21 Ağustos 2015 Cuma

penguen ve buzdan hayaller, encounters at the end of the world (2007), werner herzog


...
Okyanustan çok uzakta, olmamaları gereken bir yerde olabiliyorlar.
Bu penguenler sağ tarafta kalan okyanusa doğru gidiyor.
Ama gözümüz ortada kalana takılıyor.
Ne buzun bittiği yerde beslenme alanına gidiyor, ne de sürüye geri dönüyor.
Kısa bir süre sonra 70 km. uzaklıktaki dağlara doğru gittiğini görüyoruz.
Dr. Ainley eğer onu yakalayıp sürüye geri götürsek bile 
tekrar dağlara doğru gideceğini söyledi.
Ama neden?
Kafası karışmış veya uyumsuz penguenlerden biri New Harbor dalış kampında ortaya çıkıyor; olması gerektiği yerden 80 km. uzaklıkta.
Kurallar insanların onları rahatsız etmemesi veya engel olmamasını söylüyor.
Olduğunuz yerde durun ve gitmesine izin verin.
İşte, kocaman kıtanın içlerine doğru gidiyor.
Önündeki 5.000 kilometre boyunca kesin olan ölümüne doğru yol alıyor...


Penguen ve Buzdan Hayaller
Encounters at the End of the World (2007)
Werner Herzog

hamza bali, anadolu erenleri & melamet hırkası, mehmed hakan alşan

Hüsameddin Ankaravi Efendi, Ankara'da yaptırmakta olduğu camiyi bitirmeye yakın İstanbul'a mektup yazıp ilk cuma namazında hazır olmak üzere müridlerini davet etmiştir.O gün, daha önce gelen dervişler ve ahbaplar camide toplanıp Kur'an tilavet ederlerken Hüsameddin Ankaravi Efendi İstanbul'dan gelenlere sormuş:

"Bali Ağa gelmedi, ezan yaklaştı, gelmeyecek galiba." Dediler ki "Biz onunla İstanbul'da görüştük, gelecektir.Bize yoldaş olmadı, ama gelmesi lazımdı." İçlerinden birisi de dedi ki: "Efendim, Bali Ağa kulunuzda eski çalışma, gayret ve riyazet kalmadı gibi.Nefsanilik ve tenperverlikte her gün tavuk çorbası yerim diye bana öğündü."

Biraz vakit geçince Şeyh Hazretleri makamından kalkıp cami kapısına yöneldi, bazıları da yanında olmak üzere camiden dışarı çıktıklarında gördüler ki, Bali Ağa acayip hal ve garip tavırlar içinde çıkıp geliyor.Yaklaşınca atından inip yerlere yüzünü gözünü sürerek tam bir tezellül ve mahviyetpereverliklehareket ederek Hazret-i Pir Hüsameddin'e yaklaştığında Pir de birkaç adımla karşılayıp boynuna sarıldı.El ele camiye girdiler.Sonra, Hazret-i Pir makamına geçti, Bali Ağa pabuçlukta oturdu.

Ardından Hazret-i Pir söze başlayıp; "Oğul Bali, riyazeti terk etmişsin, her gün tavuk çorbası yerim, demişsin." buyurdu.Bali Ağa da: "Efendimin malumlarıdır, tavuk çorbasından muradım fukara ve ehl-i şevke yapılanların yakınlarında taş teknelere tavuk ve köpekler için koydukları çorbadır.Fakir de sabah namazına giderken o hayvanların yiyişlerini görünce nefsi horlamak için onlarla birlikte olurum." Aziz de buyurdular: "Benim zannım da böyledir.Tenhada nefsini alçaltırsın, fakirlik çeker riyazet edersin ve halini saklamak için laubali söylersin, melamet izhar edersin.Halk dış görünüşüne ve sözüne bakar, kötülerler.Bundan sonra senin ismin "Hamza" olsun.Bu meşreb senin şehadetine sebep olur.Şehitler sultanı Hazret-i Hamza'nın (r.a.) sancağı altında haşrolacaksın."

Pir Hamza Bali
Anadolu Erenleri & Melamet Hırkası
Mehmed Hakan Alşan

yarko parag boyin mernem, emirsian


Yarko Parag Boyin Mernem
Emirsian

imaj ve alegori: tarkovski ve benjamin, filmler ve rüyalar, thorsten botz-bornstein


Benjamin uyanışın "bize en yakın ve en alelade şeyi hatırlamada muvaffak olduğumuzda" gerçekleşeceğini savunur.Rüyadan uyanma, eskiden gerçeklik olduğunu zannettiğimiz, ama aslında öyle olmayan şeyden uyanmak demektir.Tarkovski'nin Kurban'ında (1986) Adelaide'nin başına geldiği şekilde olur.Yatıştırıcı iğne yapıldıktan sonra Adelaide şunları söyler: "Sanki bir rüyadan uyanmışım gibi hissediyorum şimdi...Başka türlü bir hayat yaşıyormuşum gibi.Bir nedenle hep direniyordum...Bir şeyle savaşıyordum.Her zaman kendimi savunuyordum.Sanki benden içeri başka bir "ben" vardı da şöyle diyordu: Kendini bırakmamalısın, istemediğin bir şeyi kabul etme yoksa ölürsün.Ah Tanrım, nasıl da yanılıyor insan...."

İmaj ve Alegori: Tarkovski ve Benjamin
Filmler ve Rüyalar (Tarkovski, Bergman, Sokurov, Kubrick ve Wong Kar-Wai)
Thorsten Botz-Bornstein

golem (1980), piotr szulkin



"İnsanlar çaresizce savruluyorlar.
Tıpkı şu rüzgârda oradan oraya uçuşan gazeteler gibi.
Bütün işlerimiz, ahmaklıkla bilgelik arasında gidip geliyor.
Güçsüz ve iradesiziz!
Her şey bizi korkutuyor!
Senin de bizden farkın yok,
sen de günahsız değilsin."

 
                               "Yalnız değilsin, seçim yapabilirsin..Labirentteki bir fare kadar."


 Golem (1980)
Piotr Szulkin

gönül gurbet ele varma, hasan cihat örter



Gönül Gurbet Ele Varma
Hasan Cihat Örter


20 Ağustos 2015 Perşembe

gönül gurbet ele varma, selva erdener & turkuaz beşlisi


Gönül Gurbet Ele Varma
Selva Erdener & Turkuaz Beşlisi


efe hazretleri, alvar imamı muhammed lutfi efendi, hüseyin kutlu



"Elhamdülillah tapuda kaydım yok" buyururmuş.Gerçekten öyle.Efe hazretleri hayatında taşı taş üstüne koymamış, bir ev sahibi dahi olmayı düşünmemiş, dünya metaı ve malına sahip olmayı hiç arzu etmemiştir.Nitekim şöyle buyururlar:

"Azer değilem sacid olam beyt-i sanemde
Şeddad değilem zevk ideyim bağ-ı irem'de

Cemşid gibi zer-tac olanı hatıra almam
Emvalimi kimdir göre hane-i rakamde

Karun gibi mal cem idemem yer yuda anı
Görmem ebedi gönlümü miskal ü diremde"


Efe Hazretleri
Alvar İmamı Muhammed Lutfi Efendi
Hüseyin Kutlu

stray dogs (2013), ming-liang tsai


Stray Dogs (2013)
Sokak Köpekleri
Ming-liang Tsai



Lee Kang-Sheng

itiraflarım, tolstoy

Benim tam da hayatımı değerlendirmede ve mahkum etmede kullandığım düşünce araçlarının hepsi de benim tarafımdan değil, onlar tarafından icat edildi.Ben kendim de bu dünyaya onların sayesinde geldim.Onların sayesinde öğrendim ve yetiştim.Demiri onlar çıkardılar, ormanları kesmeyi bize onlar öğrettiler, inekleri ve atları onlar evcilleştirdiler, tahıl ekmeyi ve birlikte yaşamayı bize onlar öğrettiler, yaşamımızı onlar düzenlediler ve bana konuşmayı ve yazmayı onlar öğrettiler.Ve onların bir ürünü olan, onlar tarafından yedirilen, içirilen, öğretilen ben, onların düşünceleri ve sözcükleriyle düşünerek bütün bunların saçmalık olduğunu savundum."Yanlış olan bir şey var!" dedim kendime."Bir yerlerde büyük bir hata yaptım."Ancak nerede hata yaptığımı anlamam çok zamanımı aldı.
---
Ancak söylemesi tuhaftır, bu sahtekarlığı fark etmiş ve reddetmiş olmama rağmen bana bu insanların vermiş oldukları ünvanı, sanatçılık ve öğretmenlik ünvanını reddetmedim.Bir sanatçı olduğumu ve ne öğrettiğimi bilmesem de herkese öğretmenlik yapabileceğimi saf şekilde düşünüyor ve düşündüğüm gibi de hareket ediyordum.
---
Biz de kitaplar ve makaleler yazdık.Ancak böylesi faydasız bir işi yapabilmek ve çok önemli insanlar olduğumuza emin olabilmek için faaliyetlerimizi haklı çıkarak bir kurama ihtiyacımız vardı.Kendi aramızda bu kuramı geliştirdik: "Var olan her şey akılla açıklanabilir.Var olan her şey tekamül eder.Ve her şey kültür yoluyla tekamül eder.Kültürün ölçütü ise kitap ve gazete tirajlarıdır.Bizlere bir ücret ödeniyor ve saygı gösteriliyor, çünkü bizler kitap ve gazetelere yazılar yazıyoruz.Bu yüzden de insanların en faydalısı ve en iyisi biziz."
---
Eğer ki hayatın henüz keşfetmediğim ve bana mutluluk vaat eden bir yönü daha -evliliğim- olmamış olsaydı, on beş yıl sonra varacak olduğum o çaresizlik noktasına belki o günlerde varmam gerekirdi.
---
Şunu kabul ediyorum ki, bizimkisi hayatın kendisi değil bir taklidiydi.

İtiraflarım
Tolstoy

gece uçurumları, ilhan irem


Gece uçurumlarında ışıklar…
Hangisine uçayım?
Kara bir taşı öpüp boşluklarda
Aynalarda şeytan taşlıyorum.

İlhan İrem 

transkritik, kojin karatani

...Fransız Devrimi'nde yankı bulan, özgürlük, eşitlik ve kardeşlik üçlüsü gibi, sermaye, devlet ve ulus da birbirleriyle çiftleşmiş ve kendilerini birbirlerinden sonsuza dek ayrılamayacak bir güç haline getirmişlerdi.Bundan ötürü, daha titiz davranıp, modern devleti kapitalist ulus-devlet diye adlandırmalıyız.Bu üçlü birbirini karşılıklı olarak tamamlayacak, takviye edecek şekilde imal edilmiştir.Ekonomik özgürlük aşırı hale gelip sınıf çatışması da keskinleştiği zaman, devlet müdahalede bulunup serveti bölüştürür ve ekonomiyi düzenler ve aynı esnada ulusal birlik duygusu da (yardımlaşma) meydana gelebilecek çatlakları doldurur.Bu korkusuz üçlüyü karşınıza aldığınızda, birinin ya da diğerinin temelini oymak işe yaramaz.Sadece kapitalizmi yıkmaya kalkışıyorsanız, devletçiliği benimsemek zorundasınız ya da milliyetçi duygudaşlık sizi yutarak yok eder.Söylemeye bile gerek yok ki, devletçilik Stalinizm, milliyetçi duygudaşlık ise faşizm olarak ortaya çıkmıştı.Kapitalist meta mübadelesi, ulus ile devlet, ancak ekonomik bir açıdan bakıldığında birer mübadele biçimi olarak görülebilir.Ekonomik altyapı kavramı ancak bu bağlamda bir anlam ifade eder.

Transkritik
Kojin Karatani

bir çocuk kör kedi



"Fukara kalbine her kim dokuna
Dokuna sinesi Allah okuna"
                                         Aşık Seyrani

 


Video Çalışması: Sadık Battal (?)

ikiilebir, reha çamuroğlu


Neşeyi tanır mıydı?..Bozkırı bölen, Tanrı'nın çayırlarının ortasına duvar kuran bu şehirleri, 
bendini dağıtan  bir su gibi dümdüz edip geçtiğimizde, içimizden gelen ulumanın, 
sesine olasun dayanabilir miydi?

İkiilebir
Reha Çamuroğlu