Tenzin Chopak |
Esas zarar peşindekilere
Türkiye yeni sağının lideri, ilk bakışta insana mantıksız görünse de, esasında en büyük zararı, acımasız polis şiddetini reva gördüğü, her fırsatta hakaret ettiği muhaliflerine değil, kendi seçmenlerine veriyor. Onlara izanlarını, vicdanlarını iptal ettiriyor, onların insanlığını eksiltiyor. Bu süreçte komprime bir tavır önerisini her zaman muhakkak içeren şu üslûbun belirleyici rolü var. Üslûp, ifadeden önce gelen, tasarlama, bazen bulma, keşif veya icat etme, formüle etme aşamalarında da yol gösteriyor. Öyle bir mâmûl gerçeklikle çıkıyor ki insanların karşısına, hem herkes neye nasıl tavır takınacağını hem neden böyle yapacağını, yani kullanacağı argümanları şunları bunları hem de bunun altından kalkabilmek için ihtiyaç duyacağı şirretlik dozunu, nereden nasıl vuracağına dair yol yordamı öğrenebiliyor.
AKP liderinin seçmenine kolaylıkla verebildiği mesajlar, şüphesiz oradan oraya rahatça taşınabilecek, karmaşık olmayan yapılara sahip. Ancak yine de, herhangi bir olay karşısında, bu olayın hangi kahramanlarına ne mesafede durulacağı, kime niye karşı olunacağı, bunun hangi gerekçelere dayandırılacağı, kendilerine yönelebilecek muhtemel eleştirilere karşı ne tür itiraz öne sürüleceği gibi temel ilkyardım bilgilerini bütünüyle içeriyorlar. Elbette bunların dile getirilişinde münasip kaçacak şiddet dozunun bilgisiyle birlikte.
Başbakan, kendisine kayıtsız şartsız bağlılık gösteren geniş seçmen kitlesini şimdiye kadarki bütün manevralarında arkasından firesiz sürüklemeyi, yönlendirmeyi başardı. Elindeki, ağzı laf yapan, eli kalem tutan kapıkulu ordusunun kararlı, adanmış aracılık faaliyetinin katkısını gözardı etmemeliyiz elbette; ama onlara örnek olan, kendininki gibi bir üslûp kazandıran, kendi başlarına muhtemelen cüret edemeyecekleri bir küstahlık aşaması için onları yüreklendiren yine liderdir. Aynı zamanda varlıklarıyla tabiî ki bu ahir zaman yıldızlarıyla asla kıyaslanamayacak kadar iddiasız, geniş takipçi kitlesinin belki bazen, fazla gerilimden endişe duyabileceği zamanlarda, makamlarına hem gevşekçe hem küstahça yerleşmiş bu kapıkulu tayfası bu endişeyi yatıştırmaya yarıyor. Bunların kendinden aşırı emin, ukala, cüretkâr, saygısız, küfürbaz davranışları, o kitleye, peşine takıldığı kuvvetin gelip geçici olmayabileceği izlenimi, dolayısıyla belli bir emniyet hissi verebiliyor.
Adım adım kötülüğe doğru
Buraya kadarı, Türkiye'nin 2000'lerine özgü bir siyaset tarzı, bir toplumsal oluşum kabul edilip yorumlanır, değerlendirilirdi, biterdi. Ama bahsettiğimiz mekanizma içerisinde, liderin kendisine bağlı kitleyi sürekli biraz daha fazla kötülüğe doğru çekmesi diye bir olgu var ki, işin rengini tamamen değiştiriyor. AKP lideri, kendi seçmeni için dahi apaçık kabul edilemez durumlar ortaya çıktıkça, fütursuzca adımlar atıyor. Bu adımlar genellikle kendisi, yakın çevresindeki önderlik elemanları, kapıkulları ve kitlesinin hep birlikte bulunduğu yerden öteye doğru oluyor. Adımı atıyor ve daha atarken, kendinden içerikli üslûbuyla anlatacağını anlatmış oluyor: Benimle gelecekseniz bundan böyle yerimiz burası. Yani: bizim için şu iyidir, şu kötüdür, derken, şu haindir, bu düşmandır'a geçiliyor. Sonra bir adım ötede başka bir çember: bizim polisimiz insan öldürecek, göz çıkaracaktır, bundan rahatsızlık duyamazsınız, iktidarda kalmamızın bedeli bu. Haydi bir adım öteye, yeni bir çember: Benimleyseniz, MİT TIR'larının durdurulmasını vatana ihanet sayacaksınız. Hop! Bir başka adım: Benimleyseniz, düne kadar itibar ettiğiniz bir hocaefendiye soytarı diyeceksiniz, Haşhaşi diyeceksiniz, Cemaat'çileri vatan haini sayacaksınız. Benimleyseniz, varoşun TİKKO'cusuyla Nişantaşılı holding yöneticisini aynı cephenin savaşçısı ilân edecek, size benzemeyen herkesin elbirliğiyle sizi mahvetmek istediğine inanacak, "Gezici"lere söveceksiniz, hattâ zaman zaman elinize sopa alıp saldıracaksınız. Haydi bir adım daha atalım: Ölen çocuğun annesini yuhlayın dediğimde yuhlayacaksınız ki, imanınızı, kararlılığınızı göreyim.
O çıtayı sürekli yukarı çektikçe ve destekçileriyle birlikte içinde yeraldığı daireyi mütemadiyen silip biraz daha öteye çizdikçe, sadece siyasî bir değişim meydana gelmiyor; aynı zamanda