“Şeytan: Cehennemde egemenlik
Yeğdir
Cennette usaklığa”
John Milton
Her şeyin zihnimde yerli yerine oturması, Toledo'daki katedrali ziyaret ettiğim sırada oldu. Richard Crosfield beni sıraların oraya götürdü ve oturacak yerlerin altına bakmamı söyledi. Altmıs kadar sıra vardı. Oturacak yerler katlanmıs olduğundan, altları görülebiliyordu. Sandalyelerin altlarında çesitli cehennem tasvirleri vardı. Sanatçı(lar) hayal güçlerinin dizginlerini kapıp koyvermislerdi. Çesitli dekorların içinde, bin bir türlü canavar ve garip suratlı çörten göze çarpıyordu. Oturacak yerlerin arkalıklarına ise azizlerin kabartmaları yapılmıs, onların üstünde de Kutsal Kitap'ta geçen çesitli olaylar resmedilmisti. Hepsinin üstünde ise, Bakire Meryem ile Kutsal Oğlu yer alıyordu. Sandalyelerin üzerindeki cehennemle ilgisi olmayan tasvirler, dünyanın her yanındaki kiliselerde ve tablolarda görülebilir. Ustanın mahareti ve üslubu değisiklik gösterir belki, ama tasvir edilenler hep aynıdır.Kilisenin egemenliğine, hiyerarsisine ve katı inançlarına boyun eğmek zorunda olan sanatçı için, kendi dünyasını yansıtma olanağı yok gibidir. O, bir yaratıcı olarak gücünü ancak cehennemde gösterebilir.Kutsal figür ve sahneleri resmederken kendini sınırlar, cehennemi çizerken ise sınırsızdır, özgürdür, düzenin duvarları yoktur.Yalnız ressamı, sanatçıyı değil, bizleri, yani seyircileri de en çok büyüleyen sey cennet değil, cehennemdir. Bunun için, Bosch'un Prado'daki triptych'ini (üç kanatlı resmini) hatırlamak yeterli. Her gün onun önünde toplanan kalabalık, cehennemi seyretmek için itisip kakısır. Cennetin sıkıcı tekdüzeliğini seyretmeye meraklı olanlarsa pek azdır. Müze ziyaretçileri cennete söyle bir göz atar, pek çoğu da ona bakmaz bile...
Gündüz Vassaf
Cehenneme Övgü
Yeğdir
Cennette usaklığa”
John Milton
Her şeyin zihnimde yerli yerine oturması, Toledo'daki katedrali ziyaret ettiğim sırada oldu. Richard Crosfield beni sıraların oraya götürdü ve oturacak yerlerin altına bakmamı söyledi. Altmıs kadar sıra vardı. Oturacak yerler katlanmıs olduğundan, altları görülebiliyordu. Sandalyelerin altlarında çesitli cehennem tasvirleri vardı. Sanatçı(lar) hayal güçlerinin dizginlerini kapıp koyvermislerdi. Çesitli dekorların içinde, bin bir türlü canavar ve garip suratlı çörten göze çarpıyordu. Oturacak yerlerin arkalıklarına ise azizlerin kabartmaları yapılmıs, onların üstünde de Kutsal Kitap'ta geçen çesitli olaylar resmedilmisti. Hepsinin üstünde ise, Bakire Meryem ile Kutsal Oğlu yer alıyordu. Sandalyelerin üzerindeki cehennemle ilgisi olmayan tasvirler, dünyanın her yanındaki kiliselerde ve tablolarda görülebilir. Ustanın mahareti ve üslubu değisiklik gösterir belki, ama tasvir edilenler hep aynıdır.Kilisenin egemenliğine, hiyerarsisine ve katı inançlarına boyun eğmek zorunda olan sanatçı için, kendi dünyasını yansıtma olanağı yok gibidir. O, bir yaratıcı olarak gücünü ancak cehennemde gösterebilir.Kutsal figür ve sahneleri resmederken kendini sınırlar, cehennemi çizerken ise sınırsızdır, özgürdür, düzenin duvarları yoktur.Yalnız ressamı, sanatçıyı değil, bizleri, yani seyircileri de en çok büyüleyen sey cennet değil, cehennemdir. Bunun için, Bosch'un Prado'daki triptych'ini (üç kanatlı resmini) hatırlamak yeterli. Her gün onun önünde toplanan kalabalık, cehennemi seyretmek için itisip kakısır. Cennetin sıkıcı tekdüzeliğini seyretmeye meraklı olanlarsa pek azdır. Müze ziyaretçileri cennete söyle bir göz atar, pek çoğu da ona bakmaz bile...
Gündüz Vassaf
Cehenneme Övgü
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder