvanın kafasının üzerinden geçip boynunda parmakların arasında tutulur.Binici dizginkeri sağa sola çeker ve at döner.Basit.Gem ağır ve soğuk.Bu şeyi dişlerinin arasında taşıman gerekse, herhalde bir çırpıda kavrardın.Onun çekildiğini hissettiğinde, zamanın geldiğini anlardın.Bir yere gideceğini anlardın.
...
(At Başlığı)
...
Katedral
Raymond Carver
Çeviri:Ayça Sabuncuoğlu
Can Yayınları
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder