4 Şubat 2013 Pazartesi

yedinci gün, ihsan oktay anar



…Paşaoğlu, adeta Allahu Teala’nın yarattığı güzelliği hakkıyla his ve idrak ettiği için tozutan dahi bir ressamın fırçasından çıkmış harikulade bir resme benzeyen bahçeye dudak  bükerdi.Sorbon’da tahsil gördüğü için tabii ilimlere alaka hissetmiş beyefendi için papatyalar, asteraseae, zambaklar liliaseae, güller rosaseae idiler.Kısacası adam, şair şuara takımı gibi huluskar, içli sulu zırtlak değildi ve yalıda baba parasıyla tanzim ettiği laboratuarında, binlerce şiirin on binlerce mısraında geçen, umutla yüz binlerce canana ve yavukluya takdim edilen çiçek nevilerini, bunlara gelen arı, yusufçuk, uçuç gibi böcekleri mikroskop altında inceler, hangi akla hizmetse bir de notlar alırdı.
--
Paşaoğlu kumarda kaybettiğini düşünürken Aman Baba onun, Allah aşkında kazanacağını düşünüyordu.
--
…Gömleğini üstüne bir yün aba giyen Rebaz’ın burnundan, soğuğun etkisiyle olsa gerek, bir sümük huzmesi sarkar, burnunu çekti mi huzme yukarı doğru yaylanır, ama bir türlü yere damlamak bilmezdi.Bu nedenlerle rakipleri onun ellediği taşları almak zorunda kaldıklarında, gayr-i sıhhi kalelere, sidikli atlara, kığlı fillere, sümüklü vezirlere ve bitli piyadelere dokunmaya çekinirler, ama gözlerini adamın asla mat olmamış, belki de bir Olemp ilahı kadar ölümsüz şahından da alamazlardı.
--
Cezasının bitmesine bir buçuk ay kala gardiyanlardan Kur’an-ı Kerim istedi…Ama onlar, bir ırz düşmanına Mushaf vermeyeceklerini beyan ettiler.Ne var ki o, ab-ı ru döküp ayaklarına kapanınca, insaf edip taşbaskı bir Kur’an getirdiler.O da oturdu ve günler boyunca kıraat edip sadece hatmektmekle kalmadı, bir de ezberleyip hafız oldu.O kadar yanık okuyordu ki, gardiyanlar onun iftira kurbanı bir masum olduğunu düşünmeye başladılar.Hatta bir ikisi, onun firarına göz yumacaklarını bile ima etti…
--
…Ancak bu kölelerden aceleci olan bazıları, ilahi kanunları terk edip, tabiatın kanunlarını keşfetmek için paçaları sıvadı.’Adı her ne olursa olsun, Efendimiz acaba ne demek istiyor?Onun kanunlarını bilelim ve ihlal etmeyelim de başımıza iş miş açılmasın!’ diyerek cilt cilt ilim kitapları yazdılar.İşte medeniyeti inşa eden köle ruhlular nizam ve efendi peşindeyken, hiçbir kanun tanımayan o hür Moğol, kanun nizam sallamadan bozkırlarda at koşturuyordu.Böylece kölelere aradıkları Efendi’yi, yani kendisini takdim etti.Sarayları ateşe verdi, mabetleri yaktı, Çin vazolarını paramparça etti ve şehirleri terk ettiğinde kütüphanelerin alevleri göklere yükseliyordu.
--
Ancak  Ateşçi, “O bir çiftçi ve onun işi toprakla, benim işim ise ateşle.Bu yüzden ben ondan üstünüm!” dedi.
--
Allahû Teâlâ'nın Âdem ile Havva'yı Cennet'ten kovmasının neticeleri pek iyi olmamıştı.Çünkü âdemoğullarından bazıları Dünya'yı cennet bellemiş ve zorbalığa meyletmişlerdi.
--
Anlaşılan bu dünya cennet falan değil, cehennemin ta kendisiydi.Cennet olmasaydı, onu icat etmek gerekecekti.Nitekim biri etti ve onu da çarmıha gerdiler.
--
Aslında kendine ağlıyordu.Çünkü bu dünyada, en büyük haksızlığı yine kendine yapmıştı.

Yedinci Gün
İhsan Oktay Anar

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder