Gördüğü her şeyden rahatsız oluyor, olabildiğince az şey algılamaya çalışıyordu…
--
Dışarıda hava kararmıştı.Bu kadar ayrıntı algılamaya alışkın
olmayan Bloch’un başına sancı girmişti, herhalde yanındaki o bir sürü gazetenin
kokusunun da payı vardı bunda.
--
Gördüğü her şey en katlanılmaz bir biçimde kesilmiş,
sınırlanmıştı.Kusmak içini ferahlatmamış, tersine daha da sıkıştırmıştı.Sanki
bir levye kendisini gördüğü her şeyden kanırta kanırta ayırıyordu, daha
doğrusu, çevresindeki nesneler
kendisinden ayrılmış, havaya kaldırılmış gibiydi.Dolap, lavabo,
seyahat çantası, kapı: Ancak şimdi
farkına varıyordu; çılgınca bir zora uğramışcasına, gördüğü her nesneye uyan
kelimeyi aklından geçirmeden edemiyordu.Her nesnenin görüntüsünü hemen nesnenin
adı izliyordu.Sandalye, elbise askısı, anahtar,.Ortalığa erkenden böyle bir
sessizliğin çökmesi, gürültüler dikkatini artık dağıtmasın diyeydi; her yer bir
yandan böyle, çevresindeki nesneleri görebileceği kadar aydınlık, öte yandan
böyle, hiçbir gürültünün dikkatini dağıtamayacağı kadar sessiz olduğundan
nesneleri sanki kendi reklamlarıymış gibi görüyordu.
--
Bir süre sonra Bloch, aslında hala otelin lokantasında
oturup kendi kendine, dışarıda, caddede olup bitenleri saymakta olduğu halde,
bilincine bir cümlenin yerleştiğini fark etti: “Çok uzun zaman aylak kaldı da
ondan işte!” Cümle kendisinde bir kapanış cümlesi izlenimi uyandırdığından,
aklına nereden takıldığını düşündü.Daha önce ne vardı?Evet! Ondan önce, şimdi
aklına getirdiği üzere, şöyle düşünmüştü: “Şutu beklemiyordu, topu bacaklarının
arasından kaçırdı.” Bu cümleden önce de kalenin arkasında durup kendisini
huzursuz eden fotoğrafçıları düşünmüştü.Daha önce de: “Arkasında biri
durakalmıştı; ama sonra sadece köpeğine ıslık çalmıştı.Ya bu cümleden önce…
Kalecinin Penaltı Anındaki Endişesi
Peter Handke
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder