"Sabahları Beylerbeyi'nden Köprü'ye gelen vapurda, öğleyin Kapalıçarşı içindeki Çukur muhallebicide, akşamları da Küllük kahvesinde görebilirsiniz.Orta boylu, şişmanca, çay kutuları üzerindeki Çinli resimlerini andıran düşük pos bıyıklı 35 yaşlarında bir adam.O bu haliyle Hindistanlı baharat tüccarlarına benzetilebilir.Sivri topuklarını tahtalarda tıkırdatarak gelir tesadüfen karşınıza oturur.Dar, beyaz pantolonu etli kalçalarına yapışır, ekseriya yeşil renkteki ceketi eski haydariyeleri andırır.Halis şaldan gravatları için "Ben yaptım beyefendi, tam 15 asırlık Acem el dokumasıdır." diyor.Alnında ter damlaları gözleri dalgın...Bir sene önce monoklusu kırılmasaydı şimdi, onu göz çukuruna yerleşmiş görürdünüz.Ağzında daima baharlı bir tatlı...Cebinden çıkardığı antika, kıymetli kutular içinde kakule, Nemse kimyonu, kaya tuzu, zafran veya franbuaz şekerlerini yanındakilere de ikram eder: "İkbal buyurulmaz mı? hanımefendi; zihne küsayiş veriyor."
Yeni Adam, S.373,19 Şubat 1942, s.3
Hiç yorum yok:
Yorum Gönder