Hizmetçileri filan yoktu, kapıları kendileri açarlardı.Fazla paraları yoktu.
***
Felaket üzgündüm.Birşeylere üzülüyorsam, tuvalete gitmem gerekse bile gitmem.Üzülmeyi bırakıp gidemem.
***
Duyguluymuş, bittim.Bu Morrow denen herif ancak bir klozet kapağı kadar duygulu olabilirdi.
***
Pencereden atlayıvereyim dedim.Yere indikten sonra hemen üstümü örteceklerinden emin olsaydım, atlardım da.Bir sürü meraklı turşucu salağın beni kanlar içinde seyretmelerini istemiyordum.
***
Eskiden onu pek akıllı sanırdım, o aptallığımla tabii.Öyle sanmamın nedeni; tiyatro, edebiyat ve bütün bu zırvalıklar üzerine çok şey bilmesiydi.Birisi bu konularda pek çok şey biliyorsa, onun aptal olup olmadığını anlayabilmeniz epey zaman alıyor.
***
Bacak bacak üstüne atmış kızlar, bacak bacak üstüne atmamış kızlar, felaket bacaklı kızlar, rezalet bacaklı kızlar, harika görünen kızlar, bir tanısanız ne orospu olduğunu bileceğiniz kızlar.Gerçekten güzel bir manzaraydı, beni anlıyorsanız eğer.Bir bakıma, biraz da moral bozucuydu, çünkü durmadan hepsinin başına ne rezillikler gelecek diye meraka düşüyordunuz.Yani liseden veya üniversiteden sonra.Herhalde çoğu sersem heriflerle evlenecek diyordunuz.Hep o lanet arabalarının mil başına kaç litre benzin yaktığından bahseden herifler...
Çavdar Tarlasındaki Çocuklar
J. D. Salinger
"Salinger kitaplarının kapakları ne kadar boş ise sayfaları da bir o kadar doludur" değil mi ?
YanıtlaSilaynen öyle.kürsüye çıkmadan da konuşabilmeli insan, değil mi?Konuşanı seçemiyoruz sonra...bir de düğün davetiyeleri geldi aklıma, kimsede olmayanından.mutsuzlukları örtbas etmek için kurgulanmış.bizleri de aralarında mutsuz görmekten mutlu olacaklarını söyleyen :)
YanıtlaSil